6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 350. maddesi uyarınca, istinaf kanun yoluna başvurulması, ilk derece mahkemesi kararının icrasını durdurmamaktadır. Ancak 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun icranın geri bırakılmasıyla ilgili 36. maddesi hükmüne göre şartların oluşması halinde Bölge Adliye Mahkemesine icranın geri bırakılmasına yönelik talepte bulunulabilir. Ancak nafaka kararlarına karşı icranın geri bırakılmasına yönelik talepte bulunulamaz. Buna karşılık Kişiler Hukuku, Aile Hukuku ve taşınmaz mallarla ilgili ayni haklara ilişkin kararların da kesinleşmeden infazı mümkün değildir.

2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 36/1. maddesinde; İlama karşı istinaf veya temyiz yoluna başvuran borçlu, hükmolunan para veya eşyanın resmî bir mercie depo edildiğini ispat eder yahut hükmolunan para veya eşya kıymetinde icra mahkemesi tarafından kabul edilecek taşınır rehni veya esham veya tahvilât veya taşınmaz rehni veya muteber banka kefaleti gösterirse veya borçlunun hükmolunan para ve eşyayı karşılayacak malı mahcuz ise icranın geri bırakılması için bölge adliye mahkemesi veya Yargıtay’dan karar alınmak üzere icra müdürü tarafından kendisine uygun bir süre verilir. Bu süre ancak zorunluluk halinde uzatılabilir.’ düzenlemesine yer verilmiştir. Bu düzenlemeye göre icranın geri bırakılmasını talep eden borçlu tarafça, dosyaya icra müdürü tarafından verilmiş bir mehil vesikası sunması şarttır. Burada Bölge Adliye Mahkemesince mehil vesikasının süresinin dolmuş olup olmadığını, teminat alınması gereken hallerde teminat alınıp alınmadığı ve alınan teminatın geçerli olup olmadığını resen kontrol edeceği bilinerek buna göre dosyanın tam bir şekilde mahkeme önüne gitmesi sağlanmalıdır. 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 36/2. maddesi uyarınca borçlunun devlet ya da adli yardımdan faydalanan kişi olması halinde, teminat şartı aranmamaktadır. Süresi dolmuş mehil vesikasına dayanılarak icranın geri bırakılması talep edilemez.

"Kelamda asl olan mana-yı hakikidir." (MECELLE’den)

Av. Safa Mert ÇİÇEK – KAYSERİ