GİRİŞ

Toplumun en küçük yapı taşı olan ailenin toplumun şekillenmesine önemi büyüktür. Toplumların temel yapısını oluşturan ailelerin korunmasına yönelik düzenlemelerin yoğunluğu aile kurumunun oluşması toplum için önemi büyüktür. Ancak belirtmek gerekir ki her evliliğin mutlu ve huzurlu şekilde geçmesi beklenmez. Yine de toplumun huzurunun sağlanması gerekir. Bununla birlikte toplumun geleceği için huzurlu evlilikler geçiren nesillerin varlığıyla mümkündür. Bu bağlamda toplumların geleceği için evlilik birliğinde eşlerin başta sadakat yükümlülüğü olmakla birlikte birçok yükümlülüğü bulunmaktadır. Eşlerin söz konusu yükümlülüklere uyması huzurlu ve mutlu evliliklerin varlığını ve devamını sağlamaktadır.

Evlilik birliğinde kocanın ve eşin resmi evlenme işlemiyle birliktelik hali söz konusu olur. Aile kavramı dar anlamda evlilik birliğini ifade etmekte iken geniş anlamda evlilik kavramı ise evlilik birliği içinde eşlerin sadakat yükümlülüğünü ifade eder. Bununla birlikte sadakat yükümlülüğünün hukuki sonuçları açısından resmi nikahlı evliliklerin olması ve resmi koşulu sağlayan evlendirme işleminin oluşması gerekir. Bununla birlikte her eşin diğerinden sadakat kurallarına uyulmasını isteme hakkı bulunmaktadır. Evlilik birliği içinde her eşin diğer eşe sadakat kurallarına uymasının temel dayanağı TMK md. 185’te ifade edilen eşlerin birlikte yaşama ve birbirlerine sadık kalma ve yarımcı olma zorunluluğundan kaynaklanır. Söz konusu yükümlülük emredici hukuk kuralı olmakla birlikte eşlerin söz konusu yükümlülüğü karşılıklı anlaşma yoluyla ortadan kaldırması mümkün değildir.

Sadakat yükümlülüğü eşlerin birliğine bağlığını, evliliğin huzuru ve mutluluğu için uyulması gerekli olan davranışlardır. Bu nedenle evlilik birliğinde sadakat yükümlülüğü kapsamında sadece tek yönlü olarak değerlendirmek eksik olacaktır. Sadakat yükümlülüğü cinsel, fiziksel, ekonomik ve diğer sadakat yükümlülüğü de başta olmak üzere diğer türleri de kapsar. Kanuni düzenleme kapsamında sadakat yükümlülüğü türlerinden bahsedilmemiş olsa da çalışma kapsamında hepsinden bahsedilecektir.

I. EVLİLİK BİRLİĞİ İÇİNDE SADAKAT YÜKÜMLÜLÜĞÜ

1. Evlilik Birliği Kavramı

Evlilik birliği, Türk Medeni Kanununda önde gelen konularından biridir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun birçok maddesinde bu birliğin eşler için hak ve yükümlülükler getirdiği öngörülmektedir. Evlilik birliği kavramının tanımlanması ve aile kavramından farkının belirlenmesi, diğer hak ve yükümlülüklerin tespiti için gereklidir. Evlilik içinde özellikle değinilmesi gereken kavram eşlerin sadakat yükümlülüğüdür. Evlilik birliğinde sadakat yükümlülüğünün daha anlaşılır hale getirilmesi için evlilik birliği kavramının tanımlanması gerekmektedir. Ayrıca aile kavramını da bu başlık altında incelemek faydalı olacaktır. Nitekim evlilik birliği ve aile kavramları birbirine yakın görünse de bu kavramlar farklı anlamlar içermektedir[1].

Evlilik birliği, iki farklı cinsiyetten kişilerin hayatlarını birleştirmek için devletin yetkili organları önünde evlenme isteklerini ifade etmeleri ile oluşur. Kısacası, nişanlı kişilerin nişanlılıktan evlilik ilişkisine geçişidir. Yasal düzenlemede evlilik birliğinin tanımı bulunmamaktadır. Geçerli bir evliliğin varlığı için, erkek ve kadının evlenme iradesini ifade ederken ayırt etme gücüne sahip olmaları ve evlenme çağında olmaları gerekir. Ayrıca evlenecek kişilerin evlenmelerine engel olacak derecede akrabalık bağı bulunmamalıdır. Evliliğe engel durumların varlığında geçerli bir evlilik birliği kurulmayacak, sadakat yükümlülüğü ve diğer hak ve yükümlülükler doğmayacaktır[2].

2. Sadakat Yükümlülüğü Kavramı

Sadakat yükümlülüğü denilince akla hem hukuki hem de ahlaki kavramlar gelmektedir. Nitekim sadık olmanın gerekliliğinin ahlaki bir temeli olduğu da unutulmamalıdır. Ancak sadakat yükümlülüğünün hukuki karşılığının belirlenmesi gerekmektedir. Ayrıca sadakat yükümlülüğü aile hukukunda olduğu gibi iş ve ticaret hukukunda da kullanılan bir kavramdır. TMK md. 185/III uyarınca, eşlerin sadakatinden bahsetmekle birlikte, sadakat yükümlülüğü kavramını tanımlamamaktadır. Öğretide Dural/Oğuz/Silver sadakat yükümlülüğünü “eşlerin birbirine tam ve sınırsız bağlılığı” olarak tanımlamaktadır. Sadakat yükümlülüğü, eşlerin ortak yaşamın huzurlu ve mutlu devamı için gerekli fedakarlığı, sevgiyi ve saygıyı göstermeleri, evlilik huzurunu ve düzenini bozan davranışlardan kaçınmaları anlamına gelir[3].

Doktrinde sadakat yükümlülüğünün benzer tanımları yapılsa da toplumun bu kavrama yüklediği anlam farklı olabilir. Erkekler için sadakat yükümlülüğüne aykırı bir davranış, özellikle cinsel anlamda göz ardı edilebilmektedir. Erkek partnerin sadakatsizliği tek seferlik bir kaçma veya sefahat olarak görülürken, kadın partnerin sadakatsizliği bir namus meselesi olarak görülmekte ve ciddi sonuçlara yol açmaktadır. Kadınların sadakat yükümlülüğüne toplumun bakışı daha katıdır. Özellikle cinsel sadakat kurallarının ihlal edilmesi durumunda, bu yükümlülüğü ihlal ederse, kadının tepkisi, kocanın tepkisinden çok daha şiddetlidir. Bu, kasıtlı yaralanmalara veya namus cinayetlerine neden olabilir. Sonuç olarak, toplumun sadakat yükümlülüğüne yüklediği anlam, doktrin ve yargı mercilerinin yüklediği anlamdan sapabilmektedir.

Sadakat borcunun hukuki niteliğinin tespit edilebilmesi için öncelikle sadakat yükümlülüğünün kaynağı olan evliliğin hukuki niteliğinin incelenmesi gerekmektedir. Evlilik, karşı cinsten iki kişinin birbirlerine bağlılıklarını beyan ederek kurdukları sosyal bir kurumdur. Evlenme ehliyetine sahip erkek ve kadınların bu yöndeki müspet irade beyanı ile yetkili memur huzurunda kurulur. Sonuç olarak, eşler karı koca unvanını alırlar. Evlilik ile eşler kanunda belirtilen hak ve yükümlülükleri kabul ederler. Evlilik, aile hukukuna özgü bir sözleşme türü olarak kabul edilmektedir. Sadakatin eşler için bir yükümlülük olduğu tartışılmazdır. Aynı zamanda eşin diğer eşten sadakat kurallarına uygun davranmasını istemesi de bir haktır. Bu bağlamda değerlendirildiğinde, her eşin kendilerine sadakatle davranılmasını talep etme hakkı olduğu açıktır. Eşlerin bu hakkının mutlak bir hak mı yoksa nispi bir hak mı olduğunun tespiti, sadakat yükümlülüğünün hukuki niteliğine açıklık getirmektedir[4].

3. Evlilik Birliğine Hakim Olan İlkeler

Birlik ilkesi, evlilik birliğinin tüzel kişiliğe sahip olması sonucunu doğurmaz. Eşlerin günlük yaşamlarında ortak hareket etmeleri bu durumu değiştirmez. Karı kocanın evlilik akdi ile evlilik birliğini oluşturması yeni bir kişilik tipi oluşturmaz. Karı koca, kendi kişiliklerini korur ve hukuk dünyasında birey olarak varlıklarını sürdürürler. Ancak evliliklerin tüzel kişiliği olmamakla birlikte üçüncü kişilere görünen birliktelik durumu evlilik birliği şeklindedir. Üçüncü şahıslar, karı koca arasındaki birlikteliği kullanılan soyadı aracılığıyla görürler[5].

Evlilikte devamlılık ilkesini diğer hukuki işlemlerin devamlılığından ayıran bir diğer unsur da emredici niteliğidir. Evlilik, kadın ve erkeğin isteği üzerine kurulabilen ve kanunda sayılan şartların varlığı ile sona erdirilebilen bir kurumdur. Taraflar, diğer birçok yasal işlemde herhangi bir zamanda işlemi sona erdirme özgürlüğüne sahiptir. Evlilikte eşler istedikleri zaman kendi aralarında anlaşarak evliliği sona erdiremezler. Evliliğin kurulması tarafların iradesi ile mümkün iken, evliliğin sona ermesi için hâkim kararı zorunludur. Tarafların iradesinin en baskın olduğu anlaşmalı boşanma türünde dahi evlilik, belirli bir süre geçmeden sona ermez. Ayrıca anlaşmalı boşanmada hâkim kararı gerekir. Belirli bir süre ile evlilik yapmak mümkün değildir. Hiç şüphe yok ki yasal düzenlemenin altında yatan amaç toplumun devamlılığı ve evlilik kurumunun devamlılığına verilen önemdir[6].

Eşitlik ilkesi evlilik birliğinde var olan önemli ilkelerden biridir. Geçmişten günümüze kadın erkek eşitliğinin artan önemi, evlilik kurumunda da sonuçlarını göstermiştir. Kadın-erkek eşitliğinin bir yansıması olan eşler arası eşitlik, özünde evrensel bir aile hukuku ilkesidir. İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına İlişkin AİHS Sözleşmesinin 7 No'lu Protokolü. 5'te belirtildiği gibi; “Eşler, evlilikte, evlilik sırasında ve evliliğin sona ermesi halinde hem kendi aralarında hem de çocukları ile olan ilişkilerinde eşit medeni hak ve sorumluluklara sahiptir. Bu madde Devletlerin çocukların yararına gerekli önlemleri almalarına engel değildir.”[7]

Eşitlik ilkesi evlilik birliğinde eşler arasındaki eşitliği ifade ederken, eşlerin kanun önünde eşit muamele görmesini de içerir. Anayasa Madde 10'da belirtildiği gibi; "Herkes... cinsiyeti ne olursa olsun kanun önünde eşittir." Geçmişte kanun maddelerinde var olan bazı eşler arası eşitsizlikler giderilmiş ve halen giderilmeye çalışılmaktadır. Kadın-erkek eşitliği ve bu doğrultuda özellikle 1982 Anayasası'nda 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu ve ilgili diğer kanun metinlerinde eşler arasında eşitlik sağlanmaya çalışılmıştır. Anayasa'nın "Kanun Önünde Eşitlik" başlıklı 10. maddesi, herkesin dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplere bakılmaksızın kanun önünde eşit olduğunu belirtmektedir[8].

Anayasa'da belirtildiği gibi, aile toplumun temelidir. Devlet ise toplumun düzenini ve refahını sağlamakla yükümlüdür. Bu nedenle toplumun temel yapı taşı olan aile kurumuna hukuk çerçevesinde koruyucu müdahaleler yapılmaktadır. Devletin özel hukuk alanına müdahalesi yaygın olmasa da aile hukuku açısından durum farklıdır. Aslında devlet, aile kurumunun kuruluşundan feshine kadar hemen her aşamada hukuki yollardan müdahale edebilmektedir. Bunun en bariz örneği, nikahın memur tarafından yapılacak nikah ile başlaması ve boşanmanın hakim kararı ile gerçekleşmesidir[9].

Anayasa'nın 41. maddesinin II ve IV'ü, ailenin korunması için gerekli tedbirleri alma görevi devlete verilmiştir. Evlilik birliğine hakim olan ilkelerden bir diğeri de zayıfların korunması ilkesidir. Zayıfın korunması ilkesi denilince akla ilk olarak çocuğun anne ve babasına karşı korunması gelir. Nitekim bu konuda yasal hükümler bulunmaktadır. Ancak evlilik birliğinde eşlerin hukuk kapsamında birbirlerine karşı korunması amaçlanmaktadır[10].

4. Eşlerin Evlilik Birliğindeki Yükümlülükleri

Evlilik birliğinin kurulması ile eşlerin kanunda belirtildiği gibi karşılıklı hak ve yükümlülükleri vardır. Eşlerin evlilik birliğinden doğan yükümlülükleri TMK m.185 ve devamı maddelerde belirtilmiştir. Makalenin genel başlığı eşlerin hak ve yükümlülükleri olarak düzenlenmiştir. Evlilik birliğinin kurulmasıyla birlikte karı-koca başta sadakat yükümlülüğü olmak üzere birçok yükümlülük altına girmektedir. Öncelikle belirtmek gerekir ki; evlilik birliğinden doğan tüm yükümlülükler birbirini tamamlayıcı niteliktedir. Evlilik birliğinde sadakat yükümlülüğü dışında başka yükümlülüklere uyulmaması sonucu aslında evlilik birliğinde sadakatsizliğe neden olur. Nitekim sadakat yükümlülüğündeki ana fikir, evlilik birliğinin devamlılığına sadık kalmak ve evliliğin devamı ve huzuru için üzerine düşen görevi yerine getirmektir. Bunu yerine getirmeyen eş, evlilik birliğinde diğer yükümlülüklerini yerine getirmediği gibi sadakat yükümlülüğüne de aykırı hareket etmiştir[11].

Evlilik birliğinin kurulmasıyla birlikte Medeni Kanun, evlilik birliğinin mutluluğunu birlikte sağlamak için eşlere bir yükümlülük yüklemiştir. Evlilik birliğinin mutluluğunu sağlama görevi eşler için eşit olarak belirlenmiştir. Bu nedenle evliliğin huzur ve mutluluğunu zedeleyecek davranışlardan kaçınılmalı, karşılıklı sevgi, saygı ve anlayış gösterilmelidir. TMK md. 185/III'de eşlerin birbirlerine yardım etme yükümlülüğünden bahsedilmektedir. Buna göre evliliğin yükümlülüklerinden biri de yardım etme yükümlülüğüdür. Yardım yükümlülüğü eşlerin sadakat yükümlülüğü ile birlikte değerlendirilmesi gereken bir yükümlülüktür. Eşlerin birbirine yardım etme yükümlülüğü denilince akla ilk olarak maddi yardım gelmektedir. Elbette eşlerin birbirlerine maddi yardımda bulunmaları gerekir. Ancak madde metninde belirtilen yardımlardan eşin zor anında yanında olması, ona destek olması, yeri geldiğinde fikir vermesi gerektiği anlaşılmalıdır[12].

Evlilik birlikleri kadın ve erkekten oluşan toplumsal bir yapı olarak ifade edilebilir. Ancak zamanla bu yapı çocukların katılımıyla genişler. Çocuklar da dahil olmak üzere aile yapılarında eşlerin çocuklara karşı yükümlülüklerini kanun koyucu düzenler. Çocukların bakım ve gözetim yükümlülüğü eşlerin birbirlerine karşı hak ve yükümlülükleri arasında olmasa da evlilik birliğinin huzur ve mutluluğunun devamı açısından diğer eşe karşı bir sorumluluk olarak da değerlendirilebilir. Bu bakımdan çocukların bakım ve gözetim yükümlülüğünü yerine getirmeyen eş, dolaylı olarak diğer eşe olan sadakat yükümlülüğüne aykırı hareket etmiş olacaktır. Hem TMK md. 186/III hem TMK md. 327 uyarınca eş, çocukların bakım, eğitim ve denetimini birlikte ve özenle yerine getirmekle yükümlüdür. Eşler çocukların bakımından eşit derecede sorumludur. Eşlerden birinin veya her ikisinin çalışıyor olması bu yükümlülüğün derecesini değiştirmez[13].

II. EVLİLİK BİRLİĞİNDE SADAKAT YÜKÜMLÜLÜĞÜNÜN GÖRÜNÜMLERİ

1. Cinsel Sadakat

Evlilik birliğinde sadakat denilince akla ilk olarak cinsel sadakat gelir. Sadakatin bu şekilde anlaşılmasının nedeni, genellikle toplumun eşler arasındaki sadakate bakışının cinsel olmasıdır. Bu nedenle eşlerin cinsel sadakat yükümlülüğünün anlam ve kapsamının belirlenmesi gerekmektedir. Cinsel sadakat, eşlerin üçüncü kişilerle cinsel ilişkiye girmemeleri veya buna yol açabilecek eylemlerden uzak durmaları anlamına gelir. Ancak her insanın sadakat kavramına yüklediği anlam farklı olabilir[14].

Buna paralel olarak her evlilik birliği için cinsel sadakatin çerçevesi farklı çizilebilir. Bu durum bölgeden bölgeye değişebileceği gibi kişinin ait olduğu sosyal çevreye veya dine göre de şekillenebilir. Örneğin, eşin karşı cinsten bir meslektaşıyla iş gezisine çıkması, eğlenirken fotoğraflarının ortaya çıkması diğer eş için aldatma oluşturmayabilirken, başka bir coğrafyada karşı cinsten kuzeniyle evde yalnız olması diğer eş için aldatma oluşturmayabilir. Cinsel sadakatsizliğin kapsamı, vaka bazında değerlendirilmelidir. Hakim, önündeki her davada detayları değerlendirir ve eşlerin davranışlarının cinsel sadakat kurallarına aykırı olup olmadığına karar verir. Doktrinde ve yargı kararlarında, zina ve güvensizlik eylemleri genellikle cinsel sadakat kurallarının ihlali olarak tanımlanmaktadır[15]. ​​​​​Evlilik sürecinde eşlerin sadakat yükümlülüklerinden bir diğeri de duygusal vefa yükümlülüğüdür. Duygusal bağlılık yükümlülüğü, eşlerin evlilik birliğinin devamı için gerekli olan duygusal yakınlığı, hoşgörüyü ve sevgiyi diğer eşe göstermek, duygusal bağı zedeleyecek herhangi bir davranış veya sözde bulunmamak olarak tanımlanabilir. Eşler evlilik boyunca birbirlerine samimi bağlılık göstermelidir. Bunu ihlal eden davranış, duygusal sadakat yükümlülüğünü ihlal eder. Duygusal sadakat ve cinsel sadakat zorunlulukları benzer kavramlar gibi görünse de içerik olarak farklılık göstermektedir. Cinsel sadakat yükümlülüğü, eşlerin üçüncü kişiyle olan cinsel ilişkisini ve buna neden olabilecek cinsel davranış ve tutumlarını ifade eder. Duygusal sadakat yükümlülüğü, üçüncü kişilerle cinsel olmayan ilişkileri ve diğer eşle duygusal yakınlığı içerir[16].

Ancak konuyla ilgili ilk başlıklarda da belirtildiği gibi sadakat yükümlülüğü türlerinin birbirini tamamladığı unutulmamalıdır. Sadakatsiz davranışların sonucu birbirleriyle ortak bir noktaya ulaşır. Örneğin, cinsel aldatma aynı zamanda duygusal aldatmaya da yol açar. Nitekim başka biriyle cinsel ilişkide bulunan bir kişi, eşiyle duygusal olarak gerekli ilişkiyi kuramayabilir. Ancak burada yapılan ayrım davranışın sonucu değil, hangi sadakat türünü oluşturduğunun ihlalidir[17].

3. Ekonomik Sadakat

Evlilik sürecinde eşlerin ekonomik olarak da birbirlerine sadık olmaları gerekmektedir. Mevzuata bakıldığında ekonomik bağlılığın Medeni Kanun ve diğer kanunlarda doğrudan tanımlanmadığı görülmektedir. Ayrıca eşlerin birbirlerine olan ekonomik yükümlülükleri TMK md. 186/III'de yer almaktadır. Buna göre her eş, emeği veya malvarlığı oranında evlilik giderlerine katılmakla yükümlüdür. Madde metninden ekonomik sadakat, eşlerin evliliğin gerektirdiği ekonomik yükün emek veya para açısından yükü olarak tanımlanabilir. Ancak, tek başına madde metninin yüklediği yükümlülükler ekonomik sadakati tanımlamaya yeterli değildir. Daha kapsayıcı bir ifadeyle ekonomik sadakat, eşlerin güçleri oranında evlilik birliği giderlerine katılmaları ve evlilik bağına zarar verecek maddi sonuçları olan davranışlardan kaçınmaları olarak tanımlanabilir. Bu açıdan bakıldığında ekonomik bağlılık, evlilik birliğinin sağlanması için eşlere bazı görevler yüklerken, evlilik birliğini korumak için kaçınılması gereken bazı davranışları da beraberinde getirmektedir[18].

Ekonomik sadakat yükümlülüğü sadece evliliğin mali yüklerinden ibaret değildir. Ancak evlilikte ekonomik harcamalara katılma yükümlülüğü de ekonomik sadakat yükümlülüğünün önemli bir parçasıdır. Genel olarak ekonomik harcamalara katılma zorunluluğu denildiğinde sadece erkeğin bu yükümlülüğe tabi olduğu düşünülür. Kanun, toplumsal yapıyı da dikkate alarak, eşlerden birinin çalışan diğerinin ev işlerini yapması durumunu da içermiş, ekonomik yükümlülüklere katılmayı emek ve mal olarak ayırmıştır. Böylece eşlerden biri çalışıp mal varlığı ile ekonomik giderlere katkıda bulunurken, çalışmayan eş ev işlerine katkıda bulunabilir[19].

Toplumda daha yaygın olduğu için erkeğin çalışıp kadının çalışmadığı evlilik birliğinde erkek çalışır ve evlilik birliğine ekonomik olarak katkıda bulunurken, kadın günlük işlerde çalışarak birliğin giderlerine katkıda bulunur. Bunlar yemek pişirmek, çamaşır yıkamak ve bulaşık yıkamak gibi evin emek yoluyla ekonomik harcamalara katılımın sadece kadınlar tarafından gerçekleştirileceği düşünülmemelidir. Kadın çalışıyorsa erkeğin evin düzeni için gerekli çabayı göstermesi, uygun olduğunda bulaşıkları yıkaması, yemek pişirmesi, çamaşırları yıkaması da aynı kapsamda değerlendirilmelidir[20].

4. Fiziksel Sadakat

Bir erkek veya kadının karşı cinsle hayatına katılması veya bu yönde söz vermesi diğer kişiye istediği gibi davranma hakkını vermez. Aslında evliliğin temeli, eşlerin birbirlerine saygılı ve hoşgörülü olmalarıdır. Eşlerden birinin diğerine fiziki müdahalesi, evliliğin temellerinin atılmasına neden olabilir. Bu, evliliği sona erdiren süreci başlatır. Evliliğin devamı ve huzurlu bir yaşamın sağlanması için eşlerin birbirlerine fiziksel sadakat kuralları çerçevesinde yaklaşmaları gerekmektedir. Fiziksel sadakatsizlik, eşlerden birinin diğer eşe karşı evlilik birliğini oluşturan bağı sarsacak veya koparacak şekilde fiziksel davranışıdır[21].

Fiziksel aldatma yargı kararlarında sıklıkla fiziksel şiddet olarak ifade edilmektedir. Fiziksel aldatmaya neden olan olay ya da eylem, diğer eşte kalıcı zararlar şeklinde ciddi sonuçlar doğurabileceği gibi hafif sayılabilecek eylemlerle de ortaya çıkabilir. Aslında, burada fiziksel müdahalenin derecelendirilmesi gereksizdir. Nitekim tüm şiddet davranışlarının diğer eşe uygulanması fiziksel bir aldatma durumu yaratır. Eşe sadece bir kez fiziksel şiddet uygulanırsa fiziksel sadakat kuralları ihlal edilmiş olur. Yargıtay kararlarında eşin diğer eşi dövmesi, keskin bir cisimle yaralaması, ısırması, nesnelerle vurması, tekmelemesi, itmesi, kaşıması fiziksel aldatmaya neden olan davranışlar arasında gösterilmektedir[22].

5. Diğer Sadakat Yükümlülükleri

5.1. Sır Saklama Yükümlülüğü

Evlilik birliğinde eşlerin uymakla yükümlü oldukları sadakat yükümlülüğü türlerinden biri de sır saklama yükümlülüğüdür. Eşin sır saklama yükümlülüğü açıklanmadan önce sır kavramının belirlenmesi gerekir. Sır, gizli tutulan veya ifşa edilmek istenmeyen bir şey olarak tanımlanır. Sır olarak kabul edilen gerçek herkes tarafından bilinmemekte ve bilinmek istenmemektedir. Bu bakımdan evlilik birliğinde eşlerin üçüncü kişiler tarafından bilinmesini istemedikleri, bilinmekten rahatsız olacakları olaylar veya bilgiler olabilir. Eşin sır saklama yükümlülüğü de bu noktada evlilik birliğinde sadakatin bir parçasını oluşturmaktadır[23].

Evlilik, eşler arasında karşılıklı sevgi ve güvene dayalı olarak kurulan bir kurumdur. Evlilik birliğinin sırlarını açığa çıkaran eşlerden biri, evlilik birliğinin temeli olan güven duygusunu yok eder. Böyle bir durum evliliğin dağılmasına veya bu sürece girmesine neden olur. Eşlerin evlilik birliğinde saklamak zorunda oldukları sırların başında eşlerin cinsel hayatları hakkında bilgiler gelmektedir. Nitekim Yargıtay kararlarında da görüldüğü gibi eşinizin yatak odanızla ilgili olayları veya bilgileri üçüncü kişilerle paylaşmaması gerekmektedir[24].

2.Eşlerin Aileleri ile İlişkilerinde Sadakat Yükümlülüğü

Eşler arasında sadakat yükümlülüğü vardır. Evlilik temelinde eşlerin birbirlerine saygı ve sevgi göstermeleri beklenir. Ancak bu durum sadece eşlerin birbirine davranışları ile yeterli değildir. Eşlerin birbirlerinin aileleri ile olan ilişkilerindeki davranışlar, diğer eşe sadakat yükümlülüğünün ihlali teşkil edebilir. Eşin diğerinin anne ve babasıyla olan ilişkisi, sadakat yükümlülüğünün ihlali noktasında Yargıtay kararlarında yer almaktadır. Yargıtay'ın bir kararında, kocanın karısının annesine yönelik sözlü hakaret ve şiddet eylemleri kadının kişilik haklarına saldırı olarak kabul edildi. Bu bağlamda değerlendirildiğinde eşin ailesine yönelik eylem ve sözler, diğer eşin kişilik haklarına saldırı teşkil etmekte ve evlilik birliğini zedelemektedir[25].

III. SADAKAT YÜKÜMLÜLÜĞÜNÜN İHLAL EDİLMESİ

1. Sadakat Yükümlülüğü İhlalinin Şartları

1.1. Kusur

Sadakat yükümlülüğünü ihlal eden ilk unsur kusur kavramıdır. Aslında, sadakat yükümlülüğünün ihlali, bir kusura dayanan bir sorumluluktur. Yasa özellikle mükemmel sorumluluk durumlarını belirtir. Bununla birlikte, sadakat yükümlülüğünün ihlali için kusursuz sorumluluk düzenlemesi yoktur.

Sadakat yükümlülüğünü ihlal ettiği iddia edilen davranış, eşin hatasıyla gerçekleşmelidir. Kusur tanımında görüldüğü gibi, kast ve ihmal iki şekilde ortaya çıkar. Yasadışı bir sonuç istemek kast olarak adlandırılır. İhmal durumunda, evlilik içinde gerekli önlemler alınmamış, dikkat ve özen yükümlülüğü gözlemlenmemiş ve sadakat yükümlülüğü ihlal edilmiş olur. Bir eşin dövülmesi, hakaret edilmesi, başka bir eşin aldatılması, sadakat yükümlülüğünün ihlali nedeniyle kasıtlı olarak ortaya çıkan kusurlu davranışların bir örneğidir[26].

Buna ek olarak, eşin evin faturalarını ödemeyi sürekli unutması, eşin önemli kabul ettiği günleri (Sevgililer Günü, Anneler Günü, evlilik yıldönümü gibi) sürekli unutması da ihmal yoluyla sadakat yükümlülüğünün ihlali olarak görülebilir. Eşin sadakat yükümlülüğünün ihlalinden sorumlu tutulması için, eşe yüklenebilecek bir kusurun varlığı aranır. Her ne kadar kusursuz sorumluluk yasal düzende mevcut olsa da, kusursuz sorumluluk aile hukuku çerçevesinde sadakat yükümlülüğünün ihlali için düzenlenmemiştir.

Bir eşin kusuru ihmalkar olabilir, ayrıca ağır veya hafif olabilir. Eşin aldatılması, sadakat yükümlülüğünün ihlal edilmesindeki en ciddi kusurlardan biridir, eşin borçlarını gizlemek ise buna göre daha hafif bir kusur oluşturur. Aslında, kusurun ağırlığı ve hafifliği, her somut olayda ve her evlilik ilişkisinde ayrı ayrı değerlendirilmesi gereken bir konudur. Eşin kusurunun evlilik birliği üzerindeki etkisi, uygulanacak yaptırımın türünü ve ağırlığını etkiler[27].

Eşlerden birinin davranışının sadakatsizliği hakkında konuşabilmek için kusurun bulunması gerekir. Hatanın olmadığı durumlarda, sadakatsiz davranışlardan söz edilmez. Bir kusur, eşlerden birinin üçüncü bir tarafla cinsel ilişkiye girmesi, bilmesi ve istemesi durumunda ortaya çıkar. Başka bir örnekte, eşin evin masraflarına katkıda bulunmaması durumunda kusurlu kabul edilir, ancak bu fırsata sahiptir. Eşin her iş gelir sağlamak olmadığı için gereklidir[28].

1.2. İhlale Neden Olan Davranış

Eşlerden birinin aldatma sonucu davranışı, sadakat yükümlülüğünün ihlali için gerekli olan ikinci unsurdur. Haksız fiil kavramı açısından, bu unsur yasadışı veya ahlaksız davranış olarak belirtilmiştir. Bir davranış belirli bir hukuk kuralını ihlal ederse, bu davranış yasalara aykırıdır. Başka bir deyişle, yasal olarak yasaklanmış bir davranış yasadışı bir davranıştır. Ancak davranış hukukun üstünlüğünü ihlal etmez, ancak ahlaksız ise, yine bir haksız fiil olarak kabul edilir. Sadakat yükümlülüğünü ihlal eden davranış TMK md. 185/III'te belirtilen hukukun üstünlüğünü ihlal ettiği ölçüde yasadışı veya ahlaksız davranış olarak kabul edilir. sadakat yükümlülüğünü ihlal eden davranış kısaca sadakatsiz davranış olarak nitelendirilir[29].

Davranış, insanların iradeleri olarak gerçekleştirdikleri eylemlerdir. Sadakatsiz davranış aynı zamanda eşlerin kendi isteklerine göre yaptıkları davranıştır. Sadakatsiz davranış, bir davranış biçimi yapan veya yapmayan bir ortak şeklinde ortaya çıkabilir. Örneğin, eşlerden birinin diğerine şiddet uyguladığı bir aldatma durumu, aktif bir eylem gerçekleştiğinde ortaya çıkar. Bununla birlikte, eşin hasta olmasına rağmen, evin ihtiyaçları için gerekli masrafları yapmamasına rağmen, onu tedaviye almadığı pasif davranış şeklinde oluşur. Başka bir deyişle, aldatma eşin ihmalinin bir sonucu olarak ortaya çıkar. Sadakatsiz davranışların bir sonucu olarak, diğer eş maddi veya manevi zarara uğrar[30].

Ayrıca aldatma oluşmaz durumlarda, davranış ortağı tarafından yürütülmektedir gerçeğine rağmen. Haksız fiil sorumluluğunda hukukun ihlalini veya davranış ahlakını ortadan kaldıran nedenler, eşlerin evlilik birliğinde işledikleri davranışları sadakatsiz olmaktan da çıkarabilir. Bu nedenlere genellikle yasalara uyma nedenleri denir. Kanun TBK md ile 63'te uyum için bir sebep yasadışılığı ortadan kaldıran durumları düzenler[31].

1.3. İlliyet Bağı

Eşin sadakat kurallarını ihlal ettiği için işlediği davranışlardan sorumlu tutulması için gerekli olan bir diğer unsur, bir yanılsama bağının varlığıdır. Yanılsama bağı, zarar ve dürüstlük arasındaki en basit ifade ve sebep-sonuç ilişkisidir. Sadakat yükümlülüğünü ihlal eden eşin uğradığı zarar, diğer eşin davranışından kaynaklanıyorsa, gerekli bağ vardır[32].

Aldatan eşin uğradığı ahlaki zarar, diğer eşin aldatma eyleminden kaynaklanıyorsa, bu bir yanılsama bağı olduğu anlamına gelir. Fiziksel sadakat yükümlülüğünün ihlali için değerlendirildiğinde, okuryazarlık bağı olduğu anlamına gelir. Eşin herhangi bir sağlık sorunu veya engeli olmamasına rağmen, iş aramamanın ve sonuç olarak evlilik birliğinin maliyetlerine katkıda bulunmamanın bir sonucu olarak ortaya çıkan ekonomik sadakat yükümlülüğünü ihlal eden hayali bir bağlantı vardır. Eşe hakaret etmenin bir sonucu olarak acı ve üzüntü çeken diğer eş ile manevi zarar arasında yanıltıcı bir bağlantı olduğu için, duygusal dürüstlük yükümlülüğünü ihlal etme sorumluluğu ortaya çıkar[33].

Evlilikteki bağın olmadığı veya başka bir nedenin sonuca neden olduğu durumlarda, diğer eş sadakat yükümlülüğünün ihlal edilmesinden sorumlu değildir. Örnek olarak, eşin şans oyunları oynaması, evlilik birliğinin ekonomik durumunu etkilemediği sürece aldatma olarak kabul edilmez. Benzer şekilde, şans oyununa düşkün bir iş adamı düşünün. Piyasa koşulları veya diğer nedenlerden dolayı işyerinin iflası ve evlilik Birliğinin ekonomik düzeninin bozulması nedeniyle, eşin şans oyunu oynaması ile sonuç arasında bir bağlantı olduğu söylenemez[34].

1.4. Zarar

Haksız fiilin varlığı için gerekli olan son unsur, zararın varlığıdır. Zarar esasen borçlar hukuku kavramı olmasına rağmen, aile hukukunda da görülebilir. Zarar, saldırıdan önce yasal olarak korunan maddi ve manevi varlıkların durumu ile kararlı bir saldırıdan sonra devlet arasındaki farkı ifade eder. Zarar kavramı iki türe ayrılır: Maddi zarar ve ahlaki hasardır. Maddi hasar, bir kişinin rızası olmadan gerçekleşen varlıklarında bir azalma olarak tanımlanır. Bu bağlamda, maddi hasar para ile ölçülebilecek bir değer olmalıdır. Öte yandan, ahlaki zarar, bir kişinin varlığında ortaya çıkan olumsuz bir etki olarak tanımlanabilir[35].

Sadakat yükümlülüğünün ihlali durumunda, evlilik birliğinin bundan olumsuz etkilenmesi kaçınılmazdır. Nitekim, eşlerden birinin sadakatsiz davranışı, evlilik birliğinde veya diğer eşin içinde maddi veya manevi hasara neden olabilir. Sadakat yükümlülüklerinin türleri açısından, cinsel sadakat yükümlülüğünün ihlali durumunda diğer eşin maruz kalacağı zarar büyük olasılıkla manevi niteliktedir. Ekonomik aldatma durumunda, hasar hem maddi hem de manevi olabilir. Karısının diğer karısının bileziklerini kumar oynamak için satması, diğer karısına hem maddi hem de manevi zarar vermesi ekonomik sadakatsizliktir. Duygusal aldatma durumunda ortaya çıkan hasar genellikle manevidir. Boşanma davalarında sıklıkla görülebileceği gibi, eşin diğer eşe kayıtsız, sevgisiz muamelesi, hakaretler diğer eşin içinde ahlaki hasara yol açar. Fiziksel aldatma durumunda, hem maddi hem de manevi hasar genellikle fiziksel şiddetin bir sonucu olarak ortaya çıkar[36].

Tazminat yükümlülüğü açısından bir hasar unsuru esas olmakla birlikte, sadakat yükümlülüğünün ihlali sonucunda, tazminat yükümlülüğü dışındaki Kanunun diğer hükümlerine başvurmak için hasar gerekli olmayabilir. Örneğin, yıllardır eşiyle tanışmayan veya ona karşı hiçbir şey hissetmeyen bir eş, başka bir eşin ihaneti nedeniyle ahlaki zarara uğramayabilir. Ancak bu, eşin boşanma davası açması için bir engel değildir. Bu bağlamda, sadakat yükümlülüğünün ihlali durumunda uygulanabilecek tüm yasa hükümleri için zarar unsurunu aramak uygun olmayacaktır. Ancak diğer eş, eşin davranışının bir sonucu olarak tazminat talep edecekse, bu durumda tazminat şartı aranmalıdır[37].

2. Sadakat Yükümlülüğü İhlalinin Sonuçları

Sadakat yükümlülüğünün ihlali durumunda, mevzuatta diğer eşe karşı uygulanabilecek yasa hükümleri vardır. Bu Kanunun hükümleri sadece TMK ile sınırlı değildir, aynı zamanda diğer normlara da dahil edilmiştir. İlk olarak, sadakat yükümlülüğüne aykırı hareket eden bir eşe karşı uygulanacak yaptırımlar yerine, yasa hükümlerinin ifadesinin konu açısından daha uygun olduğuna dikkat edilmelidir. Nitekim, ilgili Kanunun bazı hükümleri yaptırımlardır, ancak bazıları ihtiyati niteliktedir. Yine TMK md. 161 ve devamında düzenlenmiş boşanma hükümleri velayetin kaldırılmasına ilişkin hükümler gibi herhangi bir yaptırım olmamasına rağmen, sadakat yükümlülüğüne uymayan bir eşe karşı uygulanabilecek birçok yasal yol vardır[38].

Yukarıda belirtildiği gibi, evlilik birliğindeki sadakat yükümlülüğüne uyulmaması durumunda, hem TMK'da hem de diğer mevzuatta hükümler vardır. Aynı şekilde, sadakatsiz davranışların bir sonucu olarak, yasal araçlar vardır, ancak cezai hükümler vardır. Ceza hükümleri, ilgili oldukları başlıkta kısaca belirtilmiştir. Ancak konunun sınırlandırılması açısından, eşin ihanetine karşı TMK kapsamındaki hükümler uygulama alanı bulur.

2.1. Nişanın Bozulması

Bağlılık yükümlülüğü katılım sürecinde başladığı gibi, ihlal de bu süreçte ortaya çıkabilir. Katılım sürecinde sadakat kurallarına uyulmamasının sonucu, doğru nedene dayalı olarak katılımın bozulmasıdır. Nişan ilişkisi kurma TMK md. 118'de belirtilmiştir. Buna göre, erkeklerin ve kadınların karşılıklı evlilik vaatleriyle bir nişan ilişkisi kurulur. Katılımın gerçekleşmesi için, yasa özel bir form şartı getirmez. Evlenme vaadini içeren bir irade beyanına sahip olmak nişan için yeterlidir. Buna ek olarak, yasa angajmanın bozulması için herhangi bir koşul getirmemektedir. Ölüm, tarafların anlaşması veya taraflardan biri tarafından angajmanın bozulması, angajmanı sona erdiren bir durumdur. Bununla birlikte, konu sadakat yükümlülüğünün ihlali nedeniyle angajmanın bozulmasına odaklanmaktadır[39].

Nişan, evlilik zorlamanın bir anlamı olamaz yasada belirtilmiştir. Ancak bu, nişanlılar arasında herhangi bir yükümlülük olmayacağı ve kararlılık durumunda nişan ilişkisinin sonlandırılamayacağı anlamına gelmez. Evlilik yolunda, taraflar bu hedefe aykırı davranış ve samimiyetten uzak durmalıdır. Diğer insanlarla cinsel ilişki, duygusal yakınlık ve nişan döneminde fiziksel şiddet gibi davranışlar, nişan döneminde sadakat kurallarına aykırıdır. Nişanlıların bu tür kusurlu davranışları, nişan ilişkisinin getirdiği sadakat yükümlülüğüne aykırıdır. Bu da, kusurlu davranış nedeniyle birlikteliğin bozulmasına yol açar. Birlikteliğin bozulması sonucu açılacak davalarda, kusurun durumu her türlü kanıtla kanıtlanabilir[40].

2.2. Boşanma Davası

Sadakat yükümlülüğünün ihlali durumunda eşe karşı uygulanabilecek yasanın en ağır hükümlerinden biri şüphesiz boşanma davası açılması ve boşanma kararıdır. Her evlilik kendi temelinde ömür boyu sürdürülmesi için kurulmuştur. Evlilik birliğinin temel ilkelerinden biri evliliğin sürekliliğidir. Ancak, evlilik birliği ilkelerinde belirtildiği gibi, sürecin getirdiği olumsuzlukların bir kısmı, eşlerden birinin veya ikisinin boşanmaya karar vermesine neden olabilir. Nitekim, evlilik eşlerin özgür iradesiyle kurulabilir ve boşanma eşlerin özgür iradesiyle gerçekleştirilebilir. Boşanma, evli bir erkek ve kadının evliliğinin adli bir kararla resmi olarak sona ermesidir ve bunlardan biri veya her ikisi de mahkemeye başvurur[41].

Doktrinde boşanmanın tanımı benzer şekilde yapılır. Evlilik sürecinde bir veya daha fazla sadakat yükümlülüğünün ihlali boşanma kararına yol açabilir. Boşanma hükümleri, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun ikinci bölümünde boşanma başlığı altında düzenlenmiştir. Boşanma kavramı Kanunda tanımlanmamıştır ve boşanma nedenleri TMK md. 161 ve devamında ayrıca sınırlı sayıda düzenlenmiştir. Aslında, Medeni Kanun boşanma nedenlerini tek bir başlık altında toplamaz, ancak bunları iki kategoride düzenler. Buna göre, eşler boşanmanın genel ve özel nedenlerine dayanarak boşanma davası açabilirler. Eşlerden biri veya ikisi tarafından özel veya genel boşanma nedenlerine dayanarak açılan boşanma davasına çekişmeli boşanma denir. Davaya taraf olarak, eşler boşanmaya neden olan davayı kanıtlamakla yükümlüdür. İkinci boşanma türü anlaşmalı boşanmadır. Anlaşmalı boşanma davasının temelinde sadakat yükümlülüğünün ihlali söz konusu değildir. Bu nedenle, sözleşmeli boşanma konuya dahil değildir[42].

2.3. Tazminat ve Nafaka Talebi

Boşanma davalarının hem finansal hem de kişisel sonuçları vardır. Bunlar diğer eşe tazminat ve nafaka ödemeleridir. Sadakat kurallarına uymayan bir eş, boşanma nedeniyle diğer eşin uğradığı zararı telafi etmelidir. Boşanmanın maddi bir sonucu olarak, tazminat iki şekilde gerçekleşir: Bunlar maddi ve manevi tazminattır. Ancak maddi ve manevi tazminat yükümlülüğü sadece boşanma davasının bir sonucu olarak düşünülmemelidir. Gerçektende, sadakat yükümlülüğünün ihlali her zaman boşanmaya neden olmayabilir. Bu gibi durumlarda, evlilik süreci devam ederken eşlerin maddi ve manevi tazminat talep etmeleri de mümkündür. Her iki olasılık da konu içinde değerlendirilir. Tazminat ile birlikte, sadakat yükümlülüğünün ihlali durumunda nafaka yükümlülüğü de ortaya çıkabilir. Yoksulluk nafakası, iştirak nafakası ve ihtiyati nafaka nafaka türleri olarak incelenir[43].

Maddi tazminat, maddi zararın giderilmesi için yapılan değerlendirmedir. Öte yandan, maddi hasar, yasadışı davranış veya işlem nedeniyle kişinin varlıklarında bir azalma olarak karakterize edilir. Evlilik sürecinde, eşlerin sadakatsiz davranışları boşanma ile birlikte maddi tazminat konusunda karar vermeyi gerekli kılabilir. Öncelikle şu belirtmekte fayda var. Boşanma davalarında re’sen tazminatına hakim karar veremez. Boşanma talebinde bulunan eşin de maddi tazminat talep etmesi gerekir. Aksi takdirde, hakimin tazminatı kendiliğinden belirleme yetkisi yoktur[44].

Boşanma nedeniyle manevi tazminat talep edilebilmesi için, kusur, hasar ve yanılsamaların bir bağlantısı olarak birtakım koşullar vardır. Sadakatsizlikle suçlanan eşin kusurlu olduğu şeylere odaklanmak gerekir. Ahlaki zarar iddia eden bir eş, diğer eşin sadakatsiz davranışını ve kişisel haklarının bu davranış nedeniyle saldırıya uğradığını ve bu nedenle ahlaki zarara sahip olduğunu kanıtlar[45].

Sadakat yükümlülüğünü ihlal etmenin sonuçlarından biri nafaka yükümlülüğüdür. Nafaka, bir kişinin adli bir kararla sağlamakla yükümlü olduğu kişi veya kişilere vermekle yükümlü olduğu bir ödenektir. Nafaka kural olarak devredilmez, mirasçılara geçmez ve nafakadan önceden feragat etmez. Medeni Kanun'da düzenlenen dört farklı nafaka türü vardır. Bunlar yardımcı yoksulluk önlemleri ve yardım nafakasıdır. Nafaka değerlendirmesine geçmeden önce, evlilik birliği kavramı ile aile birliği kavramları arasındaki farkı hatırlamaya değer. Sonuç olarak, evlilik birliğindeki sadakat yükümlülüğü ve aile birliğindeki sadakat yükümlülüğü kavramları da farklılık göstermektedir[46].

Nafaka ise aile birliğinde sadakat yükümlülüğü kapsamında değerlendirilmesi gereken bir unvan olması nedeniyle incelemeden çıkarılmıştır. Boşanma kararı ile birlikte nafaka verilmesi zorunlu değildir. Evlilik sırasında, eşler evlilik birliğindeki yükümlülüklere uyulmaması nedeniyle nafaka talep edebilirler. Buna ek olarak, boşanma veya ayrılık davası açılırsa, dava sürecinde nafaka talep edilebilir. Eşin bu gibi durumlarda talep edebileceği nafakaya ihtiyati nafaka denir. Tedbirin nafakasını evlilik süreci ve boşanma süreci olarak ayrı ayrı değerlendirmek gerekir. Evlilik birliği tarafından verilen görevleri ihmal eden veya yerine getirmeyen eş TMK md. 195 yargıcın müdahalesini talep edebilir. Eşler birlikte yaşamaya devam ederse, TMK md. 196 /I'de belirtildiği gibi, hakim her eşin ailenin geçimi için yapacağı katkı miktarını belirler. Eşler ayrı yaşıyorsa, TMK md. 197 / II hükümleri uygulama bulur. Bu durumda hakim, birlikte yaşamanın yavaşlamasının haklı bir nedene dayanıp dayanmadığını inceler ve diğer eşe yapılacak parasal katkı miktarını belirler. Her iki durumda da nafaka ihtiyati nafaka olarak adlandırılır. Kural olarak, tedbir nafakası için kusur araştırması yapılmaz. Aslında, kusur hakkında henüz bir mahkeme kararı yoktur[47].

SONUÇ

Evlilik birliğinde sadakat yükümlülüğü başlıklı tezinde, temel olarak eşlerin birbirlerine karşı yükümlülüğü kapsamlı bir şekilde tartışılmaktadır. Konunun temeli TMK’da düzenlenen maddeler kapsamındadır. 185 / III'teki eşlerin birbirlerine sadık kalma yükümlülüğüne dayanmaktadır. Sadakat yükümlülüğü yasada kısa bir makalede yazılmasına rağmen, içeriği çok yönlü bir şekilde incelenmelidir. Bu nedenle çalışmanın ilk bölümünde öncelikle kavramsal çerçeve ve mevzuat incelenmiştir. Devamında öncelikle evlilik Birliğinde sadakat yükümlülüğüne ilişkin farklı görüşler incelenmiş ve sadakat yükümlülüğünün zamansal sınırları belirlenmeye çalışılmıştır. Son bölümde, sadakat yükümlülüklerinin türleri dikkate alınarak uygulanabilecek yasa hükümleri belirtilmiştir.

Evliliklerin mutluluğu, bu birliğin meyvesi olan çocukların gelişimi için de önemlidir. Sadakat yükümlülüğünün ihlali evliliklerin bozulmasına ve dağılmasına yol açarken, çocukların bu sonuçtan olumsuz etkilenmemesi imkansızdır. Bu nedenle sadakat yükümlülüğü, toplumların geleceği olan çocukların gelişimi açısından büyük önem taşımaktadır.

Toplumların temel yapı taşları ailelerdir. Bir aile, aile kavramını dar anlamda karşılayan bir evlilik birliği tarafından oluşturulur. Çalışmada elde edilen sonuçlardan ilki, farklılık ve sadakat yükümlülüğü açısından aile ve evlilik birliği kavramlarının sonuçlarıdır. Nitekim, aile ve evlilik birliği kavramları, aile birliğindeki sadakat yükümlülüğü ve evlilik birliğindeki sadakat yükümlülüğü kavramları gibi birbirinden farklıdır. Aile Birliğinde sadakat yükümlülüğü denildiğinde, aynı çatı altında yaşayan çocuk büyükanne ve büyükbabaların, özellikle karı koca ve hatta aile ile yaşayan yardımcı kişilerin sadakat yükümlülüklerinin birbiriyle ilişkili olduğu anlaşılmaktadır. Bir evlilik Birliğinde, sadakat yükümlülüğü daha dar bir şekilde incelenmesi gereken bir kavramdır. Nitekim, karı koca bağlılığının yükümlülüklerinin, ailenin diğer üyelerine değil, birbirlerine göre olduğu tespit edilmiştir.

KAYNAKÇA

Akıntürk T., Ateş D: Türk Medeni Hukuku Aile Hukuku, Beta Yayınevi, 19. Baskı, C. 2, Ankara, 2016.

Ayan S: Evlilik Birliğinin Korunması, TBB Yayınları, 1. Baskı, S. 58, Ankara, 2004.

Atılkan, B: Evlilik Birliğinde Sadakat Yükümlülüğü, Çankaya Üniversitesi, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 2019.

Badur E., Turan Başara G: Aile Hukukunda Sadakat Yükümlülüğü ve İhlalinden Kaynaklanan Manevi Tazminat İstemi, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, S. 65, 2016, s. 101-136.

Baygın C: Evlilik Birliğinde Sadakat Yükümlülüğü, Kadir Has Üniversitesi Medeni Kanun’un ve Borçlar Kanunu’nun 90. Yılı Uluslararası Sempozyumu 1926’dan Günümüze Türk- İsviçre Medeni Hukuku, Cilt II, 2016, s. 731-753.

Demir M., Prof. Dr. Turgut Kalpsüz’e Armağan; Türk Medeni Kanunu’na Göre Evlilik Birliğinin Temsili ve Aile Konutuna İlişkin Gelişmeler, Turhan Kitabevi, Ankara, 2003.

Demir S., Türk Medeni Kanunu Aile Hukuku, Kartal Yayınevi, Ankara, 2004.

Deniz M. B., Göral Ö. S: Aile Hukuk Rehberi, T.C. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, 2. Baskı, İstanbul, 2012.

Dural M., Öğüz T., Gümüş M. A: Türk Özel Hukuku Aile Hukuku, C. 2, 12. Bası, Filiz Kitabevi, İstanbul, 2016.

Gençcan Ö. U: Boşanma Tazminat ve Nafaka Hukuku, Yetkin Yayınları, Ankara, 2010.

Gençcan Ö. U: 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu Yorumu, Yetkin Yayınları, Ankara, 2015.

Gümüş M. A: Teoride ve Uygulamada Evliliğin Genel Hükümleri ve Mal Rejimleri, Vedat Kitapçılık, İstanbul, 2008.

Hatemi H., Oğuztürk, B. K., Aile Hukuku Ders Kitabı, Vedat Kitapçılık, 2. Baskı, İstanbul, 2013.

Helvacı S., Erlüle F: Medeni Hukuk, , Legal Yayıncılık, 3. Baskı, 2014.

İnan A. N: Türk Medeni Hukuku, Seçkin Yayınevi, 3. Baskı, Ankara, 2014.

Kaçak N: Boşanma Nafaka Mal Rejimleri Velayet, Kartal Yayınevi, Ankara, 2004.

Kılıçoğlu A. M: Medeni Kanun’umuzun Aile-Miras-Eşya Hukukuna Getirdiği Yenilikler, Turhan Kitabevi, Genişletilmiş 3. Baskı, Ankara, 2014.

Kılıçoğlu A. M: Aile Hukuku, Turhan Kitabevi, Genişletilmiş 2. Baskı, Ankara, 2015.

Kırmızı M: İçtihatlı Aile Hukuku, İlya Yayınevi, 1. Baskı, İskenderun, 2009.

Lale İ., Lale Ö: Evlilikte Hukuksal İlişkiler, Adalet Yayınları, Ankara, 2009.

Öztan B: Aile Hukuku, Turhan Kitabevi, 5. Baskı, Ankara, 2004.

Özuğur A. İ., Türk Medeni Kanununun Değişen Yeni Düzenlemesiyle Açıklamalı İçtihatlı Kişi Hukuku – Velayet Vesayet – Soybağı Evlat Edinme Hukuku Diğer Eşin Rıza ve Onamına Bağlı İşlemler, Seçkin Yayınevi, Güncellenmiş 5. Baskı, Ankara, 2016.

Palamut M.E: Medeni Hukuk, Alfa Akademi, 1. Baskı, İstanbul, 2004.

Serozan R: Evlilik Birliğinde Sadakat Yükümüne Aykırılıktan Ötürü Tazminat Talebine Yer Olabilir Mi? İstanbul Kültür Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C. 15, S. 1, 2016, s. 451-458.

Şahin E: Açıklamalı – İçtihatlı-Uygulamalı-Gerekçeli Aile Hukuku Davaları, Ankara: Adalet Yayınevi, 2. Baskı, Ankara, 2012.

----------------

[1] Lale İ., Lale Ö: Evlilikte Hukuksal İlişkiler, Adalet Yayınları, Ankara, 2009.

[2] Lale İ., Lale Ö: 2009.

[3] Kılıçoğlu A. M: Medeni Kanun’umuzun Aile-Miras-Eşya Hukukuna Getirdiği Yenilikler, Turhan Kitabevi, Genişletilmiş 3. Baskı, Ankara, 2014.

[4] Deniz M. B., Göral Ö. S: Aile Hukuk Rehberi, T.C. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, 2. Baskı, İstanbul, 2012.

[5] Deniz M. B., Göral Ö. S: 2012.

[6] Badur E., Turan Başara G: Aile Hukukunda Sadakat Yükümlülüğü ve İhlalinden Kaynaklanan Manevi Tazminat İstemi, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, S. 65, 2016, s. 101-136.

[7] Ayan S: Evlilik Birliğinin Korunması, TBB Yayınları, 1. Baskı, S. 58, Ankara, 2004.

[8] Ayan S: 2004.

[9] Demir M., Prof. Dr. Turgut Kalpsüz’e Armağan; Türk Medeni Kanunu’na Göre Evlilik Birliğinin Temsili ve Aile Konutuna İlişkin Gelişmeler, Turhan Kitabevi, Ankara, 2003.

[10] Demir M: 2003.

[11] İnan A. N: Türk Medeni Hukuku, Seçkin Yayınevi, 3. Baskı, Ankara, 2014.

[12] Kaçak N: Boşanma Nafaka Mal Rejimleri Velayet, Kartal Yayınevi, Ankara, 2004.

[13] Kaçak N: 2004.

[14] Helvacı S., Erlüle F: Medeni Hukuk, , Legal Yayıncılık, 3. Baskı, 2014.

[15] Hatemi H., Oğuztürk, B. K., Aile Hukuku Ders Kitabı, Vedat Kitapçılık, 2. Baskı, İstanbul, 2013.

[16] Hatemi H., Oğuztürk, B. K.: 2013.

[17] Demir S., Türk Medeni Kanunu Aile Hukuku, Kartal Yayınevi, Ankara, 2004.

[18] Baygın C: Evlilik Birliğinde Sadakat Yükümlülüğü, Kadir Has Üniversitesi Medeni Kanun’un ve Borçlar Kanunu’nun 90. Yılı Uluslararası Sempozyumu 1926’dan Günümüze Türk- İsviçre Medeni Hukuku, Cilt II, 2016, s. 731-753.

[19] Baygın C: 2016.

[20] Akıntürk T., Ateş D: Türk Medeni Hukuku Aile Hukuku, Beta Yayınevi, 19. Baskı, C. 2, Ankara, 2016.

[21] Akıntürk T., Ateş D: 2016.

[22] Akıntürk T., Ateş D: 2016.

[23] Atılkan, B: Evlilik Birliğinde Sadakat Yükümlülüğü, Çankaya Üniversitesi, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 2019.

[24] Atılkan, B: 2019.

[25] Atılkan, B: 2019.

[26] Gümüş M. A: Teoride ve Uygulamada Evliliğin Genel Hükümleri ve Mal Rejimleri, Vedat Kitapçılık, İstanbul, 2008.

[27] Gümüş M. A: 2008.

[28] Dural M., Öğüz T., Gümüş M. A: Türk Özel Hukuku Aile Hukuku, C. 2, 12. Bası, Filiz Kitabevi, İstanbul, 2016.

[29] Dural M., Öğüz T., Gümüş M. A: 2016.

[30] Dural M., Öğüz T., Gümüş M. A: 2016.

[31] Gençcan Ö. U: 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu Yorumu, Yetkin Yayınları, Ankara, 2015.

[32] Gençcan Ö. U: 2015.

[33] Atılkan, B: 2019.

[34] Atılkan, B: 2019.

[35] Deniz M. B., Göral Ö. S: 2012.

[36] Özuğur A. İ., Türk Medeni Kanununun Değişen Yeni Düzenlemesiyle Açıklamalı İçtihatlı Kişi Hukuku – Velayet Vesayet – Soybağı Evlat Edinme Hukuku Diğer Eşin Rıza ve Onamına Bağlı İşlemler, Seçkin Yayınevi, Güncellenmiş 5. Baskı, Ankara, 2016.

[37] Palamut M.E: Medeni Hukuk, Alfa Akademi, 1. Baskı, İstanbul, 2004.

[38] Palamut M.E: 2004.

[39] Öztan B: Aile Hukuku, Turhan Kitabevi, 5. Baskı, Ankara, 2004.

[40] Kılıçoğlu A. M: Aile Hukuku, Turhan Kitabevi, Genişletilmiş 2. Baskı, Ankara, 2015.

[41] Kırmızı M: İçtihatlı Aile Hukuku, İlya Yayınevi, 1. Baskı, İskenderun, 2009.

[42] Serozan R: Evlilik Birliğinde Sadakat Yükümüne Aykırılıktan Ötürü Tazminat Talebine Yer Olabilir Mi? İstanbul Kültür Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C. 15, S. 1, 2016, s. 451-458.

[43] Serozan R: 2016.

[44] Şahin E: Açıklamalı – İçtihatlı-Uygulamalı-Gerekçeli Aile Hukuku Davaları, Ankara: Adalet Yayınevi, 2. Baskı, Ankara, 2012.

[45] Şahin E: 2012.

[46] Gençcan Ö. U: Boşanma Tazminat ve Nafaka Hukuku, Yetkin Yayınları, Ankara, 2010.

[47] Serozan R: 2016.