Emredici hüküm normunu anlamak için öncelikle bir normun emredici hüküm olması ne demektir. Yani emredici hüküm ifadesinden ne anlaşılmalıdır. Yargıtayın ilgili kararlarında emredici hüküm kavramı şöyle tanımlamıştır:

Emredici kurallar aksi taraflarca kararlaştırılamayan ve uyulması zorunlu olan kurallardır.[1] Emredici normlar herkese hitap eder, herkese ödevler yükleyen genel ve objektif davranış kurallarıdır. [2] Bir akit, ihtiva ettiği hak ve borçlar itibariyle hukuk düzeninin emredici normlarına uygun olmalıdır. Emredici normlar, kamu menfaat ve düzenini koruma amacını güderler. Emredici normlar; herkese hitap eden, herkese ödevler yükleyen, genel ve objektif davranış kurallarıdır. [3]

Emredici hüküm normun tanımından sonra bu emredici hüküm niteliği olan normun özellikleriyse;

1. Borçlar Hukukunda Az Sayıda Bulunurlar.

2. Belirli Gerekçelerle Tesis Edilirler.

3. Taraf İradeleriyle Değiştirilemez ve Etkisiz Hâle Getirilemezler.

4. Kimse özgürlüklerinden vazgeçemez veya onları hukuka ya da ahlâka aykırı olarak sınırlayamaz.

5. Re’sen Etki Doğururlar.

6. Dar Yorumlanırlar.

Hukuk normun, emredici hüküm ifa edip etmemesindeki tespitinde kanun hükmünün lafzından hareketle edilir. Şöyle ki;  (Kaşak, s 215 vd): Emredici hükümlerin BK m. 19/II ve 20/I hükümleri gibi TBK m. 27/I hükmü de emredici kanun hükmünün niteliklerini belirtmeksizin sadece emredici kanun hükümlerine aykırılıktan söz etmektedir. Bir hükmün emredici nitelikte olup olmadığının tespiti, öncelikle kanun hükmünün lafzından hareketle gerçekleştirilebilir. Ancak söz konusu hükmün lafzından hareket ederek gerçekleştirilebilecek olan tespit her zaman bir sonuca ulaştırmayacağı gibi ulaştırdığı sonuç yanlış da olabilir. Bu gibi hâllerde niteliği sorgulanan kanun hükmünün anlam ve amacına göre hareket edilmelidir.

Her bir kanun hükmünün lafzını esas alarak emredici olup olmadığını tespit etmek meşakkatli olduğundan ve yanlış sonuçlara götürebilir. Bir kanun hükmünün emredici hüküm teşkil edip etmemesi hususunda izlenecek usul; “Kanun Hükmünün Sözünden Hareketle Tespit” ile “Kanun Hükmünün Anlam ve Amacından Hareketle Tespitidir.” Kanun hükmünün anlam ve amacından hareketle tespitinden anlaşılması gereken: bu kanun hükmünü ahlakı korumayı amaçlaması, kamu düzenini korumayı amaçlaması, kişilik haklarını korumayı amaçlaması, hukuki güvenliği korumayı amaçlaması, karakteristik zayıf tarafını korumayı amaçlaması ve kanun hükmünün üçüncü kişiyi korumayı amaçlamasıdır.

Emredici hüküm ifa etmeyen normların sınıflandırılması ise; tamamlayıcı hükümler, tanımlayıcı hükümler ile yorumlayıcı hükümler olarak sınıflandırılabilir.

İlk olarak tamamlayıcı hükümlere değinirsek:

“Tamamlayıcı hükümler, ilgili tamamlayıcı hükmün düzenlediği hususa ilişkin olarak tarafların herhangi bir anlaşmaya varmamaları veya tarafların tamamlayıcı hükmün aralarındaki sözleşmeye uygulanmayacağını kararlaştırmamaları hâlinde kendiliğinden uygulama alanı bulan hükümlerdir.” [4]

Bir kuralın tamamlayıcı kural olup olmadığı hususta ise:

“Bir normun tamamlayıcı nitelikte olup olmadığı sıklıkla, o normun lafzından yola çıkarak taraflara hukukî sonucu ortadan kaldırabilecekleri ya da değiştirebilecekleri yönünde verilen yetkiden anlaşılabilir. Tamamlayıcı hükümler genellikle “aksi kararlaştırılmış olmadıkça”, “aksi anlaşılmadıkça”, “aksine anlaşma geçerlidir”, “taraflar… (yapmakta) serbesttir” gibi ibareler içerir” tamamlayıcı norma örnek TBK 170. Maddesidir.

Şöyle ki “Bir sözleşmenin hüküm ifade etmesi, gerçekleşip gerçekleşmeyeceği bilinmeyen bir olguya bırakılmışsa, sözleşme geciktirici koşula bağlanmış olur. Aksi kararlaştırılmamışsa, geciktirici koşula bağlı sözleşme, ancak koşulun gerçekleştiği andan başlayarak hüküm ifade eder.” TBK 170. Maddesinde geçen “aksi kararlaştırılmamışsa..” ifadesi bu normun tamamlayıcı norm olduğuna işaret eder.

Bir hukuk normun sınıflandırılmasında tanımlayıcı hükümler ise:

“Tanımlayıcı hükümler hukukî bir kavramı veya kurumu unsurlarını ve şartlarını belirterek tanımlayan hükümlerdir.”

“Tanımlayıcı kurallar, emredici hükümlere benzer bir nitelik taşımaktadır, zira kanundaki tanımın değiştirilmesi mümkün olmadığı gibi buna uyulmaması hâlinde de söz konusu hukukî kurum mevcut olamaz. Örneğin; TBK m. 207/I hükmü “Satış sözleşmesi, satıcının, satılanın zilyetlik ve mülkiyetini alıcıya devretme, alıcının ise buna karşılık bir bedel ödeme borcunu üstlendiği sözleşmedir.” diyerek satış sözleşmesini tanımlamıştır. Söz konusu hüküm karşısında taraflardan birinin bedel ödeme borcu yerine “bir veya birden çok şeyin zilyetlik ve mülkiyetini devretmeyi” üstlenmesi hâlinde trampa sözleşmesi söz konusu olur.”

HMK 199. Maddesi “Uyuşmazlık konusu vakıaları ispata elverişli yazılı veya basılı metin, senet, çizim, plan, kroki, fotoğraf, film, görüntü veya ses kaydı gibi veriler ile elektronik ortamdaki veriler ve bunlara benzer bilgi taşıyıcıları bu Kanuna göre belgedir.” denilmek suretiyle belgenin tanımı yapılmıştır.

Son olarak bir hukuk normun sınıflandırılmasında yorumlayıcı hükümler ise:

“Yorumlayıcı kanun hükümleri, tarafların hangi anlama geldiği belli olmayan irade beyanlarının yorumlanmasına yararlar.”

“Yorumlayıcı hüküm, hâkimin tarafların iradelerini yorumlamasına gerek bırakmaksızın oluşan şüpheyi çözer. Bu bakımdan yorumlayıcı kanun hükümleri, tarafların yaptıkları sözleşmelerdeki ifadelerin ayrıntılı bir şekilde açıklanmasına gerek bırakmaz. Yorumlayıcı hükümler sayesinde taraflar, sözleşmelerini daha uzun ve kapsamlı bir şekilde kaleme almaktan kurtulurlar.”

“Bir kanun hükmün tamamlayıcı mı, yoksa yorumlayıcı mı olduğu her zaman kolayca belirlenemez. Hatta tamamlayıcı hükümler ile yorumlayıcı hükümler arasındaki sınırın neredeyse ortadan kalktığı da belirtilmektedir. Bununla birlikte öğretide ayrım kıstası olarak sözleşmede doldurulması gereken bir boşluğun bulunup bulunmadığının kullanılabileceği ileri sürülmektedir. Bir başka deyişle sözleşmede boşluk varsa uygulanan kanun hükmü tamamlayıcı niteliktedir. Malûm olduğu üzere tamamlayıcı hüküm taraflar arasında belirli bir hususta anlaşma bulunmaması hâlinde uygulanabilir, buna karşın yorumlayıcı hüküm tarafların bir anlaşma yapmasına rağmen anlaşmanın anlamında şüpheye düşülürse uygulanabilir.” (Kaşak, s168.)

Fatih KUŞBEY

Hukuk Fakültesi Öğrencisi

Kaynakça

[1] Yarg. 13. HD, T. 22.11.2012, E. 2012/17865, K. 2012/26319

[2]Yarg. 13. HD, T. 01.07.1991, E. 1991/4193, K. 1991/7374

[3] Yarg. 13. HD, T. 16.01.1996, E. 1995/10823, K. 1996/91

[4] Kaşak, Fahri Erdem, Sözleşme Özgürlüğünün Sınırı olarak Kanunun Emredici Hükümlerine Aykırılık, Doktora Tezi, Gazi Üniversitesi SBE, Ankara 2018.