GİRİŞ

Çağdaş ceza hukukunda, ceza veya cezai müeyyide yerine, daha kapsamlı bir kavram olan cezai sonuçlar kavramı kullanılmaya başlanmıştır. Cezanın yine temel kavram olarak korunduğu bu yeni sistem, faillerin farklı kişilik özelliklerine göre ödetici, tedavi veya ıslah edici yahut etkisiz hale getirici bir görevi yerine getirmeye daha elverişli olarak görülmektedir.[1] Zamanla verilen ceza, ceza hukukunun temel ilkelerinden olan ultima ratio ilkesi gereği son çare olarak uygulanmaya başlanmıştır. Cezanın elem ve ızdırap verici olma niteliği, yerini, daha faydacı ve rehabilite edici amaçlara bırakmaya başlamıştır. Günümüz modern ceza kanunlarında birkaç istisna hariç ceza müeyyidesinin en ağır uygulama biçimlerinden birisi olan hapis cezası da, bu yaklaşım kapsamında, tamamıyla ortadan kaldırılmaksızın, bazı şartların sağlanması halinde tutukevinde çektirilmekten sakınılmakta ve yerine; erteleme, şartla salıverilme, denetimli serbestlik, para cezalarına ve diğer seçenek yaptırımlara çevirme gibi yollara gidilmektedir.[2]

I. BÖLÜM

HAGB’NİN GENEL ÖZELLİKLERİ

A. CEZA MUHAKEMESİ SİSTEMİMİZDE HAGB KURUMUNUN, DÜZENLENİŞİ VE TARİHSEL GELİŞİMİ

Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Kurumu, hukukumuza 15.07.2005 tarihinde Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu ile sadece 18 yaşından küçük sanıklar için uygulanabilirliği olan bir kurum olarak girmiştir. Sonrasında, 5560 sayılı Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile yapılan değişiklik ile 5271 sayılı CMK’nun 231. maddesinde düzenlenen kurumun, soruşturulması ve kovuşturulması şikayete tabi suçlarla sınırlı olmak üzere yetişkin sanıklar için de uygulanabileceği kabul edilmiş, ancak aynı kanun ile Çocuk Koruma Kanunun 23. maddesinde yapılan değişiklik ile CMK’nun 231. maddesinde düzenlenen kurumun uygulanma şartlarına atıf yapılmak suretiyle çocuk suçlular bakımından kurumun uygulanabilirlik alanı daraltılmıştır. 23.01.2008 tarih ve 5728 sayılı Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Ve Diğer Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile yapılan değişiklik sonrasında ise, kurumun uygulanma alanı hem hükmolunacak hapis cezasının süresi artırılmak hem de takibi şikayete tabi olmayan suçlar da kapsama dahil edilmek suretiyle genişletilmiştir.

B. HAGB KAVRAMININ TANIMI VE HUKUKİ NİTELİĞİ

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, bir suça ilişkin yapılan ceza yargılaması sonucunda sanığın suçlu bulunarak hakkında cezaya hükmedilmesi ancak hükmolunan cezanın açıklanmasının, belli koşulların gerçekleşmesine bağlı olarak belli bir süre ertelenmesi anlamına gelmektedir. Başka bir deyişle, mahkemece hükmedilen mahkûmiyet hükmünün sanık hakkında belli koşulların sağlanması halinde sonuç doğurmamasını ifade eder. Sanık hakkında yargılama tamamlanmakta, sanığın suçlu olduğu hakkında mahkemece kanaat hâsıl olmakla birlikte sanığa bir olanak daha tanınmakta, sanığın kanunda belirli şartlara uyması halinde tabiri caizse ona bir şans daha verilmektedir.

Hukuki niteliğine gelecek olursak HAGB kurumu, CMK’da düzenlenmiş olmasına rağmen salt bir usul hukuku kurumu olduğu söylenemez. Doğurduğu sonuçlar itibariyle maddi ceza hukuku kapsamına girdiğinden aynı zamanda maddi ceza hukuku kurumu olduğu da söylenebilir. Zira, açıklanması geri bırakılan hüküm, sanığın yükümlülüklerine uygun davranmasıyla, denetim süresi sonunda düşmekte, bu suretle sanık ile ceza davası veya mahkumiyet kararı arasındaki ilişki tamamen kesilmektedir.[3] Dolayısıyla maddi hukuka ilişkin sonuçlar ortaya çıkmaktadır.

Kurumun yasalaşma aşamasında, örtülü af niteliği taşıdığı yönünde tartışmalar doğmuştur. Ancak, af kurumu, düzenlenme şekli ve yarattığı sonuçlar itibariyle hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumundan farklı mahiyettedir. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması genel veya özel af niteliğini taşımaz. Zira af müessesesi, kendisine tatbik edilecek kimseler bakımından hak doğurmaktadır. Affın kapsam ve niteliğine göre kurumun uygulama alanı içerisinde kalan herkes istisnasız bu haktan faydalanmaktadır. Affın sanığa tatbiki hususunda hakimin takdir yetkisi bulunmamaktadır[4]

II.BÖLÜM

HAGB KURUMUNUN ŞARTLARI

1. Sanık Hakkında Hükmolunan Cezanın 2 Yıl Veya Daha Az Süreli Hapis Cezası Veya Adli Para Cezası Olması

Mahkemece uyuşmazlığın esasını neticelendiren kararlara hüküm denir. Ceza Muhakemesi Kanunumuzda beraat, davanın reddi ve düşmesi, ceza verilmesine yer olmadığı, güvenlik tedbirine hükmedilmesi, mahkumiyet ve görevsizlik kararları hükümdür.

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilebilmesi için de ceza yargılaması neticesinde öncelikle sanık aleyhine isnat edilen suçun sübuta ermesi ve bu nedenle sanık hakkında bir mahkumiyet hükmünün kurulmuş bulunması gerekmektedir. Eğer sanık hakkında mahkumiyet kararı dışında başkaca bir hüküm kurmak gerekmekteyse bu hallerde hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilemeyecektir.

Sanığın üzerine atılı suç nedeniyle mahkemece yapılacak yargılama sonunda, 5237 sayılı TCK’nın 61. Maddesi dikkate alınarak sonuç ceza belirlenecektir. 5271 sayılı CMK’nın 231/5. Maddesinde düzenlendiği üzere hükmolunan ceza iki yıl veya daha az süreli hapis cezası veya doğrudan hükmedilen adli para cezası ise, CMK.nun 231. maddesinin 6. fıkrasında belirlenen şartların gerçekleşmesi halinde hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilecektir.

2. Sanığın Daha Önce Kasıtlı Bir Suçtan Mahkum Olmaması

Sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilmesi için sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan dolayı mahkum edilmemiş olması gerekmektedir (CMK 236/6-a).

Kanunda açıkça kasıtlı suçtan bahsedildiği için taksirle işlenmiş olan suçlar, kurumun uygulanmasına engel teşkil etmeyecektir. Ayrıca sanığın daha önce işlemiş olduğu kasıtlı suçla ilgili olarak dava zamanaşımı süresinin dolması, suçun uzlaşmaya tabi olup sanığın uzlaşma gereklerini yerine getirmesi, kovuşturma aşamasında fiilin hukuki niteliğinin değişmesi ya da ön ödemeye tabi suçta ön ödeme tebliğine sanığın uyması halinde sanık hakkında düşme kararı verilmesi durumlarında da HAGB kararı verilebilir. Bunun sebebi ise sanık hakkında kasıtlı suçtan verilmiş bir mahkumiyet kararı olmamasıdır. Aynı husus genel affa uğrayan suçlar bakımından da geçerlidir. Ancak aynı durum özel affa uğrayan önceki mahkumiyet hükmü bakımından söylenemez zira genel af mahkumiyeti tüm sonuçları ile ortadan kaldırırken, özel af mahkumiyetin hukuki sonuçlarını etkilemeyecektir.

Adli sicil kaydında yer alan mahkumiyet hükmünün, adli sicil kaydından silinebilme şartları oluşmuş olması halinde ise HAGB kararı verilebilmesi mümkündür. Ancak bu hususta Yargıtay CGK; mahkemenin sanığın yeniden suç işlemeyeceği konusunda bir kanaat edinmiş olması ve diğer şartların da gerçekleşmiş olması halinde hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verebilmesinin mümkün olduğu ve fakat mahkeme aksi kanaatte ise gerekçesini belirtmek kaydıyla kurumun uygulanmasına yer olmadığına dair hüküm kurması gerektiğine ilişkin karar vermiştir.[5]

3. Mahkemece, Sanığın Kişilik Özellikleri İle Duruşmadaki Tutum Ve Davranışları Göz Önünde Bulundurularak Yeniden Suç İşlemeyeceği Hususunda Kanaate Varılması

HAGB kararının verilebilmesi için kanunda düzenlenen ve şimdiye kadar incelediğimiz diğer şartlar objektif nitelikte iken mezkûr üçüncü şart sübjektif nitelik taşımaktadır. Bu şartın gerçekleşip gerçekleşmediğini değerlendirmek yargıcın takdirindedir. Hâkim bu değerlendirmeyi yaparken failin kişilik özelliklerini dikkate almalıdır. Ancak hâkime verilen takdir yetkisi, onun bu yetkiyi keyfi ve takdir hakkı sınırlarını aşar şekilde kullanmasına imkân vermemektedir. Hâkim, sanık hakkındaki kanaatini oluştururken dosyada mevcut olan bilgi ve belgelerden, varsa sanık hakkında derdest olan diğer soruşturma ve kovuşturma dosyalarının içeriğinden, adli sicil ve arşiv kayıtlarına esas ilamların içeriklerinden, sanık hakkında kolluk aracılığı ile düzenlenecek ekonomik ve sosyal durum araştırma raporundan ve duruşmadaki hal ve tavırlarından yararlanmalıdır. Hâkim bahsi geçen bu vasıtalar ile öncelikle “sanığın kişiliğini” saptayacak ardından vereceği kararın gerekçesinde HAGB kurumunu neden uygulamadığını veya neden uyguladığını belirtecektir.

4. Suçun İşlenmesiyle Mağdurun Veya Kamunun Uğradığı Zararın, Aynen İade, Suçtan Önceki Hale Getirme Veya Tazmin Suretiyle Tamamen Giderilmesi

CMK’nın 231/6-c maddesinde Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilebilmesinde aranan koşullardan biri olarak suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi hükmü düzenlenmiştir. Madde metninde “zarar” kavramından bahsedildiğinden ceza muhakemesi sistemimizde zarar kavramından ne anlaşılması ve bu kavramın içerisine ne tür zararların dahil olduğu hususlarının aydınlatılması gerekmektedir.

Zarar kavramı iki ayrımda ele alınabilir. Bunlardan birincisi maddi zarar iken ikincisi ise manevi zarardır. Maddi zarar; vuku bulan fiil neticesinde mağdurun ekonomik durumunda yaşanan gerileme veya azalmadır. Manevi zarar ise; mağdurun şahsına yönelmiş olan fiil neticesinde duyduğu elem ve ıstıraptır. Netice olarak manevi zararda, kişinin malvarlığında bir eksilme meydana gelmemekte, ancak kişilik haklarına iradesi dışında bir saldırı yönelmektedir.

CMK’nın 231. Maddesinde kanun koyucu sadece zarar kavramından bahsetmiş, maddi veya manevi zarar ayrımı yapmamıştır. Maddi zararın mezkur madde kapsamında istenebileceği hususu tartışmasız iken manevi zararın ise hukuk mahkemeleri aracılığı istenmesi gerekmektedir.

Manevi zararın, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kapsamında talep edilebileceği hususu kabul edilirse bu durumda mağdurun uğradığı zararın tazminine dair ölçütün ne olacağı konusunda belirsizlik meydana gelecektir. Binaenaleyh mağdurun uğradığı manevi zararın tespiti için ayrıca bir yargı kararına ihtiyaç duyulacaktır. Eski 765 sayılı TCK’nın yürürlükte bulunduğu dönemde manevi zararlar ceza mahkemesince tazmin edilebilmekteyken[6], yeni 5237 sayılı TCK ve ayrıca CMK uygulaması ile birlikte ceza yargılamasında, manevi zararın tazminine ilişkin bir zarar belirleme yoluna gidilmesi ya da buna hükmedilmesi olanağı bulunmamaktadır. Dolayısıyla manevi zararın tazmini HAGB kurumun kapsamına dahil olmadığından mağdur tarafından hukuk mahkemelerinden ayrıca istemde bulunulması gerekmektedir.

Zarar kavramı ile ilgili değinilmesi gereken bir hususta CMK m. 231/9’dur. Buna göre “Suçun işlenmesi ile mağdurun veya kamunun uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle giderilmesine ilişkin koşulun, sanık tarafından derhal yerine getirilememesi halinde, mahkemece sanık hakkında, mağdura veya kamuya verdiği zararı denetim süresince aylık taksitler halinde ödemek suretiyle tamamen gidermesi koşuluyla hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilebilecektir.”

İşlemiş olduğu suç dolayısıyla meydana gelen zararı gidermek niyetinde olan sanığın yeterli ekonomik gücünün olmaması veya zararın fazla olması sebebiyle tek seferde karşılamasının güç olması durumlarında hâkimin belirleyeceği taksit sayısınca denetim süresi içerisinde ödenmesine karar verilebilecektir.

5. Sanığın Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılmasına Karar Verilmesini Kabul Etmesi

Sanığın HAGB kararını kabul şartı, 22.07.2010 tarihinde 6008 sayılı kanun ile Ceza Muhakemesi Kanunun 231. maddesinde yapılan değişiklikle hukukumuza girmiştir. Bu düzenleme uyarınca mahkemede sanık hakkında her ne kadar üzerine atılı suçu işlediği kanaati hâsıl olsa da HAGB‘nin sanık tarafından kabul edilmemesi durumunda HAGB kararı verilemeyecektir.

III. BÖLÜM

HÜKMÜN AÇIKLANMASININ GERİ BIRAKILMASINA BAĞLI TEDBİRLER

1. Genel Olarak

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının verilmesi ile birlikte kurulan hüküm, sanık hakkında hukuk âleminde bir sonuç doğurmaz. (CMK. m. 231, f. 5.c.2) Ancak kanun gereği sanığın beş yıl süreyle denetime tabi tutulmasını gerektirir. (CMK. m. 231, f. 8) Çocuk Koruma Kanunu’nun 23. Maddesine göre denetim süresi çocuklar bakımından 3 yıl olarak uygulanmaktadır.

Sanığın kanunda belirtilen denetim süresine tabi tutulmasının yanı sıra mahkemece, gerekli görülmesi halinde bir yıldan fazla olmamak üzere belirleyeceği süreyle sanığın CMK’nın 231/8 maddesinin “a” ,”b “ ve “c “ bentlerinde düzenlenen denetimli serbestlik tedbirlerinden birine tabi kılınmasına da hükmedebilecektir.

Sanık hakkında Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına bağlı olarak mahkemece uygulanmasına karar verilecek bu tedbirler, suç işleyenleri topluma yeniden kazandırmak, ıslah etmek maksadı taşıdıklarından güvenlik tedbirleri ile benzerlik göstermektedirler. Ancak güvenlik tedbirlerinin düzenlendikleri kanunlarda belirtilen şartların varlığı halinde uygulanmalarının zorunlu olması niteliğinden ötürü bu tedbirlerden farklılık arz etmektedirler.

2. Sanık Hakkında Uygulanabilecek Denetimli Serbestlik Tedbirleri

A. Sanığın Bir Meslek Veya Sanat Sahibi Olmaması Halinde, Meslek veya Sanat Sahibi Olmasını Sağlamak Amacıyla Bir Eğitim Programına Devam Etmesinin Sağlanması

Hâkim, sanığın, işlediği suçun sonuçlarını kavrayabilmesini, bu suçtan pişmanlık duyup ıslah olmasını, cezaevinin olumsuz etkilerinden uzakta sosyalleşerek yeniden topluma kazandırılmasını, aynı zamanda sanığın bir meslek ve sanat sahibi olarak toplumda kendine yeniden yer bulmasını sağlamak amacıyla sanık hakkında bu yükümlülüğün uygulanmasına karar verebilecektir.

B. Sanığın Bir Meslek Veya Sanat Sahibi Olması Halinde, Bir Kamu Kurumunda Veya Özel Olarak Aynı Meslek Veya Sanatı İcra Eden Bir Başkasının Gözetimi Altında Ücret Karşılığında Çalıştırılması

Sanığın cezaevinde olması halinde ekonomik olarak başkalarına tabi ve darboğaz içinde yaşaması engellenerek kendi geçimini kendisinin sağlaması ve aynı zamanda cezaevinin sosyal ve ekonomik hayatı üzerinde yaratacağı olumsuz etkilerinden de korunması amacı ile bu tedbir öngörülmüştür.

Özellikle genç suçlular açısından kamu hizmetinde çalıştırma denetimli serbestlik tedbiri, rehabilite edici özelliğinin yanında toplum zararının giderilmesine yönelik aktif olarak katılma amacına hizmet eder.

C. Sanığın Belli Yerlere Gitmekten Yasaklanmasına, Belli Yerlere Devam Etmek Hususunda Yükümlü Kılınmasına Ya Da Takdir Edilecek Başka Yükümlülüğü Yerine Getirmesine Hükmedilmesi

Bu tedbir uyarınca hâkim, sanığın, suç işlemesini tetikleyecek, suça azmettirecek veya teşvik edecek yerlerden gitmesini alıkoyabilir. Tedbir ile birlikte sanığın zararlı alışkanlıkları edinebileceği yerlere gitmesi önlenebileceği gibi onu suça iten çevresel, psikolojik, sosyal veya ekonomik etkisi bulunan yerlere gitmesi de yasaklanarak sanığın ıslah olmasına ve suça meyli varsa onun ortadan kaldırması amacına da hizmet eder. Ayrıca sanığın sosyal gelişimi üzerinde olumlu etki yaratan yerlere gitmesine devam edilmesi kararı da alınabilir.

3. Denetim Süresi İçinde Kasten Suç İşlenmesi Veya Tedbirlere İlişkin Yükümlülüklere Uyulmaması

Sanığın denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranması halinde, mahkeme hükmü açıklar. Ancak mahkeme, kendisine yüklenen yükümlülükleri yerine getiremeyen sanığın durumunu değerlendirerek; cezanın yarısına kadar belirleyeceği bir kısmının infaz edilmemesine ya da koşullarının varlığı halinde hükümdeki hapis cezasının ertelenmesine veya seçenek yaptırımlara çevrilmesine karar vererek yeni bir mahkûmiyet hükmü kurabilir. (CMK m. 231/11)

IV.BÖLÜM

HAGB KARARI VERİLEMEYEN HALLER

1. Uzlaştırmaya Tabi Suçlar

Hükmün açıklanmasının geriye bırakılması kurumunun koşullarını oluştuğu hallerde aynı suç bakımından uzlaştırma uygulanması mümkün ise de uzlaştırmanın önceliği vardır (CMK m.231/5). Taraflar kovuşturma evresinde dosyanın gönderildiği uzlaştırma bürosunca uzlaştıkları takdirde (CMK m. 254/1) edimin yerine getirilmesi ileri tarihe bırakılır, takside bağlanır veya süreklilik arz ederse sanık hakkında CMK m. 231’deki koşullar aranmaksızın HAGB kararı verilir. Bu durumda sanık uzlaştırmanın gereklerini yerine getirmezse, mahkeme CMK m. 231/11’deki şartları aramaksızın hükmü açıklar(CMK m.254/2 )[7].

2. Devrim Kanunları Ve Çek Kanunu

Anayasanın 174. Maddesi uyarınca koruma altına alınan İnkılap Kanunlarında yer alan suçlara ilişkin HAGB uygulanamaz. (CMK m.231/14)

Ayrıca 678 sayılı kanunla değişik Çek Kanunu’nun 5/10. Maddesi uyarınca karşılıksız çek keşide etme suçunda da HAGB uygulanmayacaktır.

V. BÖLÜM

Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Kararın Verilmesi Usulü Ve Karara Uymanın ve Uymamanın Sonuçları

Mahkemece yapılan yargılama neticesinde, sanığın suçlu olduğunun saptanması halinde, hâkim, sanığın işlediği suçu tespit edip TCK.’nun 61. maddesinde belirtilen nedenleri göz önünde bulundurarak sonuç cezayı belirleyerek CMK’nun 232. maddesinde belirtilen hususları da kapsar şekilde bir karar oluşturacaktır.

Karardan bir suret ise, gereğinin ifası için Cumhuriyet başsavcılıklarına, oradan da ilgili denetimli serbestlik şube müdürlüğüne gönderilecektir. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararları, bu kararlara mahsus sisteme kaydedilir ve bu kayıtlar ancak bir soruşturma veya kovuşturmayla bağlantılı olarak Cumhuriyet savcısı, hâkim veya mahkeme tarafından istenmesi halinde görülebilirler. ( CMK. M. 231/13 )

Sanığın 5 yıllık denetim süresi içerisinde kasıtlı herhangi bir suç işlememiş olması ve belirlenmiş denetimli serbestlik tedbirlerine ilişkin yükümlülüklere uygun davranması halinde açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin hüküm kaldırılarak davanın düşmesine karar verilecektir.(CMK. m. 231/10 )

Hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilen sanık, denetim süresi içerisinde kasten yeni bir suç işlerse, açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilen hüküm açıklanacaktır. Ancak mahkeme, kendisine yüklenen yükümlülükleri yerine getiremeyen sanığın durumunu değerlendirerek; cezanın yarısına kadar belirleyeceği bir kısmının infaz edilmemesine ya da koşullarının varlığı halinde hükümdeki hapis cezasının ertelenmesine veya seçenek yaptırımlara çevrilmesine karar vererek yeni bir mahkûmiyet hükmü kurabilir (CMK. m. 231/11). İşlenecek olan suçun kasıtlı bir suç olması kanunda açıkça düzenlenmiş olduğundan taksirle bir suçun işlenmesi halinde kanun gereği hükmün açıklanması kararı verilemeyecektir.

VI. BÖLÜM

HAGB KARARINA KARŞI KANUN YOLU DENETİMİ

Hükmün açıklanmasının geriye bırakılması kararına itiraz edilebilir (CMK m.231/12 ). Ancak sanık yeniden kasıtlı bir suç işlerse, açıklanan hükme karşı veya suç işlemediği için verilen düşme kararına karşı, genel hükümler uyarınca istinaf/temyiz yoluna da başvurulabilir.

İtirazı inceleyen merci hem maddi meseleyi hem de hukuki meseleyi inceler bunlardan birinde hata olduğunu görürse ilk verilen kararı kaldırır ve yerine kendisi karar verir (CMK m.271/2 ).[8]

SONUÇ

Hukukumuza yakın tarihte girmiş olan ve girmesiyle beraber kamuoyu ve hukuk camiasında dolaylı af etkisi taşıdığı iddia edilerek önemli tartışmalara yol açan HAGB kurumu, çoğu ülkenin ceza kanunundan daha sert düzenlemeler içeren ceza kanunumuzun, bu sert etkilerini sanık lehine olumlu olarak değiştirmiştir. Önceki bölümlerde ifade edildiği üzere modern ceza hukukunda artık cezai sonuçlar kavramı önem kazanmış ve cezai müeyyidelerin elem - ıstırap verici olmasının yanı sıra ıslah edici nitelik taşıması hususu önem kazanmıştır.

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu ile de öngörülen denetimde hem cezanın bireyselleştirilmesi sağlanmakta hem de sanığın ıslahı söz konusu olmaktadır. Kanaatimizce kurum tüm yönleriyle değerlendirildiğinde ceza adaletini, sanığın ıslahını ve toplum barışını tesis eder nitelikte faydalı bir düzenlemedir.

Stj. Av. Fatih YILDIRIM

KAYNAKÇA

Alçiçek, Mehtap, “Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması’’, Ankara Üniversitesi, Yüksek Lisans Tezi, 2011

Aras Bahattin, “Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Kurumu ve Uygulamadaki Sorunlar”, Terazi Hukuk Dergisi, Y.3, S.22, Haziran 2008.

Artuç Mustafa, Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması, Adalet Yayınevi, Ankara, Eylül 2015.

Centel, Nur – Zafer, Hamide – Çakmut, Özlem: Türk Ceza Hukukuna Giriş, 5. Bası, Ankara 2008

Doğan Koray, “Ceza Muhakemesinde Hüküm”, Ceza Hukuku Dergisi, Y.3, S.7, Ağustos 2008.

Horozgil, Denizhan, Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması, Ankara Üniversitesi, Yüksek Lisans Tezi, 2016

Kırmızı Dağ, Yüksel, Ceza Muhakemesi Hukukunda Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması, Dokuz Eylül Üniversitesi Yüksek Lisans Tezi Çalışması, 2009

Koca Mahmut/Üzülmez İlhan, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, Seçkin Yayınevi, 1. Baskı, Ankara, Nisan 2008.

Toroslu, Nevzat - Toroslu, Haluk, Ceza Hukuku Genel Kısım, Savaş Yay., Ocak 2015

Töngür Ali Rıza, Ceza Hukukunda Yeni Boyutlarıyla Erteleme, Adalet Yayınevi, Ankara, Nisan 2009

Öztürk, Bahri – Erdem, Mustafa Ruhan: Uygulamalı Ceza Hukuku ve Güvenlik Tedbirleri Hukuku, Seçkin Yay., 11. Baskı, Ankara 2011.

Ceza Muhakemesi Hukuku, Seçkin Yayınevi, Ankara, Ağustos 2019
 

--------------

[1] TOROSLU, Nevzat - TOROSLU, Haluk, Ceza Hukuku Genel Kısım, Savaş Yay., Ocak 2015, s. 17.

[2] DÖNMEZER, Sulhi - ERMAN, Sahir, Nazari ve Tatbiki Ceza Hukuku, C. II, Beta Yay., İstanbul

[3] Töngür Ali Rıza, s.157; Özsoy, s.77.

[4] Erem Faruk/Danışman Ahmet/Artuk Mehmet Emin, s.804;

[5]Adli sicilde silinme koşulları oluşmuş bir mahkûmiyet ister adli sicilden silinmiş olsun, isterse silinmemiş bulunsun, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yasal engel oluşturmayacaktır. Ancak bu husus, sanığın suç işleme hususundaki eğilimini belirlemek yönünden yargı makamlarınca değerlendirmeye tabi tutulabilecektir. 3682 sayılı Adli Sicil Yasası döneminde oluşan adli sicil kayıtlarında, silinme koşullarının oluşup oluşmadığı ve sanığın adli sicil kaydının bulunup bulunmadığı adli sicil kaydının incelenmesi suretiyle saptanabilmekte ise de, 5352 sayılı Adli Sicil Yasasının 9. maddesi uyarınca oluşturulan adli sicil kayıtları ceza veya güvenlik tedbirlerinin infazının tamamlanması ile Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğünce silinerek bu kayıtlar arşiv kaydına alınacağından, sanığın daha önce suç işleyip işlemediğinin saptanabilmesi için adli sicil kaydının getirilmesi yeterli olmayıp, anılan Yasanın 9. maddesi uyarınca arşiv bilgilerinin de istenmesi gerekmektedir.” Y. CGK. 19.02.2008, 2006/6.MD-346 E., 2008/25 K.,

[6] 765 sayılı TCK m.38: Emvalin istirdadından ve uğranılan zararların tazmininden başka bir şahsın veya bir ailenin şeref ve haysiyetini ihlal eden her nevi cürüm ve kabahatlerde bir güna maddi zarar vukua gelmese bile mahkeme mağdurun talebine mebni manevi zarar mukabili olarak muayyen tazminat ifasında hüküm edilebilir.”

[7]

[8]