Dava zamanaşımının durması kavramı, yasal düzenlemede açık bir şekilde belirtilen bazı durumlarda, soruşturma veya kamu davasının yürütülememesi nedeniyle, bu durumun ortaya çıktığı andan başlamak üzere kalktığı ana kadar geçen zaman dilimi içerisinde zamanaşımının işlememesi olarak tanımlanabilir.[1]

Zamanaşımını durduran sebeplerin bulunması halinde, zamanaşımı süresi en son kesen işlemden itibaren başlayacaktır. Burada süre işlemeye başladıktan sonra süreyi durduracak sebebin varlığının söz konusu olduğu ana kadar işleyecektir. Şayet durdurucu olan bu engelin ortadan kalkması söz konusu olursa duran zamanaşımı süresi kaldığı andan başlamak üzere işlemeye devam edecektir.

Dava zamanaşımı süresi hesaplanırken, önceden işleyen süre ile sonradan işleyen süreler toplanmalıdır. Burada yapılan toplamı işlemi, zamanaşımı süresi olarak tespit edilecektir.

Suç ile ilgili olarak yapılan soruşturma veya kovuşturma işlemlerinin adli makam tarafından izlenmesine karşın yasal düzenlemede belirtilen bazı engel durumların ortaya çıkması nedeniyle soruşturma veya kovuşturma işlemlerinin yerine getirilmesinin mümkün olmaması hali, dava zamanaşımının durmasının kabul edilmesine gerekçe oluşturmuştur.[2]

Durma nedenleri olmasaydı, meydana gelen engel hal yargılama sürecinin uzamasına neden olacaktı. Bu şekilde davanın zamanaşımına uğraması mümkün olacaktır. Bu yüzden davanın sürmesinin önüne geçebilecek her türlü mani durum dava zamanaşımının durmasını haklı çıkarmayacaktır. Burada belirtilen gerekçenin ışığında yasal düzenlemenin açık bir şekilde bu neticeyi ve etkiyi ortaya çıkarabilecek haller sınırlı bir şekilde durma nedenleri hüküm altına alınmıştır.

Durma nedenleri ile ilgili olarak 765 ve 5237 sayılı yasalar arasında fark bulunmaktadır. 5237 sayılı TCK'de[3] 765 sayılı TCK'deki[4] "hukuku âmme dâvasının ikamesi" ibaresi yerine "soruşturma ve kovuşturma yapılması" ibaresine yer verilmiştir.

Ayrıca yasal düzenleme uyarınca hakkında kaçak olduğu için karar verilmiş olan suç faili hakkında bu karar kaldırılıncaya kadar dava zamanaşımının duracağı 5237 sayılı yasada hüküm altına alınmıştır.

Zamanaşımının durdurulma nedenleri, Ceza Muhakemesi Kanunu, özel ceza yasalarında ve Ceza Kanununda da öngörülmüştür. Bu nedenle durma nedenlerinin 5237 sayılı yasada belirtilen hükümlerle sınırlı olmadığını ifade edebiliriz.

Örneğin; CMK'nin 231/8. maddesinde hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının verilmesi halinde denetim süresi içinde dava zamanaşımının duracağı ifade edilmektedir.[5]

Anayasının 38. maddesinde dava zamanaşımının kanunilik ilkesi kapsamında olduğu benimsenmiş olup dava zamanaşımını durduran veya kesen nedenlerin kanunda açıkça gösterilmesi gerekir, bu nedenlerin yorum veya kıyas yoluyla genişletilmesi mümkün değildir.

Anayasa'nın 38. maddesinde, dava zamanaşımının kanunilik ilkesi kapsamına girdiği hüküm altına alınmış olup, zamanaşımının durdurulmasının veya kesintiye uğratılmasının sebeplerinin kanunda belirtilmesi gerekir. Dava zamanaşımının durma nedenleri konusunda yorum veya kıyas yasağı bulunmaktadır. Bu nedenlerin yorum yapılarak veya kıyasen uygulama yapılarak genişletilmesi mümkün olmayacaktır.

5237 sayılı TCK Hükümleri

5237 sayılı TCK’nin 67. Maddesinde zamanaşımının durması ve kesilmesi halleri düzenlenmiştir.

5237 sayılı TCK’nin 67/2 maddesinde yer alan kesilme nedenleri şunlardır:

a) Şüpheli veya sanıklardan birinin savcı huzurunda ifadesinin alınması veya sorguya çekilmesi (TCK m. 67/2-a),

b) Şüpheli veya sanıklardan biri hakkında tutuklama kararının verilmesi(TCK m. 67/2-b),

c) Suçla ilgili olarak iddianame düzenlenmesi, (TCK m. 67/2-c),

d) Sanıklardan bir kısmı hakkında da olsa, mahkûmiyet kararı verilmesi(TCK m. 67/2-d).

Yukarıda belirtilen durumların ortaya çıkması halinde, dava zamanaşımı kesilecektir.

Dava zamanaşımının kesilmesi halinde, dava zamanaşımı süresi yeniden işlemeye başlayacaktır. Bazen dava zamanaşımını kesen birden fazla neden söz konusu olabilir. birden fazla neden bulunması halinde, zamanaşımı süresi son kesme nedeninin ortaya çıktığı tarihten itibaren yeniden işlemeye başlayacaktır (TCK m. 67/3).

Kesilme halinde, zamanaşımı süresinin uzaması söz konusu olacaktır. Buna göre; ilgili suça ilişkin olarak yasal düzenleme ile tespit edilen sürenin en fazla yarısına kadar dava zamanaşımı süresi uzayacaktır (TCK m. 67/4).

DAVA ZAMANAŞIMINA İLİŞKİN DURMA NEDENLERİ

İzin Şartı

Bazı suçlar veya suç failleri hakkında kamu davasının açılabilmesi için yetkili makamdan izin alınmalıdır. İzne tabi suçlarda izin alınmadan kamu davası açılamaz.

Konu ile ilgili olarak TCK uygulamalarına bakıldığında çoğu zaman kovuşturma için izin vermeye yetkili makamın Adalet Bakanlığı olduğu görülmektedir. Kovuşturulması izin şartına bağlı olan suçlarda açısından zamanaşımı süresi, suç oluşturan davranışın gerçekleştirildiği zaman diliminden itibaren başlayacaktır. Yetkili makamdan izin almak için yapılan başvuru tarihinden itibaren işleyen zamanaşımı iznin alınması anına kadar duracaktır.

Burada yetkili makamdan kovuşturma izni alınmasından sonra zamanaşımı tekrar işlemeye başlayacaktır. İzin şartı ile dava zamanaşımı arasındaki ilişkiyi örneklerle açıklamak faydalı olacaktır.

Örneğin; 5237 sayılı TCK’nin 299. Maddesinde hüküm altına alınan Cumhurbaşkanına hakaret suçundan kovuşturma yapılabilmesi 299/3 maddesine göre Adalet Bakanının iznine tabi kılınmıştır. Burada dava şartı olan izin şartının yerine getirilmeden kamu davası açılması ve yargılamaya devam edilerek hüküm kurulması hukuka aykırı olacaktır.[6]

Örneğin; 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanununun "Soruşturma" başlıklı 82. maddesine göre; hakim ve Savcıların görevleri nedeniyle ortaya çıkan veya görevin ifası sırasında işlenen suçları, sıfat ve görevleri uyuşmayan tutum ve eylemleri sebebiyle, haklarında inceleme ve soruşturma yapılabilmesi için Adalet Bakanlığı’ndan izin alınması gerekmektedir.[7]

1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 58/1. maddesine göre, Avukatların avukatlık veya Türkiye Barolar Birliği veya baroların organlarındaki görevleri nedeniyle ortaya çıkan veya görevlerini ifa ettikleri esnada gerçekleştirdikleri suç oluşturan eylemlerle ilgili olarak haklarında soruşturma yapılabilmesi Adalet Bakanlığının vereceği izne tabi kılınmıştır. Burada soruşturma işlemleri suçun işlendiği yer Cumhuriyet Savcısı tarafından yapılacaktır.[8]

1512 sayılı Noterlik Kanunu’nun[9] 153. maddesinde, noterlerin, görevlerinin ifasına bağlı olarak ortaya çıkan veya görevlerini yerine getirdikleri esnada işledikleri suçlar nedeniyle haklarında kovuşturma yapılabilmesi Adalet Bakanlığının iznine bağlı kılınmıştır.

Karar Şartı

Bazı suçlular için cezai kovuşturmanın başlatılması yetkili makamın kararına bağlıdır. Bu durumda, yasanın öngördüğü yetkili makam kovuşturma kararı vermedikçe savcılık dava açamaz.

Örneğin, Türkiye Büyük Millet Meclisi, dokunulmazlığın kaldırılmasına karar vermediği sürece milletvekilleri hakkında kamu davası açılamayacaktır.[10]

Benzer şekilde, 4483 sayılı Devlet Memurları ve Diğer Memurların Yargılanması Hakkında Kanun, ilgili makamların soruşturma izni vermesi halinde, savcıların memurlar tarafından işlenen suçları kovuşturmasını şart koşmaktadır.

Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkındaki 4483 sayılı Yasanın, suç yönünden kapsamında yer alan suç kavramlarının neyi ifade ettiği tanımlanmalıdır. Buna göre; görev nedeniyle işlenen suç kavramındaki görev suçlarının kapsamında şu hususlar yer alır:

1) Memuriyet görevinin ifası nedeniyle ortaya çıkan suç,

2) Görev ile ilişkili olan suç,

3) Görevden yararlanarak işlenebilen suç.

Başka bir söylemle, bu suçlar sadece memurlar tarafından işlenmesi mümkün olan, failin memur olmasının suç tipinde kurucu unsur tanımlandığı suçları işaret eder.

Örneğin; öğrencisi olan mağdura yönelik bıçakla etkili eyleme kalkışma suçundan sanık öğretmen hakkında soruşturma yürütülmesi açısından 4483 sayılı Yasa uyarınca idari makamdan izin alınması gerekmeyecektir.[11]

4483 sayılı Kanun açısından soruşturma iznine ihtiyaç duyulmayan suçlar nedeniyle, idari makamın yetki aşımı ile soruşturma izni vermemesi halinde bu karar yok hükmünde sayılmalıdır. Yasa kapsamında olmayan ve karar alınması gerekmeyen suçlar açısından genel hükümlere göre soruşturma ve kovuşturma yapılmalıdır.[12]

Bekletici Mesele Olması

TCK’nin 67/1 maddesine göre, soruşturma ve kovuşturma yapılması, başka bir makam tarafından çözüme kavuşturulması gereken bir sorunun neticesine tabi olduğu durumlarda “bekletici mesele” kavramından söz edilecektir. Soruşturma ve kovuşturmada bir bekletici sorun olgusu söz konusu olursa dava zamanaşımı süresi duracaktır.

Örneğin; sanık hakkında hakkı olmayan yere tecavüz suçlaması ile yürütülen davada, kadastro çalışmaları yapılması esnasında kendisine ait taşınmazın katılan adına yazılmasına karşı tapu iptal ve tescil davası açmış ise, bu davanın bekletici mesele yapılması gerekir. Bu davada bekletici mesele yapılan durumun çözüme kavuşturulması beklenmeli ve sonrasında sanığın hukuki durumu tespit edilmelidir.[13]

Örneğin, ceza mahkemesi tarafından ilgili kanun maddesinin iptali için Anayasa Mahkemesi’ne iptal başvurusu yapılmış ise, başvurunun sonucu ‘bekletici mesele’ yapılmalıdır. Burada bu kararla birlikte zamanaşımı süresi duracaktır.

Yargılama makamının çözüme kavuşturma gereken uyuşmazlıkla ilgili olarak aldığı her bekletici meseleye ilişkin kararlar zamanaşımını durdurmaz.

Bir hukuki meselenin çözülmesine gerek duyulmayan, yani bekletici mesele yapılmaması gerektiği halde veya kovuşturmayla ilgisi olmadığı durumlarda bir sorunun bekletici mesele yapılmasına karar verilmiş olması zamanaşımını durdurmayacaktır.

Burada davanın niteliği dikkate alınarak bekletici meselenin gerekli bulunup bulunmadığı belirlenmelidir.

Bundan başka, mahkemeler tarafından yürütülmesi gereken işlemlerin bekletici mesele yapılması söz konusu olamaz. Örneğin, bilirkişi raporu alınması, keşif yapılması, adli tıp raporu beklenmesi gibi durumlarda bekletici meseleye ilişkin kurallar uygulanamaz.

Kaçak Kararı Alınması

Bu konuda, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 247 maddesinde yer alan kuralların gözetilmesi gerekir. Buna göre; kaçak kararı, ancak kovuşturma evresinde verilebilir.

Sanık hakkında yürütülen kamu davasının neticesiz kalmasını temin etmek amacıyla saklanan, kaçan kişi hakkında ‘kaçak kararı’ alınması mümkündür.

Fail, hakkında kaçak kararı alınmasından sonra zamanaşımı süresi duracaktır. Şayet sanık hakkında kaçak kararı kaldırılmış ise, kaldırma kararı tarihinden itibaren dava zamanaşımı süresi yeniden işlemeye başlayacaktır.

(Bu köşe yazısı, sayın Dr. Suat ÇALIŞKAN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)

-----------------

[1] YCGK, E: 2015/536, K: 2017/14, T: 17.01.2017.

[2] Erem, Faruk/Danışman, Ahmet/ Artuk, Mehmet Emin, Ümanist Doktrin Açısından Ceza Hukuku Genel Hükümler, Seçkin Yayınevi, Ankara, 1997, s. 1013.

[3] 5237 sayılı TCK'nun 67/1. Maddesi ; "Soruşturma ve kovuşturma yapılmasının, izin veya karar alınması veya diğer bir mercide çözülmesi gereken bir meselenin sonucuna bağlı bulunduğu hâllerde; izin veya kararın alınmasına veya meselenin çözümüne veya kanun gereğince hakkında kaçak olduğu hususunda karar verilmiş olan suç faili hakkında bu karar kaldırılıncaya kadar dava zamanaşımı durur."

[4] 765 sayılı TCK'nun 107. Maddesi şu şekildedir; "Hukuku âmme dâvasının ikamesi mezuniyet veya karar alınmasına yahut diğer bir mercide halli lâzım gelen bir meselenin neticesine bağlı bulunduğu takdirde mezuniyet ve kararın alınmasına yahut meselenin halline kadar müruruzaman durur",

[5] YCGK, E: 2015/536, K: 2017/14, T: 17.01.2017.

[6] Y.18.CD, E: 2016/13990, K: 2018/16752, T: 10.12.2018.

[7] Y.4.CD, E: 2007/8700, K: 2007/8903, T: 06.11.2007.

[8] Y.4.CD, E: 2013/33006, K: 2014/31898, T: 05.11.2014.

[9] NOTERLİK KANUNU, Kanun Numarası : 1512, Kabul Tarihi : 18/1/1972, Yayımlandığı Resmî Gazete : Tarih : 5/2/1972 Sayı : 14090, Yayımlandığı Düstur : Tertip : 5 Cilt : 11 Sayfa : 408.

[10] Bkz.; Anayasanın “Yasama dokunulmazlığı” başlıklı 83. maddesi; Madde 83 – Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri, Meclis çalışmalarındaki oy ve sözlerinden, Mecliste ileri sürdükleri düşüncelerden, o oturumdaki Başkanlık Divanının teklifi üzerine Meclisce başka bir karar alınmadıkça bunları Meclis dışında tekrarlamak ve açığa vurmaktan sorumlu tutulamazlar. Seçimden önce veya sonra bir suç işlediği ileri sürülen bir milletvekili, Meclisin kararı olmadıkça tutulamaz, sorguya çekilemez, tutuklanamaz ve yargılanamaz. Ağır cezayı gerektiren suçüstü hali ve seçimden önce soruşturmasına başlanılmış olmak kaydıyla Anayasanın 14 üncü maddesindeki durumlar bu hükmün dışındadır. Ancak, bu halde yetkili makam durumu hemen ve doğrudan doğruya Türkiye Büyük Millet Meclisine bildirmek zorundadır. Türkiye Büyük Millet Meclisi üyesi hakkında, seçiminden önce veya sonra verilmiş bir ceza hükmünün yerine getirilmesi, üyelik sıfatının sona ermesine bırakılır; üyelik süresince zamanaşımı işlemez. Tekrar seçilen milletvekili hakkında soruşturma ve kovuşturma, Meclisin yeniden dokunulmazlığını kaldırmasına bağlıdır. Türkiye Büyük Millet Meclisindeki siyasi parti gruplarınca, yasama dokunulmazlığı ile ilgili görüşme yapılamaz ve karar alınamaz.

[11] YCGK, E: 2004/10, K: 2004/40, T: 17.02.2004.

[12] Y.18.CD, E: 2018/5391, K: 2019/4170, T: 04.03.2019.

[13] YCGK, E: 2016/536, K: 2018/753, T: 30.01.2018.