7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 7/a maddesi incelenecek olursa: Elektronik yolla tebligat, muhatabın elektronik adresine ulaştığı tarihi izleyen beşinci günün sonunda yapılmış sayılır. …

Paralel bir düzenleme olarak Elektronik Tebligat Yönetmeliği’nin 9. maddesinin 6. fıkrasında; “Elektronik yolla tebligat, muhatabın elektronik tebligat adresine ulaştığı tarihi izleyen beşinci günün sonunda yapılmış sayılır. denilmek suretiyle açık bir şekilde elektronik tebligatın yapılmasının akabinde tebligat adresine ulaştığı tarihi izleyen beşinci günün sonunda yapılmış sayılacağı belirtilmiştir.

Bu açık düzenlemelere rağmen uygulamada bu husus sürekli sorun yaratmaktadır. Sorun olan kısım sistemin tebligatın ne zaman “açıldığını” göstermesi ve mahkemelerin tebligat tarihi olarak “açılma tarihini” mi yoksa “tebligat adresine ulaştığı tarihi izleyen beşinci günün sonunu” mu kabul edeceği olmuştur.

Kanaatimce böyle bir tartışmanın yapılması dahi başlı başına yersizdir. Kanun ve Yönetmelik maddesi oldukça açık bir şekilde kaleme alınmıştır ve esasında herhangi bir tartışmaya mahal vermemektedir. Sistemin tebligatın “açıldığı” tarihi bildirebiliyor olması şüphesiz ki kanun koyucu tarafından da bilinmektedir. Ancak burada bir tercih yapılarak düzenleme getirilmiştir.

Nitekim kanundan sonra uygulamaya ilişkin çıkarılan Elektronik Tebligat Yönetmeliği ile de bu düzenlemenin arkasında durulmuş ve pekiştirilmiştir. Tüm bunlara rağmen hala konuyla ilgili zıt görüşler görmekteyiz.

Son olarak Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin 09.12.2020 tarihli ve 2020/1187 E. – 2020/4264 K. sayılı kararında öncelikle yukarıda yer verilen Yönetmeliğin 9. maddesinin 6. fıkrasına atıf yapılmış, daha sonra Adalet Bakanlığı tarafından hazırlanan "UETS ile İlgili Teknik Kriterlere İlişkin Usul ve Esaslar" düzenlemesinin "Deliller" başlıklı 5. maddesine yer verilerek Tebligat muhatabı tebligatı açtığında delil kaydı oluşturulmaktadır. Bakanlık düzenlemesi uyarınca söz konusu delil kaydı, tebligatın alıcısı tarafından okunduğu anlamına gelmektedir. açıklaması ile söz konusu olayda davalının elektronik tebligatı açtığı tarihi davalıya tebliğ tarihi olarak kabul etmiştir.

Normlar hiyerarşisinde yönetmeliğin dahi altında olan usul ve esaslar düzenlemesine atıfla elektronik tebligatın açıldığı tarihin tebliğ tarihi olarak kabul edilmesi açık yasa ve yönetmelik hükmüne aykırılık taşımaktadır.

Oldukça yeni tarihli bir AYM kararında;

… Somut olayda şikâyet konusu yargılama sürecine ilişkin nihai karar olan Yargıtay ilamı, başvurucunun avukatına e-tebligat yoluyla tebliğ edilmiştir. İlgili mevzuat uyarınca e-tebligat yolunun kullanıldığı gönderiler, muhatabın hesabına ulaştığı tarihi izleyen beşinci günün sonunda tebliğ edilmiş sayılmaktadır (anılan hükmün vergi hukuku bağlamında mahkemeye erişim hakkı ve eşitlik ilkesine aykırılık teşkil etmediğine dair Anayasa Mahkemesi kararı için bkz. AYM, E. 2018/144, K.2019/72, 19/9/2019). Buna göre somut olayda tebliğ mazbatasında ‘Tebligat alıcının hesabına iletilmesini müteakip mevzuat gereği belirlenen süre sonunda otomatik olarak okundu sayıldı.’ şeklindeki delil kaydının oluşturulduğu 20/1/2019 tarihi, tebliğ tarihidir.

Bakanlık düzenlemesi uyarınca söz konusu delil kaydı, tebligatın alıcısı tarafından okunduğu anlamına gelmektedir. İlgili Yönetmelik uyarınca elektronik mesajın tamamı iletilmeden delil kaydı oluşturulmadığı da dikkate alındığında somut olayda başvurucunun e-tebligatın vekili tarafından açıldığı 15/1/2019 tarihinde bireysel başvuruya ilişkin gerekçeli nihai karardan haberdar olduğunun ve bu doğrultuda bireysel başvuru süresinin 15/1/2019 tarihinden itibaren işlemeye başladığının kabul edilmesi gerekir. Nitekim ilgili usul kuralları uyarınca sürenin münhasıran tebliğden itibaren işlemeye başlayacağının kabul edildiği uygulamaların aksine bireysel başvuru yolunda başvuru süresi, ihlalin öğrenilmesi esasına bağlanmıştır.(AYM - 15.01.2020 - 2019/6266)

Yer verilen AYM kararında da açıkça tebliğ tarihinin e-tebligatın muhatabın hesabına ulaştığı tarihi izleyen beşinci günün sonu olduğu belirtilmiş ancak usul kurallarının aksine bireysel başvuru süresinin tebliğden değil öğrenmeden başlayacağından dolayı başvuru süresinde kabul edilmemiştir. Diğer bir deyişle AYM açıkça e-tebligat alıcılarının tebligatı açıp okumasını ‘öğrenme kabul etmiş’ ancak açık yasal düzenlemeler nedeniyle ‘tebliğ edilmiş olarak kabul etmemiştir’.

Aynı konuda verilmiş olan çok yakın tarihli Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararında;

…7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 7/a maddesinde muhatabın elektronik tebligatı tebellüğ etmiş sayılacağı tarihe ilişkin özel bir düzenleme yer almaktadır. Bu düzenlemeye göre Elektronik yolla tebligat, muhatabın elektronik adresine ulaştığı tarihi izleyen beşinci günün sonunda yapılmış sayılır. Bunun sonucu olarak elektronik tebligatta tebellüğ tarihi elektronik tebligatın muhatabın elektronik posta hesabına ulaştığı veya okunduğu tarih olmayıp tebligatın muhatabın elektronik adresine ulaştığı tarihi izleyen beşinci günün sonu olmaktadır. Böylelikle, muhatabın kayıtlı elektronik posta hesabını kontrol etmemek suretiyle tebliğin sonuçlarını geciktirmesi ihtimali söz konusu olmayacaktır.

7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 7/a maddesinin 4. fıkrasında yer alan düzenlemeye benzer bir düzenlemede de 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 107/A maddesinin 2. fıkrasında yer almakta olup ‘Elektronik ortamda tebligat, muhatabın elektronik adresine ulaştığı tarihi izleyen beşinci günün sonunda yapılmış sayılır…’ şeklindedir. Bu düzenlemenin Anayasaya aykırılığı iddiası ile yapılan başvuru üzerine Anayasa Mahkemesinin 19.09.2019 tarihli ve 2018/144 esas sayılı kararında: itiraz konusu kuralın muhataplara öncelikle elektronik posta adreslerini belirli aralıklarla kontrol etme yükümlülüğü yüklediği, bu yükümlülük beşer günlük aralıklarla uyulduğu takdirde hukuki yollara başvuru süresi yönünden herhangi bir hak kaybı olmayacağı, muhatabın elektronik posta adresini her gün ya da beş günden daha az aralıklarla kontrol etmesi halinde ise tebliğin yapılmış sayılacağı tarihten de önce tebligattan haberdar olunacağı için süre yönünden bir hak kaybı yaşanmayacağı gibi bu sürenin birkaç gün daha uzamasının söz konusu olacağı belirtilerek düzenlemenin Anayasaya aykırı olmadığına karar verilmiştir.

(YHGK - 14.01.2020 tarihli ve 2019/623 K. – 2020/9 K. sayılı)

Görüldüğü üzere oldukça yeni tarihli Hukuk Genel Kurulu kararı ile de yasal düzenlemeler açıklanmış ve bunların yazıldığı şekilde uygulanması gerektiği belirtilmiştir. Ancak buna rağmen hala Yargıtay daire kararlarında tebligatın okunduğu tarihin tebliğ tarihi kabul edilmesi çok açık bir hukuka aykırılıktır. Bunun yanı sıra konuyla ilgili doğru uygulama gösteren pek çok BAM ve Yargıtay kararı da bulunduğu da belirtilmelidir.

İhtilaf konusu husus kesinlikle hukukun “yorum” yapılabilecek bir noktası değildir. Konuyla ilgili açık bir kanun maddesi, bir yönetmelik maddesi, ayrıntılı açıklamalı Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararı bulunmaktadır. Gerek normlar hiyerarşisi gerekse de temel hukuk ilkeleri böyle bir noktada yorum yapılmasına elvermemektedir. Temennim bu konuda daha fazla hukuka aykırı karar verilmemesi ve insanların e-tebligat uygulamalarına ilişkin güvenlerinin daha fazla yıpratılmaması yönündedir.

Av. Mehmet Berke ERYILMAZ