1. Tenkis

Miras bırakan tarafından, ölüme bağlı tasarruf veya sağlar arası kazandırma ile mirasçının saklı payına dokunulması halinde saklı paya dokunulan kısım kadarı tenkise yani indirime tabi olur. Tenkis talebinin konusu, miras bırakanın yapmış olduğu tasarruf oranını aşan ve saklı payı ihlal eden ivazsız kazandırıcı işlemlerdir. Saklı Pay, miras bırakanın tereke üzerindeki serbest tasarrufunu kısıtlayan hukuki bir kavramdır.

Tenkis davası, inşai (yenilik doğuran) nitelikte bir dava olup miras bırakanın saklı payı ihlal ederek yaptığı tasarrufun iptali veya iadesi sonucunu doğurmaz. Tenkis davası ile birlikte eda isteğinde de bulunulması gerekmektedir. Aksi halde mahkemece yalnızca tenkis kararı verilecek, tenkis edilen malın saklı paylı mirasçıya iadesi hakkında ise hüküm kurulmayacaktır.

Burada belirtmek gerekir ki miras bırakan tarafından yapılan tasarruf hukuka uygun değilse, işbu tasarrufun tenkisi mümkün değildir. Ancak bu halde mirasçılar tasarrufun butlanını öne sürerek tasarruf konusunun tamamının terekeye iade edilmesini talep edebilirler. Uygulamada bu davalar tenkis davası ile terditli olarak açılmaktadır.

1.1. Kazandırma (Tasarruf)

Kişinin kendi mal varlığından, karşılık almaksızın veya alınan karşılık ile kazandırma arasında, kendisi aleyhine önemli bir fark olacak şekilde diğer bir kişi lehine yaptığı hukuki işlemlere tasarruf (kazandırma) denir.[1] Miras bırakanın tenkise tabi tasarrufları ölüme bağlı tasarruflar ve sağlar arası karşılıksız kazandırmalar olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. İşbu yazımızda, sağlar arası karşılıksız kazandırmaların tenkisi ele alınmıştır.

2. Sağlar Arası Kazandırmaların Tenkisi

Ölüme bağlı tasarrufların tenkisi kayıtsız ve şartsız mümkünken tenkisi istenebilecek sağlar arası tasarruflar, Türk Medeni Kanunu ("TMK") m.565’te belirli koşullar ile birlikte düzenlenmiştir. İlgili hüküm;

“Aşağıdaki karşılıksız kazandırmalar, ölüme bağlı tasarruflar gibi tenkise tâbidir:

1. Miras bırakanın, mirasçılık sıfatını kaybeden yasal mirasçıya miras payına mahsuben yapmış olduğu sağlar arası kazandırmalar, geri verilmemek kaydıyla alt soyuna malvarlığı devri veya borçtan kurtarma yoluyla yaptığı kazandırmalar ya da alışılmışın dışında verilen çeyiz ve kuruluş sermayesi,

2. Miras haklarının ölümden önce tasfiyesi maksadıyla yapılan kazandırmalar,

3. Miras bırakanın serbestçe dönme hakkını saklı tutarak yaptığı bağışlamalar ve ölümünden önceki bir yıl içinde âdet üzere verilen hediyeler dışında yapmış olduğu bağışlamalar,

4. Miras bırakanın saklı pay kurallarını etkisiz kılmak amacıyla yaptığı açık olan kazandırmalar.” şeklindedir. Bu kapsamda, her bir bendin ayrı ayrı incelenmesi gerekirse;

2.1. Denkleştirmeye Tabi Olmasına Rağmen Denkleştirmeden Kurtulan Kazandırmalar

Mirasçılık sıfatını kaybeden mirasçıya, miras payına mahsuben yapılmış kazandırmalar tenkise tabidir. Zira bu kazandırmalar, mirasçılık sıfatının kaybedilmediği durumda mirasta denkleştirmeye tabidir. Ancak mirasçılık sıfatının yitirilmesi halinde mirasta denkleştirme yapılamadığından saklı payı zedelenen mirasçılar tenkis davası yolu ile haklarına kavuşabilmektedir. Aynı şekilde, miras bırakanın sağlar arası tasarrufunun denkleştirmeye tabi olmadığını emretmesi halinde bu tasarruflar tenkise tabi olacaktır.

2.2. Miras Haklarının Ölümden Önce Tasfiyesi Maksadıyla Yapılan Kazandırmalar

Bu madde ile ifade edilmek istenen, müstakbel mirasçının miras bırakan ile yapacağı olumsuz miras sözleşmesi gereğince miras hakkından feragat etmek üzere aldığı ivazın diğer mirasçıların saklı payını ihlal etmesi halidir.

Bu halde TMK’nın 574. Maddesi gereğince mirastan feragat eden kişiye karşı tenkis davası yöneltilmesi halinde mirastan feragat edenin seçimlik hakkı gündeme gelir. Mirastan feragat eden dilerse tenkis davası neticesinde karar verilen iadeyi gerçekleştirir dilerse almış olduğu ivazın tamamını terekeye iade eder ve mirastan feragat etmemiş gibi paylaştırmaya katılır.

2.3. Serbestçe Dönme Hakkı Saklı Tutularak Yapılan Bağışlamalar ve Ölümünden Önceki Bir Yıl İçinde Âdet Üzere Verilen Hediyeler Dışında Yapmış Olduğu Bağışlamalar

Miras bırakanın yapılış zamanı fark etmeksizin serbestçe dönme hakkını saklı tutarak yapmış olduğu bağışlamalar ile ölmeden önceki bir yıl içerisinde yapmış olduğu olağanüstü hediye ve bağışlamalar saklı payın ihlali kastı ile yapılıp yapılmadığından bağımsız olarak tenkise tabidir.

Belirtmek gerekir ki adet olduğu üzere yapılan bağışlamalar ve hediyeler, saklı payı zedeleme kastı olmaksızın, minnet duygusu ile yapıldığı sürece tenkise tabi olmaz. Aynı şekilde Türk Borçlar Kanunu’nun 78/2. Maddesi gereğince ahlaki bir ödevin yerine getirilmesi amacıyla yapılan zenginleştirmelerin de iadesi talep edilemez.

- Yargıtay tarafından konuya ilişkin olarak verilen kararda;

YARGITAY 16. HUKUK DAİRESİ E. 2010/8018 K. 2010/6486 T. 8.11.2010

Miras bırakan davaya konu 542 Sayılı parseli, 27.5.1993 tarihinde davalı eşi Nasiye'ye rücu şartı ile bağışlamıştır. Miras bırakanın, serbestçe dönme hakkını saklı tutarak yaptığı bağışlamalar ve ölümden önceki bir yıl içinde adet üzere verilen hediyeler dışında yapmış olduğu bağışlamalar, bağışlamadaki kastına bakılmaksızın tenkise tabidir. ( T.M.K.md. 565/3 ) Tasarruf nisabı ve saklı pay terekenin vefat günündeki haline göre ve net tereke üzerinden hesaplanır. Mirasçılar arasında eş varsa, sağ eşin miras payına eşit olan saklı payı net tereke tutarından indirildikten sonra geriye kalan üzerinden tasarruf nisabı ve alt soyun saklı payının hesaplanması gerekir. “

Şarta bağlı bağışlamalarda ise ifanın bağışlayanın ölümüne bağlı olması halinde ise bahse konu bağışlama ölüme bağlı tasarruf gibi hüküm doğurur ve tenkise tabidir.

2.4. Miras bırakanın saklı pay kurallarını etkisiz kılmak amacıyla yaptığı açık olan kazandırmalar

Maddenin 4. Bendi diğer üç bende göre daha genel nitelik taşımakta olup her somut olay açısından ayrı ayrı değerlendirilmesi gerekmektedir. 4. Bendin uygulanabilmesi için miras bırakanın saklı payı ihlal etme maksadının açık olarak görülmesi gerekmektedir. Yargıtay kararlarına göre de ihlal kastı açıkça ispatlanmadıkça mahkeme tenkis talebini ya da yapılan kazandırmanın iptali istemini reddetmelidir.

- Yargıtay tarafından konuya ilişkin olarak verilen kararlarda;

YARGITAY 1. HUKUK DAİRESİ E. 2013/5017, K. 2013/11134, T. 3.7.2013

“…….Somut olaya gelince, miras bırakan S. Z. E.'nun 10.11.2009 tarihinde boşanmış olarak ölümü ile mirasçıları olarak manevi evlatları davacı Halil ve dava dışı Muzaffer ile Zübeyde'nin kaldığı, miras bırakanın, dava konusu 346 parsel sayılı kat mülkiyeti kurulmuş olan taşınmazdaki, 1, 7, 8 ,15 ve 16 nolu bağımsız bölümlerinin, 20.1.1997 tarihli resmi akit ile intifa hakkını üzerinde bırakarak çıplak mülkiyetini kayıtsız ve şartsız olarak davalı Türk Silahlı Kuvvetleri Mehmetçik Vakfına hibe ettiği ve halen davalı vakıf adına adına kayıtlı olduğu, hibe edilen taşınmazların miras bırakanın tüm malvarlığını oluşturduğu, tanıkların, miras bırakanın, evlat edindiği yeğenlerine malları bırakmak istemediğini ifade ettikleri, öte yandan, miras bırakanın davacı aleyhine evlatlık bağının kaldırılması isteğiyle 2002 yılında açtığı davanın, Adana 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 17.4.2003 tarihli, 2002/398 esas, 2003/343 karar sayılı kararıyla reddedildiği anlaşılmıştır. Tüm bu olgular yukarıda değinilen ilkelerle birlikte değerlendirildiğinde, miras bırakanın davacının saklı payını ihlal kastıyla hareket ettiğinin kabulü gerekir. Öyleyse, Mahkemece, miras bırakanın sadece manevi duygularla davalı Vakfa bağışta bulunduğu, saklı payı ihlal kastının olmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiş olmasının doğru olduğu söylenemez.…..”

T.C. YARGITAY 16. HUKUK DAİRESİ E. 2011/395, K. 2011/1578, T. 29.3.2011

“….Somut olayda, miras bırakan 18.11.2008 tarihinde ölmüştür. Temlike konu olan taşınmaz, murisin ölümünden yaklaşık otuz yedi sene evvel davalıya bağış yolu ile temlik edilmiştir. Bu halde söz konusu temlikin ancak, murisin saklı pay ihlal kastının açık olarak ispatlanması halinde tenkis edileceği aşikardır. Toplanan delillerden murisin bu konudaki iradesi açık bir şekilde tespit edilememekte olup, Mahkemece yapılacak iş; murisin 1971 senesi itibarıyla bütün malvarlığını tespit etmek, o yıla göre temlik edilen taşınmaz ile, temlik harici taşınmazların değerleri arasında mukayese yapmak, aynı mukayeseyi ölüm tarihi itibarı ile de yapmak, bu amaçla mahallinde keşif icra etmek, bu objektif değerlendirme yanı sıra tanık beyanlarını da bir bütün olarak değerlendirmek, murisin saklı pay ihlal kastının bulunduğu kabul edildiği taktirde ise yöntemince tenkis hesabını yaparak karar vermekten ibarettir…”

T.C. YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2008/18842, K. 2009/21, T. 13.1.2009

“…….Miras bırakanın ölümünden bir yıldan daha önceki zamanda gerçekleştirdiği bağışlamalar, ancak saklı payı zedeleme kastıyla yapıldığının açıkça belli olması halinde tenkise tabi tutulur. ( TMK. md.565/4 ) Toplanan delillerden davalıya yapılan bağışın saklı payı zedeleme kastıyla yapıldığı ispat edilememiştir. Bu durumda davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır….”

Şeklinde hüküm kurmuştur. İşbu Yargıtay kararlarında da kanunun lafzına uygun olarak miras bırakanın saklı pay ihlali kastının “açık” ispatı aranmıştır.

Yargıtay ölünceye kadar bakma sözleşmelerini ivazlı sözleşmeler olarak kabul etmekte olup saklı paylı mirasçı ile ölünceye kadar bakma sözleşmesi yapılması halinde dahi bu sözleşme ile yapılan kazandırmanın tenkise tabi olmayacağını kabul etmektedir. Meğer ki miras bırakanın ölünceye kadar bakma sözleşmesi yapma niyetinin mirasçılarından mal kaçırmaya yönelik olduğu kesin bir şekilde ispat edilmesin.

- Yargıtay tarafından ölünceye kadar bakma sözleşmelerinin tenkisine ilişkin olarak verilen kararlarda;

T.C. YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2007/1353, K. 2007/3152, T. 1.3.2007

“…..Türk Medeni Kanunu'nun 565. maddesinde miras bırakanın hangi sağlar arası kazandırmaları hakkında tenkis istenebileceği açıklanmıştır. Bu maddenin 4. fıkrasındaki şartlar, kesin bir biçimde ispatlanmadıkça miras bırakanın yaptığı ölünceye kadar bakma akitleri ivazlı tasarruflardan olup, tenkisi istenemez. Ölünceye kadar bakma akti, niteliği itibariyle güvence sağlayan bir akittir. Bakıp gözetme borcunun kapsamı ne aktin başında ne de devamı sırasında belli olmayıp, bakım alacaklısının hayatı boyunca oluşacak şartları tayin eder. Esasen ölünceye kadar bakma aktini hizmet aktinden ayıran unsurda bu yöndür..”

T.C. YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2006/6909, K. 2006/14951, T. 6.11.2006

“….Muris taşınmazın 1/2'sini ölünceye kadar bakma akdi ile oğluna vermiştir. Bu işlem ivazlıdır, tenkise tabi tutulmasına olanak bulunmamaktadır. Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: Muris 12 parsel sayılı taşınmazın 1/2'sini 25.03.1983 tarihinde ölünceye kadar bakma akdi ile oğlu Osman'a vermiştir. Bu işlem ivazlıdır, tenkise tabi tutulmasına olanak bulunmamaktadır. Bu yön gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir….”

T.C. YARGITAY 1. HUKUK DAİRESİ E. 2003/2520, K. 2003/3120, T. 19.3.2003

“Murisin dava konusu taşınmazı diğer mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla değil, ihtiyacı sebebiyle kendisine bakılmasını sağlamak amaç ve iradesiyle temlik ettiği toplanan delillerle anlaşıldığına göre; davacının temyiz itirazı yerinde değildir.

DAVA : Davacı, ortak miras bırakan babasının mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla 949 parsel sayılı taşınmazdaki payını muvazaalı şekilde ölünceye kadar bakına akdiyle davalı torununa temlik ettiğini ileri sürüp tapunun iptali ile payı oranında tescil isteğinde bulunmuştur.

Davalı; muris dedesine ve eşini 15 yıldan fazla süre evinde baktığını, akdin amacına uygun olup, muvazaalı olmadığını belirterek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.

Mahkemece, davalının akitten doğan görevlerini yerine getirdiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Karar, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla, Tetkik Hakimi Sevinç Türközmen'in raporu okundu. Düşüncesi alındı dosya incelendi gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR : Dosya içeriğine, toplanan delillere hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye, delilerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına özellikle murisin dava konusu taşınmazı diğer mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla değil, ihtiyacı sebebiyle kendisine bakılmasını sağlamak amaç ve iradesiyle temlik ettiği toplanan delillerle anlaşıldığına göre; davacının temyiz itirazı yerinde değildir.

T.C. YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2003/740, K. 2003/1918, T. 17.2.2003

“..Türk Medeni Kanununun 565.maddesinde miras bırakanın hangi sağlar arası kazandırmaları hakkında tenkis istenebileceği açıklanmıştır. Bu maddenin 4.fıkrasındaki şartlar, kesin bir biçimde ispatlanmadıkça miras bırakanın ölünceye kadar bakma akitleri ivazlı tasarruflardan olup, tenkisi istenemez.

DAVA VE KARAR : Türk Medeni Kanununun 565.maddesinde miras bırakanın hangi sağlar arası kazandırmaları hakkında tenkis istenebileceği açıklanmıştır. Bu maddenin 4.fıkrasındaki şartlar, kesin bir biçimde ispatlanmadıkça miras bırakanın ölünceye kadar bakma akitleri ivazlı tasarruflardan olup, tenkisi istenemez. Ölünceye kadar bakma akti, niteliği itibariyle güvence sağlayan bir akittir. Bakıp gözetme borcunun kapsamı ne aktin başında ne de devamı sırasında olmayıp, bakım alacaklısının hayatı boyunca oluşacak şartları tayin eder. Esasen ölünceye kadar bakma aktini hizmet aktinden ayıran unsurda bu yöndür.

Borçlar Kanununun 511. maddesi, bakım alacaklısı yönünden gerçek kişi olması dışında özel bir nitelik öngörmemiştir. Bakım alacaklılarının akit anında özel bakıma muhtaç durumda olmasını aramak, kanunda bulunmayan bir unsur ilave etmek olur. Aksi kararlaştırılmadıkça aktin, bakım alacaklısına sağladığı menfaatler sosyal duruma uygun ikamet, beslenme ve giyinme, görüp gözetme gibi ihtiyaçlarının karşılanmasıdır [B.K.514]. Bu ihtiyaçların karşılanmasını sağlayacak maddi desteğin ne olacağını önceden kestirmek mümkün olamaz. Hayatın idamesi için gerekli asgari şartları sağlayacak nafakaya borçlu olabilecek kimse ile ölünceye kadar bakma akti yapmayı engelleyen bir kanun hükmü yoktur.

Kaldı ki bu aktin hedefi nafaka veya ahlaki görevleri kadar bir maddi destek elde etmek değil, tarafların bilhassa bakım alacaklısının sosyal durumuna uygun bir bakım elde etmektir. Bu sebeplerle mirasçı olabilecek kimselerle yapılmış olan ölünceye kadar bakma aktinin inikadı sırasında özel bakının muhtaç bulunmamak veya akitten sonra çok kısa yaşamak, bu aktin saklı pay kurullarını bertaraf maksadına matuf olduğunu kabule yeterli değildir. Sözleşmesinin saklı pay kurallarını bertarafa yönelik olduğu yönünde başka bir delil yokken tenkise karar verilmesi doğru bulunmamıştır ( Y.H.G.K. 16.3.1988 günlü ve 814-247 sayılı kararı )….” Şeklinde hüküm kurulmuştur.

SONUÇ

Tenkis davaları inşai niteliği haiz davalar olup eda talepli açılması gereken davalardır. Miras bırakan tarafından yapılan gerek şekli gerek ise maddi anlamda ölüme bağlı tasarruflar, mirasçıların saklı paylarına dokunduğu ölçüde kayıtsız ve şartsız olarak tenkis edilir. Miras bırakan tarafından yapılan sağlar arası tasarrufların tenkisi ise belirli hal ve koşullara tabi tutulmuştur. Tenkiste sıra prensibi gereğince, miras bırakanın öncelikle ölüme bağlı tasarrufları tenkise tabi olur. Ölüme bağlı tasarruflar tenkis edildikten sonra hala saklı pay ihlali varsa bu durumda sağlar arası karşılıksız kazandırmalar da tenkise tabi olur.

Uygulamada yaşanan sorunların önüne geçilebilmesi için miras bırakan tarafından yapılan hukuki işlemin niteliği iyi analiz edilmeli, Yargıtay kararları da göz önüne alınarak hareket edilmelidir.

-----------------------------------

[1] Özuğur- Ali İhsan : Tenkis, Mirasta Denkleştirme ve Muvazaa Davaları, 5. Bası, S.3.