Halka açık anonim ortaklıklar, Sermaye Piyasası Kurulu’nun denetimine tabi olmakla, ayrıca şirket türü olarak anonim ortaklık olmalarından ötürü bağımsız denetime tabi tutulmaktadırlar. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu kapsamında, daha önceden mevcut iç denetim kapsamında HAAO’ların ve sermaye piyasası kurumlarının bağımsız denetime tabi tutulması söz konusu iken, ilgili kanun kapsamında Bakanlar Kurulunca bazı ortaklıkların bağımsız denetime tabi tutulmasına karar verilmiş ve böylece bağımsız denetim HAAO’ların yanı sıra BK kararı ile belirlenen diğer ortaklıklar açısından da uygulanmaya başlanmıştır[1].

HAAO’ların hem kamu denetimine hem de bağımsız denetime tabi tutulmasının nedeni olarak, sermaye piyasası araçlarının güvenilir ve aktif bir sistem oluşturulması olarak gösterilebilir. Nitekim AVCIOĞLU ve AKSOY tarafından da belirtildiği üzere, sermaye piyasasının işlerliği yalnızca denetimin etkin olması ile sağlanabilmektedir[2].

Sermaye piyasasının denetiminin sağlanması sürecinde, söz konusu denetimin etkinliğini artırmak maksadıyla uluslararası yardımlaşmaya ihtiyaç duyulabilmekte[3] ve piyasanın güvenirliğini sağlamaya yönelik çeşitli girişimlerde bulunulmaktadır[4].

Anayasamızın 167. Maddesi kapsamında, devletin piyasaların denetimini sağlama ve dış ticaretin düzenlenmesine yönelik yükümlülüğü mevcut olmakla, bu kapsamda devlet tarafından piyasaların güvenilir ve sistemli bir şekilde sürdürülebilmesi açısından gereken tüm önlemlerin alınması gerekmektedir. Bu sayede, yatırımcıların piyasaya yönlendirilmesi ile piyasaların gelişmesi sağlanmaktadır[5]. Devlet tarafından yapılan bu denetleme yetkisi “iktisadi kolluk” faaliyeti olarak nitelendirilmekte[6] olup, söz konusu yetki düzenleyici ve denetleyici kurumlar olan bağımsız idari otoriteler tarafından kullanılmaktadır[7]. Bağımsız idari otoritelerce sermaye piyasası araçlarının etkin ve güvenilir şekilde işlerliğinin sürdürülmesine yönelik yapılan bu denetim sayesinde hem yatırımcının korunması hedeflenmekte hem de sermaye piyasasının güvenilir, etkin ve sistemli bir şekilde faaliyet göstermesi hedeflenmektedir. Denetleyici ve düzenleyici kurumlar aracılığı ile sermaye piyasası unsurlarından birinin sermaye piyasası mevzuatına aykırı eylemde bulunması durumunda idari önlemlerin alınması ve piyasanın işlerliğinin devam ettirilmesi sağlanmaktadır[8].

Sermaye piyasası açısından düzenleyici ve denetleyici kurumlardan olan Sermaye Piyasası Kurulu, halkın mevcut birikimini menkul kıymetlere yatırması ile ekonomik kalkınma açısından etkili ve aktif rol oynayarak sermaye piyasasının kurumsal yönetim ilkelerine uygun olarak işlerliğini sürdürmesini, ayrıca tasarrufta bulunanların haklarının ve menfaatlerinin muhafaza edilmesini ve denetimini sağlamak maksadıyla kurulmuştur[9]. Sermaye Piyasası Kurulu, 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu’nun 1. Maddesi kapsamında, sermaye piyasasının kanun hükmünde sayılan ilkeler ışığında devamlılığının ve ilerlemesinin sağlanmasına, yatırımcıların hak ve menfaatlerinin muhafaza edilmesine yönelik denetimde bulunmaktadır. İlgili kanunun 2. Maddesinde kanunun kapsamına dâhil olan sermaye piyasasını oluşturan unsurlar sayılmış olup, HAAO’ların halka arzı gerçekleşmeyen payların ihraç edilmesi halinde söz konusu kanunun hükümleri uygulama alanı bulmamaktadır. Kurul’un HAAO’lara yönelik yaptırım uygulama yetkisinin yanı sıra ortaklıkları denetim yetkisi mevcut olmakla, bu yetkinin kaynağı yatırımcının sermaye piyasası faaliyetleri esnasında koruma altına alınmasıdır[10].

Kurul tarafından yapılan idari eylem niteliğini haiz[11] denetime yönelik uygulamaların, halka duyurulması ile yatırımcıların sermaye piyasasına yönelik yatırım faaliyetlerinde daha fazla bilgi sahibi olması ve bu yönde verdikleri kararlar hususunda daha hakikatli ve dengeli olmaları sağlamak maksadıyla metodik olarak bültenler vb. yayınlar ile kamunun aydınlatılması söz konusudur[12]. 17734 sayılı Sermaye Piyasası Kurulunun Teşkilat, Görev ve Çalışma Esasları Yönetmeliği madde 9/1 (a) gereği, Kurul’un denetim faaliyetine ilişkin hüküm yer almakta olup, bu kapsamda halka arz olan ortaklıkların ve sermaye piyasası kurumlarının faaliyetlerinin ilgili mevzuat açısından ve iktisadi açıdan denetlenmesine ilişkin hüküm yer almaktadır. Öte yandan, ilgili yönetmelik kapsamında, Kurulun yetki ve sorumlulukları, örgütlenme yapısı gibi hususlara yer verilmiştir.

1. Kurulun Asıl Denetim Yetkisine Tabi Hükümlerin Değerlendirilmesi

6362 sayılı kanunun 88. Maddenin birinci fıkrası kapsamında, Kurul tarafından yapılan denetim faaliyetinin kapsamı ve denetime ilişkin yetkileri hükme bağlanmıştır. İlgili kanun hükmü ve devamında yer alan hükümler, Kurul’un asıl denetim yetkisine ilişkindir[13]. Bu hususta, Kurul tarafından denetim faaliyeti meslek personeli tarafından gerçekleştirilmekte olup, bu personelin görevlendirilmesi Kurul Başkanı tarafından yapılmaktadır. Denetim faaliyetine yönelik meslek personelinin görevlendirilmesi, Kurul tarafından gerçekleştirilen denetim faaliyetinin bir mesleki faaliyet olarak nitelendirilmesi anlamına gelmektedir[14]. İlgili kanun hükmünün ikinci fıkrasında ise, sermaye piyasaları açısından yapılan Kurul denetimi açısından önemlilik ve öncelik ilkeleri vurgulanmıştır[15].

MANAVGAT tarafından belirtildiği üzere, “önemlilik ilkesi kapsamında yapılan nesnel değerlendirmede, denetim konusu sermaye piyasasının bütünü içindeki büyüklüğü vb. kıstaslara göre yapılırken, öznel değerlendirme kapsamında ise denetimin önemi konusundan gelmekte olup, öncelik esası ise denetimin konusunun zamanlama açısından tespit edilmesi söz konusudur[16].

İlgili kanunun 88. Maddesinin ikinci fıkrası kapsamında, Kurul Başkanı’na program dışı denetim yaptırma yetkisi tanınmış olmakla, Kurul tarafından piyasalara anında müdahale etme yetkisinin kullanılması ve bu sayede sermaye piyasasının rekabet ve eşitlik ortamının zarar görmesinin engellenmesi amaçlanmaktadır[17].

Kurul tarafından yapılan denetimin kapsamının kişi, kurum ve kuruluşlar açısından değerlendirmeye tabi tutulması halinde, Kurul’un denetim yetkisi hem yetki alanındaki kuruluşlar yönünden hem de bu kuruluşlarla ilişkili tüm ortaklık ve kuruluşlar açısından geçerlidir[18]. AVCIOĞLU AKSOY tarafından belirtildiği üzere, bu durumun bireysel olarak ya da denetim kapsamı duşundaki kuruluşlarca işlenebilecek ekonomik suçlara yönelik de bir tedbirdir[19].

6362 sayılı kanunun 89/1. Maddesi gereğince, Kurulun denetim faaliyetinin icrası hükme bağlanmış olmakla, ilgili kanunun 88. Maddesinde belirtilen hususların somutlaştırıldığı görülmektedir. Bu kapsamda, ilgili kanun hükmü kapsamında belirtildiği üzere, ilgili kanun kapsamındaki kurum ve kuruluşlar ve ilgili kişilerin SPKn ve ilgili diğer mevzuatın sermaye piyasasına ilişkin hükümlerine tabi oldukları hususu hükme bağlanmıştır. MANAVGAT tarafından belirtildiği üzere, bu durumda dolaylı olarak başka mevzuatta sermaye piyasasına ilişkin hükümlerin esas alınması, denetim yetkisinin aşılması ve genişlemesi durumunu ortaya çıkarmaktadır[20]. Kurul tarafından denetimin gerçekleştirilmesi esnasında, başkaca düzenleyici ve denetleyici kurumların yetki alanına müdahil olması, denetimin amacına aykırılık teşkil edecektir.

İlgili kanunun 89. Maddesinin birinci fıkrası kapsamında, denetim personeli tarafından gerekli görülen bilgi ve belgeler talep edilebilmekte, vergi kayıtlarına ek olarak defter ve belgelerin, elektronik ortamda tutulanlar dâhil olmak üzere tüm kayıtları ve bilgi içeren tüm araçları, bilgi sistemlerini inceleme, erişim sağlanmasını talep etme, bunlardan örnek alma, işlem ve hesaplarını denetleme, ilgililerden yazılı ve sözlü bilgi alma, gereken durumlarda tutanak tanzim etme hususunda yetkilere sahiptir. İlgili kanun hükmünde yer alan bilgi sistemlerini inceleme yetkisi, mülga 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu’nun 45. Maddesinde yer almamakta olup, 6362 sayılı kanun kapsamında dâhil edilen bir yetkidir[21]. Ancak, meslek personeli tarafından denetim faaliyetinin yerine getirilmesi esnasında Kurul, Kurul ile ilişkili kişi ve kuruluşlar ve ayrıca üçüncü kişiler hakkında öğrenilen bilgilerin sır saklama yükümlülüğü kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir[22].

Anılan hükmün ikinci fıkrasında ise, ilgili kişilerin, meslek personeli tarafından birinci fıkra kapsamında taleplerini yerine getirme ve tutanakları imzalama yükümlülüğü mevcuttur. İlgili kişilerin imzadan imtina etmesi halinde, tutanak kapsamında imzadan imtina sebeplerinin ayrıca belirtilmesi gerekmektedir. Öte yandan, ilgili kanun hükmünün üçüncü fıkrası kapsamında ise, Kurul Başkanınca talepte bulunulması halinde sulh ceza hâkimi tarafından karar verilmesi durumunda, gerekli görülen yerlerde kollukça arama yapılması söz konusu olabilmektedir. Kolluk tarafından yapılan arama neticesinde ele geçen gerekli defterlerin ve bilgilerin tutanakla tespit edilmesinin akabinde, yerinde incelemeyecek durumda olanların muhafaza altına alınması ile meslek personelinin çalışma yerine sevki gerçekleştirilmektedir. BALCI ve TURAN tarafından ilgili maddede hükme bağlanan aramanın 5271 sayılı Ceza Muhakemeleri

Kanunu’nun 116 vd. maddelerine göre yapılabileceği hususu vurgulanmış olmakla, kolluk tarafından önleme aramasının yapılmasının Anayasamızın 20. Ve 21. Madde hükümlerine aykırı olacağı belirtilmiştir[23]. Kanaatimizce de, ilgili mevzuat kapsamında arama ve el koymaya yönelik hükümler göz önünde bulundurularak söz konusu denetim işleminin gerçekleştirilmesi gerekmektedir.

SAKINÇ tarafından belirtildiği üzere, kolluk kuvvetlerince yapılan arama neticesinde görevli personele karşı tehdit ve cebir kullanılması halinde, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun ilgili eylemlere yönelik suçlar hakkındaki hükümleri uygulama bulmaktadır[24].

Anayasamızın 38. Maddesinin beşinci fıkrası kapsamında, bir kişinin kendisi ya da kanun kapsamında belirtilen yakınları aleyhine bir beyanda bulunmaya veya bu hususta delil göstermeye zorlanamayacağı hususu hükme bağlanmıştır. Bu kapsamda, SPK madde 89/2 hükmü gereğince, Kurul denetimi esnasında Anayasa kapsamında güvence altına alınan söz konusu hakka aykırılık teşkil eden bir durumda, ilgililer beyanda bulunmaktan veya bu yolda delil göstermekten imtina edebilmektedir. SPK madde 89/2 hükmü kapsamında Anayasa’nın 38/5 hükmü kapsamında olmayan bir beyandan ve tutanağı imzadan imtina etmenin ilgili mevzuatın 111. Maddesi kapsamında mevcut suçlardan birini oluşturmayacağı sabittir, bunun nedeni tutanağı imzadan imtina etmek denetimi engellemeyecek olmasıdır[25].

Anılan madde hükmünde bilgi vermemenin cezai yaptırıma tabi tutulmasının, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamında susma hakkına ve Anayasamızın 38. Maddesinin beşinci fıkrası kapsamında yer alan ilkeye aykırılık teşkil edeceği hususuna yer veren AVCIOĞLU AKSOY, soruşturma esnasında ilgililere susma hakkının hatırlatılmasının gerektiği ya da bu soruşturmalar esnasında elde edilen ifadelerden dolayı ceza davalarının açılması durumunda delil olarak değerlendirilmemesi gerektiği görüşündedir[26]. Kanaatimizce, normlar hiyerarşisinde üstün konumda olan Anayasa’da ve temel hak ve özgürlüklere ilişkin uluslararası sözleşmelerden olan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamında, ilgilerin Kurul tarafından denetime tabi oldukları esnada susma hakkının ihlal edilmesi hukuka aykırılık teşkil etmektedir. Öte yandan, SPK madde 111 kapsamında, ilgililerin bilgi vermemesi halinde cezai yaptırıma tabi tutulmasının da susma hakkına aykırılık teşkil edeceği aşikârdır[27].

Ayrıca, SPK madde 90/1 hükmü kapsamında mevcut sır saklama ve gizliliğe ilişkin yükümlülüğün uygulama alanı, sonraki tarihli özel bir kanun hükmü ile sınırlanabilmektedir[28].

2. Kurulun Denetim Yetkisine Sahip Olduğu Diğer Hususlar

6362 sayılı kanunun 88 vd. maddelerinde Kurul’un asıl yetkisinin kapsamı hükme bağlanmış olup, sermaye piyasası hükümlerine tabi olan HAAO’lar açısından Kurul’un geniş denetleme yelpazesi kapsamında mevcut başkaca yetkileri de bulunmaktadır.

Öncelikle, SPK madde 4 kapsamında, sermaye piyasası araçlarının halka arzının gerçekleştirilebilmesi için veya borsada işlem görebilmesi adına ortaklık tarafından izahname hazırlama yükümlülüğü bulunmakta olup, söz konusu izahnamenin de Kurul tarafından onaylanması gerekmektedir. Kurul tarafından izahnameye yönelik usul ve esaslar belirlenmekte olup, ilgili kanunun 6. Maddesi kapsamında, izahnamenin Kurul tarafından onaylanması gerekmektedir.

Ancak TEKİNALP ve ÇAMOĞLU tarafından belirtildiği üzere, izahnamenin onaylanması, Kurul tarafından verilen bir garanti anlamına gelmemektedir[29]. Ayrıca, bu onay tavsiye niteliğini de haiz değildir[30]. SPK madde 10 kapsamında, izahnameden sorumlu kişiler belirtilmiş olup, Kurul’un söz konusu sorumlular arasında zikredilmemiş olmasından ötürü, izahnamede kapsamında yer alan yanlış, aldatıcı veya noksan bilgiler sebebiyle meydana gelecek zararlardan ötürü bağımsız idari otorite olan Kurul’un herhangi bir sorumluluğu doğmamaktadır[31].

Kurulun denetim yetkisine tabi bir başka husus, SPK madde 100 kapsamında yer alan kanuna aykırı ilan, reklam ve açıklamalardır. İlgili kanun hükmü kapsamında belirtilen hallerde sorumlular hakkında ilan ve reklamlarının durdurulması, söz konusu kanuna aykırı belgelerin, ilan ve reklamların toplatılması ve Kurul tarafından talep edilmesi halinde geçici olarak işyerlerinin kapatılması yönünde idari yaptırım kararı verilebilmektedir.

Öte yandan, SPK madde 14 hükmü gereğince HAAO’lar açısından düzenlenmesi gereken finansal tablo ve raporlar kamuoyunun bilgilendirilmesi maksadıyla düzenlenmektedir[32]. Söz konusu finansal tablo ve raporların denetim sebebi, ortaklığın muhasebe ilkelerine ve mevzuata uygun olarak düzenlenen finansal tablo ve raporlara sahip olup olmadığı, ortaklığın iktisadi durumu ve faaliyet neticelerini doğru lanse ettirip ettirmediği hususlarının aydınlatılmak istenmesidir[33]. Bu hususta, Kurul’un söz konusu finansal tabloları denetleme yetkisi mevcuttur[34].

Ayrıca, SPK madde 17 kapsamında, Kurul tarafından Kurumsal Yönetim İlkeleri belirlenmekte olup, söz konusu ilkeler çoğunlukla HAAO’lar ve sermaye piyasası açısından uygulanmaktadır ve uygulanması gerekmektedir[35]. Ayrıca, kurumsal yönetim ilkeleri kapsamında, ilişkili taraf işlemleri de Kurul’un denetimine tabidir.

SPK madde 21/4 kapsamında, Kurul tarafından örtülü kazanç aktarımı yapan HAAO’ların tespiti halinde, denetim sonucu hakkında örtülü kazanç aktarımı yapanlar dışında kalan ortakların bilgilendirilmesini talep etme, söz konusu kazanç aktarımı neticesinde belirtilen süre içerisinde sermaye aktarımı olan tutarın iadesine yönelik Kurulun dava açma hakkı mevcuttur[36].

Kurulun bir başka denetim yetkisi önemli nitelikteki işlemlere yönelik olmakla, bu hususta Kurul tarafından belirlenen ve zorunlu olarak uyulması gereken usul ve esasların ihlali durumunda, Kurul’un bu hususta yapılan işlemlerin kaldırılmasını isteme yetkisi mevcuttur[37]. Söz konusu işlemin kaldırılmasına yönelik verilen kararın belirlenen süre içerisinde kaldırılmaması halinde, Kurul tarafından idari para cezası verilmekle, göz konusu genel kurul kararının iptaline ilişkin dava açma hakkını haizdir[38].

Kurul tarafından SPK madde 26/4 ve 5 hükümleri kapsamında, Kurul tarafından bazı hallerde pay alım teklifinin zorunlu hale getirilmesi söz konusu olmaktadır. Söz konusu zorunluluğun yerine getirilmemesi halinde, Kurul tarafından söz konusu teklife konu payların bedeli oranında idari para cezası verilebilmektedir[39]. ADIGÜZEL tarafından belirtildiği üzere, bu durumda pay alım teklifine konu payların toplam değeri üzerinden idari para cezasının tutarı belirlenmekle, alt ve üst sınırın olmaması bu cezanın caydırıcılığı açısından önemlilik arz etmektedir[40].

Kurulun denetim yetkisine tabi olan başkaca hususlar, SPK madde 28/2 kapsamında Kurul tarafından oy hakkına ve yönetime ilişkin imtiyazların kaldırılması, SPK madde 29/4 kapsamında Kurul tarafından Genel Kurul gündemlerine madde ekletilmesi ve ayrıca SPK madde 33/ 2 kapsamında Kurulun esas sözleşme değişikliğine ilişkin görüşünün alınması zorunluluğudur. Bahsi geçen tüm hususlar, Kurulun denetim yetkisine tabi olmakla, Kurul’a tanınan bu geniş yetkinin, sermaye piyasasının etkin ve sağlıklı bir şekilde aksamadan işlerliğinin sağlanmasına yönelik olduğu kanısındayız.

SPK madde 91 vd. hükümleri kapsamında, Kurulun söz konusu denetim yetkisi kapsamında Kurul tarafından idari tedbirlerin alınması şeklinde genel yetkileri ve ortaklık yöneticilerinin görevlerine son verilmesi şeklinde özel yetkileri mevcuttur[41].

Kurul tarafından denetim sonucu alınacak kararlar, idari tedbir, idari para cezası şeklinde olup[42] idari işlem niteliğini haiz olması hasebiyle, söz konusu kararlara karşı yargı yolu açık olmakla, idare mahkemesinde bu yönde açılacak davalar acele iş olarak kabul edilmektedir[43]. Kurulun suç duyurusunda bulunma kararı alması halinde, SPK kapsamında mevcut suçlara yönelik Cumhuriyet Başsavcılığı’na yazılı başvuruda bulunmak suretiyle söz konusu soruşturmaya yönelik kovuşturma aşamasına geçilmesi durumunda, Kurul’un katılan sıfatı ile yargılamaya dâhil olması durumu söz konusudur[44].

---------------

[1] Çağlar Manavgat, Hukuki Bakımdan Halka Açık Anonim Ortaklıklar ve Halka Arz (1. Baskı), Banka ve Ticaret Hukuku Araştırma Enstitüsü (T.C. İş Bankası A.Ş. Vakfı), Ankara, 2016, ss. 175

[2] Ezgi Avcıoğlu Aksoy, “SPK’nın Denetim Yetkisi”, Kutlu Gürsel, M. (Eds.), İdare Hukuku Açısından Sermaye Piyasası (1. Baskı), Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2016, ss. 105

[3] Bu hususta geniş bilgi için bkz. Manavgat, a.g.e., ss. 180 vd.

[4] Uluslararası Menkul Kıymetler Komisyonları Organizasyonu hakkında geniş bilgi için bkz. Sakınç, a.g.e., ss. 40

[5] Ercan Şamlıoğlu, “Sermaye Piyasasında Bağımsız Denetim”, Kutlu Gürsel, M. (Eds.), İdare Hukuku Açısından Sermaye Piyasası (1. Baskı), Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2016, ss. 105

[6] Avcıoğlu Aksoy, a.g.e., ss. 106

[7] Murat Balcı, Sinem Turan, Açıklamalı, Gerekçeli, İçtihatlı Sermaye Piyasası Kanunu Şerhi (Md. 74-151) (Cilt 2) (1. Baskı), Adalet Yayınevi, Ankara, 2020, ss. 156

[8] Şamlıoğlu, a.g.e., ss. 362

[9] Şamlıoğlu, a.g.e., ss. 341

[10] Tekin Memiş, Gökçen Turan, Sermaye Piyasası Hukuku (Güncellenmiş 5. Baskı), Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2020, ss. 121

[11] Avcıoğlu Aksoy, a.g.e., ss. 112

[12] Avcıoğlu Aksoy, a.g.e., ss. 108

[13] Memiş, Turan, a.g.e., ss. 122

[14] Avcıoğlu Aksoy, a.g.e., ss. 113

[15] Kurul’un denetim görev alanı içinde belirleyeceği göstergelerle, önceliklere uygun olarak denetim işlevini yerine getirmesi gerekir. Ayrıca, ilgili kanun hükmünde belirtilen risk değerlendirmesi ise, kanun hükmünde belirtilen önemlilik ve öncelik ilkelerine göre yapılacak değerlendirmede kullanılır. Bu hususta bkz. Manavgat, a.g.e., ss. 177

[16] Manavgat, a.g.e, ss. 177

[17] Balcı, Turan, a.g.e., ss. 158

[18] Avcıoğlu Aksoy, a.g.e., ss. 109

[19] Avcıoğlu Aksoy, a.g.e, ss. 121

[20] Manavgat, a.g.e., ss. 176

[21] Balcı, Turan, a.g.e., ss. 160

[22] Avcıoğlu Aksoy, a.g.e., ss. 116

[23] Balcı, Turan, a.g.e., ss. 161

[24] Öznur Sakınç, Finansal Piyasalarda Yatırımcının Korunması ve Türk Sermaye Piyasası (1. Baskı), Gazi Kitapevi, Ankara, 2018, ss. 44

[25] Manavgat, a.g.e., ss. 180

[26] Avcıoğlu Aksoy, a.g.e, ss. 121

[27] Avcıoğlu Aksoy, a.g.e., ss. 117

[28] Manavgat, a.g.e., ss. 179

[29] Ünal Tekinalp, Ersin ÇAMOĞLU, Sermaye Piyasası Hukukunun Temel İlkeleri ve Gerekçeli Sermaye Piyasası Kanunu (Açıklamalı Genişletilmiş 2. Bası), Vedat Kitapçılık, İstanbul, 2018, ss. 25

[30] Fevzi Fırat Gözüyeşil, Sermaye Piyasası Hukukunda İzahnameden Doğan Sorumluluk (2. Baskı), Adalet Yayınevi, Ankara, 2019, ss. 261

[31] Gözüyeşil, a.g.e., ss. 262

[32] Berk Olçum Bilgin, Halka Açık Anonim Şirketlerde Yönetim Kurulu Üyelerinin, Şirketin, Halka Arzı,

Kotasyonu ve Sermaye İşlemlerinden Doğan Görevleri ve Sorumlulukları, Adalet Yayınevi, Ankara, 2020, ss. 68

[33] Mahmut Vefa Toroslu, Finansal Tablolar Denetimi: Kavramlar, Denetim Süreci, Denetim Teknikleri (2. Baskı), Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2016, ss. 26

34] Memiş, Turan, a.g.e., ss. 121

[35] Tekinalp, Çamoğlu, a.g.e., ss. 29

[36] Burak Adıgüzel, Sermaye Piyasası Hukuku (3. Baskı), Adalet Yayınevi, Ankara, 2019, ss. 328-329

[37] Memiş, Turan, a.g.e., ss. 121

[38] Tekinalp, Çamoğlu, a.g.e., ss. 35

[39] Adıgüzel, a.g.e., ss. 338

[40] Adıgüzel, a.g.e., ss. 339

[41] Memiş, Turan, a.g.e., ss. 122

[42] Avcıoğlu Aksoy, a.g.e., ss. 118

[43] Sakınç, a.g.e., ss. 43

[44] Avcıoğlu Aksoy, a.g.e., ss. 119