Yeni açılan hukuk fakülteleri ile Türkiye ve Kıbrıs’taki toplam hukuk fakültesi sayısı 133 tanedir ve bu fakültelerden ise yılda yaklaşık 20.000 kişi mezun olmaktadır. 330 milyon nüfuslu Amerika Birleşik Devletleri’nde ise 204 adet, nüfusu ülkemiz ile neredeyse aynı olan Almanya’da ise 43,146 milyon nüfuslu Rusya’da ise 31 adet hukuk fakültesi mevcuttur. Ülkemizde bu hızla giderse yaklaşık 8 sene sonra bebekler de dahil olmak üzere 250 kişiye bir hukukçu düşecek olması düşündürücüdür. Fakültelerin çoğunda devam zorunluluğunun olmaması ve öğrenci sayısının çok olması nedeniyle hocalar ile iletişim minimum düzeyde kalmaktadır. Ayrıca bazı özel üniversitelerin hukuk fakültelerindeki sınavların zorluk seviyesinin köklü hukuk fakülteleri ile kıyaslandığı zaman çok daha kolay olduğuna dair şikayetler vardır. Bu durum da fakültelerde belirli bir standardı yakalamayı zorlaştırmaktadır. Ayrıca hukuk fakültelerinde verilen eğitimin 4 yıla sığdırılmasının sağlıklı bir öğrenme sürecini engellediğini, avukatlık, hakim ve savcılık mesleklerine dair uygulamalı derslerin olmamasının öğrencileri mezun olduktan sonra tabiri caizse sudan çıkmış balığa çevirip hayal kırıklığına uğrattığını düşünmekteyim.

Dünyada gelişmiş ülkelerin hukukçuları ile rekabet edebilmek için modern hukuk sistemlerinin anlamanın gerekli olduğunu ve hukukçunun analiz ve sayma yeteneğini geliştirmesi gerektiğini düşünüyorum. Nitekim 2001 yılında hayatı filme uyarlanan Nobel Ekonomi Ödüllü matematikçi John Nash, 2012 yılında ülkemizi ziyaret ettiği zaman toplumlarda adalet olgusunun gelişmesi için iyi derecede matematik bilmenin şart olduğunu belirtmiştir. Hukuk fakültelerinin müfredatlarına bakıldığı zaman matematik ve analizin hukuk sistemlerine uyarlanması ile ilgili derslerin olmaması da kanaatimce düşünmeye değerdir.

Gittikçe globalleşen, her kavram ve sistemin otomasyon ve yapay zeka ile tanıştığı dünyada hukukçularımızın bu gelişmelerden haberdar olmasına yardımcı olacak, hukuk fakültelerine yapay zeka ve hukuk, hukukun üstünlüğü indexlerinde üst sıralarda yer alan devletlerin GDP’lerine bakıldığı zaman zengin ülkeler olduklarını, yani hukuk ve ekonominin iç içe olduğu tezini konu alan dersler, tüm dünyada konuşulan ve ülkemizde de oldukça rağbet gören Blockchain teknolojisi ve kripto paraların ve hatta Silikon Vadisi gibi yerlerin dünyada önemli merkezlerinden biri olduğu, ülkemizde de bunun örneklerini son yıllarda daha çok görmeye başladığımız Startup’ların hukuk ile ilişkisini konu alan dersler en azından seçmeli ders olarak müfredata eklenebilir. Bazı özel üniversitelerde bununla ilgili derslerin okutulduğunu bilmekle beraber devlet üniversitelerinde öğrencilerin seçmeli dersleri seçerken ders kredi yükünü doldurmak için en kolay dersleri almaya çalışıp öğrenmeyi ikinci plana atmaları ve üstte saydığım disiplinlerle ilgili derslerin ders seçme listelerinde olmaması da bir gerçektir. Nitekim tüm dünya sıralamalarında en üstlerde yer alan UCLA Hukuk Fakültesi ve Harvard Üniversitesi’nin Hukuk Fakültesi’nin web sitesindeki seçmeli derslere baktığımız zaman; Entertainment Law (Eğlence Hukuku), Future Law (Gelecek Hukuku), American Dispute Resolution System (Amerikan Uyuşmazlıklarının Çözüm Sistemi), Land Use and Urban Planning Law (Toprak Kullanımı ve Şehir Planlama Hukuku), Law and Hollywood (Hukuk ve Hollywood) gibi derslerin ders programlarında bulunduğu görülmektedir.

Hukuk eğitimindeki sorunlardan bir diğeri ise; hukuk felsefesi ve sosyolojisi, genel kamu hukuku gibi derslerin öğrenciler tarafından en sıkıcı, en gereksiz dersler olarak görülmesidir. Ancak unutulmamalıdır ki bir hukukçunun hukuk nosyonunu geliştirip ufkunu açacak, dünden bugüne hukuk, adalet ve devlet kavramı hakkında ortaya atılan fikir ve akımları, teorileri öğrenebileceği dersler bunlardır. İşletme, İktisat, Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler, Maliye gibi bölümlerde okuyan öğrencilerin de temel düzeyde hukuk dersleri aldığı ve mevzuata az çok aşina oldukları düşünüldüğünde, yukarıda bahsedilen derslerin fakültede okutulan en önemli dersler arasında olduğunu düşünmekteyim.

Hukuk fakültelerinde yaygın olan bir diğer görüş ise, başta İngilizce olmak üzere, yabancı dil bilmenin meslek hayatında işe yaramayacağıdır. Halbuki iyi bir hukukçunun, sadece hukuki yönden değil, finans, tarih, siyaset gibi konularda da derin bir bilgi birikimine sahip olması, Batı ülkelerinde yayınlanan köklü ve çok okunan gazeteleri ve dergileri takip etmesi gerektiğini, dünyada neler olup bittiğini öğrenmesi için, sadece önüne konulan Türkçe materyallerle yetinmeyip kendisini geliştirebilmesi için en azından İngilizce bilmesinin şart olduğunu düşünüyorum. Avrupa Konseyi’ne üye olduğumuz için bizim de taraf olduğumuz Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin resmi iki dilinin İngilizce ve Fransızca olduğu,1948 yılında BM Genel Kurulu’nda kabul edilen, ülkemizin de 1949 yılında onaylamış olduğu adil yargılanma hakkı, mahkemelerin tarafsızlığı, bağımsızlığı, şeffaflık gibi ilkelere yer verilen BM İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin önce İngilizce ve Fransızca dillerinde yayınlanıp daha sonra 500 ün üzerinde dile çevrildiği düşünüldüğü zaman, yabancı dil bilmenin önemi bir kez daha anlaşılmıştır.

Ülkemizde hukukçular, hukuk fakültesinden mezun olduktan sonra 6 aylık adliye ve 6 aylık avukatlık stajının ardından avukatlık ruhsatını aldıktan sonra serbest olarak avukatlık yapmaya ehil olmaktadırlar. Ancak orta gelir tuzağından kurtulmuş, demokrasi indexleri ve GDP’leri (kişi başına düşen yıllık gelir) en üst sıralarda olan ABD, Almanya, İrlanda, Quebec eyaleti hariç Kanada, Fransa ve İngiltere gibi ülkelere bakıldığı zaman hukukçular, mezun olduktan sonra sınava tabi tutulmaktadır. ABD’de baro sınavlarının genelde 2 bazı durumlarda 3 gün sürdüğü, sınavın zorluğunun ve içeriğinin çok ağır olduğu, sınavı geçtikten sonra Multistate Professional Responsibility Examination denen meslek etiği sınavı ve bu sınavlardan sonra avukatlık yapılmak istenen eyalete göre her eyaletin kendi sınavını yaptığı,21 eyalette sınava girmenin 2-6 arası sınırı olduğu görülmektedir.

Ülkemizdeki hukuk fakültelerinin sorunlarını ve öğrencilerin bir kısmının içinde bulundukları ve yanlış olduğunu düşündüğüm tutumlarını ve dünyada hukukun üstünlüğü endexlerinde üst sıralarda çıkan, orta demokrasi tuzağından kurtulmuş halkları refaha kavuşmuş bazı ülkelerin uygulamalarından örnekler verip bazı çözüm önerileri sunmaya çalıştım. Avukat sayısının ve açılan hukuk fakültesinin avukatlıktaki reklam ve şirketleşme yasakları ile birleştiği zaman orta vadede sorunlara sebep olacağını düşünmekteyim. Bu duruma kısa vadede getirilebilecek çözüm önerisi; 4-5 yıl kadar yeni hukuk fakültesi açılmasına izin verilmeyip kontenjanların yarı yarıya düşürülmesi, ilk etapta Batı ülkelerindeki kadar ağır ve yorucu olmasa bile bir avukatlık sınavının ve hukuk eğitiminin 4 yıldan 5 yıla çıkarılmasının gündeme alınmasıdır. Yukarıda yazmış olduğum sorunların üzerine biraz gidildiği zaman bile bir fark yaratacağını, gelişmiş ülkelerin hukukçuları ile rekabet edebilecek seviyeye er geç ulaşabileceğimizi, daha iyi hukukçuların yetişmesinin yargının daha iyi olmasına, yargının daha iyi olmasının ise daha huzurlu, daha demokratik, GDP’si daha yüksek bir toplum olmamızı sağlayacağına inanıyorum.

Utku Akufuk

Hukuk Fakültesi Öğrenci

----

Yararlanılan kaynaklar:

-Türkiye’nin Orta Demokrasi Sorunları ve Çözüm Yolu-Avukat Mehmet Gün

-Yargı Etiği Açısından Tarihte Ünlü Davalar

A.Can Tuncay

-Startup Hukuku-Mümtaz Hacıpaşaoğlu-Okan Şencan

-Wikipedia.org

-www.jura-unterricht.de

-www.un.org

-/hls.harvard.edu

-www.barbri.com

-www.americanbar.org

-www.yokatlas.yok.gov.tr

-law.ucla.edu

-www.anayasa.gen.tr