İnceden Dersler” derken, Muharrem İnce’den örnek verecek veya onun son günlerdeki davranış ve eylemlerini irdeleyecek değiliz.

Siyaset ve yönetime ilişkin yıllardır süregelen yanlış uygulamalara ve bunların kamuoyuna ve devlet yönetimine kadar uzanan etkilerine değinmek istiyoruz.

Muharrem İnce 2002 seçimlerinde CHP Yalova Milletvekili olarak Meclis’e girmiş ve 16 yıl boyunca Milletvekilliğini sürdürmüştür.

Sözü uzatmadan söylemek isterim ki, bir kişi; babasının şirketinde bile bu kadar uzun süre yöneticilik yapamaz.

Ancak gene belirtmek isterim ki; Milletvekilliğinin ayrıcalıklarından yararlanmak için bu kadar uzun süre vekillik yapmaya gerek yoktur. Hatta normal bir seçim süreci olan 4 sene bile vekillik yapmak gerekli değildir. Milletvekili seçildiğiniz ve kısa bir süre bu görevi sürdürdüğünüz zaman, ömür boyu siz ve sizden sonra eşiniz, çocuklarınız, ana ve babanız seneler boyunca bu avantajları sürdürüyorsunuz.

Avantaj derken, dokunulmazlıklardan söz etmiyorum. Milletvekilliği sürecinde ve Meclis’de yaptığı konuşma, söz ve davranışlardan ötürü dokunulmazlık sağlanması gerekli ve zorunlu bir korumadır.

Vekillerimizin aldığı maaş, ikramiye ve ek ödemeler; Türkiye’deki asgari ücret değil, en yüksek maaş ve hatta diğer ülkelerde vekillere ödenen maaş karşısında bile baş döndürücü bir yüksekliktedir.

Bunun yanında sağlık, ulaşım, sosyal güvenceler tahmin bile edemeyeceğimiz bir seviyededir. En basitinden Meclis lokantasındaki en pahalı yemek, dışarıda yenen bir sandviçten bile daha ucuzdur.

Yaz, kış, yılbaşı tatilleri insanı özendirecek ölçüde ve uzunluktadır. Bu dönemlerde yapılan ödemeler hiçbir kesintiye uğramadığı gibi, ek avantajlar da sağlanmaktadır ve bu avantajlar milletvekilliğinin sona ermesinden sonra da eski vekil için ve hatta vefatı halinde mirasçıları için devam etmektedir.

Allah gecinden versin, bir vekilin vefatı halinde geri kalan akraba ve mirasçılarına ödenen vefat tazminatı, belki on veya yirmi kamu görevlisinin vefatı halinde ödenen tazminattan yüksektir. Hatta o kadar yüksektir ki, geri kalan mirasçılarından birinin , “babamız vefat etse de tazminatı alsak” diye düşünecekleri endişesini bile yaratacak ölçüdedir.

Burada konu ile ilgili bir anıya yer vermek isterim: “Atatürk ve beraberinde bulunan milletvekilleri, yöneticilerden oluşan heyet, bir yurt içi gezide trene binerler. Bulundukları kompartımana  giren biletçi, ön sırada olan birkaç kişi ile konuştuktan sonra selam verir ve dışarı çıkar. Atatürk sorar “Ne oldu.” Yanındakiler cevap verirler. “Efendim, biletçi, bilet sordu, bu kişilerin milletvekili olduklarını öğrenince dışarı çıktı.” Atatürk şaşırır “Milletvekilleri bilet almıyorlar mı. Vatandaş parasını verip giderken, vekiller parasız mı gidiyorlar. Ne kadar saçma bir uygulama.”

Bir kişi, bulunduğu statüden ayrı olarak geçici bir süre görev yapınca, yani devlet memuru ilen, sigortalı veya Bağkur’lu olarak çalışınca, bu süre, eski bulunduğu görevde geçen süreye eklenerek emekli olur ve emekli maaşını, sürekli olarak yaptığı görev üzerinden alır.

Milletvekilliğinde ise durum tamamen farklıdır. Bir kişi vekil seçilince, bırakın seçildiği dönem için tam süre olarak görev yapmasını, kısa süre sonra vekillikten ayrılsa bile, emekli maaşını hayatı boyunca ve hayatı sonra erdikten sonra mirasçıları, maaşlarını en yüksek rakamlarda milletvekili emeklisi olarak almaya devam ederler.

Oysa milletvekilliği sürekli bir görev değildir. Geçici olarak ve belli bir süre zarfında yapılan görevdir.”Milletvekili emeklisi” olamaz.  Milletvekili seçilen kişinin, vekillikte geçen süresi, eski ve asıl görev süresine eklenmeli ve oradan emekli olmalıdır.

Bütün bu durumlar, ayrıcalıklar kaldırılınca milletvekilliğine talip olanların sayısında büyük bir azalma olacaktır. Aynen bir Dernek veya Vakıf yöneticiliği gibi, fahri ve içden hizmet etmek isteyen kişilerin bu göreve talip olacağını göreceğiz.

İnceden inceye çıkaracağız dersler, bunlar olmalıdır.

Av.A.Erdem AKYÜZ
Ankara Barosu Avukatı,
Hukukun Egemenliği Derneği
Kurucu Genel Başkanı