Mutluyuz Evleniyoruz, Peki Neden Boşanıyoruz? Seviyoruz dolayısıyla mutlu oluyoruz ve sonunda evleniyoruz, peki neden çok süreli olmuyor evliliklerimiz ve neden evliliklerimizi kurtarmak yerine boşanma yoluna gidip, boşanıyoruz. Bir ömür aynı yastığa baş koymak için başlatılan evlilikler, ne oluyor da sonlanıyor acaba? Tabi bunun tek bir nedeni olmayacağı aşikardır. Boşanma davalarında genelde küçük yaşta yapılan evliliklerin, evlilik süresinde, daha 5 yıl dolmadan sona erdiği gözlemlenmektedir.

Genç yaşta yapılan evliliklerin sorumluluk bilinci oluşmadan yapıldığını görmekteyiz. Sorumluluk bilinci dediğimiz, Eş olma, anne yada baba olma, evi geçindirme ve farklı bir aile ile hısım olma yükümlülüğüdür. Bu yükümlülük, evlenen çiftlere ilk zamanlarda, pek ağır görünmese bile, evliliğin daha ilk yıllarında, bu statünün verdiği ağırlık altında ezilmektedirler.

Hukukumuzda Onsekiz yaşını doldurmayan kişiye küçük, on sekiz yaşını dolduran kişiyede ergin denir. Evlenme ehliyeti, Medeni Kanunu’nun 124. maddesinde düzenlemiştir. Maddeye göre erkek veya kadın on yedi yaşını doldurmadıkça evlenemez. Ancak on yedi yaşını dolduran kişinin evlenme konusunda sadece kendi rızası yeterli değildir. Yasal temsilcisinin (velisinin) rızası da gereklidir. (TMK 126: Küçük yasal temsilcisinin izni olmadıkça evlenemez.) Ancak haklı bir sebep olmadan evlenmeye izin vermeyen yasal temsilciyi dinleyen hakim TMK madde 128 uyarınca küçüğün evlenmesine izin verebilir.

Evlenme yaşını onyedi olarak düzünleyen 124. maddenin devamında da onaltı yaşını dolduran kişinin hangi koşullar da evlenebilceği hüküm altına alınmıştır. (TMK 124/ f.2 : Ancak hakim olağanüstü durumlarda ve pek önemli bir sebeple onaltı yaşını doldurmuş olan erkek veya kadının evlenmesine izin verebilir olanak bulundukça karardan önce anne ve baba veya vasi dinlenir.) Olağanüstü durum ve önemli sebep olarak nelerin sayılabileceği kanunda gösterilmediğinden bu hallerin neler olduğunu veya gösterilen sebebin olağanüstü veya önemli olup olmadığına da hakim karar verecektir.

Bu kanun maddelerini incelediğimiz zaman velinin izni ve hakim kararı olmadan küçük yaştaki çocuğa evlenmeye izin verilmez. Bu yaş gurubunun evlenmesine izin verilmesi bir çok sorunu da beraberinde getirmektedir. Evliliğine kendi karar veremeyecek küçüğün, evliliğine velisi ve hakim karar vermektedir. Ailelerine bağımlı, ayakta duramayan evlilikler inşa edilmektedir. Ayakta duramayan bu evliliklere, birde çocuk iştirak edince, bu sorumluluğu taşıyamayan evli küçükler, soluğu mahkemelerde almaktadırlar.

Eşlerin boşanmasından ziyade, önemli olan, çocukların velayet konusu ve çocukların boşanma nedeni ile anne ve baba arasında kalmasıdır. Genelde çocuk velayeti, kusursuz yada az kusurlu olan tarafa verilmektedir. Kusur oranının yanında çocuğun maddi manevi ihtiyaçlarını ön planda tutulur. Mahkeme, çocuğun maddi manevi ihtiyaçlarını hangi tarafın daha iyi karşılayacağını tespit eder. Velayet hususunu bu doğrultuda karara altına alır.

Konunun bu boyutları hiç kuşkusuz, hukuki hükümlerin ihtilafı çözme boyutudur. Hukuk adil bir boşanmaya hüküm verse bile, boşanan çiftlerin maddi hayatları onlar boşandılar diye düzelmez. Sosyal olarak boşanan çifler yeni ve daha iyi maddi koşullara kavuşmazlar. Dolayısıyla hukuksal anlamda, adil bir çözüm bile sorunu kökten çözmeye yetmiyor.Çünkü boşanmış çocuklu ailelerin, boşanma ile birlikte çocuklarına daha iyi bir gelecek sağlamaları asla garantili değildir.

Hukuk, her ne kadar özel koşullar altında çocuk evliliklerine yasal ve meşru bir çözüm bulduğunu ileri sürüyor olsa bile aslında bu durum insan doğasına aykırı bir takım zorlamaları da beraberinde getiriyor. Söz konusu kanun hükümlerinin pratiklerine baktığımızda, ortaya çıkan sonuç büyük oranda çözümü değil, çözümsüzlüğü dayattığını rahatlıkla görebiliyoruz. O nedenle benim önerim bir an önce Medeni kanunun söz konusu hükümlerinin gözden geçirilip daha doğru daha işlevsel ve daha çözücü bir reforma tabi tutulmasıdır.