Öncelikle belirtmek gerekir ki destek kavramı, bir kimseye hukuki olmaktan ziyade fiili olarak bakmak olarak anlaşılmalıdır. Ölenin desteğinden yoksun kalan kişiler ölüm anında ölenden fiili olarak destek alan veya ilerde muhtemel olarak destek alması beklenen kişiler olarak kabul görmektedir. Destekten yoksun kalma tazminatının hukuki amacı ise ölüm olmasaydı ölenin yukarıda bahsettiğimiz bu kişilere yardımda bulunmaya devam edeceğinin düşünülmesi, ölüm olayı sonucu destekten yararlanan kişilerin uğradıkları zararın peşin ve toptan giderilmesi, bu kişilerin ölüm olayından önceki durumlarına kavuşturulması, eş anlatımla destekten yoksun kalanların, desteğin ölümünden önceki yaşamlarındaki sosyal ve ekonomik durumlarının korunması olarak belirtilmektedir. Ancak bu anlamda destekten yoksun kalma tazminatı isteyen tarafın gerçekten ölen taraftan tamamen veya kısmen destek aldığının tespit edilmesinin gerekli olduğu unutulmamalıdır.

Nitekim Yargıtay bir kararda “ Destekten yoksun kalma tazminatının amacı, desteğin ölümünden önce destekten yoksun kalanın sosyal ve ekonomik durumunun, desteğin ölmesinden sonra da aynı düzeyde kalmasını sağlamaktır diyerek davacılardan, babanın desteğin ölmesinden sonra da ekonomik durumunda bir değişiklik olmadığı ve özellikle bakılma ihtiyacı içine düşmediği 20.08.1977 günlü rapor münderecatından açıkça anlaşılmaktadır denilmiş ve destekten yoksun kalma tazminatının en önemli koşullarından biri olan bakım ihtiyacı içinde olma koşulu gerçekleşmediğinden ötürü babanın maddi tazminat isteğinin reddedilmesinin gerektiği’’ sonucuna varmış bulunmaktadır.(Yargıtay 4.Hukuk Dairesi 30.05.1978 E.978/2232)

Destekten yoksun kalma noktasında tazminat hususunun belirlenmesi aşamasında ise hakkaniyet veya diğer şartların oluşması halinde çeşitli indirimlerin yapılması elzemdir. Bu indirimlerden ilki eşin evlenme şansının bulunup bulunmadığıdır. Kadının yaşı, sıhhati, ilk evliliğinden olan çocuk sayısı, sosyo-ekonomik durumu, fiziksel görünümü ve ölen kocasına bağlılık derecesi somut olayda eşin yeniden evlenme ihtimalini ortaya koyan en önemli faktörler olarak karşımıza çıkmaktadır. Hâkim bu faktörlere dayanarak eşin yeniden evlenip evlenmeyeceği konusunda bir kararı varmalı ve bunu destekten yoksun kalma tazminatı için bir indirim sebebi olarak görmelidir.

Tazminat sorumluluğu bağlamında bir ikinci indirim konusu ise, eşin çalışıp kazanma yeteneğine sahip olup olmadığıdır. Dul bir kadının yukarıda bahsedilen yeniden evlenmesi söz konusu olmasa bile çalışacağı, yaşamını devam ettirebileceği kabul edilmeli ve tazminat konusunda indirime gidilmesi söz konusu olmalıdır.

Üçüncü indirim sebebi ise Yargıtay’ın da bir içtihatında belirttiği üzere “Ana babanın ölen çocuğa bakılması ve onun yetiştirilmesi için yapmış olduğu giderleri tazminat konusu yapamayacağı zira bu giderler ölüm sonucu olmadığı ’’ hususudur. (Yargıtay 4.Hukuk Dairesi,24.10.1967 K.9288)

Diğer bir indirim sebebi hâkimin somut olayın özelliğine göre takdir edecek olduğu işçinin bu zararın meydana gelmesindeki ortak kusurudur.

Miras geliri yani destek işçinin ölümü üzerine, destekten yoksun kalana, kalan miras gelirinin tazminat hesaplanırken zarardan indirim nedeni sayılıp sayılmayacağı öğretide tartışmalıdır. Bazı yazarlar bu gelirin hükmedilecek tazminat için bir indirim sebebi olarak görmekte, buna karşın yine bir kısım yazar böyle bir indirim sebebini kabul etmemektedir. 

Son olarak önemli indirim kalemlerinden birini de hak sahiplerine bağlanan gelirler konusu oluşturmaktadır. Hak sahiplerine bağlanan gelirler genellikle sosyal devlet olmanın verdiği yükümlülük üzerine Sosyal Güvenlik Kurumunca ölenin desteğinden yoksun kalanlara yapılan yardımlardır. Sigorta zarar görene yaptığı ödeme sonunda kanun gereği zarar görene halef olmakta ve bu sıfatla zarar verene rücu etmekte ise, bir fikre göre sigortaca yapılan ödemeler denkleştirmeye tabi olup, zarardan indirime sebep olmalıdır. Esasen bu tür sigortalarda amaç, zararın karşılanmasıdır. Örneğin SGK’nın, sigortalı işçiye yaptığı ödemeler sonunda sorumlu işverene rücu etmesinde durum böyledir. Burada sigortanın işçiye yaptığı ödemeleri, zarardan indirilir ve sigorta, bu ödeme oranında işçinin, işverene karşı halefi olur. SGK’nın işçiye yaptığı ödemeler, zarardan düşülmediği takdirde, işçiye aynı zarar için, hem Kurumca hem de işverence çift ödeme yapılmış olur. Böyle bir durumda işçi sebepsiz olarak zenginleşmiş olur ve bu, sorumluluk hukukunun amacına ters düşer. Ancak, sigortalı işçinin uğradığı zarar, sigortaca yapılan ödemeden daha fazla olduğu takdirde, işçi, sigortadan alamadığı bu fazla zararını, sorumlu işverenden talep edebilmektedir.

Ertuna Kara / hukukihaber.net