MASUMİYET KARİNESİ VE LEKELENMEME HAKKI

ÖZET

Masumiyet karinesi, bir suçtan şüpheli olan kişinin hükmü kesinleşinceye kadar suçsuz sayılmasıdır. Bu durum yalnızca devlet organları karşısında değil toplum önünde de bunu gerektirmektedir. Bunun gibi lekelenmeme hakkı da bu ilkeyi savunmakta ve masumiyet karinesini genişletmektedir. Masumiyet karinesine göre lekelenmeme hakkı daha çok kişilerin toplum önünde onur ve şereflerinin zedelenmemesine odaklanmaktadır. Bu iki ilke de hem ulusal hem de uluslararası sözleşmeler ile koruma altına alınmıştır.

Bu makalenin amacı ise masumiyet karinesini ve lekelenmeme hakkının açıklanmasıdır. Bu bağlamda nitel araştırma yöntemlerinden literatür taraması yöntemi kullanılmıştır. Google Akademi, Ulusal Tez Merkezi ve Milli Kütüphane veri tabanlarından gerekli araştırmalar yapılmıştır.

Anahtar Kelimeler: Masumiyet Karinesi, Lekelenmeme Hakkı, İnsan Hakları

ABSTRACT

The presumption of innocence means that a person suspected of a crime is presumed innocent until his sentence is finalized. This situation requires this not only before the state organs but also before the society. Likewise, the right not to be tarnished upholds this principle and expands the presumption of innocence. According to the presumption of innocence, the right not to be tarnished focuses more on not harming the dignity and honor of individuals in front of the society. Both of these principles are protected by both national and international conventions.

The purpose of this article is to explain the presumption of innocence and the right not to be tarnished. In this context, literature review method, one of the qualitative research methods, was used. Necessary researches were made from Google Academy, National Thesis Center and National Library databases.

Key Words: Presumption of Innocence, Right not to be Stained, Human Rights

1. GİRİŞ

Modern Ceza Muhakemesi Hukuku, maddi bir gerçeğe ulaşmayı ve böylelikle toplumsal olarak hukuk düzenini ve barışı korumayı amaç edinmiştir. Böylelikle insana ve haklarına saygılı bir hukuk düzenini ortaya koymayı hedeflemiştir. Yargılama sistemlerinde yargılama süreci suçlunun kabulü ile değil suçsuzluk karinesi ile başlamaktadır. Bu bakımdan masumiyet karinesinin en önemli işlevi oldukça önemli ve geniş bir alana sahiptir.[1]

Masumiyet karinesi ve lekelenmeme hakkının en önemli yapı taşlarından biri ise adil yargılama hakkıdır. Hukuk devletlerinde yargılama görevi bağımsız ve tarafsız olarak yapılmaktadır. Adil yargılama hakkı neticesinde uyuşmazlıklarda her iki taraf fiili ve hukuki bir ayrım gözetmeksizin eşit olarak yargılanmalıdır. Mahkemelerin bu anlamda yapmış oldukları yargılamaları adil bir şekilde yapmalıdır.[2] Mahkemelerin adil yargılama sorumlulukları ilk kez 1215 tarihli Magna Carta Libertatum’da yer verilmiştir. Bu belge ile Kral karşısında halkın temel hak ve özgürlükleri genişletilmiştir. Böylelikle sınırlı da olsa Batı’da kişi hak ve özgürlüklerine yer veren ilk belge olmuştur.[3]

Bu çalışmanın konusunu masumiyet karinesi ve lekelenmeme hakkı oluşturmaktadır. Bu bakımdan çalışmanın amacını, cezan muhakemesi hukukunda masumiyet karinesi ve lekelenmeme hakkının ne olduğunu, evrensel bir nitelik taşıyıp taşımadıklarını araştırmak oluşturmaktadır. Bu doğrultuda çalışmada nitel araştırma tekniklerinden literatür taraması tekniği kullanılmıştır. Google akademi, ulusal tez merkezi ve Milli Kütüphane veri tabanlarından araştırmalar yapılmıştır.

2. MASUMİYET KARİNESİ VE LEKELENMEME HAKKI

Tüm bölgesel ve uluslararası insan hakları sözleşmeleri tarafından, adli yargılamanın bir unsuru olarak Kıta Avrupası Hukuk sisteminin bir parçası olarak masumiyet karinesi tanımlanmıştır. Masumiyet karinesi her hukuk sisteminde aynı şekilde uygulanmayabilmektedir. Kıta Avrupası ve Anglo-Sakson hukuk sistemlerinin öngördüğü gibi masumiyet karinesi, suçlanan kişilerin yanlış bir mahkumiyet kararından korumaktadır. Bunun yanında kişinin suçlu olduğu anlaşılıncaya dek masum kabul edilmesini savunmaktadır.[4]

Adil yargılanmanın en önemli unsuru olan Masumiyet Karinesi en genel tanımı ile bir kişinin suçluluğu ispatlanıncaya kadar masum sayılmasını ifade etmektedir.[5] Masumiyet ilkesi evrensel bir ilke olma özelliğini taşımaktadır. Masumiyet karinesinin iki önemli işlevi bulunmaktadır. İlki masum olana en yüksek derecede korumak sağlamak ikincisi ise hukuk düzenini sağlamaktır. Öyle ki Evrensel İnsan Hakları Bildirisi’nde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde masumiyet karinesi yer almaktadır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6/2’nci maddesinde “ Bir suç ile itham edilen herkes, suçluluğu yasal olarak sabitleninceye kadar masum sayılır” ifadesi yer almaktadır.[6]

Masumiyet karinesinin tarihine bakıldığında ilk olarak 26 Ağustos 1789 tarihinde Fransız Kişi ve Vatandaş Hakları Bildirgesi ile Kıta Avrupası’na girmiştir. Fransız İhtilali’nin getirmiş olduğu etki ile kısa süre içerisinde bütün kıtaya yayılmıştır.[7] Fransız Kişi ve Vatandaş Hakları Bildirgesi’nin 9. Maddesine de bakıldığında “Her insan suçlu olduğu bildirilinceye kadar suçsuz sayılacağından, onun tutulması gerekli görüldüğü zaman, kendisini elde tutmak için gereken sıkılıktan artık bir sertlik yasayla ciddi biçimde cezalandırılmalıdır”. Şeklinde ifade edilmiştir. Böylelikle masumiyet karinesi açık bir şekilde dile getirilmiş olmuştur.[8]

Masumiyet Karinesi, Türk hukuk sisteminde ise 1982 Anayasası’nın 38’inci maddesinin 4. Fıkrasında, “Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kimse suçlu sayılamaz” ifadesi ile yer almıştır. Masumiyet karinesinin doğru anlaşılması doğru bir şekilde uygulanması bakımından da oldukça önemlidir. Masumiyet karinesinin ne zaman başlayıp, ne zaman biteceği önemli bir husustur. Bunun yanı sıra ölçü bakımından da, masumiyet karinesinin bağlı olduğu suç isnadının ölçüsünü ve sona ermesine neden olan suçun ispatının ölçüsünü ifade etmektedir.[9]

Masumiyet karinesinin geçerli olacağı bazı durum ve safhalar bulunmaktadır. Türkiye’de uygulanan ceza muhakemesi sisteminde iki aşama bulunmaktadır. Bunlar soruşturma ve kovuşturmadır. 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’na göre soruşturma safhası, suç şüphesinin öğrenilmesinden iddianamenin kabulüne kadar ki olan süreci ifade etmektedir. Kovuşturma safhası ise iddianamenin kabulünden başlayıp, hükmün kesinleşmesine kadarki süreci ifade etmektedir. Bu bakımdan masumiyet karinesi yalnızca kovuşturma evresindeki sanık için değil; soruşturma evresinde sanıklık statüsü taşıyan şüpheli için de geçerli olmaktadır. Bu yüzden soruşturmayı yürütmek ile görevli olan savcı ve kolluk görevlileri, şüpheliyi masumiyet karinesi doğrultusunda toplumda bir hedef olarak getirmemeli ve masumiyet karinesinin ilkelerine uymak durumunda bulunmaktadır.[10]

Bu durum hakkında bazı farklı görüşlerde bulunmaktadır. Sanığın peşinen masum sayılması, tutuklama gibi tedbirleri açıklama konusunda yetersiz sayılacaktır. Bu nedenle bir görüşe göre sanık ne suçludur ne de masumdur. Bu görüşü destekler nitelikte farklı görüşler de bulunmaktadır. Örneğin bir görüşe göre de masumiyet karinesi, sanık hakkında hüküm kesinleşinceye kadar suçlu sayılmamasını ifade etmektedir. Ancak bu durum zorlayıcı bir sonuç doğuracağı düşüncesi ile sanık ne suçludur ne de masumdur ifadesi tercih edilmiştir. Masumiyet karinesi ile sanığa bir suçlu gibi davranılmamasını amaçlamaktadır. Bu yüzden şüphe ile orantılı tedbirlerin uygulanması gerekmektedir.[11]

Masumiyet karinesinin etkilerinin ortaya çıkması için ceza davasının açılmış olması şart değildir. 05.03.1983 tarihli Minelli-İsviçre kararına göre kişinin suç işlediği şüphesiyle hakkında ilk kovuşturma işleminin yapıldığı andan itibaren masumiyet karinesinin ilkeleri ortaya çıkmaya başlamaktadır. Bunun yanı sıra masumiyet karinesinin etkileri yalnızca ceza davası ve sonuçları ile sınırlı bulunmamaktadır. Masumiyet karinesi yalnızca yargı organlarına değil, diğer bütün devlet organlarına da sorumluluk yüklemiştir. Örneğin 25.08.1993 tarihli Sekanina-Avusturya kararı masumiyet karinesinin ihlaline bir örnektir. Bu kararda kesinleşmiş bir yargı hükmü olmadığı halde bakanın sanığı suçlayarak bir basın açıklaması yapmış olması durumu masumiyet karinesinin ihlali olarak nitelendirilmiştir.[12]

Masumiyet karinesi doktrini hakkında bazı paradokslar bulunmaktadır. Bunlardan biri Kıta Avrupası hukuk sistemine göre masumiyet karinesi, adli bir yargılamanın başlangıcı olarak düşünülürken; Anglo-Sakson hukuk sistemi ise prosedür gereği bir koruma olarak görmektedir. Bunun yanında Anglo-Sakson hukuk sisteminde masumiyet karinesi, adli yargılamadan çok, bir suçun kesin ve net deliller ile ispatlanmadıkça kişinin suçlu sayılmamasını ve ispat yükü yükleyen bir ilkedir. Kıta Avrupası hukuk sisteminde ise kişinin, devlete ve topluma karşı korunmasını sağlayan, kişinin suçlu olduğu düşüncesi ile hareket edilmemesini, adil yargılama hakkının başlangıç noktası olması gerektiğini savunmaktadır.[13]

İnsan haklarına ilişkin hükümlere gerek yasalar ile gerek hukuk metinlerinde yer verilmiştir. Her ne kadar yasalarda ve hukuk metinlerinde yer verilmiş olsa da 20. yüzyılda yaşanmış olan iki büyük dünya savaşında insan onuru ve hakkına ilişkin ilkeler yok sayılmıştır. Özellikle iki büyük dünya savaşından sonra insan onurunun korunması düşüncesi daha da gün yüzüne çıkmıştır. İnsanlar insan onurunun önemini, insanca yaşamanın önemini anlamıştır. Bu yüzden demokratik ülkelerin hepsinde insan onuruna yakışmayan idam cezaları, sopa cezaları, işkence gibi cezalar yapılmamaktadır. Bunun yanı sıra kişilerin devlet organları tarafından lekelenmemeleri de ayrı bir önem arz etmektedir. Bu yüzden tüm bunların önüne geçmek için bazı hukuk düzenlemeleri yapılmıştır.[14]

Lekelenmeme hakkı, ulusal ve uluslararası sözleşmeler ile koruma altına alınmıştır. Lekelenmeme hakkı kişinin vazgeçilmez haklarından biridir. Bir devletin lekelenmeme hakkına sahip olabilmesi aslında ne derecede insan haklarına saygılı olduğuna ve insan onurunu önemsediğine bağlı bulunmaktadır. Bu yüzden insan haklarına ve onuruna saygılı olan bir devletin, kişilerin lekelenmeme hakkını da gözetmesi gerekmektedir. Çağdaş devletlerin hukuk sistemlerine kişilerin haklarının ve onurlarının olumsuz yönden etkilenmemesi bakımından, kişilerin lekelenmeme hakkı öncelikli olarak korunan haklar arasında olup, kişilerin temel hakları arasında düzenlenmiştir.[15]

Diğer bir deyişle lekelenmeme hakkı, suç şüphesi sebebi ile hakkında soruşturma veya kovuşturma yürütülen kişinin bu işlemlerden dolayı onurunun zarar görmemesi, toplum içindeki saygınlığının yitirilmemesi adına her türlü olumsuz yayından uzak durulması anlamına da gelmektedir. Lekelenmeme hakkı bazı destekleyici üç ana başlık etrafında incelenebilmektedir. Bu başlıklar suçsuzluk karinesi, ceza muhakemesinde soruşturmanın gizliliği ilkesi ve soruşturmanın gizliliğinin ihlal suçudur.[16]

Lekelenmeme hakkının korunması ile amaçlanan, bir suç şüphesi içerisinde olan bir kişi hakkında suçlu olduğuna dair hüküm kesinleşinceye dek suçsuzluk karinesi, bur karineyi etkili kılmak adına soruşturmanın gizliliği ilkesi sayesinde devlet ve toplum önünde herhangi bir haksızlığa maruz kalmamaktır. Diğer yandan lekelenmeme hakkı, adil yargılanma hakkının da önemli unsurlarından birini oluşturmaktadır. Bu sebeple kamu gücü karşısında daha güçsüz kişilerin korunması amaç edinmiştir.[17]

Küreselleşme ile beraber lekelenmeme hakkının korunması da bir hayli zorluğa girmiştir. İletişim teknolojilerinin gelişmesi ile beraber bu hakkın korunması daha da önemli hale gelmiştir. Bu bakımdan özellikle iletişim özgürlüğü ve basın özgürlüğü oldukça üzerinde durulması gereken bir konu olmuştur. Özellikle basın özgürlüğünün olduğu ülkelerde basın mensupları, olayları araştırmakta ve gereğinden fazla bilgiyi toplumla buluşturmaktadır. Bu nedenle lekelenmeme hakkı gereğince, bir suç şüphesi içerisinde olan kişinin suçunun kesin bir hükme kavuşturulmadan hakkında yapılacak olan adli haberlerde daha özenli davranması gerekmektedir.[18]

Lekelenmeme hakkı, İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi’nin 6/2 maddesinde yargılama sırasındaki lekelenmeme hakkı korunmaktadır. Bu maddeye göre, “Bir suç ile itham edilen herkes, suçluluğu yasal olarak sabit oluncaya kadar masum sayılır” denilmektedir. Yine Anayasa’nın 38/4 maddesinde de, “Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılmaz” ibaresi yer almaktadır. Ancak Anayasa’da yer alan bu maddenin pratikte uygulanabilmesi açısından soruşturma evresinin gizliliği de önemlidir. Bu durumda Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 157. maddesinde düzenlenmiştir. Bununla beraber Yakalanma, Gözaltına Alma ve İfade Alma Yönetmeliği’nin 27. Maddesinde, “Suçluluğu bir yargı hükmüne bağlanana kadar kişinin masumiyeti esastır ve soruşturma evresi gizlidir. Bu nedenle, soruşturma evresinde gözaltındaki bir kişinin ‘suçlu’ olarak kamuoyuna duyurulmasına, basın önüne çıkartılmasına, kişilerin basınla sorulu cevaplı görüştürülmelerine, görüntülerinin alınmasına, teşhir edilmelerine sebebiyet verilmez ve soruşturma evrakı hiçbir şekilde yayımlanamaz.” hükmü yer almaktadır.[19]

Masumiyet karinesi ile bu karinenin genişletilmesine yardımcı olan lekelenmeme hakkı arasında sıkı bir ilişki bulunmakla birlikte, bazı farklılıklarda bulunmaktadır. Masumiyet karinesinde suç şüphesi altında bulunan bir kişinin hüküm verilenene kadar suçsuz sayılması gerekmektedir. Ancak lekelenmeme hakkında ise suç şüphesi altında bulunan bir kişinin toplum karşısında onur ve şerefinin korunması, saygınlığına zarar gelmemesi amaçlanmaktadır. Masumiyet karinesi ve lekelenmeme hakkı aslında aynı amaca hizmet etmektedir.[20]

3. SONUÇ

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. Maddesi gereğince düzenlenmiş olan adil yargılanma hakkı ile suçlanan kişilere uygulanması açısından masumiyet karinesi uygulanmaktadır. Lekelenme hakkının korunabilmesi açısından, masumiyet karinesi ve adil yargılama ilkelerin doğru bir şekilde uygulanması gerekmektedir. Bir suçtan şüpheli olan kişi hakkında kesin hüküm verilinceye kadar haklarının korunması gereğince masumiyet karinesi ve masumiyet karinesi ile iç içe geçmiş olan lekelenmeme hakkı anaysa ve uluslararası sözleşmeler ile güvence altına alınmıştır.

Masumiyet karinesi ve lekelenmeme hakkı arasında ilişki bulunmaktadır. Lekelenmeme hakkı, masumiyet karinesini genişletmektedir. Modern ceza yargılamalarında lekelenmeme hakkı, masumiyet karinesini daha da genişletmiştir. Böylelikle suç soruşturması altındaki kişiye bir talep hakkı vermektedir. Böylelikle lekelenmeme hakkı bir suç şüphesi altında bulunan kişilere daha fazla hak tanımakta ve bunu da masumiyet karinesi üzerinden yapmaktadır.

Masumiyet karinesi ve lekelenmeme hakkı, insanın insan olduğu için sahip olduğu ırk, din, dil, cinsiyet farklılıkları gözetilmeksizin herkesin sahip olduğu insan onuru ve toplumu nezdindeki değerleri bakımından önemlidir. Özellikle küreselleşme ile beraber teknolojik gelişmeler, iletişim teknolojileri gibi bir anda birçok kişiye ulaşabilme özgürlüğü bu hakların korunmasını zorlaştırmaktadır. Basın özgürlüğünün ise yine bir suçtan şüphelinin lekelenmeme hakkını yok saymamak ve zedelememek adına tedbirli davranılmasında fayda bulunmaktadır.

KAYNAKÇA

Sulhi Dönmezer; “Suçsuzluk Karinesi Üzerine Düşünceler”, in: Prof. Dr. Nurullah Kunter’e Armağan. İstanbul: Beta Yayınları, 1998.

Hüseyin Şık, “Suçsuzluk Karinesi”. Yayınlanmamış Doktora Tezi. Uyuşmazlık Mahkemesi.

Caner Yenidünya, "Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Masumiyet Karinesi", Güncel Hukuk, (5).

Nurullah Kunter ve Feridun Yenisey, “Muhakeme Dalı Olarak Ceza Muhakemesi Hukuku”. İstanbul: Beta Yayınları, 2000.

Ahmet Mumcu. “İnsan Hakları ve Kamu Özgürlükleri”. Ankara: Savaş Yayınları, 1994.

Eda Özdiler Küçük, “Vergi Suçlarında Masumiyet Karinesi”. Uluslararası Anadolu Adli Bilimler Kongresi: Bayburt, 2014.

Nur Centel ve Hamide Zafer, “Ceza Muhakemesi Hukuku”. İstanbul: Beta Yayıncılık, 2012.

Caner Yenidünya, “Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Masumiyet Karinesi”. Güncel Hukuk Aylık Hukuk Dergisi, (5), 2004, ss.20-21.

Gökhan Çayan, “Masumiyet Karinesi Doktrini”. TAAD, 11 (42), 2020, ss.49-88.

Ramazan Gülsün, “İnsan Onuru ve Lekelenmeme Hakkı”. International Journal of Legal Progress, 1 (2), 2015, ss.17-42.

Walter Gropp, “Masumiyet Karinesinin Ceza Muhakemesini Sınırlayıcı Etkisi”, (Çev. Osman ĠSFEN). Adil Yargılanma Hakkı ve Ceza Hukuku-3, Ankara: Seçkin Yayınları, 2004.

Eray Ertürk, “Türk Hukukunda Lekelenmeme Hakkı”. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Ankara: Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.

Naim Karakaya, “Lekelenmeme Hakkı”. CHKD, 3 (2), 2015, ss.311-317.

Fatih Akıncı, “Lekelenmeme Hakkı”, TAAD, 11 (43), 2020, ss.177-202.

-------------------

[1] A. Caner Yenidünya, "Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Masumiyet Karinesi", Güncel Hukuk, (5), 2004, ss. 20

[2] Sezin Aktepe Artık, “Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Kararları Işığında Türk Medeni Usul Hukukunda Adil Yargılanma Hakkı”. Ankara: Seçkin Yayınevi, 2014, ss.23.

[3] Eray Ertürk, “Türk Hukukunda Lekelenmeme Hakkı”. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Ankara: Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, ss.81.

[4] Gökhan Çayan, “Masumiyet Karinesi Doktrini”. TAAD, 11 (42), 2020, ss.49.

[5] Sulhi Dönmezer, “Suçsuzluk Karinesi Üzerine Düşünceler”, in: Prof. Dr. Nurullah Kunter’e Armağan. İstanbul: Beta Yayınları, 1998, ss. 67

[6] Hüseyin Şık, “Suçsuzluk Karinesi”. Yayınlanmamış Doktora Tezi. Uyuşmazlık Mahkemesi, ss.103.

[7] Nurullah Kunter ve Feridun Yenisey, “Muhakeme Dalı Olarak Ceza Muhakemesi Hukuku”. İstanbul: Beta

Yayınları, 2000, ss. 21,

[8] Ahmet Mumcu. “İnsan Hakları ve Kamu Özgürlükleri”. Ankara: Savaş Yayınları, 1994, ss. 80

[9] Eda Özdiler Küçük, “Vergi Suçlarında Masumiyet Karinesi”. Uluslararası Anadolu Adli Bilimler Kongresi: Bayburt, 2014, ss.195.

[10] Hüseyin Şık, “Suçsuzluk Karinesi”. Yayınlanmamış Doktora Tezi. Uyuşmazlık Mahkemesi, ss.112.

[11] Nur Centel ve Hamide Zafer, “Ceza Muhakemesi Hukuku”. İstanbul: Beta Yayıncılık, 2012, ss.147

[12] Caner Yenidünya, “Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Masumiyet Karinesi”. Güncel Hukuk Aylık Hukuk Dergisi, (5), 2004, ss.21.

[13] Gökhan Çayan, “Masumiyet Karinesi Doktrini”, TAAD, 11 (42), 2020, ss.52.

[14] Eray Ertürk, “Türk Hukukunda Lekelenmeme Hakkı”. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Ankara: Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.

[15] Ramazan Gülsün, “İnsan Onuru ve Lekelenmeme Hakkı”. International Journal of Legal Progress, 1 (2), 2015, ss.20.

[16] Walter Gropp, “Masumiyet Karinesinin Ceza Muhakemesini Sınırlayıcı Etkisi”, (Çev. Osman ĠSFEN). Adil Yargılanma Hakkı ve Ceza Hukuku-3, Ankara: Seçkin Yayınları, 2004, ss. 319.

[17] Ramazan Gülsün, “İnsan Onuru ve Lekelenmeme Hakkı”. International Journal of Legal Progress, 1 (2), 2015, ss.35.

[18] Ramazan Gülsün, “İnsan Onuru ve Lekelenmeme Hakkı”. International Journal of Legal Progress, 1 (2), 2015, ss.36-38.

[19] Naim Karakaya, “Lekelenmeme Hakkı”. CHKD, 3 (2), 2015, ss.312.

[20] Fatih Akıncı, “Lekelenmeme Hakkı”, TAAD, 11 (43), 2020, ss.182.