Hakaret suçu, genel olarak herkese karşı işlenebilir. Mağdurun sıfatı genel olarak hakaret suçunda önemli olmasa da, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 125. Maddesinin üçüncü fıkrasının a bendinde mağdurun kamu görevlisi olması hali ağırlaştırıcı neden olarak hüküm altına alınmıştır.

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 125. Maddesinin üçüncü fıkrasının a bendinde; kamu görevlisine karşı görevinden dolayı hakaret suçunun İşlenmesi hâlinde, cezanın alt sınırının bir yıldan az olamayacağı ifade edilmiştir.

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 125. Maddesinin üçüncü fıkrasının a bendinde yer alan ağırlaştırıcı nedenin tatbik edilebilmesi için şu koşulların varlığı gerekir:

1) Failin, mağdurun “kamu görevlisi” olduğunu bilmesi gerekir.[1] 

2) Suçun işlendiği sırada mağdurun kamu görevlisi olması gerekir.[2] 

3) Hakaret suçunun kamu görevlisinin görevinden dolayı işlenmesi gerekir.[3] 

Örneğin; failin, telefonla kendisini arayan kişinin aracını çalan kişi olduğunu ve kendisine bir oyun oynandığını düşünerek, polis olduğunu bilmeden sövmesi eyleminde, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 30/1 maddesinde öngörülen suçun maddi unsurlarındaki hatası nedeniyle kamu görevlisine hakaret suçu bakımından bir suç işleme kastının bulunmadığı ve bu hatasından yararlanması gerektiği gözetilmelidir.[4] 

Bu durumda 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 125/1 madde ve fıkrası yerine aynı maddenin 3. fıkrası uyarınca görevliye hakaretten cezalandırılması hukuka aykırı olacaktır.[5] 

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 125. Maddesinin üçüncü fıkrasının a bendinde yer verilen unsurların yokluğu halinde 5237 sayılı 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 125/1. maddesinde düzenlenen “genel hakaret suçu” gündeme gelecektir.

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 125. Maddesinin üçüncü fıkrasının a bendi, kamu görevlilerinin vazifelerini ifa ederken, herhangi bir şekilde etkilemeye ve saygınlıklarına zarar vermeye yönelik aşağılayıcı saldırılara karşı korunmalarının sağlanması ve devletin saygınlığına zarar verilmesinin önüne geçilmek amacıyla hüküm altına alınmıştır. Kanun koyucu, bu düzenleme ile kamu görevlilerine ayrıcalık tanımış değildir.

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 125. Maddesinin üçüncü fıkrasının a bendi, hakaret eyleminin kamu görevlisinin huzurunda ve görevini yaptığı sırada işlenmiş olma şartını aramamaktadır.

Yani hakaret eylemi kamu görevlisinin yerine getirdiği vazifesinden dolayı olması şartıyla gıyabında veya görevinin başında olmadığı bir zamanda huzurunda işlenmiş olması hallerinde de 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 125. Maddesinin üçüncü fıkrasının a bendi uygulanabilecektir.

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 125. Maddesinin birinci fıkrasında yer alan genel hakaret suçunun takibi, şikâyete tabi iken, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 125. Maddesinin üçüncü fıkrasının a bendinde yer alan kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret suçu şikâyete tabi değildir, re’sen soruşturulan bir suçtur. (TCK md. 131/1)

Mağdurun kamu görevlisi olmasının bir başka etkisi de şudur: 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 125. Maddesinin birinci fıkrasında yer alan genel hakaret suçunun takibinin şikâyete bağlı olması nedeniyle bu suçta uzlaşma hükümleri uygulanabilecektir. (CMK md. 253/1-a)

Oysa 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 125. Maddesinin üçüncü fıkrasının a bendinde yer alan kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret suçu, şikâyete tabi olmadığından uzlaşma hükümlerine de tabi bir suç değildir.

5237 sayılı TCK’da “Kişilere Karşı Suçlar” kısmının sekizince bölümünde “Şerefe Karşı Suçlar” başlığı altında ve bireye karşı işlenen hakaret suçunun cezayı arttırıcı nitelikli bir hali olarak düzenlenmiştir.[6] 

Öğretide, kamu görevlilerine yönelik hakaret suçunun, suçun basit haline göre ağırlaştırılmış yaptırıma bağlanmasının çelişki oluşturduğu, cezanın bu nedenle ağırlaştırılması ile korunmak istenen “kamu görevini ifa eden” kamu görevlisinin kişisel şeref bütünlüğünden ziyade devletin saygınlığı olduğu, bununda suçun basit hali ile nitelikli hali arasında çelişkiye neden olduğu yönünde görüşler bulunmaktadır.[7] 

Kamu görevlisi kavramı 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 6. Maddesinde tanımlanmıştır.

Nitekim 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 6/1-c. Maddesinde, kamusal faaliyetin yürütülmesine atama veya seçilme yoluyla veya herhangi bir surette sürekli, süreli veya geçici olarak katılan kişiler kamu görevlisi olarak tanımlanmıştır.[8] 

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 6/1-c. Maddesi ile mülga 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’ndaki memur- kamu hizmeti gören ayrımı ortadan kaldırılmıştır.

Başka bir söylemle, kamu görevlisine karşı görevinden dolayı işlenen hakaret suçuna ilişkin; 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’ndaki düzenleme, 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’ndan farklıdır.

765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda “memur” kavramına yer verilerek, memura görev sırasında herhangi bir nedenle hakaret edilmesi hali dahi nitelikli hal olarak düzenlenmiştir.[9] 

Oysa 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda memur kavramını da içerecek şekilde “kamu görevlisi” kavramına yer verilerek, sadece kamu görevlisine karşı görevinden dolayı hakaret edilmesi nitelikli hal olarak kabul edilmiştir.[10] 

Özetle, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun bu düzenlemesi ile memur kavramı ile idare hukuku anlamındaki kamu görevlisi birleştirilerek kavramın kapsamı genişletilmiştir.[11] 

(Bu köşe yazısı, sayın Dr. Suat ÇALIŞKAN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)

-----------------------------

[1] Y.18.CD, E: 2017/1066, K: 2019/4202, T: 04.03.2019: “…TCK’nın 30/2. maddesinde, kişinin, suçun daha ağır veya daha az cezayı gerektiren nitelikli hallerinin gerçekleştiği hususundaki hatasından yararlanması öngörülmüştür. Suçun nitelikli hallerinde hatada, failin işlediği fiilin suç oluşturduğu konusunda herhangi bir yanılgısı söz konusu olmayıp, yanılgı fiile ilişkindir. Eğer fail, daha ağır bir netice öngören nitelikli hali kastetmeden hareket etmiş, ancak yanılgı sonucu nitelikli hal gerçekleşmiş ise, istemediği ağır neticeden sorumlu tutulamayacağından, katılanın aşamalardaki beyanı, 17/11/2014 tarihli tutanak ve sanık savunması karşısında, sanığın atılı suçu işlediği sabit olduğundan, sanığın failin kamu görevlisi olduğunu bilmediği şahsa karşı gerçekleştirmiş olduğu hakaret eyleminde kastın suçun temel şekline yönelik olduğu gözetilerek, TCK’nın 125/1. maddesinde düzenlenen hakaret suçunu oluşturacağı gözetilmeden, yeterli ve yerinde olmayan gerekçeyle beraat kararı verilmesi,

[2] Mağdur suç tarihinde kamu görevlisi değilse, cezanın ağırlaştırılmış nedenine ilişkin yasa maddesi uygulanamaz. Emsal karar için bkz.; Y.18.CD, E: 2016/16471, K: 2017/987, T: 31.01.2017: “…Belirtilen nedenlerle, mağdurun suç tarihinde kamu görevlisi olmadığından, eylemin TCK'nın 125/1. maddesinde düzenlenen suçu oluşturabileceği, bu suçun takibinin şikayete bağlı olduğu, mağdurun beyanı alınarak sonucuna göre işlem yapılması gerektiği yönündeki iddianamenin iadesi kararı ve dolayısıyla bu karara karşı yapılan itirazı inceleyen merciin verdiği ret kararı hukuka aykırıdır…”

[3] Başka bir söylemle, kamu görevlisince yerine getirilen kamu görevi ile ona yönelik hakaret eylemleri arasında bir illiyet (nedensellik) bağının olması şarttır. YCGK, E: 2014/755, K: 2017/126, T: 07.03.2017: “… Görevinden dolayı” hakaretin kabulü için; yapılan kamu görevi ile hakaret eylemi arasında nedensellik bağının bulunması gerekmektedir. Hâkim her somut olayda nedensellik bağının bulunup bulunmadığını araştırarak, sonucuna göre, eylemin, suçun basit haline mi yoksa nitelikli haline mi uyduğunu saptayacaktır. Bu saptama yapılırken, hakaret eylemlerine muhatap olan kamu görevlisinin faile karşı doğrudan veya dolaylı görev yapması koşulu aranmayacaktır. Zira hakaret doğrudan görevle ilgili olabileceği gibi, görevin yerine getiriliş yöntemi ya da sonuçları ile ilgili de olabilir…”

[4] Başka bir örnek; bir kavga sırasında tarafları ayırmaya çalışan sivil polise, polis olduğunu bilmeden hakaret eden bir kişi 5237 sayılı TCK’nın 125/3-a maddesindeki nitelikli hakaret suçuna göre cezalandırılmayacaktır. Somut olayın özeliğine göre 125/1 ya da 125/4 maddelerinde düzenlenmiş olan basit hakaret suçuna göre cezalandırılması gerekecektir. Örnek için bkz.; Gürdoğan, Özkan, Hakaret Suçu, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Kamu Hukuku Ceza ve Ceza Usul Hukuku Anabilim Dalı, Doktora Tezi, Tez Danışmanı Prof. Dr. Metin Feyzioğlu, Ankara-2012,s.71. Verilen örneğe ilişkin emsal karar için bkz.; Y.5.CD, E: 2013/1117, K: 2014/5084, T: 07.05.2014: “…Olay tarihinde devriye görevini ifa eden katılanların cadde üzerinde sanıklar ve arkadaşlarını kullandıkları aracı trafiğe engel olacak şekilde park etmeleri nedeniyle uyarmaları üzerine, sanık E.. Ç..'ın alkolün de etkisiyle katılanlarla tartıştığı, sanıkların birlikte katılanlara sinkaflı küfürler ettikleri, müdahalede bulunmaya çalışan katılanlara engel oldukları, O.. Ö..'nün katılan S.. Ç..'yi arkasından tuttuğu sırada diğer sanık E.. Ç..'ın katılana yumrukla vurduğu, daha sonra katılan E.. Ş..'nın da boğazına sarılarak sinkaflı küfürlerle hakaret ettikleri, katılanların olay nedeniyle basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek şekilde yaralandıkları, yine sanıkların katılanlara "siz bize bir şey yapamazsınız, bütün siyasileri başınıza yıkarız, siz kim oluyorsunuz lan, karakolu başınıza yıkarız" diyerek tehdit ve hakarette bulundukları, iddiasıyla açılan kamu davasında; trafik polisi olmayan ve olay sırasında sivil olarak görev yapan katılanların trafikle ilgili hangi görevlerini ifa etmelerinin sanıklar tarafından engellendiği üzerinde durulmadan, olayın görüntülerini içeren cd ve buna ilişkin inceleme tutanağına göre, tanık E.. Y..'ın kullandığı aracın, aşırı derecede alkollü olan tanık G.. K..'yı almak üzere trafiğin tenha olduğu gece geç saatte yol üzerinde durduğu ve sanıkların da diğer tanıklarla beraber aracın etrafında oldukları, karşı yönden gelen katılanların içerisinde bulunduğu sivil aracın arka arkaya sellektör yapması nedeniyle aracı yol kenarına doğru çekmeye başladıkları, bu sırada katılanların araçla yanlarında durmaları üzerine sanıkların hakaret eylemlerini gerçekleştirdiklerinin iddia edilmesi karşısında, katılanların ve araçlarının sivil olması nazara alındığında, olayın başlangıcı ve meydana geliş şekline göre katılanların polis olduklarının sanıklar tarafından bilinmesinin mümkün olup olmadığı, mahkemece buna yönde kanaate nasıl ulaşıldığı açıklanmadan, katılanların kamu görevlisi olduklarını bilmeden hakaret eylemlerini gerçekleştirdiklerinin kabulü halinde haklarında TCK'nın 125/1-3a madde ve fıkrasının uygulanma olanağının bulunmadığı gözetilmeden…”

[5] Y.4.CD, E: 2013/34959, K: 2015/294, T: 07.01.2015.

[6] 765 sayılı mülga Türk Ceza Kanunu’nda, kamu görevlisine karşı işlenen hakaret ve sövme suçları “Devlet idaresi aleyhinde cürümler” başlıklı üçüncü babın “Resmi sıfatı haiz olanlar aleyhinde cürümler” başlıklı dokuzuncu faslında düzenlenmiştir.

[7] POLATCAN, İsmet, Memur ve Resmi Heyetlere Karşı Hakaret ve Sövme Cürümleri, Üçdal Neşriyat Yayınevi, İstanbul 1983, s.40-42.

[8] YCGK, E: 2014/755, K: 2017/126, T: 07.03.2017.

[9] YCGK, E: 2014/755, K: 2017/126, T: 07.03.2017.

[10] Emsal karar için bkz.; YCGK, E: 2014/755, K: 2017/126, T: 07.03.2017: “…Olay tarihinde, katılanın sözleşmeli öğretmen olarak görev yaptığı okulun bahçesinde teneffüs saatinde top oynayan öğrencilerin, toplarını bitişikte bulunan sanığın bahçesine kaçırdıkları, sanığın da bu nedenle okulun bahçesine gelerek öğrencilere kızdığı, sanığın öğrencilerine kızdığını duyan TCK'nun 6/1-c maddesi kapsamında kamu görevlisi olan katılanın okul bahçesine çıktığında, sanığın katılana "ben seni çocukların topu bahçeme kaçmasın diye kaç defa uyardım, sen çocuklarına sahip çıkmıyorsun, devamlı içerdesin, içerde ne b..k yediğiniz belli değil" diyerek hakaret ettiği olayda; sınıf öğretmeni olan katılanın, yaşı küçük olan ilkokul öğrencileri üzerinde denetim ve gözetim sorumluluğunun bulunması ve bunun kesintisiz bir şekilde teneffüs sırasında da devam etmesi, sanığın katılanın öğretmen olduğunu bilmesi ve katılana karşı eyleminin katılanın yaptığı görevin yerine getiriliş biçimi ile ilgili olması karşısında, sanık tarafından söylenen hakaret içerikli sözler ile katılan tarafından ifa edilen kamu görevi arasında nedensellik bağı bulunduğu ve eyleminin TCK'nun 125/3-a. maddesinde öngörülen kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret suçunu oluşturduğu kabul edilmelidir…”

[11] Turabi, Selami, “Ceza Hukukunda Kamu Görevlisi Kavramı”, CHD, Yıl 7, S. 20,Ankara Aralık 2012, s.101. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu, hakaret suçunu memurların derecesine göre kademeli olarak cezalandıran mülga 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 266 maddesinden değişik bir düzenleme getirmiş ve kamu görevlisine karşı görevinden dolayı hakaret suçunu tek maddede hüküm altına almıştır. Bkz.; Çetin, s.17. Ayrıca emsal karar ve kavram tanımı için bkz.; YCGK, E: 2014/755, K: 2017/126, T: 07.03.2017.