1) Parlamenter hükümet sisteminde hükümeti parlamento seçer. Bu da hükümetin yasama organına karşı sorumlu olduğu anlamına gelir.

2) Yürütme organı ikili yapıdadır. Bir tarafta sembolik yetkilerle donatılmış, yasama organına karşı sorumsuz cumhurbaşkanı diğer tarafta ise başbakan ve bakanlar kurulu bulunmaktadır.

3) Bu sistemde yasama ve yürütme gücü, işlevleri açısından birbirlerinin işlevlerine katılabilmektedir. Örneğin bakanlar kurulu kanun tasarısı ile yasama organının çalışmalarına katılabilmektedir.

4) Parlamento hükümeti güvensizlik oyuyla düşürebileceği gibi yürütme organı da yasama organını feshedebilir.

5) Bakanlar kurulu ve bakanlar yasama organı tarafından sıkı denetime tabidirler. Soru, genel görüşme, gensoru, meclis araştırması, meclis soruşturması yasamanın hükümet üzerinde sahip olduğu bilgi edinme ve denetleme araçlarıdır.

Prof. Dr. Kemal Gözler’e göre parlamenter sistemde tıkanıkların çözüm yolu ve devlet başkanının ılımlaştırıcı ve uzlaştırıcı bir etkisi vardır. Parlamenter hükümet sistem esnektir ve kutuplaşmaya yol açmaz. Ancak bu sistem istikrarsız ve zayıf hükümetlere, düşük nitelikli demokrasiye yol açar[i].

2007 yılına kadar olan bu süreçte anayasamız parlamenter hükümet sistemini benimsemiştir dedik. Peki 2007 yılında ne oldu?

5678 sayılı kanunla 1982 Anayasası’nda 5 maddelik bir değişiklik meydana gelmiştir. Bunlardan en önemlisi cumhurbaşkanının seçim usulüne ilişkin olan değişikliktir. Yapılan değişiklikle birlikte cumhurbaşkanını artık meclis değil halk seçecektir. Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi çifte meşruluk sorununu meydana getirmiştir.

Bu değişiklik ile birlikte parlamenter sistemden sapıldığına dair tartışmalar meydana gelmiştir. Prof. Dr. Levent Gönenç’ e göre cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi ile birlikte Türkiye’ deki sistem “başkanlı parlamenter rejim” e dönüşmüştür. Ayrıca uzun vadede önemli rejim sorunlarına yol açabilecektir[ii]. Prof. Dr. Kemal Gözlere göre ise bu değişiklik parlamenter sistemin yıkılmasına yol açacaktır[iii].

Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi ile birlikte Türkiye’ de yarı-başkanlık sisteminin başladığını belirtmek çok da yanlış olmasa gerek. Ancak bu sistem 2017 yılında yapılacak olan Anayasa değişikliğine zemin hazırlamakta hatta parlamenter hükümet sistemi ile cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi arasında köprü işlevi görmektedir.

Olağanüstü hal rejiminin uygulandığı bir ortamda yapılan 6771 sayılı Anayasa değişikliği kanunu ile birlikte Türkiye 9 Temmuz 2018’ de cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi ile tanıştı. Doç. Dr. Cengiz Gül’ e göre bu sistem “Türk Usulü Başkanlık Sistemi” olarak adlandırılmıştır[iv]. Peki nedir bu sistemin özellikleri?

1) Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi ile birlikte düalist yapıda olan yürütme organı başbakan ve bakanlar kurulunun kaldırılmasıyla monist yapıya bürünmüştür[v].

2) TBMM ve Cumhurbaşkanı kendi seçimlerinin yenilenmesini göze alarak birbirlerini feshetme yetkilerine sahiptir.

3) Parlamenter hükümet sisteminde yer alan yürütmede görevli olan kişinin yasamada da görevli olabilmesi özelliği kaldırılarak bize sert kuvvetler ayrılığının benimsendiğini göstermektedir.

4) Parlamenter sistemdeki tüzükler, olağan ve olağanüstü KHK kaldırılarak yerine olağan ve olağan üstü Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi getirilmiştir.

5) Parlamenter hükümet sisteminde meclis, başbakanı yazılı soru ile denetleyebiliyorken cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminde cumhurbaşkanını yazılı soru ile denetlemek mümkün değildir. Ayrıca parlamenter hükümet sisteminde yer alan sözlü soru cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminde yer almamaktadır. Parlamenter sistemin bir kurumu olan gensoru ve güven oylaması da kaldırılmıştır.

6) 2017 Anayasa değişikliği ile birlikte yürütme organının mahfuz düzenleme yetkisi olmaması ilkesine getirilmiş istisnaların sayısı birden dörde çıkarılmıştır[vi].

7) Cumhurbaşkanının tarafsızlığı ilkesi kaldırılmıştır.

Bu sistem ile birlikte parlamenter sistemde olduğu gibi sembolik yetkilerle donatılmış cumhurbaşkanından ziyade güçlendirilmiş bir cumhurbaşkanı ile karşılaşmaktayız. Parlamentonun yürütme organını denetleme araçlarının ise azaltıldığı göze çarpmaktadır.

Doktrinde cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi hakkında olumlu görüşler sistemin istikrar getireceği ve hızlı karar alan yürütme organı oluşturacağı noktaları üzerinde toplanmaktadır[vii]. Öte yandan cumhurbaşkanının üst düzey kamu yöneticilerini meclisin onayına tabi olmadan, doğrudan atayabilmesinin denge ve fren mekanizmasını bozduğu ve cumhurbaşkanının yüksek yargı kurumlarının üyesini doğrudan atayabilmesinin yargı organının bağımsızlığı açısından tehlikeli olduğu yönünde bir takım olumsuz eleştiriler de mevcuttur[viii].

Muhammet Emin BULUT

Hukuk Fakültesi Öğrencisi

--------------------------

[i] Kemal Gözler, Anayasa Hukukunun Genel Esasları, Bursa, Ekin, 10. Baskı, 2018, s.248-250

[ii] Levent Gönenç, “Hükümet Sistemi Tartışmalarında Başkanlı Parlamenter Sitem Gerçeği”

[iii] Kemal Gözler, Anayasa Hukukunun Genel Esasları, Bursa, Ekin, 10. Baskı, 2018, s.242

[iv] Cengiz Gül, “ Türkiye’ de Cumhurbaşkanlığı Sisteminin Dinamikleri ve Yürütmenin Yeni Konumu”

[v] Kemal Gözler, Türk Anayasa Hukuku Dersleri, Bursa, Ekin, 24. Baskı, 2019, s. 304-307

[vi] Kemal Gözler, Türk Anayasa Hukuku Dersleri, Bursa, Ekin, 24. Baskı, 2019, s. 297

[vii] Doktrindeki tartışmalar için bkz. : Feyza Merve Seyhan, Türkiye’ de Uygulanan Hükümet Sistemleri ve 2017 Anayasa Değişikliği ile Benimsenen Hükümet Sistemi, Ankara, Adalet, 1. Baskı, 2019, s. 270 vd.

[viii]Doktrindeki tartışmalar için bkz. : Feyza Merve Seyhan, Türkiye’ de Uygulanan Hükümet Sistemleri ve 2017 Anayasa Değişikliği ile Benimsenen Hükümet Sistemi, Ankara, Adalet, 1. Baskı, 2019, s. 284 vd.