Günümüzde hukuk camiasını ve özellikle avukatları en çok tedirgin eden konulardan bir tanesi de sürelerin son gününün adli tatile denk gelmesi halinde sürenin adli tatilin bitiminden itibaren bir hafta uzatılmış sayılıp sayılmayacağı konusudur. Kanun koyucu 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 104. Maddesinde "Adli tatile tabi olan dava ve işlerde, bu Kanunun tayin ettiği sürelerin bitmesi tatil zamanına rastlarsa, bu süreler ayrıca bir karara gerek olmaksızın adli tatilin bittiği günden itibaren bir hafta uzatılmış sayılacağını" hüküm altına almıştır. Buna göre öncelikle adli tatile tâbi olmayan dava ve işler açısından, sürelerin işleyeceği açıktır.
Kanunda belirtilen bu süreler usul hukukundaki sürelerdir. Yani maddi hukuktan kaynaklanan, temelini maddi hukuktan alan süreler kanunda belirtildiği gibi tatilin bitiminden itibaren bir hafta uzatılmış sayılmayacaktır. Örneğin, somut uyuşmazlıkta ZAMANAŞIMI SÜRESİNİN son gününün adli tatile denk gelmesi halinde bu süre adli tatilin sonuna uzamayacaktır.
Sürelerin son gününün adli tatile denk gelmesi halinde bu sürenin uzayıp uzamadığını tespit edebilmek için iki soruya cevap aramamız gerekmektedir.
1-) Bu süre adli tatile tabi olan bir dava ve/ya işten mi kaynaklanıyor?
Eğer sürenin verildiği veya kaynaklandığı dava ya da iş HMK 103. Maddede sayılan ve adli tatilde de görülebilecek davalardan birisi ise SÜRE ADLİ TATİLDE İŞLEMEYE DEVAM EDECEKTİR. Buna göre sürenin verildiği dava ya da iş HMK 103. Maddesi kapsamında adli tatilde görülebilecek dava veya işlerden birisi değil yani adli tatile tabi ise ikinci sorumuzun cevabı sürenin uzayıp uzamayacağı konusunda önem arz edecektir.
2-) Süre 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun tayin ettiği süre mi?
Yargıtay'ın kararlarında da kendisine sıkça yer bulan ve HMK 104. Maddesinin lafzından ortaya çıkan "bu Kanunun tayin ettiği süreler" ifadesi aslında sadece 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunuyla belirlenmiş olan sürelerin adli tatil nedeniyle uzayacağına TBK, TMK, TTK gibi diğer kanunlarda belirlenmiş olan sürelerin adli tatilden etkilenmeyeceğine dikkat çekmektedir. Buna göre hak düşürücü süre veya zamanaşımı süresi gibi maddi hukuktan kaynaklanan sürelerin son gününün adli tatile denk gelmesi halinde sürenin uzamamasının sebebi budur.
Öyleyse eldeki dava ya da iş yukarıda yer alan her iki soruya da olumlu cevap verilebilecek bir niteliğe sahip ise yani hem adli tatile tabi hem de Hukuk Muhakemeleri Kanunuyla tayin edilmiş bir süre ise sürenin son gününün adli tatile denk gelmesi halinde süre ayrıca başka bir karara gerek olmaksızın adli tatilin bittiği günden itibaren bir hafta uzatılmış sayılacaktır.
HAKİM TARAFINDAN TAYİN EDİLEN SÜRELERİN ADLİ TATİLE ETKİSİ
Medeni usul hukukunda süreler, kanunda belirtilir veya hâkim tarafından tespit edilir (HMK m. 90/1). Sürenin kanun tarafından önceden belirlenmesi bazı hallerde somut olayın niteliğine uygun düşmeyebilir. Bu gibi hallerde kanun sürenin miktarını önceden belirlemeyip, bu yetkiyi hâkime vermiş olabilir. Ayrıca bazı durumlarda da,
Kanun’da hâkimin süre belirlemesine yönelik özel bir düzenleme bulunmamasına rağmen, yapılması istenen işin niteliği gereği hâkim tarafa süre verebilir. Her iki durumda da hâkim süreyi tespit ederken somut olayın özelliklerini dikkate almalıdır. (Erdal Tercan, Medeni Usul Hukukunda (Kesin Sürelerin Kaçırılması Halinde) Eski Hale Getirme, Ankara 2006, s. 40; Blomeyer, s. 106. )
Bugünlerde ortalıklarda oldukça sık dolaşan iki farklı karar mevcuttur. Bunlardan ilki; İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi, 13. HD., E. 2017/832 K. 2018/206 T. 14.3.2018 kararıdır. Bu kararda Bölge Adliye Mahekemesi "Hakim tarafından tayin edilen sürelerin adli tatil nedeniyle uzaması mümkün değildir." Şeklinde hüküm tesis etmiştir. Ancak bu karar daha sonrasında Yargıtay tarafından bozulmuştur.
İşte bugünlerde ortalıkta sıkça dolaşan iki karardan diğeri de işbu Bölge Adliye Mahkemesi kararı için verilmiş olan Yargıtay'ın bozma kararıdır. Bu karara göre Yargıtay 11. HD, E: 2018/3469 K: 2019/5316 T: 11.09.2019 kararıyla "HMK 119/2 hükmü gereği, dava dilekçesindeki eksikliğinin giderilmesi için verilen kesin süre, 1 hafta olarak öngörülmüş olup; bu süre uzatılıp kısaltılamaz. Somut olayda, davacılara verilmesi gereken 1 haftalık sürenin sonu, adli tatil içine tekabül etmiş olmakla, HMK’nın 104. maddesi gereği, sürenin adli tatil bitiminden itibaren bir hafta uzayacağı gözetilerek davacının, 07.09.2016 tarihli dilekçesinin süresinde verildiğinin kabulünün gerektiğine" hükmetmiştir.
Dolayısıyla kural olarak hakim tarafından verilen sürelerin de kaynağının kanun olduğuna hükmedilerek verilen sürenin niteliği(kesin olmayan süre, kesin süre) ne olursa olsun sürenin adli tatilin sonuna uzatılmış sayılacağı kabul edilmiştir.
Kanımca hakim tarafından tayin edilmiş olan süreler, o işin ve yargılamanın niteliğine göre sürenin belirlenmesinin kanun koyucu tarafından hakime bırakılmış olduğu sürelerdir. Özellikle kanunun hakime takdir yetkisi tanımış olduğu konularda hakim tarafından süre ve sürenin niteliği belirlenmektedir. Öyle ki kanun koyucu tarafından bütün sürelerin düzenlenmemiş olmasının bir sonucudur.
Hasan Yasin Demirci
Hukuk Fakültesi Öğrencisi