I. GİRİŞ

Tebligatın usulüne uygun tebliğ edilmemesi kamu düzeninden değildir, dolayısıyla usulsüz tebligat hâkim tarafından re’sen incelenmez. Bununla birlikte tebliğ; muhatabın kendisi hakkında başlatılan adli ya da icrai bir işlemden haberdar edilmesi için yapıldığından tebligatın hukuki güvenliği haiz şartlar altında gerçekleştirilmesi gereklidir. Kanun koyucu da borçlunun adreste bulunmadığı durumlarda tebliğ işleminde hukuki güvenliği sağlamak üzere ayrı usuller öngörülmüştür. Bu usullere aykırı gerçekleştirilen tebligat işlemi, şikâyet davasına konu edilebilmektedir.

Gerçek kişinin tebligat adresinde geçici olarak bulunmadığı durumlarda tebligatın geçerli olarak yapılabilmesi, 7201 sayılı Tebligat Kanunu (TK) ve bu kanunun uygulanmasına dair Yönetmelik[1] ile öngörülen usulün izlenmesi kaydıyla mümkündür. TK m. 20, 21 ve Yönetmelik m. 29 vd. hükümleri ile düzenlenen usule ek olarak Yargıtay, verdiği kararlarla posta memuruna muhatabın tevziat saatlerinden sonra gelip gelmeyeceğini de araştırma yükümlülüğü de yüklemektedir[2].

Yargıtay’ın güncel tarihli bir içtihadında ise muhatabın işte olması durumunda tevziat saatlerinde dönüp dönmeyeceğinin araştırılmasına gerek olmadığına hükmedilmiş[3], gerekçe olarak şöyle hüküm kurulmuştur; “…Söz konusu tebligatta, muhatabın tebliğ anında işte olduğu belirtilmiş olup muhatabın kısa süreli adresten ayrıldığı tebliğ mazbatasından anlaşılmaktadır. Muhatap işte olmakla tevziat saatinden sonra dönüp dönmeyeceği hususunun araştırılmasına gerek yoktur. Bu durumda borçluya yapılan tebliğ işlemi Tebligat Kanunu'nun 21/1. maddesine göre usule uygundur…”.

Bu durumda muhatabın işe gitmesi dışındaki hallerde tevziat saatlerinden sonra adrese dönüp dönmeyeceğinin posta memuru tarafından araştırılmaması, tebligatı usulsüz kılacak mıdır? Sorunun çözümlenmesi için çalışmamızda önce muhatabın tevziat saatlerinde bulunmadığı haller belirlenecek ve Yargıtay’ın tutumu değerlendirilecektir. 

II. ADRESTEN SÜREKLİ AYRILMA DIŞINDAKİ HALLERDE HUKUKİ DURUM

A. TK m. 20 ve 21/f. 1 ile Düzenlenen Haller

Muhatabın adreste tevziat saatleri içerisinde bulunamadığı ya da bundan daha uzun bir süreliğine adreste bulunmadığı ve fakat her iki durumda da esasında tebligat adresinde oturduğu hallerde tebligat, kanunda öngörülen özel bir usule göre muhataba tebliğ edilmektedir. TK m. 20 ve 21 ile düzenlenen bu hallerde izlenecek yol aynı öngörülmüş, fakat tebligatın ne zaman yapılmış sayılacağı noktasında ayrıma gidilmiştir[4]. Bu noktada tabiri caizse “muhatabın akşam eve dönüp dönmeyeceğine göre” hangi hükme başvurulacağına karar verilmektedir.

Maddelere göre muhatabın ve muhatapla birlikte yaşayan 18 yaş üstü herhangi bir kimsenin adreste bulunmaması halinde posta memuru komşu, yönetici ya da apartman görevlisine muhatabın adreste yaşayıp yaşamadığını, yaşıyorsa ne sebeple adreste bulunmadığını sormak ve bunu tevsik etmekle yükümlüdür. Ardından muhatabın bulunduğu adresin kapısına tebligata ilişkin ihbarnameyi yapıştırması ve tebligatı muhatara bırakması şartlarıyla usulüne uygun olarak tebliğ gerçekleşecektir. TK m. 21/f. 2 gereği tebellüğden imtina eden muhatap ya da aynı adreste yaşayanlar bakımından da aynı usul geçerlidir. Çalışmamızın konusu tevziat saatlerinde bulunmama ile sınırlı olduğundan yalnız bu duruma özgü inceleme yapılacaktır.

Tebligat, muhatabın tevziat saatlerinden sonra adrese dönmeyeceği durumlarda TK m. 21/f.1 gereği ihbarnamenin kapıya yapıştırılmasından itibaren 15 gün sonra, döneceği durumlarda ise TK m. 20 gereği ihbarnamenin kapıya yapıştırıldığı gün tebliğ edilmiş sayılır. Muhatabın işte, çarşıda ya da komşuda olduğu hallerde TK m. 20’ye; seyahatte, bir süreliğine yurtdışı ya da şehir dışında bulunduğu hallerde ise TK m. 21/f. 1’ye göre sonuca gidilecektir. Bu ayrımda gözetilen menfaat; ihbarnamenin kapıya yapıştırıldığı günün akşamında muhatabın evine dönüp tebligattan haberdar olması, olmayacaksa kendisine belirli bir süre tanınarak gönderenin de haklarını ihlal etmeyecek bu süre sonunda haberdar olmuş sayılmasıdır.

Yönetmelik m. 29 ve 31 ile de posta memurunun tebliğ mazbatasına geçmesi gereken hususlar düzenlenmiştir. Muhatabın adreste belirli bir süre bulunmadığı durumda Yön. m. 29 gereği posta memuru mazbataya,

- Muhatabın hangi sebeple adresten geçici olarak ayrıldığını,

- İsim vermekten ya da imza atmaktan çekinmeleri durumu dışında beyanda bulunanın adı ve soyadı ile sıfatını

yazmakla yükümlüdür. Muhatabın tevziat saatlerinde bulunmaması durumunda ise posta memuruna mazbataya yazmakla yükümlü kılındığı unsurlar, Yön. m. 35-f ile m. 31’e atıfla şöyle düzenlenmiştir;

30 uncu ve 31 inci maddelerdeki durumların gerçekleşmesi halinde bu hususlarla ilgili hangi işlemlerin yapıldığını, adreste bulunmama ve kaçınma için gösterilen sebebi”.

Görüldüğü üzere her iki durumda da posta memuru muhatabın adreste bulunmama nedenini araştırmakla yükümlüdür. Ancak “bu hususlarla ilgili hangi işlemlerin yapıldığı” gibi muğlak bir ifade sebebiyle Yargıtay ayrıca tevziat saatlerinden sonra muhatabın adrese dönüp dönmeyeceğinin de mazbataya işlenmesi gerektiğine, bunun tevsik edilmediğinden cihetle tebligatların usulsüzlüğüne karar vermektedir.

B. Yargıtay Uygulaması ve Görüşümüz

1. Yargıtay’ın Yerleşik İçtihadı ile Bundan Ayrılan Güncel İçtihadı

Yargıtay, Yön. m. 35’e dayanarak “muhatabın, tebliğ adresinde ikamet etmekle birlikte, kısa ya da uzun süreli ve geçici olarak adreste bulunmadığının ve tevziat saatlerinden sonra geleceğinin beyan ve bunun tevsik edilmesi gerektiği” yönünde karar vermekte, adreste bulunmama nedeni gösterilse bile dönüp dönmeyeceğinin araştırılmaması yüzünden tebligatın usulsüzlüğüne hükmetmektedir[5]. Gerekçe olarak ise bunun, tebligatın usulüne uygun olup olmadığı denetimine yardımcı olacağını göstermektedir[6]. Yargıtay’ın güncel bir kararında ise bu yerleşik içtihadının tersine şöyle hüküm kurmuştur;

“…Tüzel kişiler adına ticaret sicilindeki adresine gönderilen tebligatın 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 21/1. maddesine göre yapılmış olması halinde tebliğ memurunun Yönetmeliğin 30 ve 31.maddelerindeki koşulları araştırmasına gerek yoktur. Zira muhatabın adreste bulunmaması halinde, bunun nedeninin araştırılması ve tevziat saatinden sonra adrese dönüp dönmeyeceğinin tespit edilmesi gerçek kişiler yönünden zorunlu olup, hükmi şahısların sıfatı ve niteliği itibari ile böyle bir araştırmanın yapılmamış olması tebligatın usulsüzlüğü sonucunu doğurmaz…[7] .  

2. Görüşümüz

Mevzuattan anlaşılacağı üzere posta memuru muhatabın adreste ne sebeple bulunmadığı araştırmak ve bunu tevsik etmekle yükümlüdür. Bunun yanında muhatabın tevziat saatlerinden sonra dönüp dönmeyeceğinin araştırılması hususu ise açıkça araştırılması ya da tevsik edilmesi gereken hususlardan sayılmamıştır. Buna rağmen Yargıtay ve doktrin tarafından böyle bir yükümlülük bulunduğu kabul edilmektedir[8].

Kanaatimizce, muhatabın geçici bulunmama ya da tevziat saatlerinde bulunmama nedeni öğrenildikten ve mazbataya işlendikten sonra ayrıca dönüp dönmeyeceğinin de işlenmesinde bir yarar yoktur. Zira muhatabın adreste bulunmama sebebi esasında tevziat saatlerinden sonra dönüp dönmeyeceği bilgisini de içerisinde barındırmaktadır, çoğun içinde az da vardır.

Her ne kadar tebliğin yapılmış sayılması muhatabın tevziat saatlerinden sonra adrese dönüp dönmemesine bağlanmışsa da posta memuruna muhatabın adrese tevziat saatinden sonra dönüp dönmeyeceğinin araştırılması gibi bir yükümlülük öngörülmemiştir. Posta memuru yalnızca muhatabın neden adreste bulunmadığını öğrenecek ve bunu tebliğ mazbatasına işleyecektir. Aksi düşünce hayatın olağan akışına uymaz; zira muhatapla aynı evde yaşayanlar dışındaki herhangi bir kimsenin, muhatabın tevziat saatinden sonra dönüp dönmeyeceğine ilişkin net bilgi sahibi olma ihtimali çok azdır.

Ayrıca muhatabın dönmesi ihtimalinde posta memurunun adrese tekrar gidip de tebliğ etme yükümlülüğü olmadığına göre ayrıca dönüp dönmeyeceğine ilişkin bir açıklamanın bulunmaması, tebligatı usulsüz yapmaz. Olsa olsa, muhatabın neden adreste bulunmadığının tevsik edilmediği durumlarda tevziat adresine dönüp dönmeyeceğinin araştırılmaması, usulsüzlük sebebi olarak düşünülebilir; bu hâlde de evleviyetle adreste bulunmama sebebinin tevsik edilmemesi usulsüzlüğe sebep olacaktır.

Sonuç olarak, muhatabın adreste bulunmama sebebine göre 15 gün sonra ya da aynı gün tebligat yapılmış sayılmalıdır. Bu noktada verilecek karar ise tebligatın usulsüzlüğü hususunda değil, faizlerin hesabında sonuç doğuracaktır. Bu nedenle Yargıtay’ın güncel içtihadının yerleşik hale gelmesi gerektiği kanaatindeyiz.  

Av. İpek Hanım DENİZ

--------------------

[1] RG T. 25.01.2012 S. 28184.

[2] Y. 12. HD. E. 2019/1433 K. 2019/7048 T. 29.04.2019; Y. 12. HD. E. 2018/12587 K. 2018/8946 T. 01.10.2018.

[3] Y. 12. HD. E. 2019/1069 K. 2020/2090 sayı ve 03.03.2020 tarihli karar.

[4] Canan Ruhi/Ahmet Cemal Ruhi, Tebligat Hukuku Bilgisi, Elektronik Tebligata Göre Güncellenmiş 5. Baskı, Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2019, s. 161; Timuçin Muşul, Tebligat Hukuku, Gözen Geçirilmiş ve Genişletilmiş 7. Baskı, Adalet Yayınevi, Ankara, 2018, s. 339.; s. 140.

[5] “…tevziat saatlerinden sonra adresine dönüp dönmeyeceğini, dönecekse ne zaman döneceğini tevsik etmeden "çarşıda" açıklaması ile yetinerek muhtara tebliğ ve 2 nolu fişin kapıya yapıştırılması ile tebliğ işlemini tamamlamıştır. Bu durumda anılan tebligat yukarıda yazılan ilkeler uyarınca usulsüz olup, borçlunun muttali olduğunu beyan ettiği tarihten önce tebligatı öğrendiği de yazılı delille ispatlanamamıştır…”, Y. 12. HD. E. 2016/31696 K. 2018/4278 T. 04.05.2018. “…tevziat saatlerinden sonra adresine dönüp dönmeyeceğini, dönecekse ne zaman döneceğini tevsik etmeden "şehir dışında" açıklaması ile yetinerek, muhtara tebliğ ve 2 nolu fişin kapıya yapıştırılması işlemlerini yapmak suretiyle Tebligat Kanunu’nun 21. maddesi uyarınca tebliğ işlemini tamamlamıştır. Bu durumda, anılan tebligat, yukarıda yazılan ilkeler uyarınca usulsüzdür…” Y. 12. HD. E. 2016/25020 K. 2017/15600 T. 14.12.2017. “…Somut olayda, tebliğ evrakının incelenmesinde, adreste kimse bulunmaması nedeniyle babası Hüseyin İnceoğlu' ndan muhatabın geçici olarak yurt dışında olduğunun öğrenildiği, fakat tevziat saatlerinden sonra gelip gelmeyeceğinin sorularak tevsik edilmediği anlaşılmıştır. Söz konusu tebligat bu hali ile 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 21/1. maddesi ile Tebligat Yönetmeliği'nin 30 ve 35. maddeleri hükümlerine uygun yapılmadığından usulsüzdür…” Y. 12. HD. E. 2016/16999 K. 2017/8452 T. 31.05.2017. “…Somut olayda, davacı borçluya gönderilen duruşma gününü bildirir davetiyenin; "muhatap ve aile fertleri tebliğ anında şehirde olduğu komşusu ...'dan öğrenildi. 7201 Sayılı Tebligat Kanunu'nun 21.maddesine göre imtina edilen tebliğ evrakı ... Köyü muhtarı ...'a tebliğ edildi, 2 No'lu haber kağıdı muhatabın kapısına yapıştırıldı ve komşusu ...'a haber verildi" şerhi ile tebliğ edildiği, muhatabın, tevziat saatlerinden sonra adresine dönüp dönmeyeceğinin tevsik edilmediği görülmüş olup, buna göre, duruşma gününün bildirilmesine ilişkin olarak çıkarılan davetiyenin tebliğ işleminin, Tebligat Kanunu'nun 21/1. maddesine uygun olarak yapılmadığı ve dolayısıyla usulsüz olduğu anlaşılmaktadır…” Y. 12. HD. E. 2016/12327 K. 2017/3361 T. 07.03.2017. “…Somut olayda, ödeme emrinin tebliğine ilişkin tebliğ mazbatasının incelenmesinde; muhatabın adresinin kapalı olması nedeniyle yapılan araştırmada komşusu ...'na sorulduğu, muhatabın geçici olarak dışarıda olduğu belirtildiğinden evrakın TK' nun 21/1. maddesi gereğince mahalle muhtarı ... imzasına teslim edildiği, 2 nolu haber kağıdının muhatabın kapısına yapıştırıldığı ve komşusu ....'na haber bırakıldığı açıklaması ile 23/01/2015 tarihinde tebliğ edildiği görülmektedir. Söz konusu tebligatta, muhatabın tevziat saatinden sonra adrese dönüp dönmeyeceği belirtilmeden tebliğ işlemi yapılmış olup, yukarıdaki yasa ve yönetmelik hükümleri uyarınca ödeme emrinin tebliğine ilişkin tebligatın usulsüz olduğunun kabulü gerekir…” Y. 12. HD. E. 2016/7645 K. 2016/26201 T. 27.12.2016 (www.sinerjimevzuat.com.tr , 16.10.2020) .

[6]Zira bu belgeleme işlemi, devamı işlemleri belirlemesi yanında muamelenin doğru olup olmadığına karar verilmesi yönünden yardımcı olacak ve tebliği isteyen makam ve hâkimin denetimini sağlayacaktır.”, Y. 8. HD. E. 2016/20518 K. 2020/2037 T. 02.03.2020, Y. 12. HD. E. 2019/11513 K. 2019/14937 T. 15.10.2019, Y. 12. HD. E. 2019/1433 K. 2019/7048 T. 29.04.2019.

[7] Y. 12. HD. E. 2019/14252 K. 2020/6527 T. 07.07.2020.

[8] Doktrinde bkz. Murat Atalı/İbrahim Ermenek/S. Hilal Üçüncü, Tebligat Hukuku, Seçkin Yayıncılık, Güncellenmiş 3. Baskı, Ankara, 2020, s. 178; Ruhi/Ruhi, a.g.e., s. 161; İbrahim Çatalkaya, Tebligat Hukuku, Adalet Yayınevi, Ankara, 2018, s. 150-151.