2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun Kanun Yollarına Başvurma ile ilgili 363-366 ncı maddelerinde, İstinaf yoluna başvurma ve incelenmesi, Temyiz yoluna başvurma ve incelenmesi, İstinaf dilekçesinin reddi, Bölge adliye mahkemesi ve Yargıtay kararları başlığı altında icra mahkemesinin hangi kararlarına karşı istinaf yoluna başvurulabileceği ve başvrulamayacağı, istinaf sınırı ve süresi, istinaf yoluna başvurunun cebri icra satışına ve diğer icra işlemlerine etkisi, Bölge adliye mahkemesinin hangi kararlarına karşı temyiz yoluna başvurulabileceği ve başvrulamayacağı, temyiz sınırı ve süresi, temyiz yoluna başvurmanın cebri icra satışına ve diğer icra işlemlerine etkisi, istinaf dilekçesinin hangi hallerde reddedileceği ve bu durumun cebri icra satışına ve diğer icra işlemlerine etkisi ve son olarak da Yargıtay'ın bozma kararı veya Bölge adliye mahkemesinin kaldırma, düzelterek veya yeniden esas hakkında vereceği kararların icra ve iflas işlemlerine etkisi hususları düzenlenmiştir.

I. İcra mahkemesinin istinaf yoluna başvurulamayacak kararları:

İcra ve İflas Kanunu’nun 363 üncü maddesinin birinci fıkrasına göre “İcra mahkemesince 85 inci maddenin uygulanma biçimi, icra dairesi tarafından hesaplanan vekâlet ücreti, 103 üncü maddenin uygulanma biçimi ve bu maddede düzenlenen davetiyenin içeriği, yediemin ücreti, yediemin değiştirilmesi, hacizli taşınır malların muhafaza şekli, kıymet takdirine ilişkin şikâyet, ihaleye katılabilmek için teminat yatırılması ve teminatın miktarı, satışın durdurulması, satış ilânının iptali, süresinde satış istenmemesi nedeniyle satışın düşürülmesi, 263 üncü maddenin uygulanma biçimi, iflâs idaresinin oluşturulması, icra mahkemesinin iflâs idaresinin işlemleri hakkında şikâyet üzerine verdiği kararlara karşı, iflâs idare memurunun ücret ve masrafları hakkındaki hesap pusulası ve 36 ncı maddeye göre icranın geri bırakılmasına ilişkin kararlarına karşı” istinaf yoluna başvurulamaz.

İstinaf yoluna başvurulabilen kararlara nazaran daha niteliksiz olması sebebiyle bu kararlara karşı istinaf yolu kapalıdır. Esasen kıymet takdirine ilişkin şikâyet, ihaleye katılabilmek için teminat yatırılması ve teminatın miktarı, satışın durdurulması, satış ilânının iptali, süresinde satış istenmemesi nedeniyle satışın düşürülmesi gibi hususlar İcra ve İflas Kanunu’nun 134 üncü maddesi gereğince açılacak ihalenin feshi davasında da ihale feshi sebepleri olarak ayrıca ileri sürülebilmektedir.

II. İcra mahkemesinin istinaf yoluna başvurulabilecek kararları:

363 üncü maddenin birinci fıkrasına göre İcra mahkemesinin yukarıda sayılan kararları dışındaki kararlara karşı ait olduğu alacak, hak veya malın değer veya miktarının yedi bin Türk lirasını (2019 yılı için 10.280,00 Türk Lirasını) geçmesi şartıyla istinaf yoluna başvurulabilir.

III. İcra mahkemesi kararlarına karşı istinaf yoluna başvuru süresi:

363 üncü maddenin birinci fıkrasına göre istinaf yoluna başvuru süresi tefhim veya tebliğ tarihinden itibaren on gündür.

IV. İcra mahkemesi kararlarına karşı işlemleri uzatmak gibi kötüniyetle istinaf yoluna başvurulması:

363 üncü maddenin ikinci fıkrasına göre icra mahkemesi kararları aleyhine işlemleri uzatmak gibi kötüniyetle istinaf yoluna başvurulduğu anlaşılırsa Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 422 nci maddesi hükmü uygulanır.

Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununu yürürlükten kalkmış ise de İcra ve İflas Kanunu metninde Hukuk Muhakemeleri Kanunu yerine halen Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu adı geçmektedir.

Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun yürürlükten kalkması sebebiyle sözkonusu 422 nci madde ile Hukuk Muhakemeleri Kanununun aynı mahiyetteki 329 uncu maddesinde “(1) Kötüniyetli davalı veya hiçbir hakkı olmadığı hâlde dava açan taraf, yargılama giderlerinden başka, diğer tarafın vekiliyle aralarında kararlaştırılan vekâlet ücretinin tamamı veya bir kısmını ödemeye mahkûm edilebilir. Vekâlet ücretinin miktarı hakkında uyuşmazlık çıkması veya mahkemece miktarının fahiş bulunması hâlinde, bu miktar doğrudan mahkemece takdir olunur. (2) Kötüniyet sahibi davalı veya hiçbir hakkı olmadığı hâlde dava açan taraf, bundan başka beşyüz Türk Lirasından beşbin Türk Lirasına kadar disiplin para cezası ile mahkûm edilebilir. Bu hâllere vekil sebebiyet vermiş ise disiplin para cezası vekil hakkında uygulanır.” denilmektedir.

V. Kesin bir karara karşı kötüniyetle istinaf yoluna başvurulması:

Kesin bir karara karşı kötüniyetle istinaf yoluna başvuranlar hakkında yukarıda belirtildiği üzere 363 üncü maddenin ikinci fıkrası gereği işlemleri uzatmak gibi kötüniyetle istinaf yoluna başvuranlara ilişkin hükümler uygulanır.

VI. İcra mahkemesi kararlarına karşı istinaf yoluna başvurunun (satış hariç) icra işlemlerine etkisi:

363 üncü maddenin dördüncü fıkrasına göre icra mahkemesi kararlarına karşı istinaf yoluna başvuru satıştan başka icra işlemlerini durdurmaz. İcranın devamı için gereken evrak alıkonularak bunların birer örneği bölge adliye mahkemesine gönderilecek dosyaya konulur.

İcra mahkemesi kararlarına karşı istinaf yoluna başvurulması satışı durdursa da satışa hazırlık ve diğer icra işlemlerini durdurmaz. Misalen borçlunun bankada ve üçüncü şahıslarda mevcut hak ve alacakları haczedilebilir. Haczedilmiş bir para varsa istinaf incelenmesi sonuçlanmadan dahi alacaklıya ödenebilir.

Ancak bir genel mahkeme ilamının istinaf edilmiş olması (İcra ve İflas Kanunu’nun 36. madde hükümlerine göre icranın geri bırakılmasına dair karar getirilmedikçe) satış dahil ilamın icrasını durdurmaz. İcra ve İflas Kanunu’nun 363 üncü maddesinin dördüncü fıkrasındaki “İstinaf yoluna başvuru satıştan başka icra işlemlerini durdurmaz” hükmü, icra mahkemelerinin takip hukukuna ilişkin kararları için geçerli olup genel mahkeme ilamlarının istinaf ve temyizi hakkında İcra ve İflas Kanunun 36 ncı maddesi uygulanır.

İcra ve İflas Kanunu’nun 36 ncı maddesinde “İlâma karşı istinaf veya temyiz yoluna başvuran borçlu, hükmolunan para veya eşyanın resmî bir mercie depo edildiğini ispat eder yahut hükmolunan para veya eşya kıymetinde icra mahkemesi tarafından kabul edilecek taşınır rehni veya esham veya tahvilât veya taşınmaz rehni veya muteber banka kefaleti gösterirse veya borçlunun hükmolunan para ve eşyayı karşılayacak malı mahcuz ise icranın geri bırakılması için bölge adliye mahkemesi veya Yargıtaydan karar alınmak üzere icra müdürü tarafından kendisine uygun bir süre verilir. Bu süre ancak zorunluluk hâlinde uzatılabilir. ... Bölge adliye mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmesi veya Yargıtayca hükmün onanması hâlinde alacaklının istemi üzerine başkaca işleme gerek kalmaksızın teminata konu olan para alacaklıya ödenir. Mal ve haklar ise, malın türüne göre icra dairesince paraya çevrilir.” denilmekte olup genel mahkeme kararına karşı tehiri icra talepli istinaf yoluna başvurulması durumunda, borçlu ilamda hükmolunan miktar veya eşyanın kıymeti kadar (uygulamada ilamda hükmolunan miktara ek olarak alacağın üç aylık faizi, icra vekalet ücreti, icra harç ve masrafları da teminat olarak alınmaktadır) teminat gösterirse icra müdürlüğü borçluya icranın geri bırakılması kararı getirmek üzere süre (uygulamada genelde 90 gün) vermekte, teminat karşılığı alınan süre bitimine kadar satış dahil tüm icra işlemleri durmaktadır. Süre dolmadan icranın geri bırakılması kararı getirilmesi halinde istinaf incelemesi sonuna kadar takip durdurulmakta, süre dolmadan icranın geri bırakılması kararı getirilememesi ve borçlu tarafından ek mühlet (uygulamada genelde 30 gün) de alınmaması halinde  teminat nakitse doğrudan, kesin ve süresiz teminat mektubu ise bankaya yazı yazılarak, menkul ve gayrimenkul bir mal ise satılmak suretiyle paraya çevrilerek alacaklıya ödenmektedir.

VII. İcra mahkemesi kararlarına karşı İstinaf yoluna başvurunun satış işlemlerine etkisi:

İcra mahkemesi kararlarına karşı İstinaf yoluna başvuru sadece satışı durdurur. Satıştan başka icra işlemlerini durdurmaz. Bu hükme göre, takibe yönelik itiraz ve şikayetler hakkında verilen icra mahkemesi kararlarına ilişkin istinaf incelemesi sonuçlanmadan satışa gidilemez. Fakat satış dursa da satışa hazırlık işlemleri durmaz. Misalen hacizli mallar muhafaza altına alınabilir, kıymet takdiri yapılabilir, İİK’nun 103 üncü maddesi gereği davetiye gönderilebilir.

Ancak her istinaf yoluna başvurunun her türlü satışı durdurması beklenemez. Misalen menkul bir mala ilişkin haczedilmezlik şikayeti kararına karşı istinaf yoluna başvurulması sadece bu menkul mala ilişkin satışı durdursa da varsa diğer hacizli menkul ve gayrimenkul malın satışını durdurmaz.

Genel mahkeme kararlarının istinafı ise İİK’nun 36 ncı maddesi gereği teminat yatırılmak suretiyle Bölge adliye mahkemesinden icrayı geri bıraktırma kararı alınmadıkça satışı durdurmaz.

Uygulamada sık karşılaşıldığı üzere icra mahmesinin, meskeniyet iddiasına dayalı haczedilmezlik şikayeti başta olmak üzere haczedilmezlik şikayeti kararlarına, İcra emrinin ve takibin iptali isteminin reddine ilişkin kararlarına karşı isnitaf yoluna başvurulması satışı durdurmaktadır.

İcra mahkemesi kararlarına karşı istinaf yoluna başvurulması halinde satışın durmasına dair düzenleme ile telafisi imkansız zararların önlenmesi amaçlanmıştır.

VIII. Temyiz yoluna başvurulabilecek kararlar:

İcra ve İflas Kanunu’nun 364 üncü maddesinin birinci fıkrasına göre Bölge adliye mahkemesi hukuk dairelerince verilen ve miktar veya değeri elli sekiz bin sekiz yüz Türk lirasını geçen nihaî kararlara karşı temyiz yoluna başvurulabilir.

Miktar veya değeri elli sekiz bin sekiz yüz Türk lirasını geçmeyen kararlara karşı temyiz yoluna başvurulamayıp bu kararlar kesindir.

IX. Bölge Adliye Mahkemesi kararlarına karşı işlemleri uzatmak gibi kötüniyetle temyiz yoluna başvurulması:

İcra ve İflas Kanunun 364 üncü maddesinin ikinci fıkrası gereği Temyiz yoluna başvurma ve incelemesi Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu (şimdi Hukuk Muhakemeleri Kanunu) hükümlerine göre yapılır.

Bu halde de 363 üncü maddenin ikinci ve üçüncü fıkra hükümleri uygulanmakta olup iş bu husus icra mahkemesi kararlarına karşı işlemleri uzatmak gibi kötüniyetle istinaf yoluna başvurulması başlığında açıklanmıştır.

X. Kesin bir karara karşı kötü niyetle temyiz yoluna başvurulması:

Kesin bir karara karşı kötüniyetle temyiz yoluna başvuranlar hakkında yukarıda belirtildiği üzere işlemleri uzatmak gibi kötüniyetle istinaf ve temyiz yoluna başvuranlara ilişkin hükümler uygulanır.

XI. Temyiz yoluna başvurunun (satış hariç) icra işlemlerine etkisi:

363 üncü maddenin üçüncü fıkrasına göre temyiz yoluna başvuru, satıştan başka icra işlemlerini durdurmaz. Ancak satış dursa da satışa hazırlık ve diğer icra işlemleri durmaz. Misalen borçlunun bankada ve üçüncü şahıslarda mevcut hak ve alacakları haczedilebilir. Haczedilmiş bir para varsa temyiz incelenmesi sonuçlanmadan dahi alacaklıya ödenebilir.

Ancak genel mahkeme kararının istinafı neticesinde verilen bir Bölge adliye mahkemesi ilamının temyiz edilmiş olması (İcra ve İflas Kanunu’nun 36 ncı madde hükümlerine göre icranın geri bırakılmasına dair karar getirilmedikçe) ilamın icrasını durdurmaz. İcra ve İflas Kanunu’nun 364 üncü maddesinin üçüncü fıkrasındaki "Temyiz yoluna başvurma, satıştan başka icra işlemlerini durdurmaz" hükmü, icra mahkemesi kararının istinafı neticesinde verilen takip hukukuna ilişkin Bölge adliye mahkemesi kararları için geçerli olup genel mahkeme kararının istinafı neticesinde verilen bir Bölge adliye mahkemesi ilamının temyizi hakkında İcra ve İflas Kanunun 36 ncı maddesi uygulanır.

İcra ve İflas Kanunu’nun 36 ncı maddesinde “İlâma karşı istinaf veya temyiz yoluna başvuran borçlu, hükmolunan para veya eşyanın resmî bir mercie depo edildiğini ispat eder yahut hükmolunan para veya eşya kıymetinde icra mahkemesi tarafından kabul edilecek taşınır rehni veya esham veya tahvilât veya taşınmaz rehni veya muteber banka kefaleti gösterirse veya borçlunun hükmolunan para ve eşyayı karşılayacak malı mahcuz ise icranın geri bırakılması için bölge adliye mahkemesi veya Yargıtaydan karar alınmak üzere icra müdürü tarafından kendisine uygun bir süre verilir. Bu süre ancak zorunluluk hâlinde uzatılabilir. ... Bölge adliye mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmesi veya Yargıtayca hükmün onanması hâlinde alacaklının istemi üzerine başkaca işleme gerek kalmaksızın teminata konu olan para alacaklıya ödenir. Mal ve haklar ise, malın türüne göre icra dairesince paraya çevrilir.” denilmekte olup bölge adliye mahkemesi kararına karşı tehiri icra talepli temyiz yoluna başvurulması durumunda, borçlu ilamda hükmolunan miktar veya eşyanın kıymeti kadar (uygulamada ilamda hükmolunan miktara ek olarak alacağın üç aylık faizi, icra vekalet ücreti, icra harç ve masrafları da teminat olarak alınmaktadır) teminat gösterirse icra müdürlüğü borçluya icranın geri bırakılması kararı getirmek üzere süre (uygulamada genelde 90 gün) vermekte, teminat karşılığı alınan süre bitimine kadar satış dahil tüm icra işlemleri durmaktadır. Süre dolmadan icranın geri bırakılması kararı getirilmesi halinde temyiz incelemesi sonuna kadar takip durdurulmakta, süre dolmadan icranın geri bırakılması kararı getirilememesi ve borçlu tarafından ek mühlet (uygulamada genelde 30 gün) de alınmaması halinde  teminat nakitse doğrudan, kesin ve süresiz teminat mektubu ise bankaya yazı yazılarak, menkul ve gayrimenkul bir mal ise satılmak suretiyle paraya çevrilerek alacaklıya ödenmektedir.

XII. Temyiz yoluna başvurunun satış işlemlerine etkisi:

Temyiz yoluna başvuru sadece satışı durdurur, satıştan başka icra işlemlerini durdurmaz. Bu hükme göre, takibe yönelik itiraz ve şikayetler hakkında verilen kararlara ilişkin temyiz incelemesi sonuçlanmadan satışa gidilemez. Fakat satış dursa da satışa hazırlık işlemleri durmaz. Misalen hacizli mallar muhafaza altına alınabilir, kıymet takdiri yapılabilir, İİK’nun 103 üncü maddesi gereği davetiye gönderilebilir. 

Ancak her temyiz yoluna başvurunun her türlü satışı durdurması beklenemez. Misalen menkul bir mala ilişkin haczedilmezlik şikayeti kararına karşı temyiz yoluna başvurulması sadece bu menkul mala ilişkin satışı durdursa da varsa diğer hacizli menkul ve gayrimenkul malın satışını durdurmaz.

Genel mahkeme kararlarının temyizi ise İİK’nun 36 ncı maddesi gereği teminat yatırılmak suretiyle Yargıtaydan icrayı geri bıraktırma kararı alınmadıkça satışı durdurmaz.

Uygulamada sık karşılaşıldığı üzere meskeniyet iddiasına dayalı haczedilmezlik şikayeti başta olmak üzere haczedilmezlik şikayeti kararlarına, İcra emrinin ve takibin iptali isteminin reddine ilişkin kararlarına karşı temyiz yoluna başvurulması satışı durdurmaktadır.

İcra mahkemesi kararının istinafı neticesinde verilen Bölge adliye mahkamesi kararına karşı temyiz yoluna başvurulması halinde satışın durdurulmasına dair düzenleme ile telafisi imkansız zararların önlenmesi amaçlanmıştır.

Uygulamada en sık rastlanan ve temyizin satışı durdurduğu durumlara ilişkin Yargıtay kararları şöyledir;

*Haczedilmezlik (İİK. 82 nci madde) şikayetinin temyizi satışı durdurur.

Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2016/5955 Esas, 2016/8633 Karar

Mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:

Sair temyiz itirazları yerinde değil ise de;

Borçlu şirketin usulüne uygun yapılmadığını belirterek ihalenin feshi istemi ile icra mahkemesine başvurduğu, mahkemece, şikayetin reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.

İİK'nun 364/3. maddesi gereğince, temyiz, satıştan başka icra işlemlerini durdurmaz. Bu hükme göre, takibe yönelik itiraz ve şikayetler hakkında verilen icra mahkemesi kararları kesinleşmeden satış yapılamaz. Bu husus mahkemece de re'sen dikkate alınmalıdır.

Somut olayda, borçlular hakkında genel haciz yoluyla takibe başlanmış ve takibin kesinleşmesi üzerine şikayete konu maden işletme ruhsatına haciz uygulanmıştır. Borçlu şirket sözkonusu maden işletme ruhsatına konulan haczin kaldırılması için icra mahkemesine başvurmuş İstanbul 9. İcra Mahkemesi'nin 06/11/2013 tarih ve 2013/31 E.-958 K. sayılı kararı ile haciz kaldırılmıştır. Daha sonra, alacaklının temyiz talebi üzerine Dairemizin 23/01/2014 tarih ve 2013/35294 E.-2014/1596 K. sayılı ilamı ile, Maden Kanunun'da maden işletme ruhsatının haczedilemeyeceğine ilişkin hüküm bulunmadığı gerekçesi ile mahkeme kararı bozulmuş, ancak, mahkemece önceki kararda direnilerek haczin kaldırılmasına karar verilmiştir. İş bu direnme kararı Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 2015/3115 Esasında kayıtlı olup, henüz sonuçlanmamıştır.

Yukarıda açıklanan aşamalardan da anlaşılacağı ve alacaklının da kabulünde olduğu üzere ihale konusu maden işletme ruhsatına yönelik haczedilmezlik şikayeti hakkında verilen karara ilişkin temyiz incelemesi henüz sonuçlanmamış ve karar kesinleşmemiştir. Haczedilmezlik şikayeti hakkında verilen kararın temyiz tarihi, satış kararı ve ihale tarihinden öncedir. Ayrıca, borçlunun, haczedilmezlik şikayeti sonuçlanmadığından satışın durdurulması talebi de, İstanbul 21. İcra Mahkemesi'nin 28/09/2015 tarih ve 2015/1059 E.-909 K. sayılı kararı ile reddedilmiştir. Diğer bir ifade ile, haczedilmezlik şikayeti keşinleşmeden ve borçlunun satışın durdurulması talebi olduğu halde satışa gidilmiştir.

O halde, mahkemece, maden işletme ruhsatına uygulanan haczin kaldırılması hakkında verilen icra mahkemesi kararının kesinleşmesi beklenmeden ihale yapılması doğru olmadığından ve dosya kapsamından anlaşılan bu durumun mahkemece re'sen dikkate alınması gerektiğinden yukarıda belirtilen yasal düzenleme uyarınca  ihalenin feshine karar verilmesi  gerekirken, yazılı gerekçeyle istemin reddi isabetsizdir.

SONUÇ: Borçlunun temyiz itirazlarının kısmen kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK'nun 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), peşin alınan harcın istek halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 23.03.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.

*Meskeniyet iddiasına dayalı haczedilmezlik şikayetinin (İİK. 82 nci madde) temyizi satışı durdurur.

Yargıtay 12.Hukuk Dairesi 2014/21324 Esas,  2014/24541 Karar             

Mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :

Borçlu, meskeniyet şikayetine ilişkin kararı temyiz ettiğini belirterek temyizin satışı durdurduğu gerekçesiyle ihalenin feshini talep etmiş, mahkemece istemin reddine karar verilmiştir.

İİK'nun 364/3. maddesine göre; "Temyiz, satıştan başka icra muamelelerini durdurmaz."

Somut olayda borçlu, ihaleye konu taşınmaza istinaden 22.03.2014 tarihinde meskeniyet şikayetinde bulunmuş, mahkemece şikayetin reddine karar verilmiş, bu karar 12.04.2014 tarihinde  temyiz edilmiştir. İhale tarihi 19.04.2014 olup, bu durumda satışın durdurulması gerekirken ihalenin yapılmış olması  İİK'nın 364/3. maddesine aykırı bulunmaktadır.

O halde mahkemece yukarıda anılan yasa maddesine istinaden ihalenin feshine karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçeyle istemin reddi yönünde hüküm tesisi isabetsizdir.

SONUÇ: Borçlunun  temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), peşin alınan harcın istek halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 21/10/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.

* İcra emrinin ve takibin iptali isteminin reddine ilişkin kararın temyizi satışı durdurur.

Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2017/4587 Esas, 2017/11634 Karar               

Mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkikinin borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden Daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :

Sair temyiz itirazları yerinde değil ise de;

Alacaklı tarafından ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile başlatılan ilamlı icra takibinde, borçlunun 25/07/2013 tarihli taşınmaz ihalelerinin feshi istemiyle icra mahkemesine başvurduğu, mahkemece 21.05.2015 tarihli ilk karar ile; ihalenin elektronik ortamda verilen en yüksek teklif üzerinden başlatılması gerekirken elektronik ortamda verilmiş teklif olup olmadığının ihale tutanağına yazılmadığından bahisle ihalenin feshine karar verildiği, tarafların temyizi üzerine mahkeme kararının, Dairemizin 16/11/2015 tarih ve 2015/26981 E. - 2015/28186 K. sayılı bozma ilamı ile şikayetin reddine karar verilmesi gerektiği yönünde bozulduğu, mahkemece bozmaya uyularak istemin reddine karar verildiği görülmektedir.

İİK'nun 364/3. maddesi uyarınca, temyiz satıştan başka icra işlemlerini durdurmaz. Bu hükme göre, takibe yönelik itiraz ve şikayetler hakkında verilen icra mahkemesi kararları kesinleşmeden satışa gidilemez. Bu husus mahkemece de re'sen dikkate alınmalıdır.

Somut olayda, borçlunun yetki itirazı ile birlikte icra emrinin ve takibin iptalini talep ettiği, Edirne İcra Hukuk Mahkemesi'nin 2011/485 E.- 2012/38 K. sayılı kararı ile takibin iptaline karar verildiği, kararın bozulması üzerine Edirne İcra Hukuk Mahkemesi'nin 2012/519 E.- 2013/121 K. sayılı dava dosyasından yargılamaya devam edildiği, mahkemece 14/03/2013 tarihli karar ile istemin reddine karar verilmesi üzerine, borçlunun 18/03/2013 tarihinde kararı temyiz ettiği, Yargıtay 8. Hukuk Dairesi tarafından da 19/11/2013 tarihinde ret kararının bozulduğu, kararın temyiz tarihinin, satış kararı ve ihale tarihinden önce olduğu görülmektedir.

İcra mahkemesi kararının kesinleşmesi beklenmeden ihale yapılması doğru olmadığından, dosya kapsamından anlaşılan bu durumun mahkemece re'sen dikkate  alınması gerekmektedir. Dairemizin 16/11/2015 tarih ve 2015/26981 E. - 2015/28186 K. sayılı bozma ilamı maddi hataya müstenit olup, maddi hataya dayalı bozma kararına uyulması, taraflar yönünden usuli kazanılmış hak oluşturmaz.

O halde, mahkemece; icra mahkemesi kararının kesinleşmesi beklenmeden ihale yapılması doğru olmadığından yukarıda belirtilen yasal düzenleme uyarınca  ihalenin feshine karar verilmesi  gerekirken, yazılı gerekçeyle istemin reddi yönünde hüküm tesisi isabetsizdir.

SONUÇ: Borçlunun temyiz itirazlarının kısmen kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK'nun 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), peşin alınan harcın istek halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 28/09/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.

*Temyiz yoluna başvuru sadece satışı durdurur, haczedilen paranın alacaklıya ödenmesine engel değildir.

Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu 1966/23 Esas, 1968/5 Karar

İcra tetkik merciinin takip hukukuna müteallik kararları aleyhine temyiz yoluna müracaat halinin borçlunun üzerinde veya üçüncü şahıs zimmetinde iken haciz veya sair suretlerle tahsil edilerek icra veznesine konulan paraların alacaklıya verilmesine engel olup olmayacağı hususunda Yargıtay İcra ve İflas Dairesinin çoğunlukla verilme 30/12/1944 tarihli, 3856/3953 sayılı ve 24/ 3/1958 tarihli 1894/1843 sayılı ilamları arasında içtihat uyuşmazlığı bulunduğu bildirilmiş, sözü edilen ilamlar ve daire başkanının yazılı mütalaası Birinci Başkan tarafından Yargıtay içtihadı Birleştirme Hukuk Kısmı; Genel Kuruluna tevdi edilmiş olmakla 21/2/1968 Çarşamba günü toplanan kurulda, ilamlar ve yazılı mütalaa okunduktan ve ilamlar arasında içtihat uyuşmazlığı bulunduğu oybirliği ile kararlaştırıldıktan sonra gereği görüşülüp konuşuldu, neticede:

Söz konusu Yargıtay ilamlarındaki içtihat uyuşmazlığı; borçlunun üzerinde veya üçüncü şahıs zimmetinde iken (İcra ve İflas Kanunu Mad: 89) haczedilerek icra veznesine alınan veya sair suretlerle tahsil olunan paralara inhisar etmektedir. Mahcuz malın satılması suretiyle elde edilen paranın ihale kesinleşmeden alacaklıya teslim edilip edilemeyeceği haline bu ilamların şümulü bulunmadığı için bu cihet tartışma ve oylama konusu yapılmamıştır. Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 443 üncü maddesinde; temyiz yoluna başvurmanın, gayrimenkulle ve buna müteallik ayni haklara, aile ve şahsın hukukuna taalluk edenler müstesna olmak üzere hükmün icrasını durdurmayacağı, ancak; temyiz yoluna başvuran, neticede haksız çıktığı takdirde hüküm altına alınan parayı ödeyeceğine veya malı teslim edeceğine dair kuvvetli kefalet göstermek veyahut hükmedilmiş olan para ve eşyayı resmi bir mevkie yatırmak veya hasmı tarafından malları ve emlaki haczettirilmiş olmak şartıyla, Yargıtay’ın istek üzerine, ivedilikle icranın durmasına karar verebileceği belirtilmiştir. Bu hüküm, umumi mahkemelerin menkul mallara, para ve teminat alacaklarına ilişkin, nihai kararlarının infaz şekli ile alakalıdır. Böyle bir ilamın kesinleşmeden dahi icrası mümkündür. Mücerret hükmün temyiz edilmiş olması Yargıtay’dan (icranın durdurulması) kararı alınmadıkça, satış da dahil olmak üzere, hiç bir takip işlemini durdurmaz.

Takip hukukuna alt icra işleri ile tetkik mercii kararlarına gelince; bu gibi kararların temyiz edilmesi halinin hukuki sonuçları Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 443 üncü maddesi hükmüne bağlanmamıştır. Bu hal İcra ve İflas Kanununa konulmuş hükümlerle çözülmüştür. Olay ile ilgili aynı kanunun 364 üncü maddesinin üçüncü fıkrasında; (temyiz yoluna başvurmanın, satıştan başka icra işlemlerini durdurmayacağı) gösterilmiş fakat Hukuk usulü Muhakemeleri Kanununun 443 üncü maddesinde olduğu gibi Yargıtay’ın teminat karşılığında icranın durdurulmasına karar verebileceğine dair bir hüküm sevk eylememiştir. 18.2.1965 tarihinde kabul edilen (2004) sayılı İcra ve İflas Kanununun bazı maddelerinde değişiklik yapılmasına ve bazı madde ve fıkralar eklenmesine) dair 538 sayılı Kanunun kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla takibe yöneltilen (borca itiraz) halinin incelenmesi usulünü tespit eden 169. a maddesinin son fıkrasında her ne kadar, kambiyo senedine mahsus takipte borca itirazın reddi kararının hiçbir icra işlemini durdurmayacağı şu kadar ki; borçlu 33 üncü maddenin üçüncü fıkrasına göre teminat gösterirse icranın duracağı hükmü konulmuş ise de, bu husus içtihadı birleştirme konusu dışında kalmaktadır.

İcra ve İflas Kanunun 365 inci maddesinde; (takip hukukuna müteallik karar aleyhindeki temyiz, kanuni süre geçtikten sonra yapılmış veya temyizi kabil olmayan bir karara veya vazgeçme sebebiyle itiraz ve şikayetin reddine veyahut müddeti geçmiş bir şikayete, taalluk etmiş ise, tetkik merciinin bu sebeplerle temyiz isteğinin reddine karar vereceği, temyiz eden kişi bu kararı kabul etmediği takdirde temyiz dilekçesi diğer tarafa tebliğ edildikten sonra, karar örneği ve verilirse cevap layihasıyla birlikte Yargıtay’a gönderileceği, bu halde satış da dahil hiçbir icra işleminin durmayacağı belirtilmiştir. Kanun koyucu, takip ve icra işlerini sınırlandırmak, olur olmaz sebeplerle takibi aksatmamak gayesini güttüğünden tetkikat için icra dosyasının değil, karar örneği ve temyiz layihalarının Yargıtay’ca gönderilmesini uygun bulmuştur.

İcra ve İflas Kanununun, takip hukukuna, ait kararların temyiz edilmesi haline münhasır hukuki sonuçlarını tespit eden: maddeleri hükümlerini, takip hukukunun özelliğini, gerektirdiği emniyet ve sürati, alacaklının mevcut belgelere ilaveten hakimin kararıyla da teeyyüt eden hakkının sürüncemede bırakılmaması gibi hususları da göz önünde tutularak, kendi, bünyesi içinde yorumlamak ve uygulamak zorunluluğu vardır. 30/12/1944 tarihli Yargıtay ilamında her ne kadar, satışın durdurulmasındaki sebepler ve gaye göz önünde tutularak 364 üncü maddenin 3 üncü fıkrasındaki istisna hükmünün sair sebeplerle icra veznesine girmiş paralara da teşmil edilmesi ve temyiz sonuna kadar bekletilmesi lüzumuna işaret edilmiş ise de istisnai hüküm halinde telafisi imkansız neticeler doğuracak, gerek borçluyu ve gerekse müşteri durumundaki üçüncü şahısları büyük zararlarla karşı karşıya bırakacak (satış muamelesine) hasredilmek lazımdır. Madde metni açık ve kesin olup bu madde yönün veya benzetme yoluyla satış niteliği arz etmeyen ve maddenin kabulündeki maksat ve sebeplere dayanmayan sair icra muamelelerine uygulanamaz.

Sonuç: 1- Temyiz; kanuni süre geçtikten sonra yapılmış veya temyizi kabil olmayan bir karara taalluk etmiş veya vazgeçme sebebiyle itiraz ve şikayetin reddine yahut süresi geçmiş bir şikayete taalluk edip merci hakimi yalnız bu sebeplerle temyiz isteğini reddetmiş ise, temyiz isteyenin isteği üzerine temyiz dilekçesinin, karar örneği ve diğer tarafın verdiği cevap layihasıyla beraber, temyiz incelemesi yapılması için Yargıtay’a sevk edilmiş olması, satış işlemi dahil olmak üzere hiçbir icra işlemini durdurmayacağına,

2- Kanuni şartları haiz, usulüne göre ve süresinde yapılmış temyiz isteği yalnız satış işlemlerini durdurup diğer icra işlemlerine etki yapamayacağına, İcra ve iflas Dairesinin 24.3.1958 tarihli, 1894/1843 sayılı ilamında beliren içtihadın doğru olduğuna, ilk görüşme ve toplantıya ait 21.02.1968 tarihinde mevcudun üçte ikisini aşan çoğunlukla karar verildi.

Yukarıda bahsi geçen Yargıtay kararlarında mevcut icra mahkemesi kararlarının istinafı halinde de satış aynen durur.

XIII. İstinaf ve Temyiz satışı durdurur ise de istinaf ve temyize konu şikayet başvurusu, icra mahkemesince karar verilmedikçe satışı durdurmaz:

İcra ve İflas Kanunu’nun 22 nci maddesine göre şikayet, icra mahkemesince karar verilmedikçe icrayı durdurmaz. Dolayısıyla şikayet davası açılsa dahi icra işlemleri durdurulmadıkça, istinaf veya temyiz aşamasına kadar satışa devam edilir. Dolayısıyla bu aşamadan önce satışın gerçekleştirilmesi mümkündür.

 Bu düzenlemeyle şikayetin icra işlemlerini uzatmak gibi kötüye kullanımı engellenmek istenmiştir. Ancak şikayete konu işlemin kanuna aykırı olması halinde şikayete rağmen icra işlemlerinin durmamasından kaynaklı hak kaybının önlenmesi için mahkemece karar verilene kadar icranın durdurulabileceği hususu da bu maddede düzenlenmiştir.

* Şikayet, icra mahkemesince karar verilmedikçe icrayı durdurmaz. Bu durumda şikayete konu ilamın kesinleşmesine gerek yoktur.

Yargıtay 12.Hukuk Dairesi 2014/9157 Esas, 2014/11980 Karar

Mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :

İİK'nun 134. maddesinde ihalenin feshinedenleri açıkça gösterilmiştir. Buna göre ihalenin, sadece BK.nun 226. maddesinde (6098 Sayılı TBK'nun 281. maddesi) yazılı sebepler, satış ilanının tebliğ edilememiş olması, satılan malın esaslı niteliklerindeki hata ve ihaledeki fesat nedenleriyle feshedileceğine değinilmiştir.

İhalenin fesih nedenleri, gerek doktrinde ve gerekse Yargıtay uygulamasında;

1- ) İhaleye fesat karıştırılmış olması,

2- ) Arttırmaya hazırlık aşamasındaki hatalı işlemler,

3- ) İhalenin yapılması sırasındaki hatalı işlemler,

4- ) Alıcının taşınmazın önemli nitelikleri hakkında hataya düşürülmüş olması,

şeklinde sıralanabilir.

Somut olayda; şikayetçi borçlular diğer fesih nedenleri ile birlikte ihalesi yapılan taşınmaz hakkında Antalya 3. İcra Hukuk Mahkemesi'nin 2012/815 Esas sayılı dosyasında meskeniyet şikayetinde bulunduklarını, bu şikayetin sonucu beklenmeden satışın yapıldığını beyanla ihalenin feshini talep etmiş; mahkemece şikayetin kabulüne ihalenin feshine karar verilmiştir. Borçluların ihalenin feshi nedeni olarak belirttiği bu husus İİK.nun 134. maddesinde düzenlenen ihalenin feshi nedenleri arasında yer almamaktadır. Kaldi ki; Antalya 3. İcra Hukuk Mahkemesi'nin 2012/815 Esas, 2013/108 Karar sayılı dosyasında İİK'nun 22. maddesi gereğince verilmiş icranın durdurulması kararı da bulunmadığından, taşınmazın ihaleye çıkartılabilmesi için meskeniyet şikayetine konu ilamın kesinleşmesinin beklenilmesine gerek yoktur.

O halde mahkemece borçlular tarafında ileri sürülen diğer ihalenin feshi nedenleri de yöntemince kanıtlanamadığından talebin reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile ihalenin feshine karar verilmesi isabetsizdir.

SONUÇ: Alacaklının temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK'nun 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), peşin alınan harcın istek halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 24/04/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.

XIV. İstinaf dilekçesinin reddedileceği haller:

İcra ve İflas Kanunu’nun 365 inci maddesinin birinci fıkrasına göre istinaf yoluna başvurma, yasal süre geçtikten sonra yapılır veya istinaf yoluna başvurulmasına olanak bulunmayan bir karara veya vazgeçme nedeniyle itiraz veya şikâyetin reddine yahut süresi geçmiş bir şikâyete ilişkin olursa, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun (şimdi Hukuk Muhakemeleri Kanunu) ilgili hükümleri gereğince istem icra mahkemesince reddedilir.

XV. İstinaf dilekçesinin reddinin satış dahil icra işlemlerine etkisi:

İcra ve İflas Kanunu’nun 365 inci maddesinin ikinci ve üçüncü fıkrasına göre İstinaf yoluna başvuran kişi ret kararını kabul etmezse, istinaf dilekçesi diğer tarafa tebliğ edildikten sonra, karar sureti ve verilirse cevap dilekçesiyle birlikte yetkili bölge adliye mahkemesine gönderilir. Şu kadar ki bu hâlde satış dahil hiçbir icra işlemi durmaz. Bölge adliye mahkemesi, birinci fıkra kapsamına girdiği hâlde reddine karar verilmemiş başvuruyu geri çevirmeyip doğrudan kesin karara bağlar.

Anlaşılacağı üzere bu durumda satışa engel bir hal olmadığı gibi, satış sonucunda paranın alacaklıya ödenmesine engel bir hal de bulunmamaktadır.

Dikkat edilmelidir ki yasal süre geçtikten sonra veya istinaf yolu kapalı bir karara karşı; itiraz veya şikayetin vazgeçme nedeniyle reddi kararına karşı; süresi geçmiş (İcra ve İflas Kanunu’nun 16 ıncı maddesinde mevcut süreler) bir şikayete ilişkin karara karşı istinaf yoluna başvurulması halinde istinaf dilekçesi reddedilir. Bu halde satış dahil hiçbir icra işlemi durmaz.

Bu düzenleme ile icra takibi ve satışın sürüncemede kalmaması, icra işlemlerinin uzamaması amaçlanmıştır.

Yargıtay kararlarına göre temyizi kabil olmayan bir kararın temyiz yolu açık olarak verilmesi ve bu kararın temyiz edilmiş olması halinde dahi satış durmaz.

* Temyizi kabil olmayan kararın temyiz yolu açık olarak verilmiş olması sonucu değiştirmez ve temyiz edilmiş olması satışı durdurmaz.

Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2016/21677 Esas, 2017/3892 Karar               

Mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:

Alacaklı tarafından başlatılan icra takibinde, borçluların icra müdürlüğünce aldırılan kıymet takdiri raporuna yapmış olduğu itiraza ilişkin Kazan İcra Hukuk Mahkemesi'nce verilen 22.10.2015 tarih ve 2015/13-113 Esas ve Karar sayılı kararın temyiz yolu açık olmak üzere verildiği ve henüz kesinleşmemesi nedeniyle İİK'nun 364. maddesi gereğince icra müdürlüğünün vermiş olduğu satışın düşürülmesi kararının şikayet konusu yapıldığı, mahkemece temyiz isteminin Yargıtayca reddedilmesi gerekeceğinden bahisle icra müdürlüğü işleminin yerinde olduğu gerekçesi ile şikayetin reddine karar verildiği görülmüştür.

Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu'nun 21.02.1968 tarih ve 1966/23 E. - 1968/5 K. sayılı kararında da vurgulandığı üzere; temyiz, kanuni süre geçtikten sonra yapılmış veya temyizi kabil olmayan bir karara taalluk etmiş veya vazgeçme sebebiyle itiraz ve şikayetin reddine yahut süresi geçmiş bir şikayete taalluk edip, merci hakimi yalnız bu sebeplerle temyiz isteğini reddetmiş ise, temyiz isteyenin isteği üzerine temyiz dilekçesinin, karar örneği ve diğer tarafın verdiği cevap layihasıyla beraber, temyiz incelemesi yapılması için Yargıtay`a sevk edilmiş olması, satış işlemi dahil olmak üzere hiçbir icra işlemini durdurmaz.

Kıymet takdirine itiraza ilişkin kararlar İİK'nun 363. maddesinde sayılan temyizi kabil kararlardan olmayıp, bu kararların temyiz kabiliyeti olduğuna ilişkin olarak kanunda ayrık bir düzenleme de bulunmadığından, icra mahkemesince verilen kıymet takdirine itiraz hakkındaki kararın temyizi İİK'nun 364/3. maddesinde hüküm altına alınan satışın durdurulması sonucunu doğurmaz.

O halde mahkemece, temyizi kabil olmayan kararın temyiz yolu açık olarak verilmiş olmasının sonucu değiştirmeyeceği ve temyiz edilmiş olmasının satışı durdurmayacağı gözetilerek şikayetin kabulü ile şikayete konu icra müdürlüğü kararının kaldırılmasına karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçeyle reddi yönünde hüküm tesisi isabetsizdir.

SONUÇ  : Alacaklının temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK'nun 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), peşin alınan harcın istek halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,  16.03.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.

* Süresi geçmiş bir şikayete ilişkin temyiz isteği satış dahil hiçbir icra işlemini durdurmaz.

Yargıtay 12.Hukuk Dairesi 2016/25934 Esas, 2017/3339 Karar

Mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :

Borçlu icra mahkemesine başvurusunda, meskeniyet şikayetinin reddine ilişkin kararın temyiz edildiğini belirterek satışın durdurulmasını icra müdürlüğünden talep ettiklerini, ancak talebinin icra müdürlüğü tarafından reddedildiğini beyanla; müdürlük kararının iptaline ve satış işlemlerinin durdurulmasına karar verilmesini talep ettiği, mahkemece şikayetin kabulü ile satış işlemlerinin meskeniyet şikayetinin temyiz incelemesinden gelinceye kadar durdurulmasına karar verildiği görülmektedir.

 İİK.nun 365. maddesinde; “Temyiz, kanuni müddet geçtikten sonra yapılır veya temyizi kabil olmayan bir karara veya vazgeçme sebebiyle itiraz ve şikayetin reddine veyahut müddeti geçmiş bir şikayete taallük ederse, icra mahkemesi temyiz talebinin reddine karar verir.

Temyiz eden şahıs ret kararını kabul etmezse temyiz dilekçesi diğer tarafa tebliğ edildikten sonra, karar sureti ve verilirse cevap lahiyası ile birlikte Yargıtaya gönderilir. Şu kadar ki, bu halde satış dahil hiçbir icra muamelesi durmaz.

(Ek fıkra: 06/06/1985 - 3222/46 md.) Yargıtay, birinci fıkra kapsamına girdiği halde reddine karar verilmemiş temyiz talebini geri çevirmeyip doğrudan karara bağlar.” denilmektedir.

Somut olayda borçlunun, meskeniyet şikayetinde bulunmuş olup Ereğli İcra Hukuk Mahkemesi’nin  2015/201 Esas 2016/34 Karar sayılı dosyasında şikayetin süre aşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.

Bu red kararının temyizi İİK'nun 365/2. maddesi uyarınca satış dahil hiçbir icra işlemini durdurmayacağından şikayetin reddine karar verilmesi gerekirken kabulü yönünde hüküm tesisi isabetsizdir.

SONUÇ  : Alacaklının temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK'nun 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), peşin alınan harcın istek halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 07/03/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.

XVII. İstinaf ve temyiz incelemesi usulü ve süresi :

İcra ve İflas Kanunu’nun 366 ncı maddesinin birinci fıkrasına göre istinaf ve temyiz incelemeleri, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununa (şimdi Hukuk Muhakemeleri Kanunu) göre yapılır ve onbeş gün içinde karara bağlanır.

XVIII. İstinaf ve temyiz incelemesine ilişkin diğer hususlar:

İcra ve İflas Kanunu’nun 366 ıncı maddesinin ikinci ve üçüncü fıkrasına göre ilgili ister ve ücretini verir veya gönderirse karar özeti en seri vasıtalarla mahalline bildirilir. Yargıtayın icra ve iflâs işlerine bakan hukuk dairesinin kararlarına karşı genel hükümlere göre direnme kararı verilebilir. Direnme kararları, Hukuk Genel Kurulunda acele işlerden sayılır.

Uygulamada istinaf ve temyiz kararları mahkeme tarafından icra müdürlüğüne bildirilmemekte olup iş bu karar ilgilisi tarafından da icra dosyasına sunulmadığında icrai işlemlere bu haliyle devam edilmektedir. Bu sebeple istinaf veya temyiz kararının icra dosyasına sunulması ilgilinin menfaatinedir.

XIX. Yargıtayın bozma kararı veya bölge adliye mahkemesinin kaldırma, düzelterek veya yeniden esas hakkında vereceği kararlarının icra işlemlerine etkisi:

İcra ve İflas Kanunu’nun 366 ncı maddesinin dördüncü fıkrasına göre Yargıtayın bozma kararı veya bölge adliye mahkemesinin kaldırma, düzelterek veya yeniden esas hakkında vereceği kararları üzerine icra ve iflâs işlerinde 40 ıncı madde hükmü kıyas yoluyla uygulanır.

İcra ve İflas Kanunu’nun 40 ıncı maddesinde “Bir ilâmın bölge adliye mahkemesince kaldırılması veya temyizen bozulması icra muamelelerini olduğu yerde durdurur. Bir ilâm hükmü icra edildikten sonra bölge adliye mahkemesince kaldırılır veya yeniden esas hakkında karar verilir ya da Yargıtayca bozulup da aleyhine icra takibi yapılmış olan kimsenin hiç veya o kadar borcu olmadığı kesin bir ilâmla tahakkuk ederse, ayrıca hükme hacet kalmaksızın icra tamamen veya kısmen eski hâline iade olunur. Ancak üçüncü şahısların hüsnü niyetle kazandıkları haklara halel gelmez” denilmektedir.

Bu maddeye göre icra mahkemesi kararının bölge adliye mahkemesince kaldırılması (bölge adliye mahkemesince ilamın kaldırılarak yeni bir hüküm tesisi hali hariç) veya bölge adliye mahkemesi kararının yargıtayca bozulması halinde kaldırma veya bozma kararının mahiyetine göre icra muamelesi olduğu yerde durur. Bölge adliye mahkemesince yerel mahkeme kararının kaldırılarak yeni bir hüküm tesis edilmesi halinde ise yeni hükme göre icra işlemlerine devam edilir.

Ancak Bölge adliye mahkemesinin her kaldırma ve Yargıtayın her bozma kararının takibin tümünü durdurması beklenemez. Misalen takibin iptalinin reddine ilişkin kararın kaldırılması veya bozulması takibi tümden etkilediğinden bu tür kararların bozulması, satış dahil tüm takibi durdurur ise de takibin sadece bir kısmını etkileyen haczedilmezlik şikayetinin reddi gibi kararların bozulması tüm takibi durdurmayıp sadece şikayete konu mala ilişkin satışı durdurur.

İlamın bozulması ile icra işlemleri sadece olduğu yerde duracağından, bozmadan önce yapılmış icra işlemleri geçerlidir (Yargıtay 23.Hukuk Dairesi 2014/6426 E., 2014/7055 K. ).

Kısmi bozma halinde sadece bozulan kısım icra takibi durur, bozulmayan kısım için icra takibi devam eder. Bozma dışında kalan kısım ise zımnen onanmış sayılır ve zımen onanan kısım için de icra takibi devam eder.

Açık bir onama hükmü bulunmasa dahi taleplerden biri veya daha fazlası hakkındaki yerel mahkeme kararına ilişkin temyiz itirazları Yargıtayca reddedilmiş ve böylece kararın o bölümü bozma kapsamı dışında bırakılmış ise, reddedilen temyiz itirazlarının bulunduğu karar bölümü onanmış sayılır (HGK 25.03.1992 tarih ve 1992/2-121 Esas, 1992/197 Karar) (HGK. 23.10.2002 Tarih ve 2002/11-633 Esas - 2002/847 Karar).

 XX. Aleyhine icra takibi yapılmış olan kimsenin hiç veya o kadar borcu olmadığı kesin bir ilâmla tahakkuk etmesi halinde icra takibi:

İcra ve İflas Kanunu’nun 40 ıncı maddesinin ikinci fıkrasına göre Bir ilâm hükmü icra edildikten sonra bölge adliye mahkemesince kaldırılır veya yeniden esas hakkında karar verilir ya da Yargıtayca bozulup da aleyhine icra takibi yapılmış olan kimsenin hiç veya o kadar borcu olmadığı kesin bir ilâmla tahakkuk ederse, ayrıca hükme hacet kalmaksızın icra tamamen veya kısmen eski hâline iade olunur.

Buna göre borçlunun hiç borcu olmadığı kesinleşmiş bir ilamla sabit olursa ayrıca bir mahkeme kararına gerek olmaksızın varsa haciz kaldırılır. Alacaklıya ödenen bir para varsa bu para alacaklıdan muhtıra ile geri istenir. Alacaklının parayı iade etmemesi halinde borçlunun talebiyle alacaklıya karşı haciz, muhafaza, satış gibi icra işlemleri uygulanır.

Borçlunun takipte istenen miktar kadar borcu olmadığı kesinleşmiş bir ilamla sabit olursa ayrıca bir mahkeme kararına gerek olmaksızın alacaklıya ödenen fazla kısım muhtıra ile geri istenir. Alacaklının parayı iade etmemesi halinde borçlunun talebiyle fazla ödenen kısım için alacaklıya karşı haciz, muhafaza, satış gibi icra işlemleri uygulanır. Alacaklıya fazla ödenen bir kısım yoksa bu miktar borçtan indirilir.

XXI. Eski hale iade durumunda üçüncü şahısların hüsnü niyetle kazandıkları haklara halel gelmez:

İcra ve İflas Kanunu’nun 40 ıncı maddesinin ikinci ve üçüncü fıkrasına göre aleyhine icra takibi yapılmış olan kimsenin hiç veya o kadar borcu olmadığı kesin bir ilâmla tahakkuk ederse, ayrıca hükme hacet kalmaksızın icra tamamen veya kısmen eski hâline iade olunur. Ancak üçüncü şahısların hüsnü niyetle kazandıkları haklara halel gelmez.

Borçlunun hiç bir borcu olmadığı kesin bir ilamla tahakkuk etse dahi üçüncü şahısların iyi niyetle kazandıkları haklar korunur. Misalen borçlunun mallarını ihalede iyi niyetli üçüncü kişi almışsa artık bu mallar üçüncü kişiden geri istenemez. Bu halde üçüncü şahıs tarafından yatırılan ihale bedelinin takip alacaklısına değil takip borçlusuna ödenmesi gerekir.

*Kötüniyeti ispat edilemeyen üçüncü şahıs iyi niyetli sayılır. Üçüncü şahsın iyiniyetle kazandığı hakka halel gelmez.

Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2014/7110 Esas, 2014/10552 Karar

Mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki üçüncü kişi tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :

1-İşin niteliği bakımından temyiz tetkikatının duruşmalı olarak yapılmasına, HUMK.nun 438. ve İİK'nun 366. maddeleri hükümleri müsait bulunmadığından bu yoldaki isteğin reddi oybirliğiyle kararlaştırıldıktan sonra işin esası incelendi:

2-Şikayetçi borçlu mahkemeye başvurusunda hakkında kesinleşmeden infaz edilemeyecek ilama dayalı olarak takip başlatıldığını, taşınmazının satıldığını, dayanak ilamın ihaleden sonra bozulduğunu, mahkemece bozmaya uyularak alacaklının davasının reddine karar verildiğini, ortada bir alacak kalmadığını, bu nedenle icra müdürlüğünden İİK'nun 40/2. maddesi uyarınca icranın bütün sonuçları ile eski hale iadesini istediklerini,  icra müdürlüğünün 08.11.2012 tarihli kararı ile ihalenin kesinleştiğinden bahisle taleplerinin reddedildiğini ve 15.11.2012 tarihli kararı ile de taşınmazın üçüncü kişi adına tesciline karar verildiğini, müdürlüğün her iki kararının da iptalini istediklerini, mahkemece takip dayanağı ilamın ve buna bağlı neticelerin ortadan kalktığı gerekçesi ile şikayetin kabulüne karar verildiği görülmektedir.

Somut olayda ihalenin 17.01.2005 tarihinde yapıldığı, ihalenin feshi istemi ile açılan davanın reddedilerek 17.03.2006 tarihinde kesinleştiği, takip dayanağı ilamın ise ihale tarihinden sonra bozulduğu, bozmaya uyularak davanın reddine ilişkin verilen nihai kararın 04.01.2007 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır. İİK'nun 40. maddesinin 2. fıkrasına göre ''Bir ilam hükmü icra edildikten sonra nakzedilipte aleyhinde hiç veya o kadar borcu olmadığı kati bir ilamla tahakkuk ederse ayrıca hükme hacet kalmaksızın icra tamamen veya kısmen eski hale iade olunur.''  Ancak aynı maddenin üçüncü fıkrasında ise üçüncü şahısların hüsnü niyetle kazandıkları haklara halel gelmeyeceği   düzenlemesine yer verilmiştir. Bu durumda şikayetçi borçluya ait taşınmazı kesinleşen ihale ile satın alan iyiniyetli üçüncü kişinin bu iktisabının korunması gerekir. Üçüncü kişinin kötüniyeti de ispat edilemediğinden mahkemece şikayetin reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde istemin kabulü yönünde hüküm tesisi isabetsizdir.

SONUÇ: Üçüncü kişinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda (2) nolu bentte yazılı nedenlerle İİK'nun 366. ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), peşin alınan harcın istek halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 10/04/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.

XXII. İcra mahkemesi kararlarında icranın geri bırakılması:

İcra ve İflas Kanunu’nun 36 ıncı maddesi, İİK'nda özel hüküm bulunmadıkça (Özel hüküm bulunan İ.İ.K.'nun  97/14, 269/c, 276/2 maddeleri hakkında İİK’nun 36 ncı maddesi uygulanır) uygulanmaz. İcra mahkemesi kararlarının istinaf veya temyizi satıştan başka icra muamelelerini durdurmaz. Anılan 36 ıncı madde genel mahkemelerce