Kendimi üç yıllık kıdeme sahip genç bir avukat olarak addedebilirim. Yaklaşık iki yıldır, İstanbul'un Bakırköy ilçesinde merkezi ve şubeleri bulunan K... Emlak isimli Limited Şirketine gün aşırı yazılı ve sözlü hukuki danışmanlıklar verdim, birçok sözleşme hazırladım. Hazırladığım sözleşmelerle milyonluk işlemler yapıldı; ancak genç meslektaşlarımın aşina olduğu sorunları ben de yaşadım ve hizmetlerin karşılığı olan ücretleri temin etmekte zorlandım. Üzerimde baskı kurarak, gelecekte bu meblağları ödeyeceklerini vaat ettiler. Bu vaatlere inandım, benim gibi genç avukatların yaşadığı gelecek kaygısı ve güvencesizlik sebebiyle belki de inanmak zorunda kaldım. Bu şirkete hukuki uyuşmazlıklarda para da kazandırdım. Sonunda; bu hizmetlerimin karşılığını istediğimde ise hakaretlere, tehditlere ve son olarak da şantaja uğradım.

 Vekalet ilişkisi devam ederken alacak davası açmanın getirdiği sonuçlar, alacaklarımın Avukatlık Kanunu ve AAÜT ile güvence altında olduğunu bildiğimden bunları zamanaşımına uğramadan her an tahsil edebileceğim gerçeği ve yaşadığım psikolojik baskılar hak edilmiş ücretlerle ilgili harekete geçmemi geciktirdi. Verilen hiçbir hizmetin, hiçbir danışmanlığın ücretsiz olmadığı bilinir. Bir lokantaya gittiğinizde "yemeklerin ücretli olduğunu bilmiyorduk" mazeret kabul edilemez. Hele ki özellikle genç avukatların içine düşürüldüğü bu sarmalda bazen bazı konforlardan da ödün veriyoruz ki bunların başında ücretleri hemen temin edebilmek geliyor. Bizler de emin olun bunları yaşamak istemeyiz. Zaten bana yaşatılan durumun sebebi veya sonucu bu değildi. Bu benimle ilgili bir kısımken, haklı olarak ücretini istediğim işlemler neticesinde canımla tehdit edilmeme varan olaylar asıl konuşulması gerekenlerdir.

"Sözleşme hazırlamanın da, danışmanlık vermenin de AAÜT'te bir karşılığı  olduğunu göstermeye ve bunlar için mücadele etmeye karar verdik"

En azından çağrı üzerine gidilen yerde verdiğim danışmanlıklar için yol masraflarını karşılamayı aksatmamalarına rağmen; zaman geçtikçe bu uygulamayı da terk ettiler. Bu konularda talepkar olduğumda ise; benle ilişkilerini görünür bir şekilde kestiler. İşte o anda bir gün alacaklarımın karşılanacağına dair umudumun hayalperestlikten ibaret olduğunu anladım. Avukatlık mesleğinin itibarının toplumun bir kesiminin gözünde ne kadar aşağılarda olduğunu fark ettim. Avukatım olan sevgili eşim ile birlikte bu alacaklar için mücadeleye etmeye, sözleşme hazırlamanın da, danışmanlık vermenin de AAÜT'te bir karşılığı olduğunu göstermeye ve bunlar için mücadele etmeye karar verdik ve derhal alacaklarımız için Bakırköy Arabuluculuk Bürosuna başvurduk. Umudumuz danışmanlık, sözleşme hazırlama gibi avukatların görmezden gelinen emeğini temsil eden işlerin karşılığını alabilmek ve emekleri istismar edilen meslektaşlarımıza da umut olabilmekti. Atanan arabulucu taraflara toplantı gün ve saatini belirlemek üzere ulaştıktan kısa bir süre sonra (28 Eylül akşamında) ise büyük bir şok yaşadık. Bahsi  geçen şirketin ortakları olan kardeşlerin galiz küfürlerini ve tehditlerini içeren mesajlar aldık. Eşim ve ben korku içinde bir süredir kullanmadığımız halde; sesimizi duyurabilmek için Twitter hesapları açmak zorunda kaldık ve meslektaşlarımızdan dayanışma talep ettik. Bu çağrımız farklı kıdemlerde çok sayıda meslektaşımızın, baro yöneticilerinin, Avukat Hakları merkezinin ve arefesinde olduğumuz Baro seçimlerinde aday olan meslektaşlarımızın da desteğiyle karşılık buldu ve ancak bu şekilde kendimizi güvende hissedebildik. Bu şahıslar hakkında tereddüt etmeden suç duyurusunda bulunduk.

En kötüsü meslektaşımın şantaj teşkil edebilecek eylemlerine maruz kalmaktı

Tüm bu kargaşanın sebebi olan hukuki alacaklarımız için dün (6 Ekim) katıldığımız arabuluculuk toplantısında ise daha büyük bir şokla karşılaştık. Toplantıya tarafımızı tehdit eden faillere ait şirketi temsilen katılan meslektaşımız açıkça "bu kişilerin elinde bana ait, eski arkadaşlık ilişkileri sebebiyle bulunan, cinsel içerikli olmayan ama suç teşkil etmesi de muhtemel özel görüntüler olduğunu" iddia ederek dolaylı bir şantaja girişti. Bunun bir meslektaşımız tarafından gelmesi oldukça üzücü olsa da, gerçeklik payı olması dahi imkansız bu çirkin fiile karşı da gerekenleri yaparak mücadelemizi vereceğiz. Hakaret, tehdit, şantaj... Sırada ne var diye düşünmeden giydiğimiz cübbeye olan tüm saygımla mücadele edeceğim.

Bu süreçte; genç bir avukat olarak sürüklendiğim karanlık ve umutsuz ruh halinden ve içine düştüğüm dehşet ve korkudan başta sevgili eşim, baro başkanımız Mehmet Durakoğlu üstadım, Onur Eyüboğlu ve Yankı Büyüksezer üstatlarım ile İstanbul Barosu Anadolu Adliyesi bölge temsilcilerinin ve de nice üstatlarım ile meslektaşlarımın destekleri sayesinde sıyrıldım. Artık geleceğe umutla bakıyorum. Birlikte mesleğimiz sebebiyle canımıza, ruhumuza ve malımıza yönelen tüm tehditleri aşabiliriz biliyorum.

Kaybettiğimiz meslektaşlarımıza ve giydiğimiz cübbeye dayanışma ve mücadele  borçluyuz

Biliyorum meslektaşlarım, müvekkilleriniz tarafından hak etmediğiniz sözlere maruz kalıyorsunuz çünkü ben de bu şahıslarca mesleğime yaraşmayan ithamlara maruz kaldım.

Biliyorum emeğiniz hiçe sayıldığı, bitmeyen davalarla geçiminiz tehlikeye düştüğü için bazen bunlara göz yummak zorunda kaldınız, çünkü ben de kaldım.

Biliyorum emeğinizin karşılığını istemekten tamamen ilişkiyi keserler diye çekindiniz çünkü ben de çekindim.

Biliyorum bazen sadece emeğinizi istediğiniz için, bazense müvekkilinizin menfaatini koruduğunuz için, sırf mesleğinizi icra ettiğiniz için tehditlere, hakaretlere, saldırılara uğradınız, bu olayda ben de bunların çoğunu yaşadım.

Ama artık yeter! Avukatlık mesleğimin sonucu olan haklarımı istemekten çekinmiyorum! Bu benim hakkım. Bu bizim hakkımız. Uğradığım tüm hakaret, tehdit ve şantajlara karşı Avukatlık mesleğinin icap ettiği onurla karşı koyarak haklarımı aramaya devam edeceğim. Sırf mesleğini icra ettiği için öldürülen meslektaşım Servet Bakırtaş'a bunu borçluyum. Geleceğe dair umutları karartılan ve intihar eden meslektaşlarıma bunu borçluyum. Antalya'da, Büyükçekmece'de ve başka yerlerde bıçaklı saldırıya uğrayan meslektaşlarıma bunu borçluyum.

Onlara, kendime ve mesleğime borçluyum ki; giderek mutsuzluğa sürüklenen ve avukatın rolünü ve yaptığı işi kavramaktan uzaklaşan toplumsal kesimlere; avukatın onların borcunun sebebi olmadığını, avukatın onların boşanma sebebi olmadığını, avukatın onların suç işleme sebebi olmadığını ve avukatının emeğinin görmezden gelinemeyeceğini anlatacağım. Bir mesleğin tehditlere rağmen sürdürülmesi sürdürenler için ne kadar onur vesilesi olsa da, toplumun bir kesimi için felakettir. Halkımıza avukatın itibarıyla adaletin, adaletle de refahın geleceğini anlatmak kaybettiğimiz tüm meslektaşlara ve her şeyden önce kendime borcumdur, vazifedir.

Tek başımıza mesleğimize dönük algılarla, haksızlıklarla, saldırılarla mücadele etmek ne kadar olanaksızsa, mesleki dayanışmayla hep birlikte bu sorunların üstesinden gelebilmek de o kadar mümkün. Bu 9 günde bunun farkına varmak, geleceğe en azından umutla bakma sebebim.

Meslek örgütümüze; tüm bu yaşadıklarımıza hukuki bir çözüm olacak öneriyi meclise taşımakla Anonim şirketlere getirilen avukat bulundurma zorunluluğunun diğer şirketlere de yayılmasını, yüksek cirolu ancak anonim şirket olmayan şirketlerin bu açık sebebiyle avukatların emeğini hiçe saymasının ve bu tarz sorunların yaşanmasının önüne geçilebileceği çağrısını yapmak istiyorum.

Av. M. Utku OĞUL