Bu salgın kapsamında devletler Covid-19 salgını ile mücadele paketleri devreye soktular. Bu paketler yerel halkın sağlığını korumaya yönelik olmakla beraber, aynı zamanda birçok kişi için maddi destek planlarını da beraberinde getirmiştir. Alınan bu tedbirler hükümetlerin kasalarında büyük bir yük haline gelmiş ve çok büyük miktarlarda harcamalar yapılmıştır. Devletler tarafından Covid-19 salgını ile mücadele için yapılan bu harcamalar kapsamında, virüsün ilk görüldüğü ve yayılarak salgına dönüştüğü yer olan Çin Halk Cumhuriyeti'nden bu harcamaların talep edilip edilemeyeceği sorusu gündeme gelmiştir.

1945 yılında kurulmuş olan Birleşmiş Milletler (BM)'in kurucu ülkelerinden birisi de Çin Halk Cumhuriyeti'dir. 1946 yılının Nisan ayından itibaren faaliyette olan Uluslararası Adalet Divanı (UAD) BM'nin yargı organıdır. UAD'nin çalışma şekli ikiye ayrılmaktadır. Bunlardan ilki çekişmeli dava usulü, diğeri ise tavsiye niteliğindeki yargılama usulüdür. Çekişmeli dava usulünde, üye ülkeler tarafından UAD'ye sunulan üye ülkeler arasındaki hukuki ihtilaflar çözüme kavuşturulurken; tavsiye niteliğindeki yargılama usulünde ise BM organları tarafından hukuki konularda yapılan soru taleplerine tavsiye niteliğinde cevap verilmektedir. Covid-19 salgını nedeniyle devletlerin yapmış oldukları harcamaların Çin Halk Cumhuriyeti'nden talep etmeleri tazminat kapsamındadır ve UAD'nin yukarıdaki açıkladığımız çekişmeli dava usulü ile karara bağlanabilir.

Çekişmeli dava usulü, taraflardan birinin başvurusu ya da taraflarca kabul edilen özel bir anlaşmanın UAD'ye bildirilmesi yoluyla başlamaktadır. Taraflarca kabul edilen özel bir anlaşma kapsamında sadece tarafların tazminat konusunda anlaşmaları ve yalnızca tazminat miktarında uyuşmazlık halinde olmalarında gündeme geleceğinden, yazımızda başvuru ile gerçekleşen çekişmeli dava usulü üzerinde duracağız.

Çekişmeli dava usulünde yargılamanın başlangıç tarihi olarak, yapılan başvurunun mahkemenin yazı işleri tarafından alındığı tarih kabul edilmektedir. Başvurunun yapılması sonrasında yazılı yargılama sürecine geçilmektedir. Bu süreç içerisinde yazılı olarak taraflar vakıaları ve dayandıkları hukuki gerekçeleri açıkladıkları dilekçelerini sunmaktadırlar. Daha sonra kamuya açık şekilde sözlü yargılama süreci başlamaktadır. Sözlü yargılama sonrasında mahkeme kararını vermektedir.

Yargılama sürecinin esasına geldiğimiz zaman, uygulanacak olan hukukun uluslararası antlaşmalar, uluslararası teamüller, genel hukuk prensipleri, hukuki kararlar ve doktrinden meydana geldiğini görmekteyiz.

Bu kapsamda Çin Halk Cumhuriyeti'nin Covid-19 salgını kapsamında tazminat ödemesine hükmedilmesi için ilk akla gelen uluslararası bir antlaşmayı ihlal etmiş olması gerektiğidir. 2005 yılında hazırlanan ve 2007 yılında yürürlüğe giren Uluslararası Sağlık Tüzüğü (UST) tam da bu aşamada devreye girmektedir.

Çin Halk Cumhuriyeti'nin de üyesi olduğu DSÖ üyelerinin ve toplamda 196 ülkenin taraf olduğu UST, bu ülkeler için bağlayıcı sorumluluklar meydana getirmektedir. UST'nin amacı uluslararası trafik ve ticarete gereksiz müdahaleden kaçınarak ve halk sağlığı açısından ortaya çıkacak risk ile orantılı ve sınırlı olarak, hastalıkların uluslararası yayılmasını önlemek, bu hastalıklara karşı korunmak, yayılmalarını kontrol etmek ve halk sağlığı açısından gerekli yanıtı vermektir.

UST madde 6 kapsamında, her taraf devlet, karar aracı uyarınca kendi ülkesi içindeki uluslararası önemi haiz halk sağlığı acil durumuna yol açabilecek tüm olayları ve aynı zamanda bu olaylara yanıt olarak uygulanan herhangi bir sağlık önlemini, Ulusal UST Odak Noktası aracılığıyla ve halk sağlığı bilgilerinin değerlendirildiği 24 saat içinde, mümkün olan en etkin haberleşme araçları ile DSÖ’ye bildirmekle yükümlüdür.

UST madde 7 kapsamında taraf devlet, kendi ülkesinde, kökeni veya kaynağı ne olursa olsun uluslararası önemi haiz halk sağlığı acil durumu oluşturabilecek nitelikte beklenmedik veya alışılmadık bir halk sağlığı olayına dair kanıta sahip ise, DSÖ’ye ilgili tüm halk sağlığı bilgilerini temin etmekle yükümlüdür.

UST madde 12 kapsamında DSÖ Genel Direktörü ve taraf devlet uluslararası önemi haiz bir halk sağlığı acil durumunun ortaya çıktığı görüşüne varır ise, bir acil durum komitesi kurulacak, bu komiteden uygun geçici tavsiyeler hakkında görüşleri istenecektir. Genel Direktör, müteakiben bu bilgilerin ve tavsiye kararlarının halkın genel bilgisine sunulmasını sağlayacaktır.

Henry Jackson Derneği tarafından düzenlenen raporda Çin Halk Cumhuriyeti tarafından hastalığın insandan insana geçtiğinin fark edilmesinden itibaren 3 hafta boyunca bu bilginin saklandığı; DSÖ'ye kasıtlı olarak enfekte olan kişi sayısının hatalı belirtildiği; enfeksiyonu yayan hayvanların tüketilmesini yasaklamak yerine bunların tüketilmesine izin vererek enfeksiyonun yayılmasına neden olunduğu ve 23 Ocak 2020 tarihine kadar salgının bilinmesine rağmen 5 milyon kişinin şehirden çıkmasına izin verildiği belirtilmiştir.

Bu nedenlerle Çin Halk Cumhuriyeti'nin UST madde 6,7 ve 12 hükümlerini ihlal ettiği görülmektedir. Bu hükümlerden yola çıkılarak Çin Halk Cumhuriyeti'nden tazminat istenebilecektir.

Tazminat talebinin yukarıda belirttiğimiz gibi UAD aracılığıyla yapılması halinde, BM'ye üye olan her ülke verilecek karara uyacaklarını taahhüt etmişlerdir. Bu nedenle UAD tarafından alınan kararlar, taraflar için bağlayıcı olacaktır; ancak UAD alınan kararları doğrudan icra edememektedir. Bu aşamada devreye Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) girmektedir. BMGK, tarafları UAD tarafından alınan kararları yerine getirmeye zorlayabilmektedir; ancak bu aşamada birtakım problemler mevcuttur.

İlk olarak BMGK'nın 5 daimi üyesinin her birinin BMGK tarafından verilen kararları veto etme hakkı bulunmaktadır. Çin Halk Cumhuriyeti bu 5 daimi ülkeden biridir. Bu nedenle BMGK tarafından UAD'nin vermiş olduğu kararın icrasına dair verilecek karar Çin Halk Cumhuriyeti'nce veto edilerek engellenebilecektir.

İkinci olarak BMGK her zaman bu süreçte yer almamaya karar verebilir ve bunun aksine zorlayacak herhangi bir hukuki prosedür bulunmamaktadır. Dolayısıyla BMGK takdiri olarak UAD tarafından verilen kararların icrasına yönelik aşamada yer almamayı seçebilmektedir.

Yukarıda açıkladığımız nedenlerle UAD tarafından alınacak olan Covid-19 kapsamındaki kararların Çin Halk Cumhuriyeti aleyhine olması halinde dahi Çin Halk Cumhuriyeti'nin bu kararların icra edilmesinde eli oldukça güçlüdür.

Tazminat talebinin sonuca bağlanabilmesi için bir diğer yol olarak karşımıza tahkim yargılaması gelmektedir. UST madde 56 hükmünde, UST'nin uygulanması ile ilgili ihtilaflarda bir taraf devlet, taraf olduğu bu tüzüğün yorumu ve uygulanması ile ilgili olarak çözümlenmemiş tüm ihtilaflar ya da aynı yükümlülüğü kabul eden diğer bir taraf devlet ile ilişkili özel bir ihtilaf için zorunlu hakemliği kabul ettiğini  genel direktöre yazılı olarak herhangi bir an beyan edebileceğini; hakemlik, hakemliğin talep edildiği an uygulanabilir olan İki Devlet Arasında Hakemliğe Konu İhtilafların İhtiyari Hakemlik Kuralları Kalıcı Mahkemesi uyarınca yapılacağını; zorunlu hakemliği kabul eden taraflar hakemlik kararını bağlayıcı ve nihai olarak kabul edeceklerini, düzenlemektedir.

Tahkim yargılaması sonucunda Çin Halk Cumhuriyeti aleyhine karar verilmesi durumunda, Çin Halk Cumhuriyeti kararı yerine getirmese dahi devletler kendi ülkelerindeki Çin Halk Cumhuriyeti'nin sahip olduğu malvarlıklarına icra koyma şanslarına sahip olacaklardır.

Dolayısıyla taraflar arasındaki uyuşmazlıklarda UAD kararlarının büyük ihtimalle sonuç getirmeyeceği anlaşılıyorken; tahkim yargılanmasına gidilerek tazminat talepleri sonuçlandırılabilecektir.

Av. iur. Serkan ALTOPRAK