TBMM Genel Kurulunda 12.05.2022 tarihinde kabul edilen 7406 Sayılı Türk Ceza Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun, 27.05.2022 tarihinde resmi gazetede de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. 7406 sayılı kanun; kadınlar, çocuklar ve sağlık çalışanları hakkında getirdiği düzenlemeler ile öne çıkmaktadır. İşbu yasanın öznesi olan insanların; ne yazık ki cinsiyetlerinden, yaşlarının küçüklüğünden yahut icra ettikleri meslekten ötürü bazı suçların mağduru olabilmeleri, diğer bireylere göre daha olasıdır. Bu kanun, dezavantajlı gruplara mensup bireylere yönelik pozitif ayrımcılık içeren bir düzenlemedir.

7406 Sayılı Kanundaki düzenlemelerden biri de 5237 sayılı Kanunun 123 üncü maddesinden sonra gelmek üzere eklenen 8. maddesidir. Buna göre önceden özel hayatın gizliliği, şantaj ve tehdit gibi suçların işleniş şekillerinden olan ısrarlı takip, artık münhasıran bir suç olarak düzenlenmiştir. Kadına ve çocuğa yönelik şiddetin önlenmesi adına şiddetin ön aşaması olan ısrarlı takibin, bu şekilde TCK’de ayrı suç olarak yer alması geç kalınmış ama yerinde bir düzenlemedir. Israrlı takibe; bir kişiyi takip etmek, bir kişinin evinde ya da iş yerinde ansızın belirmek, telefon ya da sosyal medya yoluyla birini taciz etmek, yazılı mesaj ya da obje bırakmak veya kişinin malına zarar vermek örnek gösterilebilir.

Dünya genelinde stalking olarak bilinen ısrarlı takip, Türk Hukukunda ilk defa 6284 Sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanunun ilk maddesi ile yer almıştır. Bu madde; “Bu Kanunun amacı; şiddete uğrayan veya şiddete uğrama tehlikesi bulunan kadınların, çocukların, aile bireylerinin ve tek taraflı ısrarlı takip mağduru olan kişilerin korunması ve bu kişilere yönelik şiddetin önlenmesi amacıyla alınacak tedbirlere ilişkin usul ve esasları düzenlemektir” şeklindedir. Dünya literatürüne “stalking” olarak giren ısrarlı takibin, Türkçede tam karşılığı “musallat olma” veya “dadanma” dır.

Israrlı takibin, hukuk bilimi içinde incelenmesi ve karşılık bulması; psikoloji, kriminoloji ve sosyoloji gibi bilimlere nazaran daha yakın tarihlidir.  Stalking mevzusunun hukuk bilimi içinde yer almasına ise 1933 yılında çıkardığı yasa ile Danimarka öncülük etmiştir. Bu yasa uyarınca suç olarak kabul edilen ısrarlı takip, hapis cezasına kadar uzanan yaptırımlara bağlanarak caydırıcı etki oluşturulmaya çalışılmıştır. Bu düzenlemeden sonra uzun yıllar boyunca hukuk camiasında global olarak gündeme alınmayan ısrarlı takip suçu, nihayet 1990 yılında Amerika’da bu suçun yasalaşmasıyla tekrar gündeme alınmıştır. İrlanda 1997'de, Belçika 1998’de, Hollanda 2000’de, Avusturya 2006’da ve Almanya ise 2007 yılında ısrarlı takibi münhasır bir suç olarak kabul etmiştir. Birçok ülkede yıllardır ağır yaptırımlı suç olarak düzenlenen ısrarlı takip, Türkiye’de ancak 2022 yılında suç olarak kabul edilmiştir.

ABD Ulusal Adalet Enstitüsü’nün “ısrarlı takibin kadına yönelik şiddet üzerindeki etkisini” ele alan 1998 yılındaki anket çalışması, stalking konusundaki ilk ulusal düzenleme olmasının yanında bu konuda Dünya genelindeki ilk kapsamlı çalışma sayılabilir. Bu anket çalışması, 8.000 erkek ve 8.000 kadın ile yapılmış ve öncelikle “stalking nedir?” sorusu üzerinde durulmuştur. Buna göre ısrarlı takip; istek dolu, art niyetli, tekrarlanıp süregelmekte olan ve başka bir kişiyi taciz etme amacı olan davranış olarak tanımlanmıştır. Bu ankete göre ABD’deki kadınların her yıl %8’lik dilimi stalking suçunun mağduru olmaktadır. Israrlı takip, cinsiyetten bağımsız bir suç olmasına rağmen; kadınlar bu suçun öncelikli kurbanları, erkekler ise öncelikli failleridir. Bu ankete göre stalking suçunun mağdurlarının %78’ini kadınlar oluşturmaktadır. Faillerin ise %87’si erkeklerdir. Mağdurların %52’lik kısmının 18-29 yaşları, %22’lik kısmının ise 30-39 yaşları arasında olduğu görülmüştür. Ayrıca bu anket, kadınların yakınları tarafından stalking suçunun mağduru edildiğini göstermektedir. Bu mağdur kadınların %38’lik kısmı kocası ya da eski kocası tarafından ısrarlı takibe maruz kalmıştır.

Kadınlar ikili ilişkilerini bitirmek istedikleri zamanlarda partnerleri tarafından çokça ısrarlı takip suçunun mağduru edilmektedirler. Bu varsayımı test etmek isteyen ABD Ulusal Adalet Enstitüsü anket verilerine göre kadınların; %21’i ilişki içindeyken, %43’ü ilişki bittikten sonra ve %36’sı ise hem ilişki içinde hem de ilişki sonlandıktan sonra partnerleri tarafından ısrarlı takibe maruz kalmışlardır.

7406 SAYILI KANUN İLE TCK’YA EKLENEN ISRARLI TAKİP SUÇU

TCK MADDE 123/A:

(1) Israrlı bir şekilde; fıziken takip etmek ya da haberleşme ve iletişim araçlarını, bilişim sistemlerini veya üçüncü kişileri kullanarak temas kurmaya çalışmak suretiyle bir kimse üzerinde ciddi bir huzursuzluk oluşmasına ya da kendisinin veya yakınlarından birinin güvenliğinden endişe duymasına neden olan faile altı aydan iki yıla kadar hapis cezası verilir.

(2) Suçun;

a) Çocuğa ya da ayrılık kararı verilen veya boşandığı eşe karşı işlenmesi,

b) Mağdurun okulunu, iş yerini, konutunu değiştirmesine ya da okulunu veya işini bırakmasına neden olması,

c) Hakkında uzaklaştırma ya da konuta, okula veya iş yerine yaklaşmama tedbirine karar verilen fail tarafından işlenmesi,

hâlinde faile bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilir.

(3) Bu maddede düzenlenen suçun soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlıdır.”

Türk Ceza Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 8. Maddesinin gerekçesi incelendiğinde ısrarlı takip suçunun münhasıran suç olarak düzenlenmesinde “mağdurun maddi ve manevi kişiliğine veya vücut bütünlüğüne yönelik daha ağır fiiller ortaya çıkmadan önceki aşamada ısrarlı takip fiillerinin orantılı bir yaptırıma bağlanması” nın hedeflendiği görülmektedir. Düzenlemeyle, özellikle kadına yönelik şiddet içeren suçlar işlenmeden önce ısrarlı takip fiilleriyle etkin mücadele edilmesi ve mağdurların korunması amaçlanmışsa da ısrarlı takibin mağduru herkes olabilmektedir.

Israrlı takip suçu, TCK 123. maddede yer alan "kişilerin huzur ve sükûnunu bozma" suçunun özel bir görünüşüdür. Bu nedenle ısrarlı takip suçunun oluştuğu durumlarda 123. madde gereğince işlem yapılamayacaktır. Israrlı takip suçunda, "kişilerin huzur ve sükûnunu bozma" suçundan farklı olarak failin, "sırf huzur ve sükûnu bozma maksadıyla" hareket etmesi aranmamaktadır. Israrlı takip fiilinin, hangi maksatla gerçekleştirildiğinin suçun oluşması bakımından bir önemi bulunmamaktadır. Yine ısrarlı takip suçu, zarar suçu olarak düzenlendiğinden, tehlike suçu olarak düzenlenmiş olan 123. maddedeki suçtan ayrılmaktadır.

Israrlı takip suçundaki “ısrar” unsurunun oluşması için, maddede belirtilen seçimlik hareketlerin tekrarlı bir şekilde yapılması gerekmektedir. Haksızlık teşkil eden fiilin makul sayılabilecek ölçülerde gerçekleştirilmesi halinde bu suç oluşmayacaktır. Fail, maddede belirtilen seçimlik hareketlerden birini ısrarla tekrarlayabileceği gibi farklı seçimlik hareketleri farklı yer ve zamanlarda tekrarlamak suretiyle de ısrar iradesini gösterebilir. Ayrıca bu suçun oluşabilmesi için ısrarlı takip fiilinin mağdurun üzerinde ciddi bir huzursuzluk oluşturmasına ya da kendisinin veya yakınlarından birinin güvenliğinden endişe duymasına neden olması gerekir. Bu durumun ve ısrar unsurunun gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini somut olayda hâkim belirleyecektir.

Bu suçun failinin herkes olabilmesinin yanında fail, çoğunlukla mağdurun daha önceden tanıdığı biridir. TCK’nin 123/A maddesinin ikinci fıkrasında ısrarlı takip suçunun cezayı ağırlaştırıcı nitelikli halleri düzenlenmiştir. Bu haller: çocuğa ya da ayrılık kararı verilen veya boşandığı eşe karşı işlenmesi, mağdurun okulunu, iş yerini, konutunu değiştirmesine ya da okulunu veya işini bırakmasına neden olması, hakkında uzaklaştırma veya konuta, okula ya da iş yerine yaklaşmama tedbirine karar verilen fail tarafından işlenmesidir. İşbu nitelikli hallerden birisi ya da birkaçı mevcutsa ceza bir yıldan üç yıla çıkmaktadır.

Israrlı takip suçunu oluşturan fiillerden biri ya da daha fazlası başka suçların oluşumuna sebebiyet vermiş ise fail bu suçlardan ayrıca ceza alacaktır. Israrlı takip faillerinin bu suçla birlikte işleyecekleri diğer suçlar genellikle; tehdit, hakaret, şantaj, kasten yaralama ve cebir suçlarıdır.

TCK’ye eklenen 123/A maddenin 3. fıkrasında karşılaştırmalı hukuktaki genel uygulama dikkate alınarak ısrarlı takip suçunun, soruşturulması ve kovuşturulması mağdurun şikâyetine tabii kılınmıştır.

7406 Sayılı Türk Ceza Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile 5271 sayılı TCK’nin mağdur ile şikâyetçinin hakları başlıklı 234. maddesinde değişiklik yapılmıştır. Buna göre; çocukların cinsel istismarı, ısrarlı takip ile kadına karşı işlenen kasten yaralama, işkence ve eziyet suçları madde kapsamına dahil edilmektedir. Artık bu suçların soruşturma ve kovuşturma evrelerinde mağdurların istemi üzerine, baro tarafından görevlendirilecek avukatın, hukuki yardım ve desteğinden mağdurların ücretsiz şekilde faydalanmaları sağlanarak hak arama yollarını etkin bir şekilde kullanabilmelerine imkân tanınmaktadır.

Son olarak 7406 Sayılı Kanun’un 12. Maddesinde ısrarlı takip suçunda uzlaştırma hükümlerinin uygulanmayacağı düzenlenmektedir. Uzlaştırma sürecinde, soruşturmanın ve davanın tarafı olmayan biri arabulucu olarak uyuşmazlığın çözülmesi için suçun mağduru ve failinin iletişim kurar. Ancak bazı suçların nitelikleri, uzlaştırma müessesesine uygun düşmemektedir. Zira ısrarlı takip suçunun koruduğu hukuki yarar, uzlaştırma kurumunun mahiyetiyle uyuşmamaktadır.

Israrlı takip hususunda yaptığımız verisel değerlendirmeler global ya da başka ülkelerin ulusal verilerine dayanmaktadır Israrlı takip suçu, yeni yasalaşmış bir suç olduğundan Türkiye’de; bu suçun niteliği, niceliği ya da yaptırımlarının caydırıcılığı hususunda tabii olarak hiçbir veriye ulaşılamamaktadır. Bununla birlikte Türkiye’de suçların kapsamı ve cezaların etkinliği konularında genel olarak istatiksel çalışmalar yapılmadığından hukukçular, yasal düzenlemelerin amacına ulaşıp ulaşmadığına ilişkin sağlıklı değerlendirmeler yapamamaktadırlar.

Yasalaşmış suçların kapsamı ve yaptırımlarının caydırıcılığı ya da yeni yasal düzenlemelere ihtiyaç bulunup bulunmadığı hakkında yerinde tespitlerin yapılabilmesi adına istatiksel çalışmaların yapılması gerekmektedir. Bu çalışmaların, devlet tarafından teşvik edilmesi ve buna dair bütçe ayırılması daha kapsamlı araştırmaların ortaya çıkmasına ön ayak olacaktır. Yapılacak bu çalışmaların, her kesimden ve yeterli nicelikte bireyle birlikte yapılması maddi gerçeğe en yakın verilere ulaşmamızı sağlayacaktır.

KAYNAKÇA:

1: https://www.mevzuat.gov.tr/

2: https://www.tbmm.gov.tr/Yasama/Kanunlar