Prof. Dr. Ersan Şen yazdı;

Telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin denetlenmesinde, 6 Mart 2014 tarihinde yürürlüğe giren 6526 sayılı Kanunun 12. maddesi ile “İletişim tespiti, dinlenmesi, kayda alınması” başlıklı Ceza Muhakemesi Kanunu m.135’de esaslı değişiklikler yapılmıştır. Telefon dinleme konusunda yapılan değişikliklerin son bulacağını tahmin etmiyoruz. CMK m.135’de bugüne kadar toplam üç değişiklik yapıldığı görülmektedir. Esaslı olan değişiklik 6526 sayılı kanunla yapılmıştır.

6526 sayılı Kanun, Türk Ceza Kanunu m.220/1’de tanımlanan suç örgütü kurma veya yönetme suçundan dolayı telefonun dinlenmesini, kayda alınmasını ve sinyal bilgilerinin takip edilmesini kaldırmıştır. Ancak kanun koyucu, “Silahlı örgüt” başlıklı TCK m.314’de tanımlanan suçlardan dolayı iletişimin denetlenmesine dokunmamıştır. Bilindiği üzere bu suç, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun “Terör suçları” başlıklı 3. maddesinde bir terör suçu olarak kabul edilmiş olup, bu suçu işleyene verilecek ceza TMK m.5’e göre ayrıca artırıma tabi tutulacaktır.

Şu an için suç örgütü iddiasından dolayı dinleme yapılamamakta, fakat terör örgütü iddiasıyla dinleme yapılabilmektedir. Bir başka ifadeyle; CMK m.135/8’de sayılan katalog suçlar arasında yer almayan suç örgütü (mafya/çıkar amaçlı suç örgütü) kurma veya yönetme iddiasından dolayı dinleme yapılamayacak, ancak örgütün faaliyetleri çerçevesinde işlenen suç veya suçların katalog kapsamına girmesi durumunda bu suçlardan dinleme yapılabilecektir. Örgütün yapılanması terörle ilgili ise, bu örgütün faaliyetleri kapsamında işlendiği iddia edilen suçların kataloğa girip girmediğine bakılmaksızın telefon dinleme ve kayda alma yöntemi uygulanabilecek, bu yolla elde edilen deliller yargılamada kullanılabilecektir.

Buraya kadar konu net olup; içeriği bilinmeden kimin kiminle, nerede, ne zaman ve ne kadar süre konuştuğuna dair arşiv kaydı bilgisi içeren CMK m.135’de “İletişimin tespiti”, uygulamada “HTS kaydı” olarak bilinen kayıt ve verilerin yukarıda anlattığımız sınırlamanın dışında kaldığını, iletişimin dinlenmesinin, kayda alınmasının ve sinyal bilgilerinin canlı takibinin, suç örgütü kurma veya yönetme suçu yönünden kısıtlandığını, bununla birlikte tümü ile de ortadan kaldırılmadığını, CMK m.135/4’ün 2. cümlesinde örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili olarak dinlemenin yapılabileceğini, ancak örgüt faaliyetine giren suçun CMK m.135/8’de sayılan katalog suçlar arasında yer alması gerektiğini ifade etmek isteriz.

CMK m.135/4’e göre; “Birinci fıkra hükmüne göre verilen kararda, yüklenen suçun türü, hakkında tedbir uygulanacak kişinin kimliği, iletişim aracının türü, telefon numarası veya iletişim bağlantısını tespite imkan veren kodu, tedbirin türü, kapsamı ve süresi belirtilir. Tedbir kararı en çok iki ay için verilebilir; bu süre, bir ay daha uzatılabilir. Ancak, örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili olarak gerekli görülmesi halinde, mahkeme yukarıdaki sürelere ek olarak her defasında bir aydan fazla olmamak ve toplam üç ayı geçmemek üzere uzatılmasına karar verebilir”.

Bu fıkrada geçen “örgüt” kavramını, yalnızca “silahlı örgüt/terör örgütü” olarak anlamak mümkün değildir. CMK m.135/8’in kapsamından TCK m.220/1’in çıkarılırken, TCK m.314’ün muhafaza edilmesinin, CMK m.135/4’de yer alan “örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili” ibaresinin dar anlaşılması ve burada geçen iletişimin denetlenmesinin uzatılmasının silahlı örgüt/terör örgütü faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla sınırlandırılması gerektiğine dair fikri kabul etmek mümkün değildir. Çünkü 4. fıkra, hem  “silahlı örgüt/terör örgütü” kavramı ile TCK m.314’e atıf yapılmamış ve hem de “örgütün faaliyeti” ibaresi ile de yalnızca silahlı/terör örgütünün değil, mafya/çıkar amaçlı suç örgütünün faaliyetlerini de kapsamına almıştır. Çıkar amaçlı suç örgütü kurma veya yönetme suçundan dolayı dinleme ve kayda almanın yapılamaması, suç örgütü faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili dinleme ve kayda almanın yapılamaması ve bu yönteme ilişkin sürenin uzatılamayacağı anlamına gelmez.

Yeri gelmişken belirtmeliyiz ki, 6 Mart 2014 tarihine kadar suç örgütü kurma ve yönetme iddiasıyla yapılan telefon dinleme ve kayda almalarda birçok suiistimalin yaşandığı, torba kavram kabul edilen suç örgütü iddiasından dolayı birçok insanın gereksiz yere ve yıllarca “olağan şüpheli” mantığı ile teknik takibe tabi tutuldukları bir gerçektir. Ancak mevcut durumda eğer adli dinleme olacaksa, suç örgütü iddiasından dinleme yapılamamasının bir eksiklik olduğu, suçun önlenmesi, suçların ve faillerin ortaya çıkarılmasını engellediği, yeniden suç örgütü iddiasıyla dinleme yapılabilmesinin mümkün hale getirilmesinin gerektiği ileri sürülmektedir.
Bizce iletişimin denetlenmesi; ikincil, tamamlayıcı veya başka somut delillerin desteklediği pek istisnai bir yöntem olmalıdır. Bireyin haberleşme hürriyetine müdahalenin sınırsızlığı, kuralsızlığı veya keyfiliği düşünülemez ve kabul edilemez. Kanunda ve tatbikatta, önleme ve adli maksatlı iletişimin denetlenmesinin hukuki ve teknik denetiminin çok ayrıntılı yapılması ve bu denetimin bağımsız şekilde yürütülmesi gerekir.

Konumuza döndüğümüzde, Türkiye Barolar Birliği’nin Haziran 2015’de 4. Baskı olarak Ankara’da yayımladığı, yazarları Çulha/Demirci/Nuhoğlu/Yenisey olan “Ceza Muhakemesinin Soruşturma Aşamasındaki Süjeleri İçin CMK Cep Kitabı” başlıklı çalışmanın 52. sahifesinde, “Örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarda, ağır ceza mahkemesi her defasında bir aydan fazla olmamak ve toplam üç ayı geçmemek üzere, yukarıdaki sürelere ek süre tayin edebilir. (TCK 220 kapsam dışı bırakıldığı için, burada sadece TCK 314’deki örgütlerde uzatma verilebilecektir.)” açıklamasında bulunulduğu görülmektedir.

Bu tespitte geçen TCK m.220’de tanımlanan suç örgütü kurma veya yönetme suçundan dolayı dinleme veya kayıt yapılamayacağı doğru olmakla birlikte, suç örgütünün faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili olarak ağır ceza mahkemesinin gerekli görmesi halinde, 2+1=3 aylık temel dinleme ve kayıt süresine ek olarak her defasında bir aydan fazla olmamak ve toplam üç ayı geçmemek üzere uzatma kararı verebilmesini engelleyen herhangi bir ibarenin CMK m.135’de öngörülmediğini, bu sebeple de suç örgütü kurma veya yönetme iddiasından dolayı dinleme ve kayıt yapılamasa da, örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenip de katalog kapsamında kalan suçlardan dolayı temel süre dahil toplam 6 ay süre ile dinleme yapılabilmesi mümkündür.

Bu nedenle; “CMK Cep Kitabı” adlı kitabın 52. Sahifesinin ilk paragrafında geçen, suç örgütünden dinleme yapılamayacağından bahisle suç (çıkar amaçlı) örgütü faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlardan dolayı yapılan dinleme ve kayıtların uzatılamayacağına dair görüşe katılmamaktayız.



Kaynak: Haber7