Sosyal medya, hayatımıza gireli çok uzun yıllar olmadı fakat, sosyal medyaya adaptasyonumuz çok kolay oldu. Bütün duygu ve düşüncelerimizi artık bu platformlarda paylaşmayı tercih eder olduk. Çünkü bu platformlarda yapılan paylaşımlar büyük kitlelere ulaşarak, sandığımızdan daha büyük etkiler yaratmayı başarmıştır. Hepimiz hemen hemen her gün sosyal medyadan onlarca paylaşım yapıyoruz. Bu paylaşımların suç unsuru içerip içermediğine çoğumuz dikkat etmiyoruz.

Hangi paylaşımların düşünce özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerektiği, yoruma açık biraz spesifik bir konudur. Benim sosyal medya takipçilerimden de,   hakkında  sosyal medya paylaşımı nedeni ile soruşturma ve kovuşturma başlatılan ve dolayısıyla benden hukuki yardım isteyen onlarca takipçim oldu.  

Düşünce ve ifade özgürlüğümüz, hem iç hukuk mevzuatımızda  hem de imzaladığımız uluslararsı sözleşmelerde koruma altına alınmıştır. İfade özgürlüğü tabi sınırsız değildir, sınırları da aynı kanunlarda belirtilmiştir.

Taraf olduğumuz Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi Madde 9 Düşünce, Vicdan ve din özgürlüğünü Madde 10 ise İfade Özgürlüğünü kapsamaktadır.

Madde 9 a göre “Herkes düşünce vicdan ve din özgürlüğü hakkına sahiptir. ……Bir kimsenin dinini ya da inancını açıklama özgürlüğü ancak kamu düzeninin, sağlığın ya da ahlakın korunması için, yahut başkalarının haklarının ve özgürlüklerinin korunması için, hukukun öngördüğü ve bir demokratik toplumda gerekli olan sınırlamalara tabi tutulacaktır.”

Madde 10 a göre 1)“Herkes ifade özgürlüğü hakkına sahiptir. Bu hak kamu makamları tarafından müdahale olmaksızın ve ulusal sınırlar dikkate alınmaksızın, görüşlere sahip olma ve bilgi ve düşünceleri edinme ve bunları yayma özgürlüğünü içerecektir………” 

2. Fıkrada ise ifade özgürlüğünün çerçevesi çizilmiştir. “Bu özgürlüklerin kullanımı, ödevler ve sorumluluklar ile yürütüleceğinden, ulusal güvenliğin, ülke bütünlüğünün ya da kamu emniyetinin yararının düzensizliğin ya da suçun önlenmesi için, sağlığın ya da ahlakın korunması için, başkalarının şöhret ve haklarının korunması için gizli bilginin edinilerek açığa çıkmasının önlenmesi için, yahut yargılama organlarının yetki ve tarafsızlığın muhafaza edilmesi için, hukukun öngördüğü ve demokratik bir toplumda gerekli bulunan türdeki formalitelere, koşullara, kayıtlamalara, cezalara tabi tutulabilir.

İç hukukumuzda ise  Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti

Anayasanın 26. Maddesinde  belirtilmiştir “– Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmî makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar.

İfade özgürlüğüne sınırlama da 2. Fıkrada belirtilmiştir. Bu hürriyetlerin kullanılması, millî güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği, Cumhuriyetin temel nitelikleri ve Devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünün korunması, suçların önlenmesi, suçluların cezalandırılması, Devlet sırrı olarak usulünce belirtilmiş bilgilerin açıklanmaması, başkalarının şöhret veya haklarının, özel ve aile hayatlarının yahut kanunun öngördüğü meslek sırlarının korunması veya yargılama görevinin gereğine uygun olarak yerine getirilmesi amaçlarıyla sınırlanabilir.  

Anayasamızdaki ve taraf olduğumuz Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinde, Bir yandan İfade özgürlüğümüz kanunla korunurken, bir yandan da bu özgürlüğün sınırları belirtilmiştir.

Karşımıza çıkan her hukuki vaka kendi içinde özel olarak değerlendirilmelidir. Her ne kadar düşünce özgürlüğü ve bilgiyi yayma ve paylaşma hürriyeti anayasanın güvencesi altında olsa ve bu özgürlükler uluslararası anlaşmalar ile korunsalar bile, sonuçta sosyal medyadaki paylaşımlarımızın risk içerdiği, bizi adli makamların karşısında sanık sandalyesine oturttuğu yaşadığımız, sıkça tanık olduğumuz bir pratiktir.

Her an her paylaşım bir bumerang gibi dönüp sizi vurma potansiyeli taşır. Dolayısıyla sosyal medyada fikir beyan ederken ya da hoşlandığımız bir düşünceyi paylaşırken son derece dikkatli olmakta fayda var. Zira her an hakkınızda bir soruşturmaya neden olacak bir davanın sanığı olarak kendinizi mahkeme salonunda bulabilirsiniz.

Elbette sonuna kadar anayasadaki haklarımızı kullanmalıyız. Elbette anayasal olan haklarımızı ne pahasına olursa olsun savunmalıyız. Buna şüphe yok. Ama söylediğimiz her şeyin farklı bağlamlar içinde yorumlanabilecegini de unutmamalıyız.

Haklarımızı daha sorumlu davranarak kullanmak ve yazdığımız her şeyin bir sonucunu olabileceğini hiç akıldan çıkarmadan, söz ve ifade özgürlüğümüzü kullanmalıyız.