Ötenazi Kavramı

Ötenazi, kendi içerisinde ikiye ayrılmaktadır. Aktif ve Pasif ötenazi olarak. Aktif ötenazide direkt bir icrai hareket vardır. Pasif ötenaziye örnek olarak ise hastayı hayatta tutan makinelerin kapatılması, ilaçların verilmesinin kesilmesi gösterilebilir. Yani aktif ötenazide doğrudan bir hareket vardır ve bu hareket, kişinin yaşamına son vermeye yöneliktir fakat pasif ötenazide daha çok bir geri çekilme söz konusudur. Aktif ötanazide bir eylem söz

konusuyken, pasif ötanazide sadece bir kaçınma hali veya ölüme neden olacak olaylara müdahale etmeme söz konusudur.[1]

Ayrıca belirtmekte fayda vardır ki Hekim Destekli İntihar(physician assisted suicide) ötenaziden daha farklıdır. Hekim destekli intiharda; kişinin iradesiyle hekim, kişinin kendi yaşamına son verebileceği ortam hazırlar. Yani pasif bir hareketle ölüme neden olunmamaktadır. Hekim destekli intihar kavramı, ne aktif ne de pasif ötenazinin bir alt dalı olarak gösterilemez. Bambaşka kavramlardırlar. Ve örnek vermek gerekirse Almanya’da ötenazi yasal değilken, hekim destekli intihar yasaldır.

Son olarak belirtmek gerekir ki, ötenazinin önünü açan “dayanılmaz acılar” kavramından kasıt, yalnızca fiziki acılar değildir. Aynı zamanda ruhsal sancılardır. Çok ağır bir depresyon hastasının artık dünyayı algılayış şekli farklılaşır ve bu bağlamda örnek olarak gösterilebilir. Ki bilindiği üzere depresyon hastaları arasında intihara ve ölüme olumlu bakış diğer kimselere göre daha sık görülmektedir.

Ötenazi Tarihçesi ve Bazı Ülkelerdeki Hukuki Durumu

Ötenazi terimi ilk defa Bacon tarafından kullanılmıştır ve daha önce belirttiğimiz üzere Yunanca kökenlidir. Ötenazi ile ilgili değerlendirmeler günümüzden binlerce yıl öncesine dayanmakta ve Eski Roma Uygarlığı dönemine kadar uzanmaktadır[2]Baldıran otu içerek zehirlenen Sokrates’in ölümü de ötenazi sayılmıştır.[3]Mezopotamya’da ötanazi hekimler tarafından yasaklanırken; yine eski zamanlarda tedavisi mümkün olmayan hastalığa sahip olan hastalar da Ganj Nehri’nde boğuluyorlardı. Bazı kitaplarda ise Antik İsrail’de, bu hastaları öldürmek için tütsü kullanıldığı yazılmıştır. [4]

Ötenaziye ilk karşı çıkışın temelini Hipokrat yemininde görürüz. Hipokrat yemini, ötenaziye karşı çıkıyordu. Hipokrat talep üzerine bile olsa hastaya zehir verilmemesi gerektiğini ifade etmiştir.[5]

Hristiyanlık ve Yahudilik, Hipokratın yeminini destekler nitelikte yani ötenaziye karşı bir tutum sergilemişlerdir. Musevilik, insan hayatını her şeyin üstünde tutar ve ötenaziyi cinayetle eş görür.

Günümüze yaklaştığımızda ise ilk olarak Hollanda’da daha sonra Belçika ve Lüksemburg’da ötenazi yasallaştırıldı. Kanada’da da aynı şekilde ötenazi serbesttir. Bilindiği üzere ülkemizde ise ötenazi yasal değildir. Ayrıca Almanya’da hekim yardımlı intihar yasal iken ötenazi yasal değildir.

İçimdeki Deniz ve Ramon’un öyküsü

İçimdeki Deniz isimli filmde Javier Bardem, Ramon Sampedro’yu canlandırmaktadır. Ramon, tüm filmin etrafında döndüğü ana karakterdir. Ramon Sampedro gerçekten de 29 yıl boyunca ötenazi savaşı vermiş bir İspanyoldur. Ramon, henüz 26 yaşında iken yüksek bir yerden denize atlamış ve bu eylemi sonucu felç kalmıştır, ne yazık ki Ramon’un boynundan aşağısı tutmuyordur. Bu kazadan sonra yaklaşık 30 yıl yaşamıştır. Ramon Sampedro, vasiyetnamesi ile yargıçlara, siyasi ve dini yetkililere seslenmiştir ve işbu vasiyetname, kamuoyunda büyük yankı uyandırmıştır.

Filmin bir sahnesinde Ramon’un avukatı Julia, Ramon’a neden ölmek istediğini sorar. Ramon’un buna verdiği cevap akıllardan kolay çıkacak türde değildir.

“Ölmek istiyorum çünkü hayat benim için şu haliyle pek de yaşamaya değer değil. Bunu söylemek , diğer felçlileri gücendirecekse anlarım. Ama kimseyi yargılamam. Ben kimim ki yaşamak isteyen o insanları yargılayayım? Dolayısıyla beni ve ölmem için yardım edecek kişiyi de yargılamasınlar istiyorum”

Filmin sonunda... Ramon nihayet çok arzuladığı ölüme ve denize kavuşmuştur. Film, daha önce belirttiğimiz üzere İspanyol kamuoyunda ve dünyada büyük yankı uyandırmıştır.

Ötenazi’nin koşulları genel olarak şöyle ifade edilir:

Bilinen tedavi yöntemlerine göre kurtuluş umudu kalmamış bir hastalık

Hastalığın hastaya dayanılmaz bir acı vermesi

Hastanın yaşamına son verme arzusunun olması

Bu son verme eyleminin bir hekim tarafından gerçekleştirilmesi[6]

Ramon’un durumu, ötenazinin tüm şartlarını taşımasına rağmen İspanya Anayasa Mahkemesi tarafından talebi reddedilmiştir. Bu yönden sorgulanmaya değerdir. Üstelik filmin kamuoyunda yarattığı etki dahi, İspanyol yasalarında bir değişiklik yapılmasına yol açamamıştır.

Son olarak Ramon’un sözleriyle yazımızı bitirmek isteriz

“Özgürlüğü yok eden bir yaşam da yaşam değildir.”

Stajyer Avukat Gamze Genç

KAYNAKÇA

Alime ÇELİK, İSLÂM HUKUKU AÇISINDAN YAŞAMA HAKKI ve ÖTANAZİ, Ankara 2016

Erdem Özkara, Adli Tıp, Seçkin Yay. Ankara 2015

Gürcan, Ertuğrul Cenk. (2011). Ötanazi: yaşama hakkı açısından bir değerlendirme. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi 2011

Mehmet Ali Zengin, Biyoloji Uygulamaları ve Tıbbi Müdahaleler Karşısında İnsan Haklarının Korunması, Adalet Yay. Ankara Ocak 2012,

Sevtap Metin, Hukuku Sinemada Görmek, 1. Basım Ekim 2015, Tekin Yayınevi

Sevtap Metin, Biyo- Tıp Etiği ve Hukuk, On İki Levha Yay., İstanbul

------------------------------

[1]Gürcan, E. (2011). Ötanazi: yaşama hakkı açısından bir değerlendirme. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 60(2),

[2]Erdem Özkara, Adli Tıp, Seçkin Yay., Ankara 2015, 367.  

[3]Sevtap Metin, Biyo- Tıp Etiği ve Hukuk, On İki Levha Yay., İstanbul 2010, 311  

[4]İSLÂM HUKUKU AÇISINDAN YAŞAMA HAKKI ve ÖTANAZİ ,Alime ÇELİK ,Ankara 2016

[5]Mehmet Ali Zengin, Biyoloji Uygulamaları ve Tıbbi Müdahaleler Karşısında İnsan Haklarının Korunması, Adalet Yay., Ankara Ocak 2012,  

[6]Hukuku Sinemada Görmek , Derleyen : Sevtap Metin , 1. Basım Ekim 2015, Tekin Yayınevi , s.100