1-Genel Tanım

Resmi belgede sahtecilik suçu TCK’nın 204. maddesinde düzenlenmiştir. Bu hüküm uyarınca; (1) Bir resmi belgeyi sahte olarak düzenleyen, gerçek bir resmi belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştiren veya sahte resmi belgeyi kullanan kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Görevi gereği düzenlemeye yetkili olduğu resmi bir belgeyi sahte olarak düzenleyen, gerçek bir belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştiren, gerçeğe aykırı olarak belge düzenleyen veya sahte resmi belgeyi kullanan kamu görevlisi üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(3) Resmi belgenin, kanun hükmü gereği sahteliği sabit oluncaya kadar geçerli olan belge niteliğinde olması halinde, verilecek ceza yarısı oranında artırılır.

Resmi belgede sahtecilik suçundan bahsedilmesi için öncelikle bir belgenin bulunması gerekir. Belli bir belgeden bahsedilmesi için ise bu belgede belli bir olayı veya durumu konu edinen bir beyanın bulunması gerekmektedir. Hukuki önemi olan, hukuki sonuç doğurmaya elverişli olan beyanı yazılı hale getiren şeyler belge olarak kabul edilmektedir. Bu suçtan bahsedilebilmesi için ayrıca bu belgenin ‘’resmi belge’’ veya ‘’resmi belge hükmündeki belge’’ olması gerekir.

Resmi belge: Bir kamu görevlisi tarafından görevi gereği düzenlenen belgelere denmektedir.

Resmi Belge Hükmündeki Belge: Özel belge niteliği taşıyan bazı belgelerdeki sahtecilik TCK kapsamında resmi belgede sahtecilik gibi cezalandırmaktadır. Bu belgeler TCK’nın 210. Maddesinde gösterilmiştir. Buna göre:

‘’(1) Özel belgede sahtecilik suçunun konusunun, emre veya hamile yazılı kambiyo senedi, emtiayı temsil eden belge, hisse senedi, tahvil veya vasiyetname olması halinde, resmi belgede sahtecilik suçuna ilişkin hükümler uygulanır.

(2) Gerçeğe aykırı belge düzenleyen tabip, diş tabibi, eczacı, ebe, hemşire veya diğer sağlık mesleği mensubu, üç aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Düzenlenen belgenin kişiye haksız bir menfaat sağlaması ya da kamunun veya kişilerin zararına bir sonuç doğurucu nitelik taşıması halinde, resmi belgede sahtecilik hükümlerine göre cezaya hükmolunur.’’

Maddede resmi belge hükmündeki belgeler; emre veya hamile yazılı kambiyo senedi, emtiayı temsil eden belge, hisse senedi, tahvil veya vasiyetname olarak belirlenmiştir.

Maddenin ikinci fıkrasında özel belgede sahteciliğin özel bir şekline yer verilmiş olup bu fıkradaki diş tabibi, eczacı, ebe, hemşire veya diğer sağlık mesleği mensuplarının gerçeğe aykırı belge düzenlemesi, kişiye haksız bir menfaat sağlaması ya da kamunun veya kişilerin zararına bir sonuç doğurucu nitelik taşıması halinde resmi belgede sahtecilik hükümlerine göre cezalandırılacağı belirlenmiştir.

Resmi Belgede Sahtecilik Suçunda Manevi Unsur

Resmi belgede sahtecilik suçu kasten işlenebilen bir suç olup bu suçun oluşması bakımından fail sahtecilik kastına sahip olmalıdır. Sahtecilik kastı için ise failde zarar vermek bilinç ve iradesi bulunmalıdır. Buna göre ilgilinin rızası onayı üzerine bir belgeyi onun adına düzenleyip imzalayan kişi, muhataplarını aldatma maksadıyla hareket etmediğinden sahtecilik kastına sahip değildir. Gerçekten de Yargıtay bu şekilde hareket eden kişilerde sahtecilik kastının varlığından bahsedilemeyeceği sonucuna varmaktadır. Ancak Yargıtay bu sonuca varırken doğrudan doktrinin kabul etmiş olduğu aldatmaya yönelik maksadın yokluğundan değil de zarar verme bilinci ve iradesinin bulunmamasından bahisle hareket etmektedir.

‘’Belgede sahtecilik suçlarında kast, zarar vermek bilinci ve iradesi olarak kabul edilmektedir. Mağdurun önceden verdiği rıza üzerine onun imzasını taklit ederek belge düzenlemesinde, durumu bilen mağdura zarar vermek bilinci bulunamayacağından kastın varlığı ileri sürülemez. Ancak doğal olarak, rıza üzerine başkasının imzasını taklit eden failin, mağdura herhangi bir zarar vermeyeceği kanısı ile hareket ettiği sabit olmalıdır. Ancak rızanın, fiilin işlenmesinden önce açıklanması zorunludur''. (Yargıtay 11.Ceza Dairesi, 11.03.2009 T. 2006/6061 E., 2009/2292 K.)

Resmi Belgede Sahtecilik Suçunda Hukuka Aykırılık Unsuru

Resmi belgede sahtecilik suçunda sadece görevin ifası, işlenen fiili hukuka uygun hale getirebilir. Suç mahiyeti itibariyle, ilgilinin rızası, meşru savunma ve hakkın kullanılması çerçevesinde işlenmeye elverişli değildir. Mağdurun rızasının hukuka uygunluk sebebi sayılamayacağı hususuna gelecek olursak Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 30.03.1992 gün ve 80-98 sayılı kararında ayrıntılı biçimde açıklandığı üzere; belgede sahtecilik suçlarında mağdurun rızası hukuka uygunluk nedeni sayılamazsa da failin, belgede sahtekarlıkta bulunmak kastına etki yapmaktadır.

‘’Gerek öğretide, gerekse yerleşmiş yargısal kararlarda özel belge ya da özel belge olmakla beraber yasal olarak resmi belgeye eşit sayılan belgelerde yapılan sahtecilikte, mağdurun rızasının, failin kastını ortadan kaldıracağı, bu durumda failin zarar verme bilinci ile hareket etmediği kabul edilmektedir. Ancak, mağdurun rızasının, bu suç kastını ortadan kaldırabilmesi için eylemin gerçekleşmesinden önce açıklanması gereklidir. Sahtecilik yapıldıktan sonra rıza gösterilmesinin, icazet verilmesinin meydana gelmiş kastı ortadan kaldırması olanaksızdır.’’(Yargıtay Ceza G.K 1999/6-302 E., 1999/313 K.  14.12.1999 T.)

Mağdurun Örtülü Rızası

Mağdurun rızası açık olabileceği gibi zımni de olabilir. Özellikle iki kişi arasındaki ilişkiler böyle bir rızanın varlığını ciddi olarak kabule elverişli olduğu takdirde, bu rızaya dayanarak başkasının imzasını atan kimsede suç kastının varlığı kabul olunamaz. Yargıtayın duraksamasız uygulamaları da bu yöndedir.(Yargıtay 11. Ceza Dairesi 2015/9309 E.,  2017/7688 K.)

Resmi Belgede Sahtecilik Suçunda Kastın Mağdurun Rızasını Kaldırdığına İlişkin Örnek Yargıtay Kararı

‘'Sanığın,..... Ltd.Şti.nin yetkili temsilcisi olmadığı ve çek keşide etmeye yetkili kılınmadığı halde suça konu çeki şirket adına keşide ederek kullanmak suretiyle yüklenen suçu işlediğinin iddia ve kabul olunduğu olayda; aşamalarda şirketin hisseli ortağı olduğunu, ayrıca şirket adına çek keşide etme hususunda yetkisinin bulunduğuna dair vekaletnamesinin var olduğunu savunması, sanık müdafinin de temyizi ekinde sanığa şirket adına çek keşide etme yönünde yetki veren Mersin 3. Noterliği'ne ait 11151 nolu vekaletnameyi ibraz etmesi ve suç tarihinde şirketi münferiden temsil etmeye yetkili olarak görünen ....'nın beyanlarına başvurulmaması karşısında; gerçeğin kuşkuya yer vermeyecek şekilde belirlenebilmesi ve sanığın suç kastının tayini bakımından, öncelikle temyiz aşamasında dosyaya ibraz edilen Mersin 3. Noterliği'ne ait 11151 nolu vekaletnamenin aslına uygun olup olmadığı araştırılıp, uygun olması halinde çek keşide etme yönünde geçerli bir yetkilendirme bulunup bulunmadığı ile verilen yetkinin suç tarihlerini kapsayıp kapsamadığının belirlenmesi, anılan vekaletnamenin geçersiz olması veya suç tarihini kapsamaması hallerinde ise, şirket yetkilisi ...'nın tanık olarak mahkemeye celbi ile suça konu çeki imzalayıp vermesi hususunda sanığa rıza gösterip göstermediğinin öğrenilmesi, daha önce de sanık tarafından şirkete ait çeklerin katılana veya başkalarına verilip verilmediği, çek karnesini veren bankadan bu yolla keşide edilen çeklerin ödenip ödenmediğinin sorulması, dava konusu çekten dolayı yapılan icra takip dosyası var ise, getirtilip incelenmesi, borca itiraz veya ödeme bulunup bulunmadığının araştırılması ve suça konu belge aslı duruşmaya getirtilip incelenmek suretiyle, özellikleri tutanağa geçirilip iğfal kabiliyetinin bulunup bulunmadığı hususu değerlendirilip tartışılarak ve belge aslı denetime elverişli olacak şekilde dosya içine konulmasından sonra, toplanan deliller birlikte değerlendirilip sanığın sahtecilik kastıyla hareket edip etmediği saptanarak sonucuna göre sanığın hukuki durumunun tayin ve takdir edilmesi gerekirken eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması,

Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK. nun 321. maddesi uyarınca istem gibi BOZULMASINA, 18.01.2016 gününde oybirliği ile karar verildi.''

Yargıtay

21. Ceza Dairesi

E.2015/4586

K.2016/319

T. 18.01.2016

KAYNAKÇA:

1-Prof. Dr. Mahmut Koca/Prof. Dr. İlhan Üzülmez Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler

2- Yargıtay 21. Ceza Dairesi 2015/4586 E., 2016/319 K.

3- Yargıtay 11. Ceza Dairesi 2015/9309 E.,  2017/7688 K.

4- Yargıtay Ceza Genel Kurulu 1999/6-302 E., 1999/313 K.

5- Yargıtay 11.Ceza Dairesi 2006/6061 E., 2009/2292 K.