4857 sayılı İş Kanunu’nda ibranamenin geçerlilik şartlarına ilişkin özel bir düzenleme bulunmaz iken Türk Borçlar Kanunu (“TBK”)’nun 420. maddesi ile iş hukukunda ibraname hukuksal bir düzenlemeye kavuşturmuştur. Belirtmekte yarar görülmektedir ki TBK 420. madde kapsamında ibraname, genel tanımda belirtildiğinin aksine borçtan vazgeçme, borçlunun borçtan kurtarılmasını değil, aksine borcun alacaklıya ödenmesini ve esasen borcun bir nevi ifa ile sona ermesini düzenlemektedir.

TBK’nın 420. maddesi;

“İşçinin işverenden alacağına ilişkin ibra sözleşmesinin yazılı olması, ibra tarihi itibarıyla sözleşmenin sona ermesinden başlayarak en az bir aylık sürenin geçmiş bulunması, ibra konusu alacağın türünün ve miktarının açıkça belirtilmesi, ödemenin hak tutarına nazaran noksansız ve banka aracılığıyla yapılması şarttır. Bu unsurları taşımayan ibra sözleşmeleri veya ibraname kesin olarak hükümsüzdür.”

hükmüne havi olup, işbu hükümden hareketle iş ilişkisinde ibra sözleşmesinin geçerlilik şartları başlıklar halinde açıklanmaya çalışılacaktır.

Geçerlilik Şartları

1. Yazılı Olma Şartı

Maddenin lafzından açıkça anlaşıldığı üzere işçinin işverenden olan alacağına ilişkin yapılan ibra sözleşmelerinin yazılı şekilde düzenlenmesi gerekmekte olup, yazılılık unsuru bir geçerlilik şartı olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu itibarla yazılı şekilde yapılmamış olan ibra sözleşmeleri TBK 420. madde kapsamında geçerli olmayacak ve yazılı şekilde yapılmayan ibra sözleşmelerine dayanılarak işçinin işverenden başkaca bir hak ve alacağı kalmadığı ileri sürülemeyecektir. Bununla birlikte işverenin işçiden olan alacakları yönünden yapılacak ibra sözleşmeleri için ise yazılı şekil şartı öngörülmemektedir. 

2. Düzenleme Tarihi

İbra sözleşmesinin düzenleme tarihi, geçerliliği açısından önem taşımaktadır. Özellikle iş ilişkisi devam ederken işçiden, işvereni ibra ettiğine dair alınan belgelerin geçerli olmayacağı sabittir. Bu yolla işveren karşısında görece zayıf konumda bulunan işçinin gerçek iradesine uygun olmayacak şekilde iş ilişkisi devam ederken işvereni ibra ederek hak ve alacaklarının kaybına sebebiyet vermesinin önüne  geçilmeye çalışılmaktadır.

Kaldı ki iş ilişkisi devam ederken alınan ibralara tereddüt ile yaklaşılması ve geçerli kabul edilmemesi gerektiği Yargıtay içtihatları ile de kabul görmektedir.

“İş ilişkisi devam ederken düzenlenen ibra sözleşmeleri geçersizdir. İşçi bu dönemde tamamen işveren bağımlı durumdadır ve iş güvencesi hükümlerine rağmen iş ilişkisinin devamını sağlamak veya bir kısım işçilik alacaklarına bir an önce kavuşabilmek için iradesi dışında ibra sözleşmesi imzalamaya yönelmesi mümkün olup, Dairemizin kararlılık kazanmış uygulaması bu yöndedir. İbranamenin tarih içermemesi ve içeriğinden de fesih tarihinden sonra düzenlendiğinin açıkça anlaşılamaması durumunda ibranameye değer verilmez.” (Yargıtay 22. HD., E. 2017/26893, K. 2020/1756 sayılı ve 06.02.2020 tarihli kararı.)

İbra sözleşmelerinin geçerliliği için iş ilişkisinin sona erdiği tarihten sonra en az 1 (bir) aylık süre geçtikten sonra yapılmış olması gerekmektedir. Bahse konu süre, ibra sözleşmesinin şartları ve hukuki neticelerini değerlendirmesi açısından işçiye düşünme fırsatı vermesi yönünden faydalıdır. Ayrıca bu düzenleme ile iş sözleşmesi devam ederken veya iş ilişkisinin sona ermesinin hemen akabinde işçinin tabiri caizse irade fesadına uğratılarak işvereni ibra etmesinin önüne geçilmek amaçlanmaktadır.  

3. Alacak türü ve miktarının belirtilmiş olması

TBK 420. madde gereğince ibra sözleşmesinin geçerli olması için sözleşme içeriğinde işçinin, işveren nezdindeki alacaklarının tek tek belirtilmesi, işbu alacaklara karşılık gelen ve işçiye ödenecek olan tutarların açıkça yazılması gerekmektedir. Aksi takdirde ibra sözleşmesi geçerli olmayacaktır.

“Miktar içermeyen ibra sözleşmelerinde geçerlilik sorunu titizlikle ele alınmalıdır. İrade fesadı denetimi yapılmalı ve somut olayın özelliklerine göre ibranamenin geçerliliği konusunda çözümler  aranmalıdır. Fesihten sonra düzenlenen ve alacak kalemlerinin tek tek sayıldığı ibranamede irade fesadı haller ileri sürülüp ispatlanmadığı sürece ibra iadesi geçerli sayılmalıdır. İbranamede yer almayan işçilik alacakları bakımından borcun sona erdiği söylenemez.” (Yargıtay 22. HD., E. 2013/32567, K. 2015/6103 sayılı ve 19.02.2015 tarihli kararı.)

4. İbra sözleşmesine konu tutarların banka aracılığıyla ve eksiksiz şekilde ödenmesi

İbra sözleşmesinin geçerlilik şartlarından biri de; sözleşmeye konu edilen alacak miktarlarının tam ve eksiksiz şekilde ve banka aracılığıyla ödenmesidir. Ödemenin banka aracılığıyla ve hak değerinde noksansız şekilde yapılmaması halinde ibra sözleşmesi kesin hükümsüz olarak kabul edilecektir.

“Somut uyuşmazlıkta ibraname 05.02.2015 tarihli olup, Yeni Borçlar Kanunu döneminde imzalanmıştır. Dosya kapsamında banka ödemesine dair belge bulunmamaktadır. Mahkemece dosya kapsamındaki ibranamenin 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 420. vd. maddelerine göre geçersiz olduğu gerekçesiyle ibranameye değer verilmeden ve ibraname içeriğindeki ödeme miktarları dikkate alınmadan sonuca gidilmiştir. İbra tarihi itibarıyla sözleşmenin sona ermesinden başlayarak en az bir aylık sürenin geçmediği, ödemenin hak tutarına nazaran noksansız ve banka aracılığıyla yapılmadığı açık olduğuna göre, ibranamenin geçerli olarak kabul edilmesi mümkün değildir. Bu bakımdan mahkemece ortada geçerli bir ibra belgesinin bulunmadığı sonucuna varılması isabetlidir.” (Yargıtay 22. HD., E. 2017/23135, K. 2019/14403 sayılı ve 27.06.2019 tarihli kararı.)

TBK’nın 420. maddesi ile ifa ve ibra kavramları açısından bir karışıklık yaratıldığını söylemek yerinde olacaktır. Zira işbu maddeden hareketle işçi ile işveren arasındaki alacak – borç ilişkisini sona erdiren işçinin ibrası değil, işverenin ifasıdır. Ve taraflar arasında yapılacak olan ibra sözleşmesinin ise işçi ile işveren arasındaki borç ilişkisinin sona erdiğini ispatlayan bir belge mahiyetinde olduğunu söylemek mümkündür.

Bununla birlikte TBK 420/3. madde uyarınca “Hakkın gerçek tutarda ödendiğini ihtiva etmeyen ibra sözleşmeleri veya ibra beyanını muhtevi diğer ödeme belgeleri, içerdikleri miktarla sınırlı olarak makbuz hükmündedir. Bu hâlde dahi, ödemelerin banka aracılığıyla yapılmış olması zorunludur”.

Bu doğrultuda hakkın gerçek tutarının ödenmediği anlaşılan (kısmi ödeme halleri vs.) belgeler makbuz hükmünde kabul edilecek ancak bunun için de ödemenin mutlaka banka aracılığıyla yapılmış olması gerekecektir.

Açıklanan hususlar çerçevesinde işçinin işverenden olan alacağının sadece belli bir kısmının ödenmesine yönelik belgeler kanunda aranan diğer şartları taşısa ve ödeme banka kanalı ile yapılsa dahi ibraname olarak değerlendirilmeyecek işbu belgeler makbuz olarak kabul edilecek ve işçinin işverenden olan alacaklarından ödeme tutarı oranında mahsup edilecektir. İşçi, hak kazanmış olduğu gerçek tutarı işbu ödeme haricinde talep edebilecektir.  

“Miktar içeren ibra sözleşmelerinde ise, alacağın tamamen ödenmiş olması durumunda borç ifa yoluyla sona ermiş olur. Buna karşın kısmi ödeme hallerinde, Dairemizin kökleşmiş içtihatlarında ibraya değer verilmemekte ve yapılan ödemenin makbuz hükmünde olduğu kabul edilmektedir. Miktar içeren ibranamenin çalışırken alınmış olması makbuz etkisini ortadan kaldırmaz.”  (Yargıtay 7. HD., E. 2013/25380, K. 2014/3854 sayılı ve 13.02.2014 tarihli kararı.)

“… ibranamenin bölünebilirliği ilkesi gözetilerek fazla çalışma isteminin kabulü yönünde hüküm kurulması doğru görülmekle birlikte kıdem tazminatı hesabında rakamsal olarak yapılan ödemenin mahsup edilmemesi doğru görülmemiştir.” (Yargıtay 9. HD., E. 2011/10914, K. 2013/14421 sayılı 14.05.2013 tarihli kararı.)

Av. Handenur Zağralıoğlu

KAYNAKÇA

EKMEKÇİ, Ömer/YİĞİT, Esra, Bireysel İş Hukuku Dersleri, Oniki Levha, İstanbul, 2020.

SÜZEK, Sarper, İş Hukuku, Beta, Yenilenmiş 18. Baskı, İstanbul, 2019.

ÇELİK, Nuri/CANİKLİOĞLU,Nurşen/CANBOLAT, Talat, Beta, Yenilenmiş 31. Baskı, İstanbul, 2018.

www.lexpera.com.tr