Arabuluculuk Kavramı

Arabuluculuk, tarafsız ve bağımsız bir üçüncü kişinin katılımıyla ve ihtiyarî olarak yürütülen, tarafları çözümlerini kendilerinin üretmesini sağlamak için görüşmek ve müzakerelerde bulunmak amacıyla bir araya getiren uyuşmazlık çözüm yoludur. Arabulucu, uyuşmazlık hakkında bir karar vermeyip, sadece sistematik bir biçimde iletişim teknikleri uygulamak suretiyle, taraflar arasında iletişimin kurulmasını kolaylaştırır, bir diyalog sürecinin oluşup bunun canlı tutulmasına imkân tanır ve bir müzakere ortamı yaratarak, sorumlulukları tümüyle taraflara ait olmak üzere, tarafların kendi çözümlerini kendilerinin bulmasına yardımcı olur. Başka bir ifadeyle arabulucu, uyuşmazlığı bir karar vermek suretiyle çözmeyi değil, ikna ve telkin yoluyla tarafların bir anlaşmaya varmasını sağlayacak ortamın oluşturulmasını amaçlar.

Arabulucu, haklıyı veya haksızı bulmaya yahut, belirlemeye yönelik olarak değil, her bir tarafın menfaatlerinin optimal bir şekilde dengelenmesini öngören bir anlaşma zemininin bulunmasına çaba sarf ederek, uyuşmazlığın çözüme kavuşturulmasına katkı sağlar. Tüm tarafların kazançlı çıkacağı bir sonucun ortaya çıkmasına yani kazan-kazan anlayışı ile uyuşmazlığın çözülmesine yardımcı olur. Arabulucu, tarafların üzerinde anlaşabilecekleri noktaları, ortak paydaları tespit eder ve bu zemin üzerinde mutabakata varmalarına yönelik olarak faaliyet gösterir.

Uyuşmazlığı arabuluculuk yöntemiyle çözmenin amaçlarını kısaca şu şekilde sıralayabiliriz: Masrafların ve giderlerin azaltılması, harcanan zamanın azaltılması, toplumdaki düzenin hızlı bir şekilde kurulmasının sağlanması, kamu yararının adaletli bir şekilde sağlanması, uyuşmazlıkların uygun şekilde çözülmesi konusunda teşvik edici olması, uyuşmazlıkların gönüllü bir şekilde çözülmesinin sağlanması, toplumsal barışın yeniden kurulması konusunda yardımcı olması, kabul edilebilir çözümler bulması, dava ya da cebir olmaksızın daha etkili yöntemlerle olayların çözülebileceğini topluma öğretmesi.

Uluslararası Kuruluşlar Nezdinde Arabuluculuk

1. Dünya Fikrî Mülkiyet Örgütü’nde (WIPO) Arabuluculuk
WIPO, Birleşmiş Milletler’in fikrî mülkiyet alanında uzman kuruluşu olup, 14 Temmuz 1967 tarihinde Stockholm’de imzalanarak 1970 yılında yürürlüğe giren, Dünya Fikrî Mülkiyet Örgütü Kuruluş Anlaşması ile kurulmuştur.

WIPO, kuruluşunun ilk dönemlerinde alternatif uyuşmazlık çözüm yolları ile ilgili bir kurum değildi. Zaman içerisinde WIPO tarafından fikrî mülkiyet uyuşmazlıklarının çözümünde uzmanlaşmış bir kuruma ihtiyaç olduğu tespiti yapılmıştır. WIPO Tahkim ve Arabuluculuk Merkezi 1994 yılı Ekim ayından itibaren WIPO’nun idari işlerini yürüten Uluslararası Büro’nun idari bir birimi olarak Cenevre’de hizmet vermeye başlamıştır.

Merkez, uyuşmazlıkların çözümü için çeşitli kurallar hazırlamıştır. Bu kurallar fikrî mülkiyet uyuşmazlıkları yanında diğer ticari uyuşmazlıkların çözümü için de kullanılmaya uygun yapıda hazırlanmış olup, her türlü ticari uyuşmazlığın Merkez çatısı altında çözümü mümkündür. Arabuluculuk yolu ile uyuşmazlık çözümü için 27 maddeden oluşan WIPO Arabuluculuk Kuralları (WIPO Mediation Rules) hazırlanmıştır.

WIPO arabuluculuk çözüm usulünde, taraflar arasında uyuşmazlık çıkması halinde arabuluculuk yolunun tercih edileceğine ilişkin bir arabuluculuk anlaşması bulunması gerekmektedir. Arabuluculuk anlaşması bulunan bir uyuşmazlıkta, taraflardan birinin Merkez’e “Arabuluculuk Talebi” göndermesi ile arabuluculuk süreci başlamış olur. Aynı tarafın ilgili talebin bir kopyasını uyuşmazlığın diğer tarafına da göndermesi gerekmektedir.

Taraflarca aksi kararlaştırılmamışsa, tarafsız ve bağımsız bir arabulucu, uyuşmazlığın taraflarına da danışılarak Merkez tarafından seçilir. Arabulucu, WIPO tarafından hazırlanan 70 ülkeden 1.500’e yakın bağımsız ve konusunda uzman arabulucu, hakem ve bilirkişi listesinden seçilebileceği gibi farklı bir arabulucunun seçimi de mümkündür. Arabulucu yardımıyla taraflar arasındaki sorun tanımlanır, tarafların ihtiyaçları değerlendirilerek kazan-kazan yöntemi ile aralarındaki uyuşmazlığa ortak bir çözüm bulunmaya çalışılır.

Arabuluculuk süreci, tarafların bir sulh sözleşmesi imzalaması, taraflardan birinin tek taraflı olarak süreci sona erdirdiği yönünde yazılı beyanda bulunması veya arabulucunun sürecin devam ettirilmesinde fayda görmemesi halinde sona erdirilebilir.

2. İç Pazar Uyumlaştırma Ofisi’nde (Markalar ve Tasarımlar) (OHIM) Arabuluculuk
Malların ve hizmetlerin serbest dolaşımı Avrupa Birliği’nin (AB) temel serbestilerinden bir tanesidir. Marka hakkının sahip olduğu ülkesellik ilkesi ve sahibine sağladığı tekel hakkı, malların ve hizmetlerin serbest dolaşımını sağlayarak birliği oluşturan ülkelerin pazarlarını tek bir pazara dönüştürme amacının önünde ciddi bir engel olarak durmaktaydı. Bu nedenle tek bir tescil ile tüm üye devletlerde korumadan faydalanılabilecek bir marka sistemi oluşturmaya yönelik çalışmalar yapılmış ve 40/94 sayılı, 20.12.1993 tarihli “Topluluk Markası (Community Trade Mark – CTM) Hakkında Konsey Tüzüğü” hazırlanmıştır. CTM sisteminin yürütülebilmesi için ofis kurulması gerekliliği CTM Tüzüğünde yer almış ve 1994 yılında İspanya’nın Alicante kentinde OHIM kurulmuştur.

AB nezdinde 1990’lı yıllarda önem kazanmaya başlayan arabuluculuk konusunda son olarak 2008/52 sayılı ve 21.05.2008 tarihli “Hukukî ve Ticarî Uyuşmazlıklarda Arabuluculuğun Belirli Yönlerine İlişkin Avrupa Parlamentosu ve Konseyi Yönergesi” yürürlüğe koyulmuştur.

AB’de yaşanan gelişmeleri dikkate alan OHIM, 24 Ekim 2011 tarihinden itibaren markalar ve tasarımlar konularında arabuluculuk hizmeti sunmaya başlamıştır. OHIM Arabuluculuk Kuralları, Temyiz Kurulu Başkanlığı tarafından ilk olarak 16 Haziran 2011 tarihinde hazırlanmış olup, 2013 yılı Haziran ayında revize edilerek son halini almıştır.

OHIM’in itiraz veya iptal birimlerinin marka ile ilgili vermiş olduğu kararlar hakkında Temyiz Kurulu’na, usulüne uygun şekilde karara itiraz başvurusu yapıldıktan sonraki süreçte arabuluculuk başvurusunun yapılabilmesi mümkün olmaktadır. Uyuşmazlıkta tek tarafın bulunduğu OHIM tarafından tanımlayıcılık, yanıltıcılık gibi mutlak ret nedenleri kapsamında verilen kararlarda ise arabuluculuk için başvuru mümkün değildir.

Arabuluculuk sürecinin başlatılabilmesi için tarafların Temyiz Kurulu’na ortak bir yazılı talepte bulunması gerekmektedir. Kurallara uygun olarak sunulan talep sonrasında taraflarca, arabulucu listesinden arabulucu seçimi yapılır. Arabulucu, OHIM çalışanı olmak zorundadır. Arabulucu listesi, arabulucu olmak için gerekli eğitimleri almış ve konusunda uzman OHIM çalışanlarından oluşmaktadır. Ayrıca, süreç başlamadan önce taraflar gizlilik anlaşması imzalamak zorundadırlar.

OHIM, taraflara Alicante veya Brüksel şehirlerinde arabuluculuk hizmeti sunmaktadır. Arabuluculuk hizmeti Alicante şehrinde ücretsiz olarak, Brüksel şehrinde ise 750 EUR ücret karşılığında verilmektedir.

Arabuluculuk sürecinin başlaması ile temyiz prosedürü, Temyiz Kurulu tarafından askıya alınacaktır. Arabuluculuk süreci, taraflarca anlaşmaya varılması, arabulucunun sürecin anlaşma ile sonuçlanmayacağına karar vermesi veya taraflardan birinin yazılı olarak süreçten çekildiğini belirtmesi durumunda sona erer. Sürecin taraflarca imzalanan bir anlaşma belgesi (settlement agreement) ile sonuçlanması durumunda, Temyiz Kurulu temyiz prosedürünün kapandığına ilişkin karar alır. Arabuluculuk sürecinin olumsuzlukla sonuçlanması durumunda ise temyiz süreci kaldığı yerden devam eder.

Arabulucu veya OHIM, bu kurallar altında yürütülen arabuluculuk sürecinin sonuçlarından sorumlu tutulamazlar. Ayrıca anlaşma belgesinin yasallığından ve uygulanabilirliğinden de sorumlu değillerdir.

Türk Hukuku’nda Arabuluculuk
Mahkemelerimizin aşırı iş yükü göz önüne alındığında arabuluculuk yoluna geniş bir uygulama alanı kazandırma ve bunun için hukuk sistemimizde düzenlemeler yapma gereği ortadadır.

Arabuluculukla ilgili hukukumuzda; 4077 Sayılı Tüketicin Korunması Hakkında Kanun’un Tüketici Sorunları Hakem Heyeti’ne ilişkin 22. maddesinin 5. ve 6. fıkraları, 6356 Sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’nun 50. ve 57. maddeleri, 4787 Sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanun’un 7. maddesinin 1. fıkrası, 1136 Sayılı Avukatlık Kanunu’nun 35/A maddesi, 5521 Sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 7. maddesinin 1. fıkrası, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 137, 140 ve 320. maddeleri gibi düzenlemeler yer almaktadır.

Arabuluculukla ilgili en geniş düzenleme ise 22.06.2013 tarihinde yürürlüğe konulan 6325 Sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu (HUAK) ile yapılmıştır. HUAK’ın 1. maddesinin 2. fıkrasına göre ilgili kanun, yabancılık unsuru taşıyanlar da dâhil olmak üzere, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri iş veya işlemlerden doğan özel hukuk uyuşmazlıklarının çözümlenmesinde uygulanacaktır.

HUAK’ın 2. maddesinde arabuluculuk, sistematik teknikler uygulayarak, görüşmek ve müzakerelerde bulunmak amacıyla tarafları bir araya getiren, onların birbirlerini anlamalarını ve bu suretle kendi çözümlerini kendilerinin üretmesini sağlamak amacıyla aralarında iletişim sürecinin kurulmasını gerçekleştiren, uzmanlık eğitimi almış olan tarafsız ve bağımsız bir üçüncü kişinin katılımıyla ve ihtiyari olarak yürütülen uyuşmazlık çözüm yöntemi olarak tanımlanmıştır.

Taraflar, dava açılmadan önce veya davanın görülmesi sırasında arabulucuya başvurabilecek olup, farklı bir usul belirlememişlerse arabulucuyu veya arabulucuları kendileri seçeceklerdir.

Arabuluculuk süreci; tarafların anlaşmaya varması, taraflara danışıldıktan sonra arabuluculuk için daha fazla çaba sarfedilmesinin gereksiz olduğunun arabulucu tarafından tespit edilmesi, taraflardan birinin karşı tarafa veya arabulucuya, arabuluculuk faaliyetinden çekildiğini bildirmesi ve tarafların anlaşarak arabuluculuk faaliyetini sona erdirmesi hallerinde sona erer.

Arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılıp anlaşma belgesi düzenlenmesi hâlinde bu belge, taraflar ve arabulucu tarafından imzalanır. İlgili anlaşma metninin icra edilebilirliğinin sağlanması istenirse, taraflar anlaşmayı mahkemeye sunup, icra edilebilirliğine ilişkin şerh verilmesini talep edebilirler. Bu şerhi içeren anlaşma 2004 Sayılı İcra ve İflas Kanunu’na göre ilam niteliğinde belge sayılır ve icra mahkemesinin onayı doğrultusunda yapılan anlaşma ilamlı icra takibine konu olabilecektir.

Türk Marka Hukuku’nda Arabuluculuk
Özellikle son yıllarda daha da önem kazanan fikrî mülkiyet hakları, artık şirket bilançolarının büyük bir kısmını teşkil etmeye başlamıştır. Artan öneme paralel olarak fikrî mülkiyet uyuşmazlıkları da hızlı bir artış göstermektedir. Bu artış, kendine has özellikleri bulunan fikrî mülkiyet hakları ile ilgili uyuşmazlıkların hızlı ve adil şekilde çözülme ihtiyacını da beraberinde getirmiştir. Dünya üzerinde uyuşmazlıkların arabuluculuk yolu ile çözülme oranı gittikçe artmakta olup, fikrî mülkiyet hakları ile ilgili uyuşmazlıkların da buna paralel bir çizgi izlediği gözlemlenmektedir.

Fikrî mülkiyet haklarının en önemlilerinden bir tanesi de markadır. Marka, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri bir hak olduğundan çıkan uyuşmazlıkların çözümünde alternatif uyuşmazlık çözüm yolları kullanılabilmektedir.

Marka haklarından doğan uyuşmazlıklar genel olarak sözleşmeden doğan ve sözleşme dışı olmak üzere ikiye ayırarak incelenmektedir. Marka alanında taraflar arasında var olan sözleşmeden doğan çok sayıda uyuşmazlıkla karşılaşılabilmektedir. Marka haklarını içeren lisans, franchising, şirket birleşme ve devralmaları gibi birçok sözleşme bulunmaktadır.

Lisans sözleşmeleri, marka konusunda en çok uyuşmazlığın ortaya çıktığı sözleşme türü olarak karşımıza çıkmaktadır. Lisans sözleşmeleri kullanım, süre ve lisanstan doğan hakkın içeriğine göre farklı türlerde hazırlanabilmektedir. Marka haklarına ilişkin lisans sözleşmelerinin genel amacı lisans alanın, lisans aldığı hakkı herhangi bir engelleme olmadan kullanabilmesidir. Ancak lisans sözleşmelerinin farklı konularda ve türlerde yapılabiliyor olmasından dolayı, hak sahiplerinin haksızlığa uğramaması için sözleşmenin dikkatlice hazırlanması gerekmektedir. Lisans sözleşmelerinin farklı türlerde yapılıyor olması, lisans konusu hakkın kapsamı, lisans alanın bedelinin ödenmemesi, lisans sözleşmesinin sona erdirilme şartları, lisans sözleşmesinin ihlali gibi farklı konularda uyuşmazlıkların ortaya çıkmasına sebep olmaktadır.

Marka haklarının devrine ilişkin sözleşmelerden de çok sayıda uyuşmazlık doğabilmektedir. Özellikle şirket devirlerinde, satıcının marka haklarının kapsamı ve hak sahipliği ile sahip olunan lisans hakkına ilişkin vermiş olduğu taahhütlerden dolayı uyuşmazlıklar çıkabilmektedir.

Sözleşmeden doğan marka uyuşmazlıklarının çözümü, sözleşmeler ve markadan doğan haklar konusunda uzmanlık gerektiren teknik bir konu olarak karşımıza çıkmaktadır. Her ne kadar marka uyuşmazlıkları ihtisas mahkemeleri tarafından ele alınıyor olsa da, aşırı iş yükü ve genellikle mahkemelerce bilirkişi görüşü istenmesi davaların uzamasına neden olmaktadır. Uzayan dava süreci markanın telafisi olmayan zararlara uğramasına neden olabilmektedir. Bu durumda uyuşmazlığın uzman üçüncü kişiler aracılığıyla kısa zamanda çözümünü içeren tahkim ve arabuluculuk yolları önem kazanmaktadır.

Marka uyuşmazlıkları, aralarında sözleşme bulunan tarafların yanı sıra, aralarında herhangi bir sözleşme bulunmayan taraflar arasında da doğabilmektedir. Marka hakkı gayri maddî bir hak olduğu için, uyuşmazlıklar genellikle marka hakkının sahipliği ve ihlaline ilişkin olmaktadır.

Marka hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddia, sözleşme dışı uyuşmazlığın en önemli örneğidir. Marka hakkı ihlali ile ilgili uyuşmazlıkların büyük bir kısmının “karıştırılma ihtimali” kavramından çıktığı düşünüldüğünde, uyuşmazlığı çözecek olan kişinin markanın, malın kaynağını gösterme konusunda tüketicinin kafasını karıştırıp karıştırmadığını tespit etmesi gerekmektedir. Bu tespitin yapılabilmesi için, eski markanın ayırdediciliği, malın ortalama tüketicisinin bilgi düzeyi, markanın üzerinde kullanıldığı malların benzerliği, markaların benzerlik düzeyi, itiraz edilen marka sahibinin markayı seçmekteki niyeti gibi konuların araştırılması gerekmektedir. Bu da ortalama tüketici gözünden bakabilmek konusunda uzmanlık gerektirmektedir. Yani, uyuşmazlığın hızlı bir şekilde çözümü için marka mevzuatına hâkim, tüketici algısı konusunda uzman, tüketici anketleri ve pazar verilerini yorumlama konusunda tecrübeli bir kişinin varlığı gerekmektedir. Bu gereklilikte uyuşmazlığın çözümü için konusunda bilgili ve tecrübeli uzmanların seçimine olanak tanıyan tahkim ve arabuluculuk yollarının tercih edilmesine yol açmaktadır.

Marka Hukuku’ndan doğan uyuşmazlıklarda tahkim ve arabuluculuğun kullanılması bakımından gizlilik ilkesi de önemli bir neden olarak karşımıza çıkmaktadır. Bilgi çağında, marka hakkına sahip kişiler veya topluluklar, dava yoluna gitmek ve aleni olarak haklarını aramak istemeyebilmektedir. Özellikle, borsaya kote olmuş şirketler bakımından isimlerinin bir davada anılması, hisselerinin düşmesine sebep olabileceği gibi, şirketin geleceğini de tehlikeye sokabilmektedir. Bu noktada konusunda uzman kişilerin seçilebildiği tahkim ve arabuluculuk müesseselerine başvurarak, şirketler aralarındaki marka uyuşmazlığını kamuya arz etmeksizin çözümleyebilmektedirler.

Marka Hukuku mevzuatında arabuluculuğa ilişkin hüküm bulunup bulunmadığı konusunda ise mevzuatın temel kaynakları olan 556 Sayılı Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ve Uygulanmasına Dair Yönetmelik incelendiğinde tek bir hüküm bulunduğu görülmüştür. Marka KHK’nın İtirazın İncelenmesi başlıklı 36. Maddenin 2. fıkrasında “Enstitü gerekli görürse tarafları uzlaşmak için bir araya getirir.” denilmektedir. Bu hüküm ile TPE’nin marka başvurusu ile ilgili olarak ortaya çıkmış bulunan uyuşmazlığın çözümü için tarafları bir araya getirebileceği hükme bağlanmıştır.

Sonuç
Arabuluculuk, aralarında uyuşmazlık bulunan tarafları konuşmak ve müzakerelerde bulunmak amacıyla bir araya getiren, tarafların üzerinde uzlaştığı tarafsız bir üçüncü kişinin desteği ile taraflar arasındaki uyuşmazlıkların çözümlenmesini hedefleyen, tamamıyla tarafların gönüllü olarak başvurdukları bir alternatif uyuşmazlık çözüm biçimidir.

Fikrî mülkiyet haklarının bir kolunu oluşturan marka pazarının hızla büyümesi, taklidinin kolay olması ve kolayca haksız kazanca konu olması gibi nedenler, doğacak uyuşmazlıkların hızla çözülmesi ihtiyacını ortaya çıkarmıştır. Devlet yargısının marka uyuşmazlıklarının çözümünde, istenen ve gerekli olan bu sürati ve etkinliği sağlayamaması arabuluculuk yolunun tercih edilmesine neden olmuştur.

TPE’nin Marka KHK’nın 36. maddesinin 2. fıkrasına dayanarak arabuluculuk hizmeti sunması, kuruma ve ülke ekonomisine çeşitli faydalar sağlayacaktır. Öncelikle arabuluculuk hizmetinin, TPE’nin Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu (YİDK) aşamasındaki dosya yükünün azalmasına yardımcı olacağı düşünülmektedir. Uyuşmazlık YİDK üyelerinin önüne gelmeden kısa sürede çözümlenecek ve azalan iş yüküne paralel olarak TPE’nin nitelikli karar verme hedefine bir adım daha yaklaşılacaktır. Ayrıca arabulucu olarak görev yapacak personel, farklı uyuşmazlıkların üstesinden gelebilmek için mesleki donanımını artıracak, arabuluculuk faaliyetini yürütebilmek için de iletişim becerileri, müzakere, uyuşmazlık çözüm yöntemleri, insan psikolojisi gibi konularda kendini geliştirecektir. Bu da TPE’nin personel kalitesine katkı sağlayacaktır.

Ülke ekonomisi açısından değerlendirdiğimizde ise başvuru sahibinin markası reddedilmeden önce arabuluculuk yoluyla itiraz eden taraf ile anlaşılması durumunda markalaşma konusunda yapılan yatırımların ekonomiye kazandırılması sağlanacaktır. Arabuluculuk sonunda ülke ekonomisinin yeni markalar kazanarak büyümesine dolaylı katkı sağlanabilecektir. Ayrıca arabuluculuk sürecinde yeni ticari ilişkiler de gelişebilmektedir. Süreç sonunda imzalanabilecek lisans, franchise gibi sözleşmelerle ekonomiye katkı sağlanabileceği öngörülmektedir.

 
Ceren TURGUT – Mustafa İMAMOĞLU / Marka Uzman Yardımcıları (Türk Patent Enstitüsü)

KAYNAKÇA
1. Akın, L.; Toplu İş Hukukunda Arabuluculuk, Türk Hukukunda Arabuluculuk Sempozyumu, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi, Ankara, 17.01.2014.
2. Bernstein, A.D.; A Case for Mediating Trademark Disputes in the Age of Expanding Brands, Cardozo Journal of Conflict Resolution, Sayı:2, Haziran 2006.
3. Blackman, H. S., McNeill, M. R.; Alternative Dispute Resolution in Commercial Intellectual Property Disputes, The American University Law Review, Sayı: 47, 1998, s. 1709-1734.
4. Çalışkan, Y.; Uluslar arası Fikrî Mülkiyet Hukukunda Uyuşmazlık Çözüm Mekanizmaları: WIPO Tahkimi ve Dünya Ticaret Örgütü, İstanbul, 2008
5. Ekler, Ç.; Mahkeme Kökenli Alternatif Uyuşmazlık Çözümü, 2009. (www.arabulucu.com)
6. Erdem, B.; Patent Hakkının Korunmasına ve Patent Hakkına İlişkin Sözleşmelere Uygulanacak Hukuk, 2. Baskı, İstanbul, 2002.
7. Goldberg, S., Sander, F., Rogers, N., Cole, S. R.; Dispute Resolution Negotiation, Mediation and Other Processes, New York, 2003.
8. Gurry, F.; The Dispute Resolution Services of The World Intellectual Property Organization, Journal of International Economic Law, 1999
9. Ildır, G.; Alternatif Uyuşmazlık Çözümü, Ankara, 2003.
10. Kılıç, H. A.; Türkiye’de ve Avrupa Topluluğu’nda Fikrî Mülkiyet Hakları, Genç Hukukçular Hukuk Okumaları Birikimler 2, İstanbul, 2006.
11. Orak, Ç. C.; Fikrî Mülkiyet ve Tahkim, Fikrî Mülkiyet ve Rekabet Hukuku Dergisi, Cilt:7, Sayı: 2007/1.
12. Özbek, M.; Avukatlık Kanunu’nun 35/A Maddesine Göre Arabuluculuk, Ankara Barosu Dergisi, Sayı: 3, 2001.
13. Özekes, M.; “Yanılgılar ve Önyargılar Arasında Arabuluculuk”, Uluslararası Arabuluculuk Sempozyumu, Ankara, 5-6 Kasım 2009.
14. Pekcanıtez, H., Atalay, O., Özekes, M.; Medeni Usul Hukuku, Ankara, 2012.
15. Stürman, S.; Mediation and Community Trade Marks : New Gimmick or Real Benefit, Journal of Intellectual Property Law & Practice, 8/9, 2013.
16. Subaşı, İ.; Toplu İş Hukukunda Arabuluculuk, Ünal Tekinalp’e Armağan, C. II, İstanbul, 2003.
17. Tanrıver, S.; “Alternatif Uyuşmazlık Çözüm Yolları: Arabuluculuk Kurumuna Hukuki ve Sosyolojik Bakış”, Prof. Dr. Fikret Eren’e Armağan, Ankara, 2006,
s. 821-842.
18. Taşpolat Tuğsavul, M.; Türk Hukukunda Arabuluculuk (6325 Sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Çerçevesinde), Ankara, 2012.
19. Yüksel Bozkurt; E.A.; Dünya Fikrî Mülkiyet Örgütü (Wipo) Tahkim Sistemi, Ankara, 2010.
20. http://eur-lex.europa.eu/LexUriServ/LexUriServ.do?uri=OJ:L:2008:136:0003:0008: En:PDF
21.https://oami.europa.eu/tunnel-web/secure/webdav/guest/document_library/content Pdfs/law_and_practice/mediation/2011-1_presidium_decision_on_mediation_en.pdf
22. www.wipo.int 


Kaynak: https://anahtar.sanayi.gov.tr/tr/news/marka-hukukunda-arabuluculuk/712