Seçim sistemleri, “fayda” ve “adalet” ilkelerinden birini ön plânda tutmalarına ya da bu iki ilke arasında bir denge kurmaya yönelmelerine göre üç ana kümede incelenebilir:
1 ) Çoğunluk Sistemleri
Çoğunluk sistemi, çok partili siyasi düzenlerde uygulanan bir seçim sistemidir. Bu sistemde seçime katılan partiler ya da adaylar arasında en çok oy alan seçimi kazanmış sayılır. Çoğunluk sistemi tek turlu ve iki turlu olmak üzere iki şekilde uygulanır. Şöyle ki;
a) Tek Turlu Çoğunluk Sistemi - Belirli seçim çerçevesinde en çok oyu alan aday veya en çok oyu alan partinin bütün adayları seçilmiş olur. (Tek isimli ve tek turlu sistem “İngiliz Sistemi” olarak bilinir. Günümüzde ABD ve bazı anglo-sakson ülkelerinde uygulanır, listeli ve tek turlu sistem ise 1946-1960 yılları arasında ülkemizde uygulanmıştır.)
b) İki Turlu Çoğunluk Sistemi - Seçimlerin iki türlü yapılma ihtimali vardır. Bu sistemde bir aday veya parti ilk turda geçerli oyların mutlak çoğunluğunu alabilirse ikinci tura gerek kalmaz. Aksi durumda ikinci bir tur daha yapılır. İkinci turda mutlak çoğunluk aranmaz. Bu turda, ilk turda en çok oy almış iki aday veya parti yahut belli oranlar üstünde oy almış parti veya adaylar katılır. Sonuç en çok oy alan adayın kazanmasıyla gerçekleşir. Mutlak çoğunluk sistemi adı da verilir.
Çoğunluk Sistemlerinin değerlendirilmesine ilişkin ise, İster tek adlı, ister çok adlı, tek turlu çoğunluk sistemleri, işleyişleri son derece basit, karmaşık hesap işlemleri gerektirmeyen seçim sistemleridir. Fayda ilkesinin ön plânda olduğu bu sistemlerin en önemli özelliği, bir tek parti iktidarının ortaya çıkmasını kolaylaştırmalarıdır. Bununla birlikte tek adlı tek turlu seçim sisteminin beşiği olan İngiltere’de seçim çevrelerinde seçmen sayılarının eşit olmaması ve oy dağılımının özellikleri dolayısıyla bazı genel seçimlerde ülke genelinde daha çok oy alan partinin muhalefette kaldığı, daha az oy alan partinin ise iktidar olduğu görülmüştür. Demek ki fayda ilkesi, her zaman garantili sonuç vermemektedir.
2 ) Nispi (Orantılı) Seçim Sistemleri
Nispî temsil veya orantılı temsil, siyasal partilerin güçleri oranında, başka bir deyişle, seçimde aldıkları oy oranında parlâmentoda temsil edilmelerine olanak veren bir sistemler grubunun ortak adıdır. Nispî temsil sistemlerinde “adalet” ilkesi ön plândadır. Nispîlik, seçim çevrelerinin genişliği ile doğru orantılıdır. Seçim çevrelerinin genişliği ölçüsünde partilerin parlâmentoda güçleri oranında temsil edilmeleri kolaylaşır. Türkiye’de milletvekili seçimlerinde seçim çevreleri, çıkaracağı milletvekili sayısı 18’e kadar olan iller bakımından belirtildiği gibi kural olarak il sınırlarıyla özdeş olmakla birlikte; çıkaracağı milletvekili sayısı 19’dan 35’e kadar olan iller iki, 36 ve daha çok olan iller üç seçim çevresine bölünür. Nispi seçim sistemleri de çoğunluk seçim sistemleri gibi kendi arasında alt başlıklara ayrılır. Şöyle ki;
a) Klasik d’Hondt Sistemi - Bir seçim çevresinde her partinin aldığı oy toplamı, sırasıyla 1’e, 2’ye, 3’e, 4’e ... bölünür ve o seçim çevresinin çıkaracağı milletvekili sayısına ulaşıncaya kadar bu işleme devam edilir. Elde edilen paylar, parti farkı gözetmeksizin, büyükten küçüğe doğru sıralanır. Milletvekillikleri bu sıralama‐ ya göre partilere tahsis edilir. Türkiye’de 1961’den bu yana ulusal artık sistemine göre yapılan 1965 Millet Meclisi genel seçimi ile 1966 Millet Meclisi ara seçimi dışında bütün milletvekili genel ve ara seçimlerinde d’Hondt sistemi uygulanmıştır; günümüzde de yürürlükte olan sistem budur.
b) Klasik Sainte‐Laguë Sistemi - Klâsik d’Hondt sisteminin küçük partiler için elverişli olmadığı ve onlar aleyhine bir adaletsizlik yarattığı düşüncesi, küçük partileri koruyan, ama yine d’Hondt sistemindeki basit hesap tekniğinden yararlanan bir sistemin önerilmesine yol açmıştır. Bu, Sainte‐Laguë sistemidir. Bu sistemde partilerin aldıkları oylar, sadece tek sayılı bölenlerle, yani 1, 3, 5, 7 ... ile bölünür. Yukarıda artık oy olasılığına meydan vermeyecek veya bu olasılığı azaltacak yöntemler bakımından değinildiği gibi, bir sayı (2, 4, 6’ya göre 3, 5, 7 gibi) daha büyük sayılarla bölündüğü zaman elde edilecek paylar daha küçük olacağı için, küçük partilerin bu payları yakalama olasılığı daha yüksektir.
c) İskandinav Sainte‐Laguë Sistemi - Sainte‐Laguë sistemi, İskandinav ülkelerinde uygulanmaktadır. Fakat İskandinav ülkeleri, bu sistemin aynen uygulanmasının çok küçük, marjinal partilerin de parlâmentoya girmesine ve bu durumun bir istikrarsızlık unsuru olmasına yol açabileceği kaygısıyla ilk böleni klasik sistemdeki gibi 1 değil 1.4 olarak saptamışlardır.
d) Milli Bakiye Sistemi - Millî bakiye veya ulusal artık nispi temsil ile beraber kullanılan ve oyların mecliste en adil şekilde temsilini sağlayan seçim sistemi. Millî bakiye sisteminde seçim bölgelerindeki milletvekili sayıları nispi temsil sistemine göre bulunur. Partilerin seçim çevrelerinde aldığı bütün artık oylar toplanır. Açıkta kalan milletvekili sayısına bölünerek milli seçim kotası bulunur. Her partinin elindeki toplam artık oy milli seçim kotasına bölünerek, bununla orantılı bir şekilde milletvekilleri dağıtılır. Millî bakiye sistemi temsilde adaleti en iyi sağlayan sistemdir. Türkiye'de bu sistem yalnızca 1965 seçimlerinde uygulanmıştır.
Nispî temsil sistemleri, toplumdaki çeşitli siyasal görüşlerin, bunları savunan siyasal partilerin parlâmentoda –farklı derecelerde de olsa– adil bir biçimde temsilini sağlar. Yukarıda görüldüğü gibi, adalet ilkesini en yüksek ölçüde gerçekleştiren nispî temsil türü, ulusal artık (millî bakiye) sistemidir. Diğer nispî temsil türleri, nispîliği ancak yaklaşık bir biçimde gerçekleştirebilirler. Nispî temsil sistemlerinde değişik görüşler, düzenin dışına itilmeksizin yasal zeminlerde temsil edilir. Böyle bir çoğulculuk, bir ulusal bütünleşmenin de yolu olabilir. Nitekim nispî temsil sistemleri, 19. yüzyılda örneğin Belçika gibi farklı etnik grupların yaşadığı bazı Avrupa ülkelerinde bir ulu‐ sal bütünleşme politikasının aracı olarak kullanılmaya başlamıştır. Fakat nispî temsil sistemlerinin çeşitli sakıncaları da vardır. Her şeyden önce nispî temsil, çeşitli görüşlere parlâmentoda temsil edilme olanağı verdiği için; Türkiye’de de görüldüğü gibi uzun vadede siyasal partiler sayı‐ sının çoğalmasına yol açar; mevcut partilerin bölünmesini kolaylaştırır. Böylece nispî temsilin uzun vadeli siyasal sonucu, çok partili bir siyasal yapılanmanın ortaya çıkmasıdır.
Nispi Temsil Sisteminde Baraj Meselesi
Seçim barajı, seçimlerde kanunlarca belirlenmiş oy oranlarına göre, meclise girecek siyasi partilerin belirlenmesini sağlayan bir uygulamadır. Seçim barajı, daha önceden kanunlarla belirlenmiş oy oranlarına ulaşan partilerin mecliste temsil edilmesini sağlar, böylece siyasal görüşleri belirli çatılar altında birleştirir ve sağlıklı kararlar alınmasında, çoğunluğun fikrini temsil eden partilerin görüşleri doğrultusunda kanunların ve sistemlerin şekillendirilmesinde önemli katkı sağlayan bir uygulamadır. Nispî temsil sistemlerinde küçük partilerin parlâmento gücünü azaltmaya, böylece sistemin bir istikrarsızlık unsuru durumuna gelmesini önlemeye yönelik klâsik yöntem, baraj koymaktır. Çevre barajı, yüzde oranlı baraj veya onda oranlı baraj şeklinde alternatif baraj yolları seçim sistemlerinde mevcuttur.
12 Eylül 1980 Askeri darbesinden sonra seçim barajı 10 Haziran 1983 tarihli 2839 sayılı kanunla %10 seviyesine getirilmiştir. Günümüzde AB ülkelerinde seçim barajı %0 ila %5 arasında değişirken bu oran Türkiye'de %10'dur.
3 ) Karma Seçim Sistemleri
Çeşitli ülkeler, çoğunluk sistemleri ile nispî temsil sistemlerinin olumlu ve olumsuz yönlerini dengelemek amacıyla onları belirli ölçülerde bir araya getiren karma sistemler geliştirmişlerdir.
Bizde önce 28.3.1986 tarih ve 3270 sayılı Kanun, sonra 23.5.1987 tarih ve 3377 sayılı Kanun’la 22.4.1983 tarih ve 2820 sayılı Siyasî Partiler Kanunu’nun 38. maddesi ile 2839 sayılı Milletvekili Seçimi Kanunu’nun 34. maddesi iki kez değiştirilerek milletvekili seçimleri için “kontenjan adaylığı” usulü getirilmişti. Siyasî Partiler Kanunu’nun anılan kanunlarla değişik 38. maddesinde siyasî partilerin, sadece 6 ve daha çok milletvekili çıkaracak illerin 4, 5 ve 6 milletvekili çıkaracak seçim çevrelerinde birer “kontenjan adayı” göstermeleri; kontenjan adaylarının parti tüzüğünde gösterilen diğer usullerle belirlenen adayların “sıralamasına dâhil edilmeyerek kontenjan adayı olarak sıra numarası verilme‐ den” yazılması öngörülmüştü (f. I). Milletvekili Seçimi Kanunu’nun aynı kanunlarla değişik 34. maddesinde de, kontenjan adayı gösterilen seçim çevrele‐ rinde geçerli oyların en çoğunu almış olan siyasî partinin kontenjan adayının, seçim çevresi barajını aşıp aşmadığına bakılmaksızın milletvekili seçilmiş olacağı belirtilmişti (f. VI). Bu, kontenjan adayları bakımından tek adlı basit çoğunluk sisteminin uygulanması demekti. Bu düzenlemelere göre 1987 ve 1991 milletvekili genel seçimlerinde d’Hondt usulü nispî temsil sistemi ile “kontenjan adaylığı” bakımından tek adlı çoğunluk sisteminden oluşan bir karma sistem uygulanmıştır. 20. dönem milletvekili genel seçiminden önce çıkarılan 27.10.1995 tarih ve 4125 sayılı Kanun’la bu uygulamaya son verilmiştir. Ancak “kontenjan adaylığı” günümüzde belediye meclisleri seçimle‐ rinde uygulanmaya devam etmektedir. Gerçi 18.1.1984 tarih ve 2972 sayılı Kanun uyarınca belediye meclisleri seçimlerinde kural olarak d’Hondt usulü “nispî temsil sistemi” uygulanmaktadır (m. 2/II, 23/a.III). Fakat aynı Kanun’a göre “Siyasî partiler, belediye meclis üye sayısı 9 ve 11 olan beldelerde bir, 15 olan beldelerde iki, 25 ve 31 olan beldelerde üç, 37 olan beldelerde dört, 45 olan beldelerde beş, 55 olan beldelerde altı adet [!] kontenjan adayı gösterirler.” Kontenjan adayları, aday listelerinde nispî temsil sistemine göre seçilecek diğer adayların “sıralamasına dâhil edilmeyerek kontenjan adayı” olarak ayrıca yazılırlar (m. 10/IV c). Kontenjan adayı gösterilen seçim çevrelerinde “geçerli oyların en çoğunu almış olan siyasî partinin kontenjan adayları belediye meclis üyeliğini kazanmış olurlar. Ülkemizde geçmiş yıllardan günümüze kadar gelen seçimlerde uygulanan sistemler ise şu şekildedir;
Seçim Yılı |
Uygulanan Sistem |
1946 |
Liste Usulü Çoğunluk |
1950 |
Liste Usulü Çoğunluk |
1954 |
Liste Usulü Çoğunluk |
1957 |
Liste Usulü Çoğunluk |
1961 |
D'Hondt Sistemi - Çevre Barajlı |
1965 |
Milli Bakiye |
1969 |
D'Hondt Sistemi - Barajsız |
1973 |
D'Hondt Sistemi - Barajsız |
1977 |
D'Hondt Sistemi - Barajsız |
1983 |
D'Hondt Sistemi - Çift Barajlı (Ülke ve Bölge) |
1987 |
D'Hondt Sistemi - Çift Barajlı + Kontenjan |
1991 |
D'Hondt Sistemi - Çift Barajlı + Kontenjan |
1995 |
D'Hondt Sistemi - Ülke Barajlı |
1999 |
D'Hondt Sistemi - Ülke Barajlı |
2002 |
D'Hondt Sistemi - Ülke Barajlı |
2007 |
D'Hondt Sistemi - Ülke Barajlı |
2011 |
D'Hondt Sistemi - Ülke Barajlı |
7 Haziran 2015 |
D'Hondt Sistemi - Ülke Barajlı |
1 Kasım 2015 |
D'Hondt Sistemi - Ülke Barajlı |
AŞKIN TEMSİL VE TEMSİL EDİLMEYEN OY KAVRAMLARI
Temsilde adalet ve istikrar konusunda bakılan önemli bir diğer gösterge "aşkın temsil" oranıdır. Bu, bir partinin seçimlerde aldığı oy oranı ile TBMM'de kazandığı sandalye oranı arasındaki farkı gösteriyor. Bu farkın büyüklüğü temsilde adaletsizlik yaşandığının bir göstergesi olarak kabul ediliyor.
Aşkın temsilin özellikle barajsız nispi oy oranı ve Milli Bakiye sisteminin kullanıldığı yıllarda düşük olduğu görülüyor. Bunun başlıca nedeni, uygulanan sistemle hemen her partinin TBMM'de temsil edilme hakkı kazanmış olması. Aşkın temsilin en yüksek çıktığı yıl ise 1954 seçimleri. Bu seçimlerin ardından Demokrat Parti (DP) tek başına hükümet kurma hakkı elde etti. Ancak aynı şekilde aşkın temsilin en düşük çıktığı yıl da 1965. Bu yıl yapılan milletvekili seçimlerinde temsilde adaletin en yüksek olduğu sistem olarak gösterilen Milli Bakiye kullanılmış ve sandıktan bu kez Adalet Partisi (AP) daha bir parti salt çoğunluk elde ederek çıkmıştı. 1965 seçimlerinin ardından AP, Süleyman Demirel'in başbakanlığında hükümet kurmuş ve D'Hondt sistemi tekrar getirilmişti.
Seçim sistemlerinin temsil adaletiyle ilgili bakılan diğer kıstas, geçerli oyların meclisteki sandalye dağılımında ne kadar temsil edildiği. Bu açıdan, özellikle yüzde 10 seçim barajının uygulamaya sokulmasının ardından temsil edilmeyen, yani baraj dışında kalan oy oranının arttığı görülüyor.
Bu anlamda, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde meclis dışında kalan en yüksek oy oranı 2002 seçimlerinde yaşandı. Seçimlerde yalnızca iki partinin barajı aşması, TBMM'de temsil edilmeyen oy oranının da rekor düzeye ulaşmasına neden oldu. Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) geçerli oyların yüzde 34,3'ünü alarak, birinci parti çıktı. CHP ise oyların yüzde 19,4'ünü aldı. Doğru Yol Partisi'nin (DYP) yüzde 9,54 ile baraj altında kalması sonucunda TBMM'deki 550 sandalye de bu iki parti arasında dağıtıldı ve cumhuriyet tarihinde ilk kez geçerli oyların yüzde 46'sı meclis dışında kaldı. İlerleyen yıllarda ise önce MHP'nin ardından da Demokratik Toplum Partisi (DTP) destekli milletvekilleri ile son seçimlerde de Halkların Demokratik Partisi'nin (HDP) barajı aşarak meclise girmelerinin TBMM dışı kalan oy oranlarını da azalttığı görülüyor.
SONUÇ
1995 yılında 4125 sayılı Kanun’la Anayasa’nın 67. maddesine VI. fıkra olarak eklenen bir hükümle, seçim kanunlarının “temsilde adalet ve yöne‐ timde istikrar ilkelerini bağdaştıracak biçimde” düzenleneceğinin öngörülmesi seçim hukukumuzun gelişmesi bakımından önemli bir adımdır. “Temsilde adalet” ve “yönetimde istikrar”, yasa koyucunun seçim kanunlarının yapılmasında ve değiştirilmesinde uyumlu bir sentez içinde, Anayasa Mahkemesi’nin de denetim ölçütü olarak göz önünde tutacağı iki temel ilkedir.
Av. Mehmet Batıkan BAYKOCA
Kaynakça:
Seçim, Seçim Sistemleri ve Anayasal Tercih – Prof. Dr. Hikmet Sami TÜRK
Anayasa Hukuku’na Giriş – Kemal GÖZLER
Yavuz ATAR, Türk Anayasa Hukuku
Servet ARMAĞAN, Türk Esas Teşkilât Hukuku
Özer GÜRBÜZ, Seçim Sistemleri ve Parti İçi Demokrasi
Abidin Dursun KALELİ, Siyasetin Temel Unsurları
bbc.com
Yüksek Seçim Kurulu