Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, Türk hukuk sisteminde ilk kez Çocuk Koruma Kanunu (ÇKK m. 23) ile  03.07.2005 tarihinde yürürlüğe girmiş bir kurumdur. Çocuk Koruma Kanunu bu kurumu suça sürüklenen çocuklar için kabul etmiştir. Daha sonra genel ceza muhakemesi açısından da uygulama alanı oluşturulmuş ve  2006 yılında yetişkin sanıklar için de kabul görmüştür ve bu çerçevede 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununda hükmün açıklanmasının geri bırakılması kavramına yer verilmiştir. 2008 yılında gerçekleştirilen değişiklikle mevcut hükmün uygulama alanı genişletilmiştir.

Ceza Muhakemesi Kanununun karar ve hüküm bölümünde yer alan  231. maddesinde söz konusu kavram düzenlenmektedir, maddenin 5. fıkrası ’’ (5) Sanığa yüklenen suçtan dolayı yapılan yargılama sonunda hükmolunan ceza iki yıl veya daha az süreli hapis veya adlî para cezası ise; mahkemece, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilir. Uzlaşmaya ilişkin hükümler saklıdır. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, kurulan hükmün sanık hakkında bir hukukî sonuç doğurmamasını ifade eder.’’  şeklindedir. Görüldüğü üzere, hükmün açıklanmasının geri bırakılması nedir diye baktığımızda; ana fikir kişiye son bir şans vermek iken toplumsal yarar sağlamaya yönelik olarak ceza verilmemesi ya da bir nevi yumuşatılmış biçimde cezanın ertelenmesi şeklinde karşımıza çıkmaktadır.

Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Şartları

Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının şartları Ceza Muhakemesi Kanununda genel itibariyle sanığa ve suça ilişkin olarak yer almaktadır. Ön şartlar ve özel şartlar olarak ele alırsak;

Ön Şartlar

- Mahkumiyet hükmüne ilişkin ön şartlar: Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının verilebilmesi için en önemli şartlardan biri mahkumiyet hükmünün kurulmuş olması ve cezanın belirlenmiş olması şartıdır. Buna göre, mahkeme tarafından sanığın işlemiş olduğu suçla ilgili herhangi bir şüphe bulunmayacak şekilde mahkumiyet hükmüne varılmış olması gerekmektedir.

- Cezaya ilişkin ön şartlar: Cezai bakımdan, CMK m.231/5’e göre hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilebilmesi için söz konusu suça hükmedilen cezanın adli para cezası yahut iki yıl ya da daha az süreli bir hapis cezası olması gerekmektedir. İlgili madde hükmü suçun birden fazla olması durumunu ele almadığından kanunda hukuki bir boşluk oluşmuştur.  Buna ilişkin olarak birden fazla suçtan mahkumiyet halinde hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının uygulama alanı bulup bulmayacağı konusunun, her suç için ayrı ayrı değerlendirilmesi gerektiği içtihat edilmiştir.

- Sanığa ilişkin ön şartlar: Sanığa ilişkin en önemli ön şart ‘kabul’dür. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının verilebilmesi için sanığın açıkça kabulü gerekir, aksi halde mahkeme bu yönde bir karar veremez.

Özel Şartlar

- Sanığın önceden kasıtlı suçtan mahkumiyetinin bulunmaması: CMK m.231/6-a’da belirtilmektedir, ‘mahkum olma’ ifadesi yer aldığından kesinleşmiş olma hususu asıl önemli noktadır. Mevcut madde herhangi bir ayrım öngörmediğinden mahkum olunan cezanın adli para ya da hapis cezası olmasının önemi bulunmamaktadır. Ayrıca kasıtlı olma durumu açıkça belirtildiğinden, taksirle işlenmiş bir suçtan mahkum olma durumu hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına engel teşkil etmemektedir.

- Mahkemenin sanığın yeniden suç işlemeyeceğine kanaat getirmesi: CMK m.231/6-b’de belirtilmektedir, ilgili maddeye göre mahkemenin bu kanaate sanığın kişilik özelliklerinden ve aynı zamanda duruşmadaki tutum ve davranışlarından  varmış olması gerekir. Mahkemenin bu kararı vermesinde soyutluktan ziyade somutluk aranmıştır, somut bilgi ve belgelere dayanması halinde hukuka uygun bir karar söz konusu olacaktır.

- Zararın giderilmesi: CMK m.231/6-c’de belirtilmektedir, maddede mağdurun veya kamunun uğradığı zararın giderilmesi benimsenmiştir. Buna göre zararın aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle giderilmiş olması gerekmektedir. Belirtilen zararın giderilmesi yöntemlerine göre kanunun öngördüğü zararlar maddi zararlardır, manevi zararları bu çerçevede değerlendirmek söz konusu olamayacaktır. Ayrıca asıl durum maddi zararın giderilmesi olduğundan burada bizzat sanık tarafından zararın giderilmesi hususu aranmayacaktır.

CMK m.231 ışığında hükmün açıklanmasının geri bırakılması şartlarını yukarıdaki şekilde kategorize edebilmemiz ve açıklayabilmemiz mümkündür. Belirtilen şartların bulunması HAGB kararı verilmesine uygunluk sağlamaktadır.

Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılmasının Memuriyete Etkisi

Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının memuriyete etkisi konusu hakkında HAGB kararı verilmiş kişilerin sıklıkla karşılaştığı bir konudur. Bu durum CMK m.231’in yanı sıra Devlet Memurları Kanunu çerçevesinde de değerlendirmelidir, CMK’nın ilgili maddesi HAGB kararı kurulan hükmün sanık üzerinde hukuki sonuç doğurmaması halini ifade etmektedir. Sanık hakkında herhangi bir hukuki sonuç doğmaması için sanığın denetimli serbestlik tedbirlerine uyması ve kararın verilmesinden itibaren beş yıl içinde kasıtlı bir suç işlememesi gerekmektedir. Şayet bu koşullara uyulursa hükmedilen suçla ilgili sanık hakkında  herhangi bir hukuki sonuç doğmayacaktır. Devlet  Memurları Kanunu m.98’de aynı kanunun 48.maddesinde bulunan şartları taşımayan kişilerin memuriyetine son verileceği düzenlenmektedir. Ilgili maddenin fıkrası şu şekildedir;   ‘’Türk Ceza Kanununun 53 üncü maddesinde belirtilen süreler geçmiş olsa bile; kasten işlenen bir suçtan dolayı bir yıl veya daha fazla süreyle hapis cezasına ya da affa uğramış olsa bile devletin güvenliğine karşı suçlar, Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, (…)(1) zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli iflas, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama veya kaçakçılık suçlarından mahkûm olmamak. ‘’. Somut bilgiler ışığında, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının memuriyete etkisi Devlet Memurları Kanunu m.48’de sayılmış olan suçlar haricinde bir suç olması ve 1 yıldan fazla hapis cezası alınan kasıtlı suçlardan dolayı mahkumiyet süresini aşmaması halinde olumsuz olmayacaktır.

HAGB Polisliğe Engel Midir?

‘’Hükmün açıklanmasının geri bırakılması polisliğe engel midir?’’ sorusu memuriyete etkisine benzer olarak karşılaşılan bir diğer önemli husustur.  Tekrar belirtmek gerekir ki CMK’nın ilgili hükmü ‘’sanık hakkında hiçbir hukuki sonuç doğurmayacaktır’’ şeklindedir ve buna istinaden polisliğe de engel teşkil etmeyecektir şeklinde yorumlayabilmemiz mümkündür. Fakat genel itibariyle uygulamada HAGB kararırın mahkumiyet kararı şeklinde yorumlanmasından sebeple hataya düşüldüğü görülmektedir. Bu türlü bir yaklaşım hukuki temelden yoksundur. Ancak Polis Meslek Yüksek Okullarına Giriş Yönetmeliği m.8  kasten işlenen bir suçtan dolayı hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiş olsa dahi bir yıl veya daha fazla süreyle hapis cezasına mahkûm olmamak şartını öngörmüştür. Toparlamak gerekirse, Yönetmelik kaynaklı olarak bir engel durumuyla karşılaşılabilmektedir, fakat HAGB kararının polisliğe engel olmaması adına itirazda bulunulabilecektir.

Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Sabıka Kaydımda Görünür Mü ?

Sabıka kaydı, adli sicilden verilen ve bir kimsenin sabıka durumunu gösteren belgedir.Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının kaydı sabıka olarak değil, kendine özgü olan HAGB sicili diye adlandırılan farklı bir sicile kayıt şeklinde tutulur. Yani adli sicile işleme durumu söz konusu değildir,dolayısıyla sabıka kaydı olarak adlandırılması doğru değildir. 5352 sayılı Adli Sicil Kanununun 6. maddesinde de belirtildiği üzere "Kamu davasının açılmasının ertelenmesine ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararlar, ancak bir soruşturma veya kovuşturmayla bağlantılı olarak mahkeme, hâkim, askerî hâkim, Cumhuriyet Başsavcılığı veya askerî savcılık tarafından istenmesi halinde verilmek üzere kaydedilir". Kısacası bu karar ancak hakim ve savcıların görebildiği bir sisteme bağlıdır.

Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Kararına İtiraz

Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karşı kanun yolu açıktır; itiraz , istinaf ve kanun yararına bozma şeklinde olur. CMK’da 2006-5560 sayılı Kanun ile getirilen önemli bir değişiklikte HAGB’nin itiraz edilebilir bir karar olmasıdır. CMK m.231/12’de  ‘ Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına itiraz edilebilir.’ şeklinde açıkça belirtilmiştir. Ancak sanığın tekrar kasıtlı bir suç işlemesi halinde açıklanan hükme karşı ya da suç işlemediği için verilen düşme kararına karşı, genel hükümler uyarınca istinaf/temyiz yoluna gidilebilir.

İtiraz, verilen kararın maddi ve hukuki yönlerini tekrar incelemeyi gerektiren bir kanun yoludur. Yargıtay kararında öncesinde itiraz merciinin inceleme yetkisini HAGB kararı verilmesinin objektif koşullarının bulunup bulunmadığı sınırlı olduğu kabul etmişti ancak yeni kararlarında bu görüşü değiştirmiştir. Ilgili kararda, itiraz merciin, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilen hükmü sübut, vasıf ve uygulama noktalarından inceleyebileceğini, bu noktalarda hukuka aykırılık bulunduğu tespit edildiğinde, bu sebebe bağlı olarak belirtilen kararını kaldırılacağını, bundan sonra görevli mahkemenin yeni bir hüküm vereceğini, bunun yeni bir hüküm olduğunu belirtmiştir. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına itiraz bu şartlarda gerçekleşmektedir.

Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Serbestlik Süreci İçinde Başka Bir Suç İşlersem Ne Olur ?

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması serbestlik süreci içinde başka bir suç işlenmesi halinde CMK m.231’de belirtilen 5 yıllık denetim süresi koşuluna aykırılık söz konusu olacaktır.  Taksirle işlenen suçlar hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararını etkilememektedir. Ancak kasıtlı olarak bir suçun tekrar işlemesi halinde hukuki sonuç doğurmama hali ortadan kalkacak ve infaz konusu gündeme gelecektir. Böylelikle kişi mahkumiyet hükmü verilen karardan dolayı infaz edilecektir.