Velayet çekişmelerinin, çocuklar üzerinde korkunç sonuçlarının gözlemlendiği haberlere son zamanda oldukça sık rastlanmaktadır. Bu vakaların yüzdesi yüksek bir oranda olmak üzere, o an çocuğu fiilen elinde bulunduran ebeveynin ne yazık ki türlü yollarla çocuğu yönlendirmesiyle yaşandığı bir gerçekliktir. Üç bölümlük yazı dizimde velayet hukuku ve velayet sorununun çözümüne dair önerilerimi sizlerle paylaşacağım. Ancak acilen çözülmesi gereken konu, çocukları an itibariyle yanında bulunduran ebeveynin yanlış yönlendirdiği saptanan kişi hakkında hukuki ve cezai işlem yapılmasının sağlanmasıdır. Bizim de imzalamış olduğumuz ve kabul ettiğimiz Uluslararası Hukuk Kuralları ve Anayasamız başta olmak üzere ilgili tüm mevzuat buna uygun olup, uygulanmaması suç teşkil edecektir. Bu yazı dizimizde, velayeti almak isteyen anne ya da babaya yol göstermeye, hukuki haklarını anlatmaya, velayetin neden çocukların çekişme konusuna dahil edilmeden çözülmesinin gerektiğine Yargıtay Kararları, Bilimsel Makaleler ve insani ve mesleki tecrübelerimizle çaba göstereceğiz. Ayrıca hukuk uygulayıcısı Avukat, Hâkim ve Savcı Meslektaşlarımıza da uygulamada geçilmesi gereken yenilikler ve velayet konusunda bilirkişi tayin ederken uyulması gereken ilkeler hakkında da faydam olacağını umarım. Hâkim, sonuçta velayetin kime bırakılacağına nihai kararı verirken, çocuğun kamu tarafından korunan üstün haklarını ve menfaatlerini gözetmesi gerekliliği ve çocuk hakkında verilecek kararın orta ve uzun vadelerde doğuracağı sonuçları öngörebilmesi için de yardım alacağı bilirkişilerin, hazırlayacakları raporlardan neler beklenmesi gerektiği, hangi sorulara bilirkişilerden yanıt alınması gerektiği hususlarını da aydınlatmaya çabalayacağım.

Suiistimal ve ihmalden korunma hakkı/Birleşmiş Milletler “Çocuk Hakları Sözleşmesi” 19. Madde:

1. Bu Sözleşmeye Taraf Devletler, çocuğun ana-babasının ya da onlardan yalnızca birinin, yasal vasi veya vasilerinin ya da bakımını üstlenen herhangi bir kişinin yanında iken bedensel veya zihinsel saldırı, şiddet veya suiistimale, ihmal ya da ihmalkâr muameleye, ırza geçme dahil her türlü istismar ve kötü muameleye karşı korunması için; yasal, idari, toplumsal, eğitsel bütün önlemleri alırlar.

2. Bu tür koruyucu önlemler; burada tanımlanmış olan çocuklara kötü muamele olaylarının önlenmesi, belirlenmesi, bildirilmesi, yetkili makama havale edilmesi, soruşturulması, tedavisi ve izlenmesi için gerekli başkaca yöntemleri ve uygun olduğu takdirde adliyenin işe el koyması olduğu kadar durumun gereklerine göre çocuğa ve onun bakımını üstlenen kişilere, gereken desteği sağlamak amacı ile sosyal programların düzenlenmesi için etkin usulleri de içermelidir.

Çocuğun ana bakım ve şefkatine muhtaç olması halinde kural çocuğun velayetinin anaya verilmesidir. Ana bakım ve şefkatine muhtaç olan çocuğun ananın yanında kalması bedeni ve fikri gelişmesine engel olduğu ve hemen meydana gelecek bir tehlikenin varlığı kanıtlanmadıkça velayetinin anaya verilmesi gerekir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 11.03.1998 tarih, 2-175 K, 213 sayılı kararında 1990 doğumlu bir çocuğun ana bakım ve şefkatine muhtaç olduğuna karar vermiştir. Uygulamada hangi yaş gurubu çocukların ana bakım ve şefkatine muhtaç olduğu sorunu Yargıcın önündeki en önemli sorundur.

Çok küçük yaştaki 4 çocuğun da ana bakım ve şefkatine muhtaç olduğu gözden uzak tutulmamalıdır. Yüksek Yargıtay emsal ve yerleşik kararlarının tamamında, Hâkim, çocuğun ana bakım ve şefkatine muhtaç olduğunu saptadıktan sonra çocuğun velayetinin anaya verilmesine bir engel olup olmadığını araştırmalıdır;

Çocuk henüz kötü alışkanlıklar edinmeden, gerekli önlemlerin alınması zorunludur. Hal böyle olunca Yüksek Yargıtay, küçüğün ahlaki gelişimine öncelik ve şefkatin üstünde değer verilmesi gerektiğine dair kararlar vermiştir.

Yargıtay 2.H.D.bir kararında “Ana cezaevinde bulunuyorsa bu durumda çocuk ana bakım ve şefkatine muhtaç olsa bile çocuğun velayetinin bir engel olmadığı takdirde babaya verilmesi gerekir.”

Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 21.09.1994 tarihli bir kararında 22.04.1992 doğumlu bir çocuk için “anne birden çok dolandırıcılık suçu işlemiş ve hakkında mahkûmiyet kararı verilmiş, halen de cezaevinde bulunmaktadır. Çocuğun anneanne ve dedesinin yanında kalmasına, davalının annelik görevlerini gereği gibi yerine getirememiş olmasına göre, babanın da bir engeli saptanmaması karşısında velayetin babaya verilmesi gerektiğine karar vermiştir”.

Çocuk ana bakım ve şefkatine muhtaç olmasa bile babanın özel durumu nedeniyle velayet babaya verilmeyebilir. Babanın alkol, esrar ve benzeri uyuşturucu bağımlısı, çocuğun bedeni fikri ve ahlaki gelişmesine engel olacak bir yaşantısının olması, sık sık evi terk etmek zorunda olduğu bir mesleğinin olması, sürekli gece vardiyasında çalıştığı halde gece çocuğa bakacak bir yakınının olmaması gibi durumlarda çocuğun velayetinin babaya verilmemesi uygun olur.

Genç kızlık çağındaki çocuğun velayetinin anaya verilmesi öncelikle düşünülmesi gereken bir sorundur. Yargıtay 2.H.D. başka bir kararında da özetle “Boşanma sonucu ortak çocuğun velayetinin düzenlenmesinde (4721 T.M.K. 182. Maddesi) ya da velayetin kullanılmasının değiştirilmesinde (4721 T.M.K. 183. Maddesi) öncelikle çocuğun sağlıklı olarak fikri ve bedeni gelişmesi, eğitimi için gereken olanakların sağlanması, geleceğinin hazırlanması gibi hususların göz önünde bulundurulması. Küçük 1976 doğumlu olup genç kızlık çağındadır. Bu yönden annenin arkadaşlığına ve yardımlaşmasına ihtiyacı vardır. O halde velayetin anneye verilmemesi için hiçbir sebep olmadığına”. Karar vermiştir.