Bu yollardan birisi, Genel Mahkemeler'de "İtirazın İptali" davası ikame etmek, diğeri ise İcra Mahkemeleri'nden İtirazın Kaldırılması'nı talep etmektir. Bu iki yoldan birisini seçerken ayırt edici en önemli husus; alacaklının, alacağını ispata yarayan delillerinin niteliğidir. Şöyle ki; alacağın ispatı için uhdesinde İİK 68-68/a maddeleri anlamında belge olmayan alacaklı, İtirazın Kaldırılması prosedürüne başvuramayacak, Genel Mahkemeler'de İtirazın İptali davası ikame edebilecektir. Buna karşılık, elinde, ispata yarar İİK 68-68/a maddeleri anlamında belge bulunan alacaklının, bu iki yoldan birine başvurmak hususunda (diğer dava şartlarının sağlanmasıyla birlikte) seçim hakkı bakidir. Nitekim bu seçimlik hak doğrudan kanundan kaynaklanıp taraflarca, ileride vuku bulması muhtemel bir ihtilaf halinde itirazın kaldırılması ya da itirazın iptali yollarından yalnızca itirazın iptaline ya da yalnızca itirazın kaldırılmasına başvurulabileceği şeklinde, bu seçimlik hakkın kullanılmasına halel getirecek nitelikte bir sözleşme yapılamaz.

İTİRAZIN İPTALİ DAVASI:

İtirazın İptali davasını düzenleyen İcra İflas Kanunu'nun 67. maddesinin 1. fıkrası uyarınca; "Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir."

İtirazın İptali davası ile alacaklının esas maksadı; alacağının varlığının tespiti, borçlunun itirazının iptali, durdurulan takibin devamı ve şartları mevcutsa borçlunun icra inkar tazminatına mahkum edilmesidir.

Davanın Genel Mahkemeler'de görülmesinin bir sonucu olarak, yargılama neticesinde verilen kesin hükmün, takip hukukuna özgü sonuç doğurma kabiliyetinin yanı sıra, maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmesi, esasen bir tahsil (eda) davası olarak nitelendirilmesine imkan sağlamaktadır. Ancak gerek doktrinde, gerekse Yargıtay içtihatlarında, İtirazın İptali davasının eda davası veya tespit davası olarak nitelendirilmesi hususunda görüş ayrılıkları süregelmektedir.

İİK md. 67/1, İtirazın İptali davası ikame edebilmek bakımından, "itirazın tebliğinden itibaren bir sene"lik bir hak düşürücü süre getirmiştir. Hak düşürücü süreyi kaçıran alacaklının, genel hükümler uyarınca bir Alacak Davası ikame etmesinde bir engel yoktur. Ancak bu Alacak Davası'nın hüküm ve sonuçları, icra takibine vaki itiraza sirayet etmeyecektir.

İtirazın İptali davası, Genel Mahkemeler'de açılır. Bu doğrultuda, Hukuk Muhakamesi Kanunu'nun genel görev ve yetki kuralları devreye girecektir.

İTİRAZIN KALDIRILMASI:

Bir "dava" olarak nitelendirilmeyen İtirazın Kaldırılması prosedürü ise, İcra Mahkemeleri'nde görülen, esasen takip hukukuna özgü bir çaredir. Elinde İİK 68-68/a maddeleri anlamında belge bulunan ve İtirazın Kaldırılması talebinde bulunan alacaklı, bu talebini, itirazın kendisine tebliği tarihinden itibaren 6 ay içerisinde İcra Mahkemesi'ne yöneltecektir. İtirazın Kesin Kaldırılması'nı düzenleyen İcra İflas Kanunu'nun 68. maddesinin 1. ve 2. fıkraları uyarınca; "Talebine itiraz edilen alacaklının takibi, imzası ikrar veya noterlikçe tasdik edilen borç ikrarını içeren bir senede yahut resmî dairelerin veya yetkili makamların yetkileri dahilinde ve usulüne göre verdikleri bir makbuz veya belgeye müstenitse, alacaklı itirazın kendisine tebliği tarihinden itibaren altı ay içinde itirazın kaldırılmasını isteyebilir. Bu süre içerisinde itirazın kaldırılması istenilmediği takdirde yeniden ilâmsız takip yapılamaz.

Borçlu itirazını varit gösterecek hiçbir belge ibraz edemezse icra mahkemesi itirazın kaldırılmasına karar verir."

Alacaklı, İtirazın Kaldırılması prosedürüne başvururken iddiasının ispatı için 68-68/a maddeleri anlamında belgeye dayanacak olup bunun karşılığında takip borçlusu da ispat faaliyetlerini aynı türden belge ile gerçekleştirecektir.

Borçlunun, uyuşmazlığa konu itirazının niteliği, esasen alacaklının İtirazın Kesin Kaldırılması yoluna mı yoksa İtirazın Geçici Kaldırılması yoluna mı gideceğini etkilemektedir. Şöyle ki; borçlunun itirazı yalnızca "borca itiraz" niteliğinde ise, alacaklı, İcra Mahkemeleri'nden İtirazın Kesin Kaldırılmasını talep edecektir. Eğer borçlunun itirazı "imzaya itiraz" niteliğinde ise, alacaklı bu sefer, İcra Mahkemeleri'nden İtirazın Geçici Kaldırılması'nı talep edecektir.

İtirazın kesin kaldırılması yoluna gitmek isteyenn alacaklının elinde İİK madde 68 anlamında belge olması gerekmektedir. Bu belgeler;

İmzası ikrar edilmiş borç ikrarı içeren adi senet, onaylama şeklinde noter senetleri, resmi dairelerin veya yetkili makamların yetkileri dahilinde ve usulüne göre verdikleri makbuz veya belgeler, kredi kurumları ile ilgili belgeler ve borçlunun resmi daireler veya memurlar huzurunda kayıtsız şartsız borç ikrarıdır.

Özellikle belirtmek gerekir ki; alacaklının dayandığı adi senedin imza ikrarı içermesinin yanı sıra "kayıtsız şartsız borç ikrarı"nı haiz olması gerekmektedir. Bu husus T.C Yargıtay 12. Hukuk Dairesi'nin 2016/32446 E., 2018/4436 K. sayılı kararında da; "İİK'nun 68/1. maddesi gereğince, talebine itiraz edilen alacaklının takibi, imzası ikrar veya noterlikçe tasdik edilen borç ikrarını içeren bir senede yahut resmi dairelerin veya yetkili makamların yetkileri dahilinde ve usulüne göre verdikleri bir makbuz veya belgeye müstenit ise, alacaklı itirazın kaldırılmasını isteyebilir.

Somut olayda, takibe dayanak yapılan 31.10.2014 tarihli ve “tutanaktır” başlıklı belgenin kayıtsız şartsız borç ikrarını içermediği, dolayısıyla İİK’nun 68/1. maddesinde belirtilen belge niteliğinde olmadığı anlaşılmaktadır.

O halde mahkemece, itirazın kaldırılması isteminin reddi yerine kabulüne karar verilmesi isabetsizdir." şeklinde açıklanmıştır.

İzahında yarar görülen bir diğer husus ise; genel itibariyle İcra İflas Kanunu'nun 143. maddesi ile düzenlenen kesin aciz vesikasının da, "resmi dairelerin veya yetkili makamların, yetkileri dahilinde ve usulüne göre verdikleri belge" olması dolayısıyla, İİK madde 68 anlamında belge sayılmasıdır. Kesin aciz vesikasının bu niteliği; T.C Yargıtay 12. Hukuk Dairesi'nin 2016/31970 E., 2017/375 K. sayılı kararında "Somut olayda; mahkemece, aciz vesikası İİK 68 anlamında belge olup alacaklının itirazın kaldırılması talebini anılan madde uyarınca inceleyerek işin esası hakkında bir karar vermesi gerekirken, ayrıca belirtilen bu konuları inceleyerek karara bağlanmasının da görevi dahilinde olduğu hususu dikkate alınmaksızın yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde görevsizlik kararı verilmesi isabetsizdir." şeklinde ifade edilmiştir.

İtirazın geçici kaldırılması yoluna gitmek isteyen alacaklının ise, elinde İİK madde 68/a anlamında belge olması gerekmektedir. İtirazın geçici olarak kaldırılması, kayıtsız şartsız borç ikrarını haiz bir senede dayanılarak başlatılan takiplerde, borçlunun, senetteki imzayı inkarı halinde söz konusu olacağından, İİK madde 68/a anlamında belgeden bahsedebilmek için, takibe ve imzasının inkarına konu olan senedin; İİK madde 68'de sayılan belge niteliğinde olmaması aranır.

KARARLARIN KESİN HÜKÜM NİTELİĞİ:

İtirazın İptali davasının Genel Mahkemeler'de görülmesinin bir sonucu olarak, yargılama neticesinde verilecek hüküm "maddi anlamda kesin hüküm" teşkil edeceğinden, davası reddedilen ve red kararı kesinleşen alacaklının, (uhdesinde İİK 68-68/a maddeleri anlamında belgeye sahip olması halinde) daha sonrasında İcra Mahkemesi'nde İtirazın Kaldırılması prosedürüne başvurması sonuç doğurmayacaktır. Buna karşılık, uhdesinde İİK 68-68/a maddeleri anlamında belgeye sahip olan alacaklının, öncelikle İcra Mahkemesi'nde İtirazın Kaldırılması yoluna gitmesi, başvurunun reddi halinde Genel Mahkemeler'de İtirazın İptali davası ikame etmesi mümkündür, çünkü İcra Mahkemesi'nin İtirazın Kaldırılması yargılaması neticesinde vereceği karar, maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmemektedir. Belirtmek gerekir ki, elinde İİK 68-68/a maddeleri anlamında belge olmayan alacaklının bu hususta seçimlik bir hakkı mevcut değildir, yalnızca Genel Mahkemeler'de İtirazın İptali davası ikame edebilir.

İtirazın kaldırılması talebi reddedilen alacaklının, itirazının tebliğinden itibaren bir yıl (itirazın iptali davasının hak düşürücü süresi olan) içinde, itirazın iptali davası açabileceği yönünde yerleşik Yargıtay içtihadında (T.C Yargıtay 3. Hukuk Dairesi, 2007/7082 E., 2007/7199 K.) bu husus; "....itirazın kaldırılması talebi reddedilen alacaklıya ( itirazın tebliğinden itibaren 1 yıl içinde ) itirazın iptali davası açma hakkı tanınmıştır.

Somut olayda, davacı önce itirazın kaldırılması istemiyle icra hukuk mahkemesinde dava açmış ve bu dava redle sonuçlanmış olup bunun üzerine, ( .... ) 18.10.2006 tarihinde 1 yıllık sürede itirazın iptali istemiyle dava açmıştır. Bu durumda, davacının seçimlik hakkını kullandığından bahisle yasal olmayan gerekçeye dayanılarak süresi içinde açılan itirazın iptali isteminin reddi bozmayı gerektirmiştir." olarak ifade edilmiştir.

İtirazın Kaldırılması yoluna başvuran alacaklının, bu yolu bırakarak, hak düşürücü süre içerisinde İtirazın İptali davası ikame edebileceğine ilişkin bir diğer kararda (T.C Yargıtay 3. Hukuk Dairesi, 2005/10218 E., 2005/11884 K.) ise; "İcra takibi, İİK m.68-68a daki belgelerden birine dayanmakta ise alacaklı bu iki yoldan birisini seçmekte serbesttir. Takip konusu alacak m. 68-68 a`daki belgelerden birine bağlı değilse, alacaklı icra mahkemesinden itirazın kaldırılmasını isteyemez, yalnız mahkemede itirazın iptali davası açabilir.

Önce icra mahkemesinde itirazın kaldırılması yoluna başvurmuş olan alacaklı, bu yolu bırakarak mahkemede itirazın iptali davası açabilir. Bundan başka, önce icra mahkemesinde itirazın kaldırılması yoluna başvurmuş ve fakat itirazın kaldırılması talebi reddedilmiş olan alacaklı da m67`deki 1 yıl içinde itirazın iptali davası açabilir. Eğer İTM`de bir hak istihsal elde etmişse, o kararı infaz ettirmeyerek, genel mahkemelerde itirazın iptali davası açar ise, sadece o halde bu davayı açmada hukuki yararı bulunmayacaktır." denilmektedir.

Av. Bengisu BOZKURTGİL