Seri Muhakeme Usulü, 7188 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile yürürlüğe girmiştir. Seri Muhakeme Usulü  ulusal mevzuatta 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 250. Maddesi yanında 30995 Sayılı 31.12.2019 Tarihli Resmi Gazete’ de yayımlanan Ceza Muhakemesinde Seri Muhakeme Yönetmeliği’nde yer alan maddelerle hükümler altına alınmıştır.

Ceza Muhakemesinde Seri Muhakeme Yönetmeliği’nin Tanımlar Başlıklı 4. Maddesine göre; Seri Muhakeme Usulü: 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 250’nci maddesinde düzenlenen muhakeme usulünü ifade etmektedir. Seri muhakeme usulü, Cumhuriyet savcısının yürüttüğü soruşturma sonunda, kanunda bu usul için belirlenen suçlarda kamu davasının açılmasının ertelenmesine karar vermediği takdirde, şüphelinin müdafi huzurunda bu yargılama usulünü kabul etmesi şartıyla, savcılığın suçun cezasına yarı oranında indirim uygulamak suretiyle belirlediği yaptırımın mahkeme tarafından hüküm kurulması usulüdür.

Cumhuriyet savcısı veya kolluk görevlileri, şüpheliyi, seri muhakeme usulü hakkında bilgilendirmekte; cumhuriyet savcısı tarafından seri muhakeme usulünün uygulanması şüpheliye teklif edilmekte ve şüphelinin müdafi huzurunda teklifi kabul etmesi hâlinde bu usul uygulanmaktadır. Cumhuriyet savcısı, suçun kanuni tanımında öngörülen cezanın alt ve üst sınırı arasında tespit edeceği temel cezadan yarı oranında indirim uygulamak suretiyle yaptırımı belirlemektedir. Cumhuriyet savcısı, şüpheli hakkında seri muhakeme usulünün uygulanmasını yazılı olarak görevli mahkemeden talep eder. Mahkeme, şüpheliyi müdafi huzurunda dinledikten sonra kanuni şartların gerçekleştiği ve eylemin seri muhakeme usulü kapsamında olduğu kanaatine varırsa talepte belirlenen yaptırım doğrultusunda hüküm kurar; aksi takdirde talebi reddeder ve soruşturmanın genel hükümlere göre sonuçlandırılması amacıyla dosyayı Cumhuriyet Başsavcılığına gönderir. Cumhuriyet savcısının talebi doğrultusunda mahkemece kurulan hükme itiraz edilebilmektedir.

Ceza muhakemesi hukuku ise, şekli ceza hukuku olarak da adlandırılmakta olup, işlenen fiilin suç teşkil edip etmediği, suç teşkil ediyorsa kimin tarafından işlendiği, delillerin toplanması, suç sayılan fiiller karşılığı konulmuş ceza ve güvenlik tedbirlerinin somut olayda hangi usullere göre ve kimler tarafından uygulanacağını gösterir. Ceza muhakemesi soruşturma ve kovuşturma olmak üzere iki evreden oluşmaktadır. Soruşturma evresinin ve kovuşturma evresinin kendilerine özgü ayrı ayı ilkeleri mevcut olduğu gibi ceza muhakemesinin genel ilkeleri de bulunmaktadır. Ceza muhakemesine hakim olan ilkeler; masumiyet karinesi, savunma hakkı, makul sürede yargılanma hakkı, yasayla kurulmuş bağımsız ve tarafsız mahkemede yargılanma hakkı, hakimlerin güvence sahibi olmaları gibi ilkeler bunların başlı başınasıdır.

1.1. Masumiyet Karinesi

Suçsuzluk İlkesi olarak da adlandırılan masumiyet karinesi suç kesinleşmediği sürece kimsenin hükümlü sıfatıyla değerlendirilemeyeceğini ifade eden, temel hukuk terimidir. Seri muhakeme usulünde savcının bu usul için şüpheliye teklifte bulunması ve usulün şüpheli tarafından kabulü halinde uygulanması gerekmektedir. Yönetmeliğin 10-c maddesine göre¸ Özgür iradesiyle ve müdafi huzurunda kabul ettiği takdirde bu usulün uygulanacağı ve belirlenecek temel cezanın yarı oranında indirileceği belirtilmektedir. Özellikle yargılamadan uzak olan şüpheliler süreçten istedikleri sonucu alıp alamayacaklarını bilemedikleri için seri muhakeme usulünü kabul etmeleri halinde belki de beraat alacakken savcının teklif etmiş olduğu talepnamedeki cezayı alacaklardır. Bu durum şüphelinin başlı başına hak kaybına uğramasına sebebiyet vermektedir. Mahkeme yoluyla yapılan yargılamada beraat etme ihtimali varken savcının belirlemiş olduğu ceza miktarı ile ceza alması açıkça masumiyet ilkesine aykırı bir durumdur. Bu duruma sebebiyet veren husus savcının kanaatine göre yeterli şüphe oluştuğu düşüncesi ile şüpheliye seri muhakeme usulünü teklif etmesidir. Oysaki yeterli şüphe dosyada yer alan bilgi ve belgeler ışığında sadece savcının kanaati ile ortaya çıkan bir durumdur. Genel ceza yargılamasında mahkeme aşamasında soruşturma delillerine yeni delil eklenmesi, delillerin serbestçe ve vicdani kanaate göre değerlendirilmesi ve delillerin doğrudanlığı ilkesi gereğince tüm dosya kapsamında yapılacak yargılamalar ile yeterli şüpheden ziyade beraat etme olasılığı da pek hala mümkündür.

1.2. Makul sürede Yargılanma Hakkı

Makul sürede yargılanma, Anayasa'nın 141. maddesinde “Davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması yargının görevidir” denilmek suretiyle davaların makul bir süre içerisinde bitirilmesi gerekliliği açıkça düzenlenmiştir.

Savcı tarafından yapılan teklifi değerlendirmek için şüphelinin bir ayı aşmamak üzere değerlendirme süresi vardır. Sonuç olarak şüpheli 1 aylık süre içerisinde talebi kabul ya da reddettiğine ilişkin beyanını açıklar. Teklifin şüpheli tarafından müdafi huzurunda kabul edilmesi durumda da aynı gün mahkemeye yönlendirilir ve mahkeme talepname doğrultusunda hüküm verir. Bu kapsamda 1 ay teklifi değerlendirme süresi ve teklifi kabulle aynı gün mahkemeye çıkmak üzere yönetmelikte iki süre öngörülmüştür. Seri muhakeme usulü genel ceza yargılamasının seyri ile kıyasla oldukça makul bir süre olup makul sürede yargılanma ilkesine uygun bir yargılamadır. Her ne kadar yargılamada azami süre ilkesi getirilmiş ve yargılama için olumlu bir gelişme olsa da seri muhakeme usulü için öngörülen süreler dikkate alınınca seri muhakeme usulünün makul sürede yargılanma ilkesine oldukça elverişli olduğu ve usul ekonomisi açısından uygun bir yargılama olduğu aşikardır. Ancak kısa süre içerisinde seri muhakeme usulünün uygulanmasının da diğer hak kayıplarına yol açacağı da aşikardır.

1.3. Yasayla Kurulmuş Bağımsız ve Tarafsız Bir Mahkemede Yargılanma Hakkı

Her şüphelinin yahut sanığın en temel hakkı yasayla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkemede yargılanma hakkıdır. 5235 Sayılı Adli Yargı İl Derece Mahkemeleri İle Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluşu, Görev Ve Yetkileri Hakkında Kanun ile adli yargı ilk derece mahkemeleri ile bölge adliye mahkemelerinin kuruluş, görev ve yetkilerini düzenlemektedir.

Seri Muhakeme Usulünde, Cumhuriyet savcısı, Türk Ceza Kanunu’ nun 61’ inci maddesinin birinci fıkrasında belirtilen hususları göz önünde bulundurarak, suçun kanuni tanımında öngörülen cezanın alt ve üst sınırı arasında tespit edeceği temel cezadan yarı oranında indirim uygulamak suretiyle cezayı ve/veya güvenlik tedbirini belirler. Şüphelinin, teklifi müdafi huzurunda kabul etmesi hâlinde seri muhakeme usulü uygulanır. Asıl ceza miktarına yönelik karar savcı tarafından verilmekte ve yargılama savcı tarafından yapılmaktadır. Mahkemenin aslında genel ceza hükümlerindeki yargılama rolü bulunmamaktadır. Mahkeme 12’ nci maddeye aykırı olarak düzenlenen, belirlenen yaptırımda maddi hata yapılan, yaptırım hakkında Kanunun 231 inci veya Türk Ceza Kanunu’nun 50 ve 51 inci maddelerinin uygulanmasında objektif koşulların gerçekleşmediği anlaşılan, teklif edilen cezanın mahiyetine uygun bir güvenlik tedbiri belirtilmediği yönünde inceleme yapmakla yükümlüdür. Mahkemenin savcının belirlemiş ve şüpheli tarafından kabul edilen teklife ilişkin bir değerlendirmede bulunma gibi bir görevi mevcut değildir. Bu durum ise sadece talepnameyi yönetmelikte belirtilen şartları taşıyıp taşımadığı yönünden inceleyen mahkemeyi, talepnameyi noter gibi onaylamaktan ileri taşımamaktadır.

1.4. Maddi Gerçeğin Ortaya Çıkarılması İlkesi;

Ceza genel hükümlerinde temel olan yapılan araştırmalar sonucunda maddi gerçeğin ortaya çıkarılmasını sağlamaktadır. Maddi gerçeğin ortaya çıkarılması için yargılama makamı olan mahkeme, kendiliğinden, talebe bağlılık aranmaksızın gerekli araştırmaları yaparak, elde edilen delilleri doğrudan ve vicdani kanaatine göre değerlendirip gerçeği ortaya çıkarma amacı taşımaktadır. Soruşturma konusu suçun seri muhakeme usulüne tâbi olması Cumhuriyet savcısının maddi gerçeği araştırma yükümlülüğünü ortadan kaldırmaz. Hükmü yer almaktadır. Her ne kadar yönetmelik maddeleri arsasında maddi gerçeğin ortaya çıkarmaya yönelik yükümlülüğün ortadan kalkmadığı söylense de bu yükümlülüğün kim tarafından ortaya çıkarılacağı muallaktadır. Seri muhakeme usulü kapsamında savcının görev ve yetkisi belirlidir. Savcı ceza genel hükümlerinde yer alan soruşturmayı yürütmekte ve Kanunun 250 ‘nci maddesinin birinci fıkrasında sayılan suçlarda kamu davası açılması için yeterli şüphe oluşturacak delil elde edilmesi üzerine kamu davasının açılmasının ertelenmesine karar verilmediği takdirde, seri muhakeme usulünün uygulanması gerekmektedir. Savcının maddi gerçeği ortaya çıkarmaya yönelik bir amaçtan ziyade dosya kapsamında yapılan araştırmalarla yeterli şüphe oluştuğu taktirde seri muhakeme uygulanması için gereğini yapmakla zorunlu olmakta ve suçun kanuni tanımında öngörülen cezanın alt ve üst sınırı arasında tespit edeceği temel cezadan yarı oranında indirim uygulamak suretiyle cezayı ve/veya güvenlik tedbirini belirlemektedir. Mahkeme ise talepnamedeki kanunda ve yönetmelikte belirtilen eksiklik olup olmadığını araştırmakla, değerlendirmekle yükümlü olup ayrıca maddi gerçeği aydınlatmaya ilişkin yükümlülüğü bulunmamaktadır. Genel ceza yargılamasında ise mahkemenin açıkça delilleri değerlendirerek temel amacının maddi gerçeği araştırmak olduğu açıktır. Bu bağlamda gerek savcı tarafından gerekse de seri muhakeme usulünü uygulamakla yetkili mahkeme tarafından genel ceza muhakemesinde olduğu gibi bir maddi gerçeği araştırma gayesi olduğu düşünülemez.

1.5. Savunma Hakkı;

Savunma Hakkı en kutsal haklar arasında yer almakta ve insan hakları arasında en temel haklardan birisi olarak nitelendirilmektedir. Suç işlediği iddia edilen kişinin, yetkili organ önünde, üzerine atılan suçu işlemediğini, fiilin hukuka aykırı olmadığını, bazı kanuni nedenlerle cezalandırılmaması gerektiğini veya iddia edildiğinden daha az cezayı hak ettiğini ileri sürmesidir.

Seri muhakeme usulünde ise toplumsal savunma makamı olan müdafinin rolü savcının teklifinin kabulü halinde, kabulünün ancak müdafi huzurunda gerçekleştirilebileceği, seçtiği bir müdafi yoksa istemi aranmaksızın kendisine bir müdafi görevlendirileceği, hükmünde belirtilmektedir. Müdafi, şüphelinin teklifi kabul etmesi halinde devreye girecektir. Ancak teklifi kabulden önceki aşama için yönetmelikte cumhuriyet savcısı tarafından gerekli bilgilerin yapılacağı belirtilmektedir. Müdafinin sadece teklifi kabul halinde süreçte yer etmesi ve mahkemeye sevk ile şüphelinin aleyhine olmayan beyanlarına bağlı kalması gerçek bir savunma makamına yaraşır durum değildir. Teklif hakkında bilgilendirme, teklifi kabul veya reddetmesinin sonuçları kısmında da müdafinin bulunması süreçten şüpheli için de olumlu sonuç alınmasını sağlar niteliktedir. Şüphelinin hem lehine hem de aleyhine olan delilleri toplayan savcının yönetmelik kapsamında bilgilendirmesi ile bir müdafinin süreç hakkında şüpheliye bilgi vermesi şüphelinin teklifi kabul veya ret yönünden oldukça farklı sonuçlar doğuracağı açıktır.  Savcı sadece yönetmelikte kendisine verilen yükümlülük kapsamında şüpheliyi bilgilendirmekle yetinmektedir. Oysaki tüm sürece müdafinin dahil edilmesi ile de özellikle bilgilendirme kısmında müdafinin bulunması şüphelinin hak kaybına uğramasının önünde en büyük etkendir. Teklifi kabul ettikten sonra sürece dahil olan müdafinin yetkisi hüküm verilene kadar şüphelinin vazgeçmesi ve mahkemenin vereceğe hükme itiraz etmesinden ibarettir. Oysaki sürecin başı olan bilgilendirme aşamasında bulunmak ve şüpheliyi hukuki bilgilendirme konusunda tamamen şüphelinin lehine durum sergilemek görev gereği sorumluluğudur. Şüphelinin müdafisi, şüphelinin aleyhine bir iş ve işlem yapamayacağı için bilgilendirmesi de bu çerçevede olmaktadır. Sürecin en baştan beri müdafi eşliğinde yürütülmesi halinde özellikle şüphelinin mevcut diğer dosyaları ve özel durumu hakkında bilgi sahibi olan müdafinin süreçten şüpheli için en verimli kararı alma yönünde ortak iradeleri ile daha etkin hale gelecektir. Savunma hakkının aktif olarak kullanılmadığı, müdafinin yalnızca şüphelinin yanında imza atmaktan ibaret tutan bu sürecin müdafiyi daha etkin konuma getirerek, şüphelinin hak kaybı yaşanmaktadır.

Şüphelinin masumiyet karinesini göz önünde bulundurarak ve diğer genel ceza muhakemesi ilkelerinin uygulanabilirliğini ortadan kaldırmadan bu usule ilişkin hükümlerin yeniden ele alınması ve hak kaybına yol açan tüm hükümlerin adil yargılanma hakkı kapsamında ihdas edilmesi hukuk devletinin bir gereğidir.

---------------------------------------

ARTUK, Mehmet Emin, GÖKÇEN, Ahmet, YENİDÜNYA, (2013),  ‘’Ceza Hukuku Genel Hükümler’’, Ankara, 7. Baskı, Adalet yayınevi, 2013, s. 19

UĞUR, Hüsamettin, (2007) ‘Ceza Muhakemesinde Kovuşturmanın Mecburiliği İlkesinden    Maslahata Uygunluk İlkesine’’, TBB Dergisi, Sayı 73, s. 257.

ZAFERHamide, (2013), Dergi Park, ‘’ Savunma Hakkı Ve Sınırları’’, Dergi Park, s.509.