Uzun bir süre suskun kalan  hukukçu yazar Adnan Ekinci en son, Mahsun Kırmızıgül'ün medyaya yansıyan boşanma haberinden hareketle, anlaşmalı boşanmalarda yaşananları keyifli bir dille kaleme aldı.

Ekinci “ Mahsun  Kırmızıgül ve bir boşanma davasının anatomisi” başlıklı yazısında, genel olarak anlaşmalı olarak açılan boşanma davalarında, duruşma sırasında tarafların psikolojileri, yaşadıkları duygular ve davranışları anlatırken, aynı esnada hakim, mübaşir ve zabıt katiplerinin tutumlarını da, hiç bilmediğimiz yönleri ile adeta resmediyor.

Yazıda, Türkiye’de boşanma sayıları, boşanmaların evliliklerin hangi yıllarında daha çok gerçekleştiği ve illere göre dağılım istatistiki bilgiler de yer alıyor.

Adnan Ekinci’nin kisadalga.net’te yer alan yazısının bir bölümünü yayınlıyoruz:

***

Mahsun Kırmızıgül ve bir boşanma davasının anatomisi

Ünlülerin düğün törenleri medyada oldukça detaylı ve bol fotoğraflarla yer alırken, boşanmaları halinde gazetelerin bir köşesinde, Mahsun Kırmızgül'de olduğu gibi “Tek celsede boşandılar” gibi sade bir başlıkla küçük bir alanı kaplarlar.

Hayranlar “Duruşma salonunda neler oldu acaba?” diye merak içindedirler. Duruşmalarda fotoğraf çekiminin yasak olması, bir de ünlülerin davalarının ‘basına kapalı olması’ kararı aldırmaları nedeniyle, içerde neler olup bittiği muamma olarak kalır. Bu nedenle “ Mahsun konuşurken, bir ara gözleri dolmuş” gibi, şehir efsaneleri dolaşmaya başlar.

Tarafların tanınmış kişiler olması hakimin çok fazla umurunda olmaz, en azından çok önemsemiyormuş gibi davranırlar. Taraflara genel bir bakış atıp, önündeki dosyaya odaklanırlar. Fakat, mübaşir ve zabıt katibinin gözleri sürekli şöhretli tarafların üzerinde ve gülümseme içinde oldukları görülür.

***

Boşanma konusunda karşılıklı uzun, uzun konuşmalar sonucunda karar alan, görüşmeler sırasında birbirlerine espriler dahi yapabilen taraflar, adliyeye girdiklerinden itibaren, artık dönülmez bir akşamın ufkunda olmanın gerginliği içine girerler.

Duruşma salonunun önünde karşılaştıklarında, bazen sadece başlarıyla bazen yarı duyulur bir sesle selamlaşırlar.

-       Merhaba, nasılsın?

-       İyiyim, ya sen?

Kapının önünde duruşma sıralarını beklerken, her biri farklı ve uzak noktalara bakarak, sanki çok olağan bir şey yapıyormuş, mesela birazdan iş görüşmesi yapacaklarmış gibi sakinlik içinde olmaya çalışır, artık çevrelerine bakınmaktan usandıklarında, cep telefonlarını açıp, sosyal medya hesaplarına göz atmak isteyebilirler.

Duruşma salonuna girerken ise, yüksek tramplen üzerinde kararlılıkla yürürken ama tam ucuna geldiğinde havuza atlayıp, atlamamak arasında anlık tereddüt geçirenler gibi, bir an geri dönüp, koşarak adliyeden çıkma düşüncesi, saniyenin onda biri zaman aralığında, birinin aklından gelip geçebilir.

***

Hakim, tanıdığı halde, önündeki nüfus bilgilerinde farklı isimle yer aldığı Mahsun Kırmızıgül’e bakarak, yine de sorma gereği duymuş olabilir:

- Adınız?

- Abdullah

Mahsun Kırmızgül'ün verdiği cevap, boğazına düğümlenmiş ses boğumlarına takıldığı için pek duyulmamıştır, belki..Hakim, tekrar sorma gereği duyar:

- Anlaşılmadı, biraz daha yüksek sesle...

Mahsun Kırmızıgül, boğazını temizleyerek, tekrarlar.

- Abdullah, efendim.

- Soyadınız?

- Bazencir.

Hakim, kürsünün önündeki masada, bilgisayarın önünde oturan zabıt katibine dönerek, “Yaz kızım” der ve arada bir Kırmızıgül’e bakarak, yazdırmaya devam eder:

- "26 Mart 1969, Çerkez oğlu, Faika’dan olma, Diyarbakır, Hani ilçesi Vezir köyü, hane, cilt, sahife no ile kayıtlı…

Bu sırada Ece Binay, avukat olarak, daha önce sayısını unutacak çoklukta, birbirine çok benzeyen duruşma salonlarında defalarca yer almasına rağmen, hayatında daha önce hiç gelmediği bir diyara ilk adımı attığı anda duyulan bir şaşkınlık içinde, çevresini süzüyor da olabilir.

Yazının devamını aşağıdaki linki tıklayarak okuyabilirsiniz…

https://kisadalga.net/yazar/mahsun-kirmizigul-ve-bir-bosanma-davasinin-anatomisi_28467