5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 257. Maddesi şöyledir;

Görevi Kötüye Kullanma

Madde 257

(1) Kanun’da ayrıca suç olarak tanımlanan haller dışında, görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olan ya da kişilere haksız bir menfaat sağlayan kamu görevlisi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Kanun’da ayrıca suç olarak tanımlanan haller dışında, görevinin gereklerini yapmakta ihmal veya gecikme göstererek, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olan ya da kişilere haksız bir menfaat sağlayan kamu görevlisi, üç aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

*-*

Her 2 Fıkra bakımından farklılık; görevin gereklerine aykırı hareketin gerçekleştirilme şekli bakımındandır.

TCK.’nın 257. Madde metnindeki; “Kanun’da ayrıca suç olarak tanımlanan haller dışında” ifadesi, Görevi Kötüye Kullanma Suçu’nun, genel ve tamamlayıcı nitelikte olduğunu belirtmektedir.

Suç’un bu niteliğinden dolayı, Kamu Görevlisi’nin bu suçtan Ceza Sorumluluğu’nun doğabilmesi için, görevinin gereklerine aykırı hareketinin başka bir suçu oluşturmaması gerekir.

Kamu Görevlisi Olmayan Kişiler’in, Bu Suç’tan Ceza Sorumluluğu Doğmaz.

Görevi Kötüye Kullanma Suçu’nun oluşabilmesi için Kamu Görevlisi olan failin görevinin gereklerini aykırı davranmak suretiyle ya da ihmal veya gecikme göstererek yerine getirmemesi yeterli olmayıp, bu hareketlerin sonucunda kişilerin mağduriyetine veya Kamu’nun Zararı’na neden olunması ya da kişilere haksız bir menfaat sağlanması gerekmektedir.

*-*

İşbu Yazı’da; Ölüm İle Sonuçlanan Tıbbi Müdahaleler’de, İlliyet Bağı’nın Kesin 1 Şekilde Kurulamadığı Durumlarda, Kamu Görevlisi Olan veya Olmayan Hekimler’in Tıp Kuralları’na Uygun Olmayan Eylemleri’ni Değerlendiren 2019 ve 2020 Yılları’na Ait Yargıtay (12.) Ceza Dairesi’nin Bazı Kararları’nın Özetleri; Sağlık Hukuku İle İlgilenenler’in Bilgisine ve Değerlendirmesine Sunulmaktadır.

*-*

YARGITAY (12.) CEZA DAİRESİ KARARLARI’NDAN ÖZETLER

“… Ancak sözü edilen Rapor’da sanığın kusurlu davranışı ile ölüm neticesi arasında İlliyet Bağı bulunup bulunmadığı belirtilmediğinden, Hasta’nın Hastane’ye yatışı sağlanarak tedavi edilmesi halinde ölümün meydana gelip gelmeyeceğinin ve (… Üniversitesi Hastanesi Acil Servis Hekimi) sanığın uygulamaları ile Hasta’nın ölümü arasında İlliyet Bağı kurulup kurulamayacağının Adli Tıp Kurumu Üst Kurulu’ndan sorulması, Tıp Kuralları’na uygun olmayan eylem ile ölüm arasında uygun İlliyet Bağı’nın kurulması halinde eylemin Taksirle Öldürme, İlliyet Bağı’nın bulunmaması halinde ise TCK.’nın 257/2. maddesi kapsamında değerlendirilebileceği de gözetilerek sanığın hukuki durumunun tayin ve takdir edilmesi gerektiği gözetilmeksizin eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması, Kanun’a aykırıdır.” [i]

İlliyet Bağı’nın Kesin Bir Şekilde Kurulamaması

“… Kişi’nin tespit edilen ve ölüme neden olan …’un uygun tanı ve tedavisinin zamanında yapılması halinde bile kişinin kurtulmasının kesin olmadığının ...” belirtildiği söz konusu Adli Tıp Kurumu 1. İhtisas Kurulu Raporları’nda; “Hasta’nın ölümü ile sanığın tanı ve tedavide gecikmesi arasında İlliyet Bağı’nın kesin bir şekilde kurulamadığı”, bu nedenle sanığın Taksirle Öldürme Suçu’ndan sorumlu tutulamayacağı, ancak bahsedilen Raporlar ve tüm Dosya Kapsamı’ndan sanık Doktor’un, … yapması gerektiği, tedaviye cevap vermeyen Hastalar’da cerrahi tedavi işleminin uygulanması gerektiği halde, Hasta’nın yatışının yapılması ile yetindiği ve Hasta’yı takip ve tedavi etmeyerek üzerine düşen görevleri yerine getirmediği ve eyleminin TCK.’nın 257/2. maddesindeki Görevi İhmal Suçu’nu oluşturduğu gözetilmeksizin, yazılı şekilde Taksirle Öldürme Suçu’ndan beraatine karar verilmesi, Kanun’a aykırıdır.” [ii]

*-*

“ … Zamanında uygun takip ve tedavisinin yapılması durumunda da kurtulmasının kesin olmadığı cihetle Dr. ...’ın eksik eylemi ile kişinin ölümü arasında kesin bir İlliyet Bağı kurulamayacağının” oy birliğiyle mütalaa olunduğu olayda; bir saatlik sürede Dahiliye Konsültasyonu istenmesi durumunda da ileri yaş, Alzheimer, Diabet Hastalığı gibi risk faktörleri bulunan Kişi’de, Mortalite’nin yüksek olduğu, bu nedenle zamanında uygun takip ve tedavisinin yapılması durumunda da kurtulmasının kesin olmadığının belirtilmesi karşısında, sanık Doktor’un eylemi ile ...’ın ölümü arasında İlliyet Bağı’nın kurulamadığı ancak sanığın Hasta’ya Dahiliye Konsültasyonu istenmesi, Hiperosmolar Koma’ya neden olan etkenlerin araştırılması ve taburcu öncesinde gerekli takip ve kontrolleri etkin şekilde yapılması konusundaki ihmali nedeniyle, eyleminin TCK.’nın 257/2. maddesindeki İhmali Davranışla Görevi Kötüye Kullanma Suçu’nu oluşturduğu gözetilmeksizin, yazılı şekilde hüküm kurulması,
Kanun’a aykırıdır.” [iii]

*-*

“… Ancak gerekli tetkiklerin yapılması ve gerekli tedavilerin uygulanması halinde de mevcut bulgularla Kişi’nin kurtulmasının kesin olmadığının” belirtilmesi karşısında, sanığın eylemi ile netice arasında İlliyet Bağı’nın kesin bir şekilde kurulamadığı, bu nedenle sanığın Taksirle Öldürme Suçu’ndan sorumlu tutulamayacağı, ancak bahsedilen Raporlar ve tüm dosya kapsamından sanığın üzerine düşen görevleri yerine getirmediği ve eyleminin TCK.’nın 257/2. maddesindeki Görevi İhmal Suçu’nu oluşturduğu gözetilmeksizin, yazılı şekilde Taksirle Öldürme Suçu’ndan beraatine karar verilmesi, Kanun’a aykırıdır.” [iv]

*-*

“… Kişinin klinik durumu itibarıyla zamanında tanı konularak uygun tedavisinin yapılması durumunda da kurtulmasının kesin olmadığı oy birliğiyle mütalaa olunur.” şeklindeki Rapor karşısında; sanıklar ... ve ...’ın eylemleri ile netice arasında İlliyet Bağı’nın kesin bir şekilde kurulamadığı, bu nedenle sanıkların Taksirle Öldürme Suçu’ndan sorumlu tutulamayacağı, ancak Adli Tıp Kurumu Genel Kurulu’nun Raporu ve tüm dosya kapsamından sanıklar ... ve ...’ın müteveffanın klinik durumunu değerlendirmede eksikliklerinin olduğu, üzerlerine düşen görevlerini yerine getirmedikleri ve eylemlerinin TCK.’nın 257/2. maddesindeki Görevi İhmal Suçu’nu oluşturduğu gözetilmeksizin, yazılı şekilde karar verilmesi, Kanun’a aykırıdır.” [v]

*-*

Özel Hastane’de Hekim Olan Sanık

“… Ancak 22.01.2012 günü saat 21:00 sıralarında Anizokori’si olduğu bildirilen Hasta’nın muayene ve Kranial BT’sinin değerlendirilerek zamanında ameliyatının yapılması durumunda da klinik durumu ve kişide tespit edilen Hastalık dikkate alındığında; kurtulmasının kesin olmadığı ve kusurlu eylem ile ölüm arasında kesin bir illiyet bağı kurulamayacağı”nın belirtilmesi karşısında, operasyon yerinde kanama ve ödem tespit edilen Hasta’nın zamanında Dekompresyon Ameliyatı’nın yapılmaması nedeniyle kusurlu olduğu belirtilen sanık ...’ın eylemi ile ölüm neticesi arasında İlliyet Bağı’nın bulunmadığı, Taksirle Öldürme Suçu’nun yasal unsurlarının oluşmadığı, Özel Hastane’de Doktor olan sanığın Kamu Görevlisi olmaması nedeniyle hukuki durumunun TCK.’nın 257/2. maddesi kapsamında da değerlendirilmesinin mümkün olmadığı anlaşılmıştır.” [vi]

*-*

“… Hasta’nın yaşı itibariyle Miyokard İnfarktüsü’nün erken tanı ve tedavisi başlanılmış olması durumunda da ölüm meydana gelebileceği tıbben bilindiği cihetle, söz konusu gecikme olmaksızın Kişi’ye erken tanı konularak tedavisi başlanılmış olması durumunda da kurtulmasının kesin olmadığı oy birliğiyle mütalaa olunur.” şeklindeki Rapor karşısında; sanığın eylemi ile netice arasında İlliyet Bağı’nın kesin bir şekilde kurulamadığı, bu nedenle sanığın Taksirle Öldürme Suçu’ndan sorumlu tutulamayacağı; TCK.’nın 257/2. maddesinde “İhmali Davranışla Görevi Kötüye Kullanma” Suçu’nun düzenlendiği ve özetle “... görevinin gereklerini yapmakta ihmal veya gecikme göstererek, kişilerin mağduriyetine veya Kamu’nun Zararı’na neden olan Kamu Görevlisi ...” tanımına yer verilmekte olup, sanık Doktor’un, Özel bir Hastane’de görev yaptığı bu nedenle Kamu Görevlisi olmadığı ve özel bir Kanun ile de Kamu Görevlisi olarak sayılmadığı hususları dikkate alındığında; sanığın Ceza Hukuku açısından TCK.’nın 257/2. maddesinde hükmolunan Görevi Kötüye Kullanma Suçu’nun da faili olamayacağından beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi, Kanun’a aykırıdır.” [vii]

*-*

“… Ancak yenidoğanda Hyalen Membran Hastalığı ve Bronkopnömoni’nin mortalitesi yüksek bir hastalık olup her türlü müdahale zamanında yapılmış olsa bile bebeğin kurtulmasının kesin olmadığı oybirliğiyle mütalaa olunur.” görüşünün açıklanması karşısında, sanığın eylemi ile netice arasında İlliyet Bağı’nın kesin bir şekilde kurulamadığı, bu nedenle sanığın Taksirle Öldürme Suçu’ndan sorumlu tutulamayacağı, Kamu Görevlisi olmaması nedeniyle TCK.’nın 257. maddesi kapsamında da değerlendirilmeyeceği, kusurlu davranışının hukuki sorumluluğu gerektirebileceği gözetilmeksizin mahkumiyetine karar verilmesi, Kanun’a aykırıdır.” [viii]

---------------------------------------------

[i] Yargıtay (12.) Ceza Dairesi, 2018/1632 E., 2020/145 K., 07.01.2020 T.

[ii] Yargıtay (12.) Ceza Dairesi, 2018/2284 E., 2019/11749 K., 12.12.2019 T.

[iii] Yargıtay (12.) Ceza Dairesi, 2018/3705 E., 2019/10845 K., 13.11.2019 T.

[iv] Yargıtay (12.) Ceza Dairesi, 2018/2379 E., 2019/10745 K., 11.11.2019 T.

[v] Yargıtay (12.) Ceza Dairesi, 2019/4586 E., 2019/8136 K., 04.07.2019 T.

[vi] Yargıtay (12.) Ceza Dairesi, 2018/1284 E., 2020/1772 K., 19.02.2020 T.

[vii] Yargıtay (12.) Ceza Dairesi, 2018/1758 E., 2019/11448 K., 05.12.2019 T.

[viii] Yargıtay (12.) Ceza Dairesi, 2018/1868 E., 2019/7835 K., 27.06.2019 T.