Kimsenin daha önce bilmediği ve duymadığı  Korona virüs covid-19 Dünya Sağlık Örgütü tarafından “pandemi” olarak ilan edilmiştir.

Sağlık bakanlığının açıkladığı üzere 10.06.2020 tarihi itibariyle ülkemizde korona virüste vaka sayısı 173.036 , can kaybı ise maalesef  4.746'ya yükselmiş durumdadır.

Can güvenliği olmayan ve bu korkuyu gerek kendisi gerekse ailesi ve çevresindeki insanlar için her an hisseden bireyin mevcut ortamda, sözleşmelere ve vermiş olduğu taahhütlere de elinde olmayan sebeplerle pek uyması mümkün görünmemektedir.

01.06.2020 tarihi itibariyle ülkemizde birçok alanda normalleşme başlamış olup, çok kez gördüğümüz üzere haberlerde insanlar normal hayatlarına pandemi yokmuş gibi devam etmekte, birlikte pikniklere gitmekte işi daha da abartarak yüzlerce kişi asker uğurlamasına katılmaktadır.

Hukukta normalleşme ve adliyelerin normal düzene geçeceği tarih ve yine sürelerin başlayacağı tarihe de çok kısa bir süre kalmış olup 15.06.2020 tarihi itibariyle ülkemizde ara verilen adalet arayışı kaldığı yerden devam edecektir.

Ülkemizde geçmişten günümüze birçok etnik kökene sahip insanın oluşu ve göç bölgesi, mültecilerin de olması sebebiyle yine birçok uluslar arası limanlara sahip olmamız ve çok fazla sınır komşumuz olmasından dolayı uluslararası Ticaret alanında da birçok sözleşmeler ve bu sözleşmelere ilişkin olarak yerine getirilmesi gereken yükümlülükler olmakla bu hususlarda gerek ülke içinde gerekse uluslar arası alanda birçok yaptırıma da maruz kalınması söz konusudur.

Son günlerde söz konusu salgının başlangıç noktası olan Çin'de salgın kontrol altına alınmış olarak lanse edilmekte ise de , tüm dünyada hızla yayılmaya devam ettiği ve bazı kanallarda maalesef ki seçim sandığı gibi enfekte olan hasta sayısı, iyileşen hasta sayısı ve vefat eden kişi sayısı sürekli anlık olarak gösterilmektedir. Bu durum insanlarda endişe ve korkuya sebep olmakta ve yine gerek ülkemizde gerekse dünya'da stok yapmaya sebep olmaktadır.

Ülkemizde ilk vakanın görüldüğü günlerde bir ilaç gibi insanların marketlerde kolonyaları tüketmesi ve herkesin ikişer üçer litre kolonya aldığı yine bazı insanların korku ve panikle özellikle yurtdışı kaynaklı haberleri izlediklerinde evlerine çuvallarla un,şeker aldıkları onlarca makarna aldıklarına şahit olduk. Hali hazırda herkesin evinde bu stoklar durmaya devam etmektedir.

Bilinmezlik ve korku insanoğlunda kaygıya ve sağlıklı düşünememeye sebep olmakta yine bu süreçte basın ve yayın organları da maalesef insanımızda olan bu kaygıları gidermek yerine daha fazla körükleyecek insan manzaralarını ekrana getirmiştir.

Salgının hızla yayılması hemen her gün gerek ülkemizde gerekse dünya'da bir çok ülkede mecburi tedbirlerin alınmasına yol açmakta ve alınan her tedbir ekonomik olarak ülkeleri ve dolayısıyla vatandaşlarını daha fazla zora sokmaktadır.

Ekonomik olarak vatandaşın zor duruma düşmesi ve esnafında iş yapamaz hale gelmesi ülke ekonomisinin küçülmesine sebep olması olağan olandır. Zira insanlarda salgında ikinci dalga gelecek korkusu para biriktirmeye ve yine insanların yeni yatırım yapmaya kalkışamamasına sebep olmaktadır.

Bu süreçte bir taşınır ya da taşınmaz dahi alacak kişi yada bir işletme açmak isteyen kişi salgından kaynaklı olarak korku ve kaygılarından kaynaklı herhangi bir şekilde hareket edememektedir.

On binlerce kişinin hayatını kaybettiği korona virüs salgını nedeniyle bazı ülkelerde hayat durma noktasına gelirken, salgının küresel ekonomiye etkileri de her geçen gün telafisi güç olacak şekilde büyümektedir.

Futbol kulüplerinin bir çoğunun uzayan salgın sebebiyle yapılan sözleşmeler, futbolculara ödenecek maaşlar nedeniyle iflas noktasına geldiği yine bir çok sektörde de aynı durumun olduğu ortadadır. Futbol kulüplerini korona virüs bitirdi! demek doğru olacaktır.

Şuan için Almanya ve İngiltere gibi futbolun en önde olduğu ülkelerde futbola başlanmış olmakla uluslar arası futbol ekonomisinin bitme, iflas etme noktasına gelmesi karşısında kaçınılmaz olmuştur.

Yine ülkemizde ise 12.06.2020 tarihi itibariyle futbola kaldığı yerden devam edilecektir. Zira futbol kulüplerinin futbolcuların sözleşmelerini karşılayacak güçleri kalmamış olup futbol yayın ve reklam gelirleri bu işin en büyük kaynağıdır.

Tüm kültür, sanat, spor organizasyonlarının ertelendiği yine eğitimin ertelendiği ve bunların ne zamana kadar ertelenmiş olduğunun hiç kimse tarafından bilinmediği ortamda söz konusu salgının telafisi olamayacak kadar büyük yıkımlara sebep olacağı ön görülmektedir.

Bu sıkıntılı süreçte bazı bankalar vatandaşın içinde bulunduğu soruna finansal kaygılardan uzak ve kamu yararını  göz önüne alarak bazı kararlar almışlardır.

Şöyle ki; Bu küresel salgın nedeniyle nakit akışında yaşanan aksama nedeniyle kredi borçlarını ödeyemeyecek hale gelenler için bankalar yeni bir adım atmıştır. Kamu bankalarının başlattığı borç erteleme seferberliğine özel bankalar da katılmış ve  12 banka farklı zamanlarda borçlar için erteleme ve esnek ödeme modellerini ortaya çıkarmıştır.

Yine devlet bu hususlarda önlemleri günden güne arttırmaya devam etmiştir. Şöyle ki; KDV beyannamelerine ilişkin ödeme tarihleri ötelenmiş durumdadır. İkinci çeyrekteki KDV beyannamelerine ilişkin ödemeler 6 ay ötelendi. Tüm gelir vergisi mükellefleri mücbir sebep hali kapsamına alındı. Nisan, Mayıs, Haziran’da muhtasar ve KDV beyannamelerine ilişkin ödemeler 6 ay ötelendi; bu aylarda verilmesi gereken Muhtasar ve KDV beyannameleri de verilmeyecek ve bu beyannameler 27 Temmuz’a kadar ertelenmiş durumdadır.

Türkiye'de Teknoloji,  oyuncak, gıda, otomotiv, turizm, sinema ve akıllı cihazlar endüstrisi, çip üretimi, havacılık,  alışveriş ve daha birçok alanda  ve hizmette Çin'e bağlıdır.

Çin dünyanın en büyük mal ve hizmet üreticisi olduğu gibi 1,4 milyar nüfusuyla dünyanın en kalabalık ülkesi olan  Çin önemli bir ham madde tüketicisi konumundadır.

Çin'de başlayan bu salgının ve ekonomik sorunların tüm dünyayı etkisi altına almasının kaçınılmaz olduğu ortadadır.

Bu kapsamda, ilk olarak Çin, sonrasında ise ülkemizle ticari ilişkileri en çok olan ülkeleri içinde barındıran Avrupa'da çeşitli devletler salgını engellemek amacıyla olağanüstü hal ve acil durum ilan edilmiştir. Bazı yerlerde sokağa çıkma yasağı ilan edilerek  günlük hayatı yüksek seviyede kısıtlayıcı önlemler alınmıştır. Ülkemizde de Covid-19 Korona virüs salgını ile ilgili olarak bir çok kısıtlayıcı önlemler alınmış ve yine bazı önlemlere devam edilmektedir.

Tüm dünyada tek gündem haline gelen bu salgın ile yalnızca günlük hayatımız değil, ulusal ve uluslar arası ticari hayat da etkilenmektedir. Bu küresel salgın ile mücadele kapsamında alınan önlemler üretim, lojistik ve uluslararası tedarik zincirlerinde bazı aksaklıklara sebep olabilmektedir.

Aynı zamanda tacirler arasında akdedilen sözleşmelerde yaşanan bu sorunların mücbir sebep olarak değerlendirilip değerlendirilemeyeceği de merak konusu olmuştur.

Tüm bu hususlar dikkate alındığında ticaret erbaplarının sözleşmelere uyma yükümlülükleri fakat işçi istihdam edilmesinin mevcut salgın nedeniyle can güvenliği olmadığından pek mümkün olmamış ve bir çok sözleşme bu yönden zorunlu olarak ihlal edilmiştir.

Özellikle turizm ve ulaşım sektörü, ihracat ve ithalat ile uğraşan şirketler son derece ciddi ekonomik sorunlar yaşamakta ve kısa sürede iflasın eşiğine gelmiş durumdalar.

Türkiye'de son yıllarda mevcut enflasyon sonucunda bir çok büyük şirketin konkordato ilan etmesi ve bu süreci iyi yönetememesi neticesinde iflas etmeleri bazı şirketlerin ise halen konkordato sürecinde oldukları göz önüne alındığında söz konusu salgının, ekonomik olarak yok olmamaya direnen bu şirketlerinde iflasına neden  olacağı açıktır.

Söz konusu yaşanan bu problemlerin ve Covid-19  salgınının taraflar arasında  sözleşmelere etkileri hususunda değerlendirme yapılmaktadır.

Yine bu süreçte tüm Avukatların kullandıkları ve yine bazı tacirlerin kullandıkları elektronik imza ve mobil imzaların da yaygınlaşmaya başlaması söz konusu olacak olup şirketlerin sözleşmeleri ıslak imza yerine elektronik yada mobil imzaları ile imzalamaları söz konusu olacaktır.

Yine  aynı şekilde hukuki destek sürecinde de Avukatınız ile imzalayacağınız Avukatlık ücret sözleşmesini elektronik veya mobil imza ile imzalamanızda söz konusu olur.

COVID-19 KORONAVİRÜS SALGINI MÜCBİR SEBEP MİDİR?

Mücbir Sebep Nedir?

Kıta Avrupası hukuk sistemlerinin bir ürünü olsa da, bugün Anglo-Sakson hukuk sistemleri de dahil olmak üzere,  tüm ticari sözleşmelerde yer alan genel geçer bir hüküm olarak kullanılan kavrama Mücbir sebep denir.Aynı zaman da önceden öngörülemeyen, tarafların iradesi dışında meydana gelen, ifa güçlüğü oluşturan ve bu nedenlerle de taraflara sözleşmeyi feshetme, kısmen veya tamamen ifadan kaçınma veya ifa için ek süre talebi öne sürme gibi çeşitli haklar tanıyan sebebe mücbir sebep denir.Ancak, mücbir sebep tanımına Türk hukukunda yer verilmemiştir. Türk kanunlarında mücbir sebebin tanımına ve esaslarına yer verilmediği için, uygulamada bunun çerçevesini doktrin ve Yargıtay içtihatları çizmektedir. Yargıtay kararları dikkate alındığında, mücbir sebebin olup olmadığının her bir somut olay için tek tek değerlendirildiği ve genellikle tacirler açısından dar yorumlandığı söylenir.

Mücbir sebebin şartlarına daha detaylı bakmak gerektiğinde;

• Mücbir sebebin tarafların iradeleri dışında gerçekleşmiş olması,

• Hukuki ilişkinin kurulduğu tarihte mücbir sebebin öngörülemeyecek olması ya da olay öngörülmüş olsa dahi, olayın somut etkisinin bu kadar büyük olacağının öngörülememesi,

• Tüm önlemlerin alınmasına rağmen oluşan mücbir sebebin sözleşme edimini ifayı imkansız hale getirmesinin önlenememesi,

• Meydana gelen olayın sözleşmede mücbir neden olarak öngörülmüş olması,

• Mücbir sebep olan olayın ülke genelinde etkili olup olmadığı,

• Benzer hukuki ilişkilere etkisi,

• Tarafların tacir olup olmadığı da önem arz etmektedir.

Bu kapsamda Covid-19 salgınının bir sözleşmede mücbir sebep olarak sayılıp sayılmayacağına ilişkin inceleme ve araştırma yaparken, yapılması gereken ilk adım sözleşmeye hangi hukukun uygulanacağı tespitidir. Çünkü farklı hukuk sistemlerinin mücbir sebep hallerine bakışı farklılık gösterebilir. Özellikle uluslararası ticari sözleşmelerde, sözleşmeye uygulanacak hukuk taraflardan birinin hukuku ya da doğrudan üçüncü bir hukuk sistemi olarak seçilmiş olabilir. Bu nedenle, ilk olarak uygulanacak hukuka dair taraflar arasında sözleşmede bir madde olup olmadığına bakılmalıdır. Eğer yoksa kanunlar ihtilafı düzenlemeleri kapsamında sözleşmeye uygulanacak hukuku tespit edilmelidir.

Tarafların Türkiye'de tacir olmaları durumunda ise birinin mücbir sebepten dolayı edimini ifa etmesini imkansız hale getiren bir durumun ortaya çıkması halinde Türk Borçlar Kanunu 136. maddesinde yer alan sonraki ifa imkansızlığına ilişkin hükümler uygulanacaktır.

Bir çok kişiyi fazlasıyla ilgilendiren bir durum olan Kira sözleşmeleri bu hususta öncelikle değerlendirmeye alınacaktır. Tarafların imzaladıkları sözleşme, sözleşme tarafının yaptığı iş kolu ve bu konuda alınmış herkesçe uygulanmak zorunda olan tedbirler hepsi bir değerlendirilmek zorunda olup mücbir sebep-olağanüstü haller durumunda sözleşme şartların da değişiklik ya da farklı bir fesih yöntemi öngörülüp öngörülmediği değerlendirilmelidir.

*** Bu kapsamda taraflar, emredici hükümler, kamu düzeni ve genel ahlak kuralları ile herhalde bağlı olmakla beraber serbest iradeleri ile belirledikleri hükümlerle de bağlıdırlar.

Mücbir sebep halinde, kişi ile meydana gelen sonuç arasındaki nedensellik bağı kalktığından dolayı, oluşan bu sonuca söz konusu olayın yol açtığından ve kişinin  iradesi dışında meydana gelen sonuç nedeniyle kişiye yüklenebilecek hiçbir kusurun bulunmadığından söz edilir.

Uygulanacak hukukun tespitinden sonra ise , Covid-19  salgınının sözleşmede olan yükümlülüklere etkisinin değerlendirilmesi gerekir.

Bu değerlendirme yapılırken belli sorular sorulması gerekecektir.

Bu sorular;
*Sözleşmelerde düzenlenen mücbir sebepler sınırlı sayıda mıdır?

*Eğer sınırlı sayıda değil ise; Covid-19 Korona virüs salgını ve salgın kapsamında alınan önlemler kanun veya sözleşme nezdinde sayılan şartları sağlamakta mıdır?

*Sözleşmelerde  pandemi ya da  salgın hastalık halleri  mücbir sebep olarak sayılmış mıdır?

*Sözleşmenin ifasına esas olan yer bakımından, alınan Covid-19  salgınını engelleyen  önlemleri sözleşmenin ifasını etkileyecek düzeyde midir?

*Yüklenici bu etkileri ortadan kaldırmak yada aza indirgemek için hangi yollara başvurmuştur?

*Yüklenicinin kısıtlayıcı önlemler nedeniyle meydana gelen sorunları  ortadan kaldırmak için başvuracağı farklı yollar bulunmakta mıdır?

*Sözleşme kapsamında düzenlenmiş olan şekil koşullarına uygun bildirimde bulunulmuş mudur?

Bunun gibi  işe ve sözleşmeye dair bir çok soru göz önüne alınarak somut olayın taraflar arasındaki sözleşmeye etkileri hukuk maddeleri ve sözleşme koşullarına göre birlikte değerlendirilmesi gerekir.

Bazı sözleşmelerde mücbir sebeplerden etkilenen tarafa, mücbir sebebin ortaya çıkmasından itibaren karşı tarafı derhal ya da zamanında talebini iletme ve mücbir sebebin borcun ifa edilememesine nasıl neden olduğuna ilişkin tevsik edici belge sunma gibi başka  yükümlülükler getirilebilmiş olabilir. Böyle bir durumda, sözleşmede mevcut olan şekil koşulları uyarınca zamanında bildirim yapmayan ya da  mücbir sebebe ve etkilerine ilişkin tevsik edici belge sunmayan taraf ,mücbir sebepten etkilense bile karşı tarafın uğradığı zararlardan sorumlu olabilir.

Şu an ki durum itibariyle ülkemizde de çok sayıda vaka ve can kaybına sebep olmuş Covid-19 salgınının bu kapsamda değerlendirilip değerlendirilmeyeceği  tartışması halen devam etmektedir. Zira bu hususta henüz alınmış resmi bir karar da söz konusu değildir.

Bu salgın, Korana virüs “pandemi” olarak  Dünya Sağlık Örgütü tarafından  ilan edilmiştir. Ayrıca tüm dünya insanları için bir tehdit olduğu açık olmakla birlikte niteliği itibari ile mücbir sebep tanımına uyan, tamamen dış etkenler sonucu meydana gelmiş tarafın kusurunun olmadığı bir olaydır.

• Fakat burada dikkat edilmesi gereken salgının taraflara doğrudan etkileri ile beraber aradaki nedensellik bağının varlığı olmalıdır.

• Mücbir sebebin incelenmesinde  önemli olan, mücbir sebep iddia eden tarafın,sözleşmeyi yerine getirme kabiliyetlerinin söz konusu salgın ve yine bu salgına bağlı olarak alınan tedbirler nedeniyle “bozulmuş” veya "imkânsız" olduğunu kanıtlamalarıdır.Bu sebeple, her sözleşme, her edim ve her taraf tek tek değerlendirilmelidir.

İşleri bu salgın sebebiyle artan sektörlerden olan  kolonya ve hijyen maddeleri, eldiven, maske üreticileri gibi gıda toptancılarının söz konusu bu  mücbir sebebi ileri sürerek sözleşme koşullarına uymamaları söz konusu olamayacaktır. Öte yandan ticari işletmesi devlet tarafından geçici olarak kapatılan ve hiçbir iş yapamayıp gelir elde edemeyen eğlence yeri yada kıraathane sahibinin durumu elbette farklı olacaktır. Bu kişiler mücbir sebep nedeniyle sözleşmeden dolayı uyarlama talep edebilecekler ve sözleşme şartlarında değişikliğe gidebileceklerdir.

Sonuç olarak, Korona virüs salgınını, birçok hukuk sisteminde ve sözleşmede mücbir sebep olarak sayılsa  bile bu konunun her bir sözleşme için ayrı ayrı  ve  olayın özellikleri göz önüne alınarak incelenmesi büyük önem teşkil etmektedir.

Tüm bu hususlar dikkate alındığında görülecektir ki sözleşme maddelerine yada genel hükümlere dayanarak sözleşmenin feshinin gündeme gelmesi halinde sözleşmeyi fesheden taraf dayanak olarak yalnızca Covid-19 korona virüs salgınını göstermesi yeterli olmayacaktır. Feshin yargıya taşınması halinde bu  salgının, sözleşmede ya da kanunda yer alan şartları oluşturduğunun ispatı yargıya götüren tarafından ispatlanması gerekir.

Yukarıda örnekleriyle de belirtildiği üzere mevcut durum itibariyle virüs salgını sebebiyle ekonomik olarak işletilemez hale gelen yahut kriz yaşayan işletmeler olmakla birlikte salgının hiçbir şekilde etkilemediği, ticari hayatına devam eden işletmeler de mevcuttur. Dolayısıyla her bir sözleşme ve tarafları için somut duruma ve anlık duruma göre değerlendirme yapılması yerinde olacaktır.

Yani devlet tarafından alınan tedbirlerin zamanları ve bu hususların insanlar üzerindeki etkileri, sözleşmelerin imzalanma tarihleri ile birlikte değerlendirme yapılmak zorunluluktur.

Salgın tehdidi ile ilgili devletimiz tarafından tedbirler alınmaya başladıktan sonra imzalanan bir sözleşme ile, bunların öngörülmesinin mümkün olmadığı geçmiş bir tarihte imzalanmış sözleşmenin taraflarının aynı şekilde bu nedenleri ile sürebileceği kabul edilemez.

Yargıtay’ın geçmişte verdiği kararları incelendiğinde daha önce ülkemizde de yaşanmış olan kuş ve domuz gribi gibi diğer salgın hastalıklara kıyasla Covid-19 Korona virüsün çok daha büyük bir salgın olduğu ortadadır.

Bu sebeple de mevcut durum itibariyle geçmişten gelen yakın zamanda  bu derecede ülkemizde salgın hastalık olmadığından dolayı mevcutta tarafların yargıya gitmesi sonucunda yerel mahkemelerde verilen kararın ilk olarak İstinaf'a verilecek karar Temyiz yolu açık olması halinde Yargıtay'a taşındığında mücbir sebep olarak değerlendirme yapılması ve emsal olarak değerlendirmeye alınması söz konusu olabilecektir. Ancak, detaylarını yukarıda belirttiğimiz gibi; Yargıtay mücbir sebep değerlendirmesi yaparken her olayı ayrı ayrı somut olay bazında değerlendirip karar verecektir.

Bu sebeplerle olay, taraflar, sözleşme, sözleşmenin imzalanma tarihi, sözleşmeden cayma iradesinin ortaya konulduğu ve olayın yargıya götürüldüğü tarihlerinin tamamının  değerlendirilmesi gerekmektedir.

Bu sebeple de genelleme yapılarak;

KORONA VİRÜSE MÜCBİR SEBEP DEMEK DOĞRU DEĞİLDİR.

Yargıtay; basiretli davranması gereken  tacirler söz konusu olduğunda, sözleşmede mücbir sebebin ne şekilde tanımlandığına ve hangi olayları kapsadığını inceleyip değerlendirme konusu yapacaktır.Ayrıca  bu konudaki iradelerin gecikmeden ortaya konmasını da usul olarak öncelikle ele alacaktır.

Mücbir sebeplerin dışında olay ve koşullara göre başkaca hukuki değerlendirme ve yollara başvuruda bulunulabilecek olmakla bu durumlar, geçici hukuki imkansızlık nedeniyle ifa yükümünü ortadan kaldıran yada geciktiren haller, aşırı ifa güçlüğü (Tbk m. 138) kapsamında sözleşmenin yeni şartlara uyarlanmasını istenmesi, aşırı ifa güçlüğü kapsamında sözleşmenin askıya alınması-ertelenmesinin talep edilmesi ve sözleşmesinin önemli nedenlerle olağanüstü feshi (TBK m.331) işlem temelinin çökmesi olarak değerlendirilebilecektir.

Yukarıda verilen bilgiler ışığında değerlendirme yapılmaksızın mücbir sebep yada belirtilen diğer hukuki yollarla ilgili iddialarda bulunmak ve ifadan kaçınmak, ortaya çıkabilecek ihtilaflarda hak kaybına sebep olabilecektir.

Söz konusu mevcut durum itibariyle Ticaret hukuku alanında uzmanlaşmış bir Avukattan destek almak menfaatinize olacaktır.

Tüm dünyayı etkisi altına alan ve her geçen gün daha fazlaca vatandaşımızın can kaybına neden olan bu küresel salgınının bir an önce son bulması ve günlük hayatımıza yeniden kaldığımız yerden devam etmemiz temennisiyle iyi günler dileriz.

Av. Aytaç ER

İş bu “ Covid-19 Koronavirüs’ün Sözleşmelere Etkileri Ve Mücbir Sebep Olup Olmadığının Değerlendirilmesi” adlı makale Adana Barosuna kayıtlı Avukat Aytaç ER tarafından https://www.hukukihaber.net/ sitesinde yayınlanmak üzere 11.06.2020 tarihinde revize edilmiştir.

Yazılı izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden makale bir başka internet sitesinde ya da bir başka mecrada yayınlanamaz, kopyalanamaz ve çoğaltılamaz. İzinsiz şekilde kopyalama, çoğaltma veya yayın yapanlar hakkında hukuki ve cezai işlem yapılacaktır.