İHALENİN FESHİ DAVASINDA ALEYHE HÜKMEDİLEN PARA CEZASI NEDENİYLE MAHKEMEYE ERİŞİM HAKKININ İHLALİ - ANAYASA MAHKEMESİ KARARI İNCELEMESİ

KONU

Anayasa Mahkemesi 2019/15518 başvuru numaralı dosyada 21/09/2022 tarihinde verdiği kararında, ihalenin feshi davasında aleyhe hükmedilen para cezası nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği iddialarını incelemiştir.

OLAY

Başvurucular tarafından ihalenin feshi davaları açılmıştır. Başvurucuların bir kısmı hakkında ilk derece mahkemelerince davanın reddine ve ihale bedelinin %10'u oranında para cezasına hükmedilmişken bir kısmı hakkında ise Bölge Adliye Mahkemelerince istinaf incelemesinde bu karar verilmiştir. Temyiz başvuruları ve karar düzeltme başvuruları reddedilen başvurucular tarafından bireysel başvurularda bulunmuştur.

MAHKEMENİN DEĞERLENDİRMESİ

Anayasa Mahkemesi benzer yöndeki başvurular hakkında daha önce yapmış olduğu değerlendirmelere atıf yaparak kısa bir gerekçe ve değerlendirme ile bu başvuru hakkındaki kararını açıklamıştır.

Anayasa Mahkemesi, başvurulara konu ihalenin feshi davalarında mahkemelerin 2004 sayılı Kanun hükümlerine göre ihalenin feshi şartlarının oluşmadığını belirterek Kanun'da öngörülen ihale bedelinin %10'una tekabül eden para cezalarına hükmettiğini, Kanun'da öngörülen para cezasında herhangi bir üst sınır öngörülmediği gibi ihalenin feshi talebinin esastan reddedilmesi hâlinde mahkemece doğrudan uygulanma zorunluluğunun bulunduğunu, ayrıca cezanın tatbikinde somut olayın koşullarını göz önüne alarak hâkime herhangi bir takdir yetkisi kullanma imkânının tanınmadığını, ülke koşullarına göre hükmedilen para cezasının da tutar itibarıyla azımsanmayacak ölçüde yüksek olduğunu tespit etmiştir.

Bu tespitler doğrultusunda, hükmolunan yüksek tutardaki para cezalarının başvurucularda ağır bir yüke sebep olduğunu, başvurucuların katlanmak zorunda kaldığı külfetin hedeflenen meşru amaçla orantısız olduğunu, dolayısıyla müdahalenin ölçülü olmadığını belirleyen Anayasa Mahkemesi, başvurucuların Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim haklarının ihlal edildiğine karar vermiştir.

SONUÇ VE DEĞERLENDİRME

Anayasa Mahkemesinin bu kararında atıf yaptığı önceki 04/07/2019 tarihli ve 2016/738 başvuru numaralı karar ile 22/11/2018 tarihli ve 2015/18872 başvuru numaralı kararda da özetle;

2004 sayılı Kanun'da öngörülen para cezasında herhangi bir üst sınır öngörülmediği gibi ihalenin feshi talebinin esastan reddedilmesi hâlinde mahkemece doğrudan uygulanma zorunluluğunun bulunduğu, ayrıca cezanın tatbikinde somut olayın koşullarını göz önüne alarak hâkime herhangi bir takdir yetkisi kullanma imkânının tanınmadığı, ülke koşullarına göre hükmedilen para cezasının da miktar itibarıyla azımsanmayacak ölçüde yüksek olduğu, somut olayın koşulları göz önüne alındığında, hükmolunan yüksek miktardaki para cezasının başvurucu üzerinde ağır bir yüke sebep olduğu ve katlanmak zorunda kalınan külfetin hedeflenen meşru amaçlarla orantısız olduğu, dolayısıyla müdahalenin ölçülü olmadığı değerlendirmesi yapılarak, Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamında mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine karar verilmiştir.

Tüm bu kararlar birlikte değerlendirildiğinde; Anayasa Mahkemesinin atıf yaptığı anılan 2 kararında istikrar kazanan içtihadını yazımıza konu bu kararında da sürdürdüğü görülmektedir.

Anayasa Mahkemesi bu kararlarda; kanuni dayanağının bulunması nedeniyle “kanunilik ilkesine” uygun olduğunu belirttiği uygulamanın, müdahalenin, mülkiyet hakkını korumaya yönelik olması nedeniyle Anayasal açıdan “meşru bir amaç” taşıdığını da ifade etmiş, ancak söz konusu uygulamanın “ölçülülük ilkesine” uygun olmadığını belirlemiştir.

Mahkemeye erişim hakkının tesisi adına önemli olan bu kararlarda Anayasa Mahkemesi temel olarak;

-2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 134. maddesinde ihalenin feshi isteğinin esastan reddedilmesi hâlinde doğrudan uygulanan para cezasına Kanun’da herhangi bir üst sınır öngörülmediği,

-Derece mahkemelerine somut durumun özelliklerini göz önünde tutmasını temin edecek bir esneklik sağlanmadığı,

-Hâkime herhangi bir takdir yetkisi tanınmadığı,

-Bu durumun ülke şartlarına göre oldukça yüksek olan para cezası uygulanması sonucunu doğurduğu,

-Alacaklının haklarının korunmasındaki yarar ile başvurucunun ihalenin feshini dava konusu edebilmesindeki menfaati arasında adil bir dengenin kurulamadığı,

-Uygulanan para cezasının miktarının başvurucuya olağanın ötesinde bir külfet yüklediği ve bu durumun başvurucunun mahkemeye erişim hakkına yapılan müdahaleyi ölçüsüz kıldığı

değerlendirmelerinde ve tespitlerinde bulunmuştur.

Dolayısıyla 2004 sayılı Kanun’un amir hükmü yürürlükte olduğu halde Anayasa Mahkemesi anılan üç kararında da mahkemeye erişim hakkının ihlali yönünde verdiği karar önemlidir.

Her ne kadar bireysel başvuruya konu kararlar sadece olay ve dava özelinde geçerli olsa da, Anayasa Mahkemesinin bu konuda istikrar kazanan içtihadının derece mahkemelerince yürüyen yargılamalara katkı sağlaması olanaklıdır.