İDARİ YARGIDA ASLİ MÜDAHALE VE FER’İ MÜDAHALE MÜESSESELERİNİN UYGULAMADA VE TEORİDE YERİ

(Üçüncü Kişilerin Davaya Katılması)

2577 Sayılı Kanunumuzda asli müdahale ve fer'i müdahale müessesleri düzenlenmemiş HMK'ya atıf yapılmakla yetinilmiştir. HMK m. 65'e göre " Bir yargılamanın konusu olan hak veya şey üzerinde kısmen ya da tamamen hak iddia eden üçüncü kişi, hüküm verilinceye kadar bu durumu ileri sürerek, yargılamanın taraflarına karşı aynı mahkemede dava açabilir."

Doktrinde[1], “üçüncü kişilerin davaya katılması”nın, idari yargının özellikleri dikkate alınmak suretiyle İYUK içerisinde özel olarak düzenlenmesi gerektiği ifade edilmektedir. Bu kapsamda, Adalet Bakanlığı tarafından hazırlanan ancak kanunlaşmayan “İdari Yargılama Usulünde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı”nın22[2] nci maddesiyle, İYUK 31/a maddesi olarak ayrıca düzenlenmiştir.

Kanun tasarısı olarak gündeme gelmiş olan davaya katılma müesesesinin yeterince incelenmemiş olması uygulamada sorunlara yol açmakta her Yerel Mahkemeler ile Danıştay Kararları arasında içtihat farklılık ortaya çıkmıştır. Bu çalışmada idari yargılamada Fer’i müdahale kısmı da incelenecek ancak çalışmanın büyük bölümü İdari Yargıda Asli Müdahale müessesesi üzerine olacaktır.

1. MÜDAHALE KAVRAMI

Üçüncü kişinin, görülmekte olan bir davaya taraflardan birinin yanında ve ona yardımcı olmak amacıyla veya taraflarına dava açarak müdahale etmesi mümkündür. İşte üçüncü kişinin, iki taraf arasında görülmekte olan (derdest) davaya kendi isteğiyle katılmasına müdahale denilmektedir.[3]

A. ASLİ MÜDAHALE

Görülmekte olan (derdest) bir davada, üçüncü bir kişinin, dava konusu olan şey ya da hak üzerinde bir hak sahibi olduğunu iddia ederek, davanın görüldüğü aynı mahkemede dava açmasına aslî müdahale denilir.[4]

Maddenin gerekçesinde[5] ,de ifade edildiği üzere, aslî müdahale davasını diğer davalardan ayıran temel özellik, aslî müdahalede bulunmakta hukukî yararı olan kişinin, ilk davanın veya yargılamanın görüldüğü mahkemede, taraflarını davalı göstererek dava açması ve bu iki davanın birlikte görülmesidir. Ancak, hak iddiasında bulunan üçüncü kişi, aslî müdahale şartları oluşsa da, yetkili ve görevli olmak kaydıyla ilgili mahkemede ilk davanın taraflarına karşı bağımsız bir dava da açabilecektir. Yani, aslî müdahale bir zorunluluk değil, üçüncü kişiye tanınan bir imkândır.

Doktrinde Candan[6],idari yargıdaki uyuşmazlıkların özellikleri ve davaların süreye bağlı olmaları nedeniyle, aslî müdahale kurumunun idari yargıda uygulama imkânının olmadığını belirtmekle birlikte, Yaman[7]ve Nedimoğlu[8], üçüncü kişinin, kendi hakkının sona erdirilmesine yol açan davada, aslî müdahilin bütün unsurlarının bulunduğu ve asıl hak sahibine tanınan dava açma hakkından yoksun bırakılmasının hukuk devleti ve adil yargılanma ilkeleriyle bağdaştırılamayacağından dolayı aslî müdahalenin idari yargıda uygulanması gerektiği görüşündedirler. Yasin ise, aslî müdahalenin idari yargıda tam yargı davalarında uygulanabileceği görüşündedir.[9]

Uygulamada ise ilk derece Mahkemelerince çelişkili kararlar verilmektedir. Ancak DANIŞTAY’ın TESPİTİ davanın niteliğine göre karar verilmesi gerektiği yönündedir.

Danıştay 6. Daire'nin, E. 2017/915, K. 2017/2524 ,T. 12.4.2017 Kararı

"...Asli müdahale müessesesi idari davalar için gerekli ve idari davaların niteliğine medeni usul yargılamasına nazaran çok daha uygun bir müessesedir. Bir kere idari davalarda asli müdahilin derdest olan davada taraf olarak yer alması mümkündür. Zira menfaati birinci dereceden ve taraflardan birinin menfaatiyle uyumludur. Bakılan davanın işlemin iptaline karar verilerek sonuçlanması idareye sadece yargılama giderlerine mahkum olma gibi hukuksal ve maddi bir külfet getirirken, davaya konu işlemden yararlanan dava dışı tarafın yargılama giderlerinden çok daha büyük maddi ve hukuki kayıplarına yol açmaktadır. İşte bu gibi hususlar nazara alınarak idari yargıda görülen davalarda davaya konu işlemle maddi ve hukuki menfaatleri etkilenen üçüncü kişilerin davaya müdahalesinin birinci dereceden yani asli müdahale olduğu ve asli müdahalenin idari davalardaki müdahalenin nitelik ve mahiyetine daha uygun bulunduğu sonucuna varılmaktadır. Her idari işlem bakımından kesin veya mutlak bir niteleme yapılmamak koşuluyla idari davalarda davalı idare yanında davaya müdahalede bulunulmasını asli müdahale, davacı yanında bulunulmasını fer'i müdahale olarak kabul etmek mümkündür.[10]

B. FER’İ MÜDAHALE

Fer’i müdahale, üçüncü kişiye görülmekte olan bir davaya , davayı kazanmasında yararı bulunan taraf yanında katılma olanağı veren bir kurumdur.[11] HMK’nın 66-69 uncu maddeleri arasında düzenlenen fer’î müdahil, aslî müdahalede olduğu gibi görülmekte olan davanın taraflarına karşı herhangi bir dava açmamaktadır. Dolayısıyla fer’i müdahil, taraf olmadığı gibi tarafın temsilcisi de olmadığından, kendisi adına hukukî himaye talep etmemekte, sadece kendi menfaati nedeniyle yanında katıldığı tarafa yardım etmektedir.[12]Böylelikle, daha sonra kendisine dava açılmasına engel olabildiği gibi kendisinin dava açma gereğini ortadan kaldırılmasını sağlar.[13]

HUMK’un yürürlükte olduğu tarihte Fer’i Müdahale müessesesi HUMK’ta düzenlenmediğinden idari yargıda uygulanmamış. HMK’nın yürürlüğe girmesi İYUK m.31’de HMK’ya yapılan atıf ile Fer’i Müdahale Kurumu uygulanmaya başlanmıştır.

İdari Yargıda Fer’i Müdahilin gerekliliği konusunda doktrinde farklı görüşler bulunmaktadır.Erkut[14], fer’î müdahalenin idari yargıda gerekli olduğunu ifade etmiş, Yasin[15] ise, fer’î müdahalenin idari yargıda gerekliliği konusunda daha kapsamlı açıklamaya yer vermiştir. Yasin, re’sen araştırma ilkesinin, davaya menfaat bağı olan kişinin uyuşmazlığın çözümüne katkı sunmasına engel olmadığı, davaya müdahalenin, idari yargının temel işlevi olan “hukuki gerçekliğin ortaya çıkarılması” ve “hukuk devletinin sağlanması” amacına da hizmet edeceği görüşüne yer verilmiştir.

Uygulamada ise; İlk Derece Mahkemeleri Asli Müdahale talebini idari yargı ile bağdaşmadığından reddetmekte müdahilin terditli talebi var ise Fer’i Müdahillik müessesesini uygulamaktadır. Bunun nedeni ise; Danıştay’ın İÇTİHAT DEĞİŞİKLİĞİNE gitmesidir. HMK’da Fer’i müdahilin asıl taraf ile birlikte hareket etmesi esastır. Bu nedenle İstinaf ve Temyiz hakkı kısıtlıdır. Ancak Danıştay 6. Dairesi’nin 2017 Tarihli İçtihadı Fer’i Müdahale kurumunun idari davalarda uygulanabilirliğinin önünü açmıştır.

Danıştay 6. Daire'nin, E. 2017/915, K. 2017/2524 ,T. 12.4.2017 Kararı emsal niteliktedir:

Taraflardan birinin istinaf safhasında sunduğu bir dilekçenin bir gerekçe olmaksızın reddedilmesi ya da incelenmemiş olması adil yargılanma hakkının bir alt başlığı olan mahkemeye erişim hakkına da aykırı düşmektedir. Bu nedenle, davanın konusunun müdahilin sahip olduğu hak ya da şey olduğu hallerde müdahilin tek başına kanun yollarına başvurabileceğinin kabulü gerekir. Bu durumda müdahil tarafından yapılan istinaf başvurusunun da bu kapsamda olduğu görüldüğünden, davanın tarafı olan davalı idarelerce istinaf yoluna başvurulmamış olması nedeniyle tek başına yaptığı istinaf başvurusunun incelenmesine olanak bulunmadığı gerekçesiyle davalı yanında yer alan müdahilin istinaf başvurusunun incelenmeksizin reddine karar verilmesinde hukuki isabet görülmemiştir.”

Bizim görüşümüz ise; İYUK M. 31’de atıf yapılması yerine Üçüncü Kişilerin Davaya Katılması kurumunun İdari Yargılama Kanunu’nun ruhuna göre düzenlenmesi ve bu konuda ilk derece mahkemesi ve Danıştay arasındaki içtihat farklılarına son verilmesi yönündedir.

Av. GURBET MERVE ALPTEKİN

------------------------

[1] PEKCANITEZ, Hakan. “İdari Yargıda Fer’î Müdahil Hükmü Tek Başına Temyiz Edebilir Mi? (Karar Tahlili)” Prof. Dr. Turhan Tufan Yüce’ye Armağan, DEÜ Yay., İzmir 2001; YASİN, Melikşah. “İdari Yargılama Usulünde Davaya Müdahale”, İÜHFM, C. LXIX, S. 1-2, 2011; ERDAL, Muhammed. “İdari Yargıda Fer’î Müdahale” (Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu Hükümlerinin İdari Yargıda Uygulanması Sorunu), Yetkin Yayınları, Ankara 2009.

[2] http://www.kgm.adalet.gov.tr/iyuk.htm(05/06/2013)

[3] GÖZÜBÜYÜK, A. Şeref. DİNÇER, Güven. İdari Yargılama Usulü, Turhan Kitabevi, 2. Baskı, s.748; KARSLI, Abdurrahim. Medeni Muhakeme Hukuku, 3. Baskı, Alternatif Yayıncılık

[4] ÇAĞLAYAN, Ramazan. İdarî Yargılama Hukuku, 4. Baskı, Seçkin Yayıncılık, Ankara 2014, s.293; KURU, Baki. Hukuk Muhakemeleri Usulü, C. IV, 6. Baskı, Demir Demir Yayıncılık, İstanbul 2001, s.3491; KURU/ARSLAN/YILMAZ, a.g.e. s.507

[5] http://www.kgm.adalet.gov.tr/iyuk.htm.madde 22. (05/06/2013)

[6] CANDAN, Turgut. İdari Yargılama Usulü Kanunu, Adalet Yayınevi, Ankara 2011, s.715.

[7] YAMAN, Sadettin. “Adli ve İdari Yargıda Davaya Müdahale (Katılma) ve İdari Yargıda Aslî Müdahalenin Kabulüne Duyulan İhtiyaç” Terazi Hukuk Dergisi, S. 22, Haziran 2008, s.102-103.

[8] NEDİMOĞLU, Ruhi. “Danıştayda Görülen Davalarda Katılma” Ankara Barosu Dergisi, S.1, s.67-69

[9] YASİN, Melikşah, a.g.m., s.442.

[10] Sinerji Mevzuat/ İçtihat Bilgi Bankası, Erişim Tarihi 22.04.2019

[11] PEKCANITEZ, Hakan; ATALAY, Oğuz; ÖZEKES, Muhammet. Medeni Usul Hukuku, Yetkin Yayınları, Ankara 2013, S.198.

[12] ALANGOYA/YILDIRIM/ DEREN-YILDIRIM. a.g.e. s.151

[13] KARSLI, Abdurrahim. a.g.e. s.357.

[14] ERKUT, Celal. “İdari Yargının Yeniden Yapılandırılmasında Yargılama Hukuku Kurallarının Etkinleştirilmesi Sorunu” İdari Yargının Yeniden Yapılandırılması ve Karşılaştırmalı İdari Yargılama Usulü, 2001 Yılı Sempozyumu, Danıştay Tasnif ve Yayın Bürosu Yayınları, Ankara 2003, s.97

[15] YASİN, Melikşah. a.g.m. s.443