Av. H. Murat Sarıçoğlu yazdı;

Biz de bu yazımızda gemi kiralama sözleşmelerini 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK) ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu (TBK) bağlamında hukuki açıdan inceleyeceğiz. Baltık ve Uluslararası Denizcilik Konseyi (BIMCO) tarafından hazırlanan ve gemi kiralamalarında geniş bir uygulama alanı olan, BARECON standardındaki sözleşmelere ise önümüzdeki sayılarda yayınlanacak yazılarımızda değineceğiz.

01.07.2012 tarihinden önce yürürlülükte olan 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda bulunan gemi kiralamaları ile ilgili yegâne düzenleme, “Sicile kayıtlı gemilerin kiralanmasında Borçlar Kanununun gayrimenkul kiralarına mütaallik hükümleri kıyas yolu ile tatbik olunur.” şeklindeki hükümdü. Bu durum, gemi kiralamaları ile ilgili hukuki uyuşmazlıkların çözümünde çok ciddi sorunlara neden olmaktaydı. TTK’nın yürürlüğe girmesi ile söz konusu sorunlar önemli ölçüde azaltılmıştır.

Gemi kiralama sözleşmeleri TTK’nın 1119. maddesinde, “Gemi kira sözleşmesi, kiraya verenin belirli bir süre için geminin kullanılmasını, kira bedeli karşılığında, kiracıya bırakmayı üstlendiği bir sözleşmedir.” şeklinde tanımlanmıştır. Buradaki “gemi” tanımından TTK’nın 931. maddesinde belirtilen ticaret gemileri anlaşılmaktadır, nitekim TTK’nın 935. maddesinde, “Aksini öngören kanun hükümleri saklı kalmak kaydıyla, bu Kanunun deniz ticaretiyle ilgili hükümleri ticaret gemileri hakkında uygulanır.” hükmü bulunmaktadır.  Fakat Anayasa’da ve TBK’da öngörülen sözleşme serbestisi gereği; ticaret gemisi olamayan bir geminin kiralanması ile ilgili bir sözleşmede, taraflar karşılıklı anlaşarak TTK’nın gemi kiralama sözleşmeleri ile ilgili hükümlerinin uygulanmasını kararlaştırabilirler. 

Gemi kira sözleşmesi ile kiraya veren, gemi üzerindeki kullanım hakkını sözleşmede belirtilen belirli bir süre boyunca kiracıya devretme yükümlülüğü altına girecektir. Söz konusu yükümlülüğün yerine getirilebilmesi için sözleşme konusu geminin, kiracıya sözleşmede belirtilen yerde ve zamanda denize elverişli olarak teslim edilmesi gerekmektedir. TTK’nın 1123. maddesinde, “Kiraya veren, kiralanan gemiyi kararlaştırılan tarihte ve yerde denize elverişli ve sözleşme ile güdülen amaca uygun bir şekilde kullanmaya hazır olarak kiracıya teslim etmekle yükümlüdür” hükmü bulunmaktadır. Denize elverişli gemi kavramının yasal karşılığı olarak TTK’nın 932. maddesinde, “Gövde, genel donatım, makine, kazan gibi esas kısımları bakımından, yolculuğun yapılacağı sudan ileri gelen (tamamıyla anormal tehlikeler hariç) tehlikelere karşı koyabilecek bir gemi denize elverişli sayılır.” hükmü bulunmaktadır. Aynı maddenin devamında bulunan “Denizde can ve mal koruma ile ilgili mevzuat hükümleri saklıdır” hükmünden de anlaşılacağı üzere, sadece TTK’daki şartların yerine getirilmesi ile bir geminin yasal olarak denize elverişli olması mümkün değildir. 4922 sayılı Denizde Can ve Mal Koruma Hakkında Kanun’un 1. maddesinde denize elverişliliğin tanımı, “Tüm ticaret gemileri ve deniz tesislerinin tekne, makine, genel donanım, can kurtarma, yangından korunma ve yangın söndürme durumu, seyir teçhizatı ve haberleşme sistemi, sağlık koşulları, yük ve yolcu taşıma kapasiteleri, deniz kirliliğini önleme donanımları ile diğer seyir emniyeti konuları bakımından tahsis olundukları hizmetin normal deniz tehlikelerine karşı koyabilecek durumda olmaları” olarak belirtilmiştir. Görüldüğü üzere kiraya verilecek geminin denize elverişliliği açısından tüm bu yasal şartlar birlikte göz önüne alınmalıdır. Bütün bunların yanında kiraya verenin, gemide ortaya çıkabilecek ayıplardan dolayı da sorumluluğu bulunmaktadır. Buradaki ayıp” kavramını kısaca açıklayacak olursak; kiralama sözleşmesine konu olan geminin kiralanma amacına uygun şekilde kullanılmasını ciddi oranda zorlaştıran ya da tamamen imkansızlaştıran hukuki, ekonomik ya da teknik eksikliklerdir. Gemi kiralama sözleşmesi kapsamında kiracıya teslim edilen bir ürün tankerinin, kargo pompalarının çalışmıyor olması bu duruma bir örnektir. Kiracıya teslim anında gemide bulunan ayıpların yanında, gemide sonradan ortaya çıkabilecek ayıplardan dolayı da kiraya verenin sorumluluğu bulunmaktadır. TTK’nın 1124. maddesi gereği; kira sözleşmesine konu olan geminin, ayıbından dolayı yirmidört saatten fazla bir süre hareketsiz kalması hâlinde, aşan süre için kira bedeli kiraya verene ödenmez, ödenmiş ise geri verilir. Son olarak, TBK’nın “Zapttan Sorumluluk” başlıklı 309. maddesinde, “Bir üçüncü kişinin kiralananda kiracının hakkıyla bağdaşmayan bir hak ileri sürmesi durumunda kiraya veren, kiracının bildirimi üzerine davayı üstlenmek ve kiracının uğradığı her türlü zararı gidermekle yükümlüdür.” hükmü bulunmaktadır. Yasa maddesinden de açıkça anlaşılacağı üzere üçüncü bir kişinin kiracının gemi üzerindeki hakkı ile bağdaşmayan bir hak ileri sürmesi durumunda (örneğin çifte kiralama halinde diğer kiracının ileri sürdüğü gemiyi kullanım hakkı), kiraya verenin yasa hükmünde belirtilen hukuki ve maddi yükümlülükleri doğacaktır.

Kiracının ise öncelikli yükümlülüğü, sözleşmede belirtilen şartlarda kira bedelini ödemektir. Kira bedelinin ödenmesi ile ilgili olarak TTK’nın 1128. maddesinde, “Kira bedeli, sözleşmede kararlaştırılan zamanda, bu hususta anlaşma yoksa geminin zilyetliğinin sözleşme şartları çerçevesinde kiracıya devredildiği günden başlamak üzere aylık olarak ve peşin ödenir.” hükmü bulunmaktadır. Uygulamada ise, Yasanın ilgili maddesinde belirtilen kira ödemesi başlangıcı ve ödeme periyotları ilgili hususlar çoğunlukla sözleşmede yer almaktadır.  Bununla birlikte; geminin bakımı, yukarıda belirtilen ayıp halleri kapsamına girmeyen tamirleri ile parçalarının değiştirilmesi ve işletilmesinden doğan giderler, kiracıya aittir. Örneğin geminin yakıt, kara ve deniz sörveyleri, rutin bakımlar gibi masrafları bu kapsamda sayılabilir.  Ayrıca kiracı, geminin kiraya verene iade edilmesine kadar doğacak olan denizcilik ve sorumluluk rizikolarına karşı gemiyi sigorta ettirmek ve sigorta sözleşmesinin kurulduğunu kiraya verene önceden bildirmekle yükümlüdür. Son olarak, gemi kiralama sözleşmesinin sona ermesiyle birlikte, kiracı gemiyi kiraladığı hali ile kiraya verene teslim etmekle yükümlüdür. Fakat gemi işletmesinin kaçınılmaz bir sonucu olarak, TTK’da da belirtildiği üzere; gemide ve tesisatında, normal bir kullanım tarzı sonucu meydana gelen eksiklikler, değişiklikler veya aşınmalardan dolayı kiracı sorumlu tutulamayacaktır.

TBK’nın 12. maddesinde, sözleşmelerin geçerliliğinin yasalarda aksi öngörülmediği sürece hiçbir şekle bağlı olmayacağı hüküm altına alınmıştır. Bu durum gemi kiralama sözleşmeleri için de geçerlidir. Taraflar tarafından aksi kararlaştırılmadığı sürece gemi kiralama sözleşmeleri, hiçbir şekil şartına bağlı olmaksızın akdedilebilir. Her ne kadar yasal bir zorunluluk bulunmasa da tarafların hak ve yükümlülüklerinin ispatının kolaylığı açısından, gemi kiralama sözleşmelerinin yazılı şekilde yapılması daha uygun olacaktır. Nitekim uygulamada da gemi kira sözleşmeleri yazılı şekilde yapılmakta ve sonrasında da gemi siciline şerh ettirilmektedir.

TTK’nın 1121. maddesinde, “Sözleşmede aksi kararlaştırılmadıkça, taraflar, gemi kira sözleşmelerinin Türk Gemi Siciline veya 941 inci maddenin üçüncü fıkrası gereğince Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı tarafından tutulan özel sicile şerhini isteyebilirler.” hükmü bulunmaktadır. Yasa hükmünde her ne kadar taraflardan herhangi birinin talebi ile gemi kira sözleşmesinin sicile şerh ettirilebileceği hüküm altına almış olsa da uygulamada bu talep çoğunlukla kiracı tarafından gelmektedir. Çoğumuzun bildiği gibi, kira sözleşmesinin konusu olan bir gayrimenkulün satılması durumunda yeni malik kendiliğinden kira sözleşmesinin tarafı olmaktadır. TBK’nın ilgili hükümleri gereği; gayrimenkul kiracılarının, kiralama haklarını yeni maliklere karşı ileri sürebilmeleri için kira sözleşmesini tapu siciline şerh ettirmek gibi bir zorunlulukları bulunmamaktadır. Gemi kiralamalarında ise kiralama hakkının, geminin yeni malikine karşı ileri sürülebilmesi için kira sözleşmesinin gemi siciline şerh edilmiş olması gerekmektedir. Bir başka anlatımla, satış işleminin gemi siciline tescili sırasında, geminin sicilinde önceden yapılmış herhangi bir kira sözleşmesi şerhi bulunmuyorsa, yeni malik sicile şerh edilmemiş gemi kiralama sözleşmesinin tarafı olmayacaktır. Dolayısı ile yeni malik, geminin kiracı tarafından kullanılmasına katlanma yükümlülüğü altına bulunmayacaktır. Bu sebepten ötürü gemi kiralama sözleşmelerinin gemi siciline şerh ettirilmesi, kiracı tarafından mutlaka yapılması gereken bir işlemdir.

Kira bedeli, belirli bir parasal meblağ olarak belirlenebileceği gibi sözleşme konusu geminin işletilmesinden elde edilecek cironun, net kazancın belirli bir oranı olarak da belirlenebilir. Uygulamada ise kira bedeli genellikle belirli bir parasal meblağ olarak belirlenmektedir. Ayrıca TTK’nın 1119. maddesinde, “Kiraya verenin, gemi ile birlikte gemi adamlarını da kiracının emrine vermeyi üstlenmesi, sözleşmenin niteliğini değiştirmez.” hükmü bulunmaktadır. Burada dikkat edilmesi gereken nokta; gemi kiralama sözleşmelerinde, geminin gemi adamlarının hizmetleri ile birlikte kiraya verilmesi durumunda dahi, geminin teknik ve ticari yönetiminin kiracı üzerinde olmasıdır. Bu durumda kira sözleşmesinin konusu olan gemini zilyedi de tabiatıyla kiracı olacaktır. Ayrıca TTK’nın 1061. maddesi gereği; kiracı, üçüncü kişilerle olan ilişkilerinde donatan (gemisini menfaat sağlamak amacıyla suda kullanan gemi maliki) sayılacaktır.

* Yazarın özel izniyle; Deniz Endüstri Dergisi'nden alınmıştır.