Kentsel Dönüşümde Harç İadesinin Hukuki Dayanağı Nedir?

6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun’un 7. maddesinin 9. fıkrası şu şekildedir: “Bu Kanun uyarınca yapılacak olan işlem, sözleşme, devir ve tesciller ile uygulamalar, noter harcı, tapu harcı, belediyelerce alınan harçlar, damga vergisi, veraset ve intikal vergisi, döner sermaye ücreti ve diğer ücretlerden; kullandırılan krediler sebebiyle lehe alınacak paralar ise banka ve sigorta muameleleri vergisinden müstesnadır.”

Ve yine 6306 sayılı Kanunun uygulanmasına ilişkin olarak 15/12/2012 tarih ve 28498 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun Uygulama Yönetmeliğinin 16. maddesinin 9. fıkrasında;

“Kanun uyarınca;

(a) İlgi kurum veya gerçek veya özel hukuk tüzel kişilerince yapılacak olan işlem, sözleşme, devir ve tesciller ile uygulamalar, noter harcı, tapu harcı, belediyelerce alınan harçlar, damga vergisi, veraset ve intikal vergisi, döner sermaye ücreti ve diğer ücretlerden; kullandırılan krediler sebebiyle lehe alınacak paralar ise banka ve sigorta muameleleri vergisinden muaf olacağı,

(ç) İlgili kurum ile uygulama alanındaki yapıları malik olarak kullanan gerçek veya özel hukuk tüzel kişilerince yapılan; 1) Uygulama alanındaki yapıların dönüşüme tabi tutulmadan önce ilk satışı, devri, tescili ve ipotek tesis edilmesi işlemleri ile Kanun kapsamında yapılacak uygulamalar neticesinde meydana gelen yeni yapıların (Değişik ibare:RG-27/10/2016-29870) ilk satışı, devri, tescili ve ipotek tesis edilmesi işlemleri”…. “Kanun uyarınca yapıldığından, bu işlem ve uygulamalar ile uygulama alanındaki yapılarla ilgili olarak; noterler, tapu ve kadastro müdürlükleri, belediyeler ve diğer kurum ve kuruluşlar nezdinde Kanun uyarınca yapılan diğer işlemler hakkında (a) ve (b) bentlerinde belirtilen vergi, harç ve ücret muafiyetleri uygulanır” düzenlemelerine yer verilmiştir.

Bu kanun hükümleri uyarınca kentsel dönüşüme tabi olan binalardaki ilk satışlarda tapu harcı, noter harcı, döner sermaye ücreti ve maddede belirtilen diğer ödemelerin alınmaması gerekirdi ancak birçok kişi bu durumdan haberdar olmadığından bu ödemeleri yapmak durumunda kaldı. Ancak yapılan bu ödemelerin iadesinin alınması mümkündür.

Muafiyet uygulanacak olan vergi, harç ve ödemeler hangileridir?

Yukarıda vermiş olduğumuz kanun maddesi uyarınca aşağıdaki ödemeler muafiyet kapsamında olacaktır.

- Tapu Harçları

- Noter Harçları

- Belediyeler tarafından alınan ücret ve harçlar

- Veraset ve intikal vergileri

- Döner Sermaye Ücreti ve diğer ücretler

- Bu işlemler nedeniyle düzenlenecek kağıtlar, resmi dairelerin mal ve hizmet alımlarına ilişkin ödemeler sebebiyle düzenlenen kağıtlar da dahil olmak üzere damga vergisi

- Kanun kapsamındaki yapıların maliklerine ve malik olmasalar bile bu yapılarda kiracı veya sınırlı ayni hak sahibi olarak en az iki yıldır ikamet ettiği veya bunlarda işyeri bulunduğu tespit edilenlere bu amaçlarla kullandırılan krediler dolayısıyla lehe alınacak paralar, banka ve sigorta muameleleri vergisi.

Muafiyet kapsamında olmasına rağmen ödemesi yapılan tapu harcı ve diğer harç ve vergilerin iadesi için izlenecek yol nedir?

Alım satım işleminden sonra 30 gün içerisinde ilgili vergi dairesine dilekçe ile başvurup muafiyete tabi olan harcın iadesi talep edilmelidir. Vergi dairesine verilecek olan bu dilekçenin ekine tapu fotokopisi, ödeme dekontu, riskli yapı muafiyet belgesi, riskli yapı belgesi ve sözleşme (arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi vb. ilgili sözleşme) koyulmalıdır.

İade talebi içerikli bu dilekçe vergi dairesine elden verilebileceği gibi posta ile taahhütlü de gönderilebilir. Bu durumda dilekçenin postaya verildiği gün başvuru tarihi olarak kabul edilecektir.

Vergi dairesi bu talebe 30 gün içerisinde olumlu veya olumsuz bir cevap vermelidir. Eğer bu sürede vergi dairesi olumlu cevap verirse muafiyete tabi olmasına rağmen ödenmiş olan harç başvurana iade edilir. Eğer bu sürede vergi dairesi herhangi bir cevap vermezse talep zımnen reddedilmiş sayılır. Eğer bu süre içerisinde vergi dairesi talebi reddederse 30 günlük sürenin dolmasını beklemeye gerek yoktur.

Vergi dairesi tarafından talebi reddedilen kişi ret tarihinden itibaren 30 gün içerisinde Gelir İdaresi Başkanlığı’nda şikayet yoluna başvuracaktır. Ayrıca belirtmek gerekir ki; vergi dairesine başvurma süresi olan alım satımdan itibaren 30 günlük süreyi kaçırmış olanlar direkt Gelir İdaresi Başkanlığı’nda şikayet yoluna başvurabilecektir.

Gelir İdaresi Başkanlığı şikayeti kabul ederse ilgili vergi dairesine iadenin yapılması gerektiğini bildirir. Eğer Gelir İdaresi Başkanlığı talebi reddederse Vergi Mahkemesinde dava açılması gerekecektir.

Gelir İdaresi Başkanlığı tarafından verilen red kararının tebliğinden itibaren 30 gün içerisinde ilgili vergi dairesinin bulunduğu yer Vergi Mahkemesinde dava açılacaktır.

Vergi Mahkemesinde açılacak davada dava dilekçesi ile birlikte sunulması gereken belgeler şunlardır:

- Vergi Tahsil Alındısı

- Tapu Senedi Fotokopisi

- Riskli Yapı Belgesi

- Riskli Yapı Muafiyet Belgesi

- Sözleşme Örneği

Vergi mahkemesinde açılacak olan bu dava 5 yıllık zamanaşımına tabidir. Zamanaşımı dolduktan sonra açılan dava reddedilecektir. Bu zamanaşımı, iadesi istenen harcın ödendiği tarihten itibaren başlar.

Her bir vatandaş ve şirketin bahsetmiş olduğumuz bu süreçte hukuki destek almaya ihtiyacı olacaktır. Bu sebeple hukuki menfaatin zarara uğramaması adına bu süreçte bilgi sahibi bir avukat ile çalışılmasında fayda vardır.

Av. Mahmut Faruk Kozoğlu

---

Kentsel Dönüşümde Tapu Harcı İadesi Meselesine İlişkin Emsal Mahkeme Kararı

T.C. İSTANBUL 9. VERGİ MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/

KARAR NO : 2021/

DAVANIN ÖZETİ : Davacı tarafından, İstanbul İli, Kadıköy ilçesi, Suadiye mahallesi, 3191 ada, 140 parselde kayıtlı ……….. numaralı taşınmazın 6306 sayılı Kanun kapsamında inşa edilerek satışı sırasında ödenen 10.500,00-TL tapu harcının iadesi istemiyle Rıhtım Veraset ve Harçlar Dairesi Müdürlüğü’ne yapılan düzeltme başvurusunun zımnen reddi üzerine, davalı idareye yapılan şikayet başvurusunun da zımnen reddedildiği, tahsil edilen tapu harcının haksız ve hukuka aykırı olduğu, taşınmazın riskli yapı belgesinin bulunduğu, uygulama neticesinde yapılan ilk alım satım işleminin 6306 Sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkındaki Kanun uyarınca her türlü resim ve harçtan istisna olduğu iddialarıyla zımen ret işleminin iptali ile ödenen 10.500,00-TL tutarındaki tapu harcının ödeme tarihlerinden itibaren işleyecek tecil faizi ile birlikte iadesi istenilmektedir.

SAVUNMANIN ÖZETİ : Yapılan işlemin vergi hataları kapsamına girmediği, hukuksal yorum gerektirdiği, düzeltme ve şikayet yoluyla giderilme imkanı bulunmadığı, yeni inşa edilen binalardaki bağımsız bölümlerin firma tarafından üçüncü kişilere satışı durumunda satış nedeniyle harç alınacağı, 6306 sayılı kanunla yapıların yıkılarak yeniden inşasına yönelik olarak kanun kapsamında yer alan hak sahibi maliklerin yapacağı işlemlere istisna öngörüldüğü, hak sahiplerinin taraf olmadığı işlemlerin kanun kapsamında değerlendirilmesinin mümkün olmadığı, davacının yasal faiz isteminin yasal dayanağının bulunmadığından bahisle davanın reddi gerektiği savunulmaktadır.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren İstanbul 9. Vergi Mahkemesi’nce, dava dosyası incelenerek gereği düşünüldü.

Davalı idarenin söz konusu ödemenin vergilendirme ve hesap hatalarına girmediği itirazı, dava konusu tapu harcı ödemesinin Vergi Usul Kanunu’nun 118. maddesinde belirtilen “Mevzuda Hata” başlığı altında değerlendirilmesi gerektiğinden ve davalının usule ilişkin diğer itirazları da yerinde görülmeyerek işin esasına geçildi.

Dava, davacı tarafından, İstanbul İli, Kadıköy ilçesi, Suadiye mahallesi, 3191 ada, 140 parselde kayıtlı ………numaralı taşınmazın 6306 sayılı Kanun kapsamında satışı sırasında ödenen 10.500,00-TL tapu harcının iadesi istemiyle Rıhtım Veraset ve Harçlar Dairesi Müdürlüğü’ne yapılan düzeltme başvurusunun zımnen reddi üzerine davalı idareye yapılan şikayet başvurusunun da zımnen reddedildiği belirtilerek, söz konusu zımnen ret işleminin iptali ile ödenen 10.500,00-TL tapu harçlarının ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte iadesi istemine ilişkindir.

213 sayılı Vergi Usul Kanununun 122’nci maddesinde mükelleflerin vergi muamelelerindeki hataların düzeltilmesini vergi dairesinden yazı ile isteyebilecekleri, 124’üncü maddesinde de, vergi mahkemelerinde dava açma süresi geçtikten sonra yaptıkları düzeltme talepleri reddolunanların şikayet yoluyla Maliye Bakanlığına müracaat edebilecekleri açıklanmıştır. Bu maddeler uyarınca düzeltilmesi vergi dairesinden istenilebilecek vergi hatasının tanımı ise, aynı Kanunun 116’ncı maddesinde, vergiye müteallik hesaplarda veya vergilendirmede yapılan hatalar yüzünden haksız yere fazla veya eksik vergi istenmesi veya alınması olarak yapıldıktan sonra, 117’nci ve 118’inci maddelerinde de, hesap hataları ile vergilendirme hatalarının neler olduğu gösterilmiş bulunmaktadır.

213 Sayılı Vergi Usul Kanunun yukarıda açıklanan 122’nci ve 124’ncü maddelerine göre idareden düzeltilmesi talep edilebilecek vergi hataları, kendisinden düzeltme isteminde bulunulan idari makamın veya uyuşmazlık halinde yargı yerinin, anılan Kanunun 3. maddesinde öngörülen yorum tekniklerine başvurmadan, ilk bakışta anlayabileceği açıklıktaki vergilendirme yanlışlıklarıdır.

492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 57’nci maddesinde; “Tapu ve Kadastro işlemlerinden bu kanuna bağlı (4) sayılı tarifede yazılı olanlar, tapu ve kadastro harçlarına tabidir.” hükmü yer almış, (4) sayılı tarifenin 20(a) fıkrasında ise; Gayrimenkullerin ivaz karşılığında veya ölünceye kadar bakma akdine dayanarak yahut trampa hükümlerine göre devir ve iktisabında gayrimenkulün beyan edilen devir ve iktisap bedelinden az olmamak üzere emlak vergisi değeri üzerinden nispi harç ödeneceği hükme bağlanmıştır.

Özel Kanun olan 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi

Hakkındaki Kanunun 7’nci maddesinin 9’uncu fıkrasında; “Bu Kanun uyarınca yapılacak olan işlem, sözleşme, devir ve tesciller ile uygulamalar, noter harcı, tapu harcı, belediyelerce alınan harçlar, damga vergisi, veraset ve intikal vergisi, döner sermaye ücreti ve diğer ücretlerden; kullandırılan krediler sebebiyle lehe alınacak paralar ise banka ve sigorta muameleleri vergisinden müstesnadır.” hükmü yer almaktadır.

775 sayılı Gecekondu Kanunu’nun 1’inci maddesinde; “Mevcut gecekonduların ıslahı, tasfiyesi, yeniden gecekondu yapımının önlenmesi ve bu amaçlarla alınması gereken tedbirler hakkında bu kanun hükümleri uygulanır.”, 31’inci maddesinde de; “Toplu Konut İdaresi Başkanlığı bu kanundaki hizmetlerde kullanılmak üzere özel mülkiyetteki arazi ve arsaları, bunlar içinde yapı veya sair her hangi bir tesis bulunduğu takdirde bu yapı ve tesisleri sahipleri ile anlaşarak satın alabilir veya kamulaştırabilir. Toplu Konut İdaresi Başkanlığı ve bu Başkanlığın izni ile belediyeler, gecekonduların ıslah, tasfiye ve önlenmesi maksadiyle halk konutları, nüve konutlar ve geçici olarak kullanılacak misafir konutları inşasına yetkilidir.”, 33’üncü maddesinde ise; “Bu kanun hükümlerine dayanılarak yapılan ivazlı veya ivazsız devir, temlik, kamulaştırma, alım, satım, kira, geri alma, geri verme, ifraz, tevhit, tescil, cins değişikliği, rehin tesis ve terkini, ıslah, değişiklik, onarım, inşa ve ikmal gibi her türlü işlemler, sözleşmeler, beyannameler ve benzerleri, tasarruf bonosundan ve her türlü vergi, resim ve harçtan muaftır.” hükümlerine yer verilmiştir.

6306 sayılı Kanunun uygulanmasına ilişkin olarak 15/12/2012 tarih ve 28498 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun Uygulama Yönetmeliğinin 16. maddesinin 9. fıkrasında, “Kanun uyarınca;

(a) İlgi kurum veya gerçek veya özel hukuk tüzel kişilerince yapılacak olan işlem, sözleşme, devir ve tesciller ile uygulamalar, noter harcı, tapu harcı, belediyelerce alınan harçlar, damga vergisi, veraset ve intikal vergisi, döner sermaye ücreti ve diğer ücretlerden; kullandırılan krediler sebebiyle lehe alınacak paralar ise banka ve sigorta muameleleri vergisinden muaf olacağı,

(ç) İlgili kurum ile uygulama alanındaki yapıları malik olarak kullanan gerçek veya özel hukuk tüzel kişilerince yapılan; 1) Uygulama alanındaki yapıların dönüşüme tabi tutulmadan önce ilk satışı, devri, tescili ve ipotek tesis edilmesi işlemleri ile Kanun kapsamında yapılacak uygulamalar neticesinde meydana gelen yeni yapıların (Değişik ibare:RG-27/10/2016-29870) ilk satışı, devri, tescili ve ipotek tesis edilmesi işlemleri”…. “Kanun uyarınca yapıldığından, bu işlem ve uygulamalar ile uygulama alanındaki yapılarla ilgili olarak; noterler, tapu ve kadastro müdürlükleri, belediyeler ve diğer kurum ve kuruluşlar nezdinde Kanun uyarınca yapılan diğer işlemler hakkında (a) ve (b) bentlerinde belirtilen vergi, harç ve ücret muafiyetleri uygulanır” düzenlemelerine yer verilmiştir.

Yukarıda yer verilen yasa hükümlerinin birlikte değerlendirilmesinden;

gayrimenkullerin ivaz karşılığında devir ve iktisabının harca tabi olduğu, ancak 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkındaki Kanun ile 775 sayılı Gecekondu Kanunu uyarınca yapılacak devir ve tescillerin ise, hak sahibi ve hak sahibi dışındaki üçüncü kişi ayrımı yapılmaksızın tapu harcından müstesna olduğu, buna göre anılan kanun uyarınca yapılan gecekondu önleme ve kentsel yenileme uygulamalarının ve bu uygulamalar içinde yer alan yeni yapılan binalardaki bağımsız bölümlerin, inşaatı yapan firmaca tapuda üçüncü kişiler adına devir ve tescili işlemleri de dahil olmak üzere, kanun kapsamındaki tüm işlemlerin belirtilen istisnadan yararlanacağı sonucuna varılmıştır.

Dava dosyasının incelenmesinden; İstanbul İli, Bulgurlu İlçesi, Ada Mahallesi, 3191 ada, 140 parselde kayıtlı …. numaralı taşınmazın 6306 sayılı Kanun kapsamında satışı sırasında ödenen 10.500,00-TL tapu harcının iadesi istemiyle Rıhtım Veraset ve Harçlar Dairesi Müdürlüğü’ne yapılan düzeltme başvurusunun zımnen reddi üzerine davalı idareye yapılan şikayet başvurusunun da zımnen reddedildiği belirtilerek, söz konusu zımnen ret işleminin iptali ile ödenen 10.500,00-TL tapu harçlarının ödeme tarihinden itibaren işleyecek tecil faizi ile birlikte iadesi istemiyle bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmıştır.

Olayda, söz konusu taşınmazın 6306 sayılı Kanun kapsamında “Riskli Yapı” olarak tespit edildiği ve taşınmaz tapu kaydına şerh edildiği, davacı şirket tarafından da söz konusu yapı yıkılarak yeniden inşa edilip tapudan satışının yapıldığı, taraflar arasında taşınmazın dönüşüme tabi tutulduktan sonra ilk satış olup olmadığına yönelik ihtilaf bulunmadığı görülmüş olup bu haliyle 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkındaki Kanun gereğince harçtan müstesna olduğu belirlenen taşınmazın ilk satışının yapıldığı anlaşıldığından, yukarıda aktarılan mevzuat hükümleri uyarınca harçtan muaf olduğu açık olan davacı adına tahakkuk ettirilip ödenen uyuşmazlık konusu harçta yasal isabet bulunmamakta olup yapılan şikayet başvurusunun zımnen reddine ilişkin işlemin iptali ve tahsil edilen tapu harcının iadesi gerekmektedir.

Diğer taraftan, 6306 sayılı Kanun’un 1’inci maddesinde; “kanunun amacı”, afet riski altındaki alanlar ile bu alanlar dışındaki riskli yapıların bulunduğu arsa ve arazilerde, fen ve sanat norm ve standartlarına uygun, sağlıklı ve güvenli yaşama çevrelerini teşkil etmek üzere iyileştirme, tasfiye ve yenilemelere dair usul ve esasları belirlemek olarak tanımlanmıştır.

Dolayısıyla “riskli yapı” olarak tespit edilen bir binanın yıkılarak yerine standartlara uygun yeni bina yapılması halinde, söz konusu riskli bina yenilenmiş ve kanunda belirtilen amaç gerçekleşmiş olup, riskli yapı konumunda iken, kanun kapsamındaki uygulamalar neticesinde yeni yapı haline getirilen yapının satışı, devri ve tescili işlemlerinin harca tabi tutulması kanun koyucunun yukarıda öngördüğü amaca aykırılık teşkil edeceği de açıktır.

Davacının faiz istemine gelince; Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Cumhuriyetin Temel Organları başlıklı 3. kısmının Yürütme başlıklı 2. bölümünün 125. maddesinin 1. fıkrasında idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu son fıkrasında da idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanmıştır. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2. maddesinde de, idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları ile idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davalarının idari dava türlerinden olduğu hükmüne yer verilmiştir.

“İdari Rejimi” kabul eden hukuk sistemlerinde, idarenin hukuka aykırı işlem ve eylemlerinden dolayı idare edilenlerin uğrayacakları her türlü zararın tazmini, “İdarenin Sorumluluğu” ile ilgili kurallarla sağlanır. Esasen; İdari Yargının varlık nedenlerinden biri de budur. Kuruluş, görev ve yetkileri bakımından bir kamu idaresi olan vergi idarelerinin de, hukuka aykırı işlemleri nedeniyle ortaya çıkan zararı tazmin etmesi yukarıda açıklana Anayasa kuralının ve Hukuk Devleti İlkesinin gereğidir. Hukuka aykırı işlem nedeniyle ortaya çıkan zararın tazmini amacıyla talep edilen faiz, kişinin nakdinden bir süre için yoksun kalması nedeniyle, zarara uğramamak amacıyla karşı taraftan istemeye hakkı olduğu karşılık olup, hukuk devletinde, bir zararın faiz adı altında ödenecek tutarla karşılanabilmesi için, açık yasa hükmü aranması düşünülemez. Aksine anlayış; Anayasanın 125. maddesinin son fıkrasında yer alan “İdare, kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlüdür” hükmü ve İdari Yargılama Usulü Kanununun yukarıda belirtilen 2. maddesinde tanımlanan tam yargı davasının varlığı ile bağdaştırılamaz.

213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 112. maddesinin 4. fıkrasında, fazla veye yersiz olarak tahsil edilen vergilerin, fazla veya yersiz tahsilatın mükelleften kaynaklanması halinde düzeltmeye dair müracaat tarihi, diğer hallerde verginin tahsili tarihinden düzeltme fişinin mükellefe tebliğ edildiği tarihe kadar geçen süre için aynı dönemde 6183 sayılı Kanuna göre belirlenen tecil faizi oranında hesaplanan faiz ile birlikte, 120. madde hükümlerine göre mükellefe red ve iade edileceği, aynı maddenin 5. fıkrasında ise, vergi kanunları uyarınca iadesi gereken vergilerin, ilgili mevzuatı gereğince mükellef tarafından tamamlanması gereken bilgi ve belgelerin tamamlandığı tarihi takip eden üç ay içinde iade edilmemesi halinde, bu tutarlara üç aylık sürenin sonundan itibaren düzeltme fişinin mükellefe tebliğ edildiği tarihe kadar geçen süre için aynı dönemde 6183 sayılı Kanuna göre belirlenen tecil faizi oranında hesaplanan faizin, 120. madde hükümlerine göre red ve iadesi gereken vergi ile birlikte mükellefe ödeneceği kuralına yer verilmiştir. Bu itibarla, hukuka aykırı olarak davacıdan tahsil edilen tutarların tahsil tarihlerinden itibaren 6183 sayılı Kanuna göre belirlenen tecil faizi oranında hesaplanacak faizi ile birlikte davacıya iadesi gerekmektedir.

Açıklanan nedenlerle; davanın kabulüne, tahsil edilen 10.500,00-TL tapu harcının, tahsil tarihlerinden itibaren 6183 sayılı Kanuna göre belirlenen tecil faizi oranında hesaplanacak faizi ile birlikte davacıya iadesine, aşağıda dökümü yapılan 92,80-TL yargılama giderinin ve Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davacı lehine belirlenen 2.270,00-TL avukatlık ücretinin davalı tarafından davacıya ödenmesine, posta gideri avansından artan kısmın talep edilmemesi halinde, kararın kesinleşmesinden sonra Mahkememizce re’sen davacıya iadesine, bu karara karşı, kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren 30 gün içerisinde, Mahkememize verilecek dilekçe ile, İstanbul Bölge İdare Mahkemesi nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere, 03/06/2021 tarihinde karar verildi.