İcra hukuku, bir alacağın, borçludan hukuki yolla cebren tahsilini düzenleyen kurallar bütünü anlamına gelmektedir. İİK uyarınca, 82. Maddede düzenlenen ve uygulamada meskeniyet iddiası olarak karşımıza çıkan düzenleme, alacaklının alacağını tahsil amacıyla, borçlu aleyhine başlatmış olduğu icra takibinde, kanun maddesinden kaynaklı olarak, borçlunun ‘’haline münasip’’ evini cebren sattıramaması için icra hukuk mahkemesine, borçlunun talebiyle yapılan şikayet anlamına gelmektedir.

Yukarıda da açıkladığımız gibi borçlunun, ‘’haline münasip’’ olan evinin cebren satılmaması için icra hukuk mahkemesine şikayette bulunması gerekmektedir. İİK hükümlerine göre ‘’şikayet’’ niteliğinde başvurulan bu yol basit yargılama usulüne tabidir.

Alacaklı, borçluya karşı başlattığı icra takibinde, takibin kesinleşmesiyle birlikte, alacağını tahsil amacıyla borçlunun mallarını haczeder. Borçluya ait taşınır ve taşınmaz mallar, menkul kıymetler, borçlunun 3. Kişilerdeki hak ve alacakları, borçlunun maaşı ve benzeri kıymetler alacaklının, borçludan olan alacağını cebren almak için haczettirebileceği kıymetlerdendir. Tabii olarak, alacaklının hakkını muhafaza eden kanun, borçlunun haklarını da muhafaza etmektedir ve borçlunun borcundan kaynaklı olarak hayatını ikame ettirmesini engellememekte, yaşam hakkını kısıtlayıcı bazı uygulamalara izin vermemektedir. Meskeniyet şikayeti de borçlunun, yaşam hakkının korunması amacıyla kanunda düzenlenen bir şikayet türüdür. Daha somut örneklendirmek gerekirse; borçlunun üzerine kayıtlı 1 adet taşınmaz, 2 adet de araç olsun. Alacaklının alacağını karşılamak için her üç malın da bedeli yetmiyorsa veya yeteceği yönünde kesin bir kanaat yoksa, alacaklı her üç mala da haciz şerhi koydurmak suretiyle, cebri icra hukuku açısından mallar üzerindeki cebren satış iradesini ortaya koyar. Eğer ki borçluya ait bir adet taşınmaz, borçlunun yaşadığı ev ise ve bu ev gerçekten kanunda belirtildiği gibi ‘’haline münasip’’ tanımına uyuyorsa, bu taşınmazın haczedilmesi ve akabinde cebren satışının yapılması İİK’nın 82. Maddesi uyarınca caiz değildir.

‘’Haline münasip ev’’ kavramının ne olduğu son derece önemlidir. Bu hususun tespiti için borçlunun maddi durumu, aylık rutin giderleri, bakmakla yükümlü olduğu kişi sayısı gibi faktörlerin tespiti önemlidir. Borçlu, tek başına yaşayan bir bireyse ve bakmakla yükümlü olduğu kişiler yoksa; borçlunun yaşadığı üç oda bir salondan oluşan evin, haline münasip olduğunu söylemek pek de hukuki olmayacaktır.

Uygulamada, İcra hukuk mahkemesine yapılacak meskeniyet iddiası şikayetlerinde, öncelikli olarak kişinin sosyal ekonomik durumu, bakmakla yükümlü olduğu kişi sayısı gibi hususlar tespit edilir ve ardından meskeniyet şikayetine konu olan evin, bilirkişi marifetiyle kıymet takdiri işlemleri yapılır. Bilirkişi, kişinin durumuna göre, borçlunun yaşamasını münasip bulduğu bir evin kıymetini araştırır ve bir bedel belirler. Daha sonra da meskeniyet şikayetine konu olan evin bedeli ile bu bedeli raporunda açıkça belirtir. Eğer ki kişinin yaşaması münasip olan evin bedeli, şikayete konu evin bedelinden daha yüksekse, icra hukuk mahkemesi hakiminin söz konusu evdeki haczi kaldırması yani şikayeti kabul etmesi gerekecektir. Lakin borçlunun yaşaması münasip evin bedeli, şikayete konu evin bedelinden düşükse, icra hukuk mahkemesi hakimi şikayet konusunda, evin satışına izin verecek lakin satıştan gelecek paradan, borçlunun yaşaması münasip evi almasına yetecek paranın borçluya ödenmesine, kalan paranın alacaklıya ödenmesine karar verecektir.

Uygulama noktasında, kanundan kaynaklı olarak yukarıda açıklandığı gibi bir metod mahkemelerce benimsenmiştir. Meskeniyet iddiası yani meskeniyet şikayeti usul açısından da önemli düzenlemelere sahiptir. Bu şikayetin yapılabilmesi için belli süreler öngörülmüştür. Borçlu, haczi öğrendiği tarihten itibaren 7 gün içerisinde icra takibinin yapıldığı yer icra hukuk mahkemesine, söz konusu meskeniyet yani haczedilemezlik şikayetini bildirmek zorundadır. Eğer ki bu süre geçmişse, şikayet usulden reddedilmelidir. Bahsettiğimiz öğrenme tarihi açısından uygulamada birtakım sıkıntılar ortaya çıkmaktadır. Haczin konulduğu tarih, öğrenme tarihi olarak kabul edilmemektedir. Eve menkul haczine gidilmesi ve borçlunun bizzat haciz esnasında evde bulunması, borçluya İİK Madde 103 uyarınca davetiye yollanması, borçluya kıymet takdiri raporunun tebliği gibi işlemler öğrenme olarak kabul edilmektedir. Öğrenmenin başladığı tarihin tespiti, mahkemece ilk olarak incelenmesi gereken hususlardan biridir.

Süresi içerisinde yapılmış olan bir şikayetin mahkemece incelenmesi gerekmektedir. Basit yargılama usulüne tabi olan meskeniyet şikayeti yargılamasının ivedi olarak incelenmesi esastır. Bu sebeplerle kıymet takdiri işlemlerinin biran önce yapılıp davanın karara bağlanması son derece elzemdir. Ayrıca dava açılırken, borçlu veya vekili, şikayete konu evin cebren satışının engellenmesi için satışın yapılmamasına ilişkin tedbir talebinde de bulunabilir. Tedbir kararı olmaması halinde, şikayete konu evin cebren satışının önünde bir engel bulunmamaktadır. Lakin davanın neticesine göre satıştan elde edilen paranın borçluya ödenme ihtimali olduğundan, cebren satışı yapan icra müdürü, satıştan elde edilen parayı alacaklıya ödememelidir. Bu hususta aksaklıklar olmaması açısından, şikayetin yapıldığından icra müdürünün haberdar edilmesi gerekmektedir. Uygulamada, şikayetin yapıldığına ilişkin tevzi formu, çoğu zaman icra dosyasına, mahkemece gönderilmektedir. Lakin bu bilgilendirmenin yapılmaması ihtimaline karşı, şikayeti yapan borçlunun veya vekilinin mutlak surette davanın açıldığını, şikayetin yapıldığını ayrı bir dilekçeyle icra dosyasına bildirmesi gerektiği kanaatindeyiz. Her ne kadar şikayete konu evin satışının yapılmasının önünde bir engel bulunmasa da alacaklının davanın neticesini beklemesi de usul ekonomisi ve uygulamada karışıklığın engellenmesi açısından daha uygun düşeceği de aşikardır.

Meskeniyet şikayetine konu edilen taşınmazın şerhinde, zorunlu olarak tesis edilen ipotekler dışında ipotek şerhinin de bulunmaması gerekmektedir. Aksi halde şikayet reddedilecektir. Zorunlu ipotek kavramından kastımız, konut kredisi için tesis edilen ipotek gibi ipoteklerdir. Örneğin ticari bir amaçla çekilen banka kredisi neticesinde tesis edilen bir ipotek şerhi, şikayete konu olan taşınmazın şerhinde bulunuyorsa, mutlak surette şikayet reddedilmelidir. Buradaki asıl amaç, borçlunun haline münasip olan evini, mesken olarak kullanmaya devam etme iradesinin varlığıdır.

Meskeniyet şikayetine ilişkin, icra hukuk mahkemesinde açılacak olan dava, maktu harca tabidir. Lakin bilirkişi incelemesi ve keşif yapılacağından bu tarz masrafların da gider avansı olarak dava dosyasına yatırılması gerekmektedir. İcra hukuk mahkemesince verilecek olan karara karşı da istinaf ve temyiz kanun yoluna başvurmak mümkündür.