GİRİŞ

Çalışmamızın temelini 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 205. madde hükmünde düzenlenen sözleşmenin devri kurumu oluşturacaktır. Çalışmamızın ilk bölümünde sözleşmenin devri kavramı ve sözleşmenin devrinin hukuki nitelikleri açıklandıktan sonra ikinci bölümde, sözleşmenin devrinin şartları ve sözleşmenin devrinde şekil ile devrin meydana geldiği an tespit edilip nihayet çalışmamızın üçüncü ve son bölümünde sözleşmenin devrinin sonuçları ve sözleşmenin devri kurumu ile benzer kurumların birbirleri arasındaki farklar üzerinde durulacak olup sonuç bölümünde çalışmamızın genel özetini anlatmaya çalışacağız.

BİRİNCİ BÖLÜM

SÖZLEŞMENİN DEVRİ KAVRAMI VE SÖZLEŞMENİN DEVRİNİN HUKUKİ NİTELİKLERİ

1.Sözleşmenin Devri Kavramı

Sözleşmenin devri hükümleri 6098 sayılı TBK’nın 205. Madde hükmünde düzenlenmiştir. Söz konusu hükme göre,’’ Sözleşmenin devri, sözleşmeyi devralan ile devreden ve sözleşmede kalan taraf arasında yapılan ve devredenin bu sözleşmeden doğan taraf olma sıfatı ile birlikte bütün hak ve borçlarını devralana geçiren bir anlaşmadır. Sözleşmeyi devralan ile devreden arasında yapılan ve sözleşmede kalan diğer tarafça önceden verilen izne dayanan veya sonradan onaylanan anlaşma da, sözleşmenin devri hükümlerine tabidir. Sözleşmenin devrinin geçerliliği, devredilen sözleşmenin şekline bağlıdır. Kanundan doğan halefiyet hâlleri ile diğer özel hükümler saklıdır’’ şeklinde düzenlenmiştir.

Söz konusu madde hükmünü derinlemesine incelemeden önce sözleşmenin devri kavramının hukukumuzdaki tarihçesi üzerinde durmak gerekir. Sözleşmenin devri hükümleri hukukumuzda ilk kez 6098 sayılı TBK m. 205 hükmünde kendisine yer bulmuştur. Diğer bir deyişle 818 sayılı BK hükümlerinde sözleşmenin devri kurumu düzenlenmemiştir. Ne var ki 818 sayılı TBK da sözleşmenin devrine ilişkin hükümler düzenlenmemiş olsa da Yargıtay içtihatları ile söz konusu eksiklik giderilmiştir.

Türk Hukukunda sözleşmenin devrinin tarihçesine ilişkin kısa bir açıklama yaptıktan sonra, sözleşmenin devrini açıklamaya çalışalım. Sözleşmenin devri, sözleşmeye ilişkin tüm hak ve borçların bir üçüncü kişiye devrini ifade eder . Diğer bir deyişle sözleşmenin devrinde üçlü bir ilişki vardır. Şöyle ki sözleşmeyi devreden kişi artık hak ve borca taraf olmayıp bu yetkisini sözleşmeyi devralana bırakmaktadır. Buna karşın sözleşmede kalan ise aynı şartlarda sözleşme ile bağlı olmaya devam etmektedir. Ancak unutulmaması gereken nokta, sözleşmenin devrinde sözleşmede kalan tarafın sözleşmenin devrine rıza göstermesi şartının aranmasıdır.

Sözleşmenin devri kavramını kendi içerisinde iradi devir ve kanuni devir olarak ikili bir ayrıma tabi tutabiliriz. Kanuni devirde taraf iradelerine bağlı olmaksızın devir kanuna dayalı olarak kendiliğinden gerçekleşir. Bunun en tipik örneğini İş Kanunu hükümlerince işyerinin veya işletmenin devri oluşturmaktadır. Buna göre işyeri veya işletmenin devri ile o işyerinde sözleşmeye dayalı olarak çalışan işçilere ait tüm yükümlükler devralana geçmektedir.

İradi devir ile kast edilen ise aslında TBK 205 hükmünce sözleşmenin taraflarının aralarında anlaşmaları şartı ile sözleşmeyi devretmesi esasına dayanmaktadır.

2.Sözleşmenin Devrinin Hukuki Niteliği

Sözleşmenin devri hukuki niteliği itibariyle üç taraflı sui generis bir sözleşmedir. Bu sözleşme sözleşmeyi devreden ve devralan arasında yapılır ancak sözleşmede kalanında rızasının varlığı aranır.

Sözleşmenin devrinin temelinde halefiyet ilişkisi vardır. Halefiyet, üçüncü bir kişinin borçlunun edimini alacaklıya ifa etmek suretiyle alacaklının yerine geçerek onun borç ilişkisinden doğan asli ve fer’i borçlarını yükümlenmesi anlamına gelmektedir.

Bununla birlikte sözleşmenin devri aynı zamanda bir tasarruf işlemidir. Tasarruf işlemi,’’ bir hakkı veya hukuki ilişkiyi doğrudan doğruya etkileyerek onu ortadan kaldıran, değiştiren yada azaltan bir hukuki işlemdir’’ .

Sözleşmenin devri de bir tasarruf işlemidir. Buna göre, sözleşmeyi devreden sözleşmedeki taraf sıfatını, sözleşmeyi devralana üçüncü kişiye devretmekte, sözleşmede kalan taraf ise işbu sözleşmenin devrine rıza göstermektedir. Dolayısıyla ortada sözleşmeyi devreden taraf ile sözleşmede kalan taraf açısından ortada bir tasarruf işlemi varken, sözleşmeyi devralan açısından ise gerekli yükümlülük ve hakları yerine getireceğine ilişkin bir taahhüt işlemi söz konusudur.

İKİNCİ BÖLÜM

SÖZLEŞMENİN DEVRİNİN ŞARTLARI, SÖZLEŞMENİN DEVRİNDE ŞEKİL VE SÖZLEŞMENİN DEVRİNİN MEYDANA GELDİĞİ AN

1.Sözleşmenin Devrinin Şartları

Sözleşmenin devri TBK 205 hükmünce bir takım şartlara tabi kılınmıştır. Buna göre sözleşmenin devrinin söz konusu olabilmesi için öncelikle borç ilişkisinin geçerli ve devredilebilir bir nitelik taşımasının yanında, tarafların uygun irade beyanlarının varlığı aranır. Söz konusu şartları ayrı başlıklar halinde açıklamaya çalışalım.

1.1.Borç İlişkisinin Geçerli ve Devredilebilir Nitelik Taşıması

Bilindiği üzere TBK hükümlerince tarafların karşılıklı ve birbirine uygun irade beyanlarının uyuşması sonucu sözleşme kurulur. Tabi burada sözleşmenin TBK 27 hükmünce sözleşmenin kanuna, ahlaka, adaba hukuka aykırı olmaması da aranır. Dolayısıyla sözleşmenin devrinden bahsedebilmek için öncelikle ortada geçerli bir sözleşmenin varlığı aranır. Diğer bir deyişle henüz var olmayan yada ileride kurulması muhtemel bir sözleşmenin devri mümkün değildir. Ancak askıda geçerli olan bir sözleşmenin geçerli hale gelmesi ile birlikte bu sözleşmenin devri mümkündür. Burada önemli olan noktalardan biri ise haksız fiil ve sebepsiz zenginleşmeden doğan borçlar da sözleşmenin devri söz konusu değildir. Buraya kadar yapılan açıklamalardan da anlaşılacağı üzere sözleşmenin devri için sözleşmenin türünün önemli olduğu ortadadır.

Bununla birlikte sözleşmenin devrinin söz konusu olabilmesi için sözleşmenin devredilebilir bir niteliğinin olması gerekir. Örneğin şahsa sıkı sıkıya bağlı olan borç ilişkilerinin devredilmesi mümkün değildir yada taraflar aralarında sözleşmenin devrini yasaklamışlarsa yine işbu sözleşmelerin devredilmesi de mümkün değildir. Burada dikkat edilmesi gereken önemli nokta, sözleşmenin tarafları sözleşmenin devri yasağını kaldırdıkları takdirde sözleşmenin devri yine mümkün hale geldiğidir.

Bütün bunlarla beraber halefiyet halleri ile birlikte özel hükümler de sözleşmenin devrine tabi değildir. Örneğin, TMK m. 599 hükmüne göre, ‘’ mirasçılar, miras bırakanın ölümü ile mirası bir bütün olarak kanun gereği kazanırlar’’ . Söz konusu hüküm gereğince de sözleşmenin devri mümkün değildir.

Son olarak şahsa sıkı sıkıya bağlı borçlarında devri mümkün değildir. Örneğin, ünlü bir heykeltıraş tarafından bir büstün yapılması için kurulmuş olan sözleşmenin varlığı halinde, ünlü heykeltıraşın sözleşmeyi devretmesi söz konusu olamaz. Zira burada alacaklı taraf, borçlunun o işteki yetkinliğini onu, diğer o işi yapanlardan ayırt eden noktasını ön plana çıkarmaktadır.

1.2.Tarafların Uygun İrade Beyanları

Sözleşmenin devri kavramında da açıkladığımız üzere sözleşmenin devrinin söz konusu olabilmesi için sözleşmede kalan tarafın, sözleşmenin devrine rızasının olması şarttır. Sözleşmede kalan tarafın sözleşmenin devrine ilişkin verilmiş olan rızası söz konusu değilse, devreden ve devralan arasında yapılmış olan sözleşme öneri niteliğindedir.

Sözleşmenin devredilebilmesi için sözleşmenin tüm taraflarının rızası gerekir ancak burada devir sözleşmesi yapan tarafların işbu sözleşmeyi yaptığına göre rızalarının varlığı hususunda bir duraksama yoktur burada önemli olan sözleşmede kalan tarafın rızasının varlığıdır. Bununla birlikte bu rızasının ne şekilde verildiğinin bir önemi yoktur söz konusu rıza zımni olarakta verilebilir fakat burada dikkat edilmesi gereken husus, sözleşmenin devrinin geçerliliği devredilen sözleşmenin şekline bağlı olduğu gerçeğidir. Eğer sözleşme yazılı şekilde yapılması gerekiyorsa, burada zımni irade beyanı geçerli olmayacaktır.

2.Sözleşmenin Devrinde Şekil

Sözleşmenin devrinde şeklin nasıl olacağı TBK 205/f.3 hükmünde düzenlenmiştir. Buna göre sözleşmenin devrinin geçerliliği, devredilen sözleşmenin şekline bağlı olacaktır. Diğer bir deyişle devre konu sözleşme şayet özel bir şekle tabi ise işbu sözleşmenin devri de bu özel şekle tabi olacaktır. Örneğin,  Noterlik Kanunu m. 89 uyarınca, arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi noterde yapılması gereken bir sözleşmedir, eğer yüklenici işbu sözleşmeyi başka bir yükleniciye devredecekse işbu devir sözleşmesi noterde yapılması gerekecektir. Aksi halde devir sözleşmesi yok hükmünde olacaktır.

Yine TBK m. 17 hükmüne göre, taraflar şekle bağlanmamış bir sözleşmeyi belli şekilde yapmaya karar verirlerse, belirlenen şekilde yapılmayan sözleşme yine geçerli olmayacaktır. Diğer bir deyişle işbu sözleşmenin devri de tarafların ön gördüğü şekle tabi olacaktır.

3.Sözleşmenin Devrinin Meydana Geldiği An

Sözleşmenin devrinin meydana geldiği an ile ilgili olarak iki farklı teori söz konusudur. Bu teorilerden ilki tasarruf teorisidir. Tasarruf teorisine göre, sözleşmeyi devreden ve devralan tarafın anlaşmasıyla sözleşme devredilir. Bu teori sözleşmede kalan tarafın beyanını sadece onay niteliğinde görmekte ve geriye etkili sonuç doğurduğunu savunmaktadır. İkinci teori ise sözleşme teorisidir. Bu teoriye göre sözleşmenin devri üç taraflı bir hukuki işlemdir, dolayısıyla her üç tarafın rızasını beyan ettiği anı sözleşmenin devri anı olarak kabul etmektedir. Bizde burada sözleşme teorisinin hukuki değerlendirmesine katıldığımızı belirtiriz.

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

SÖZLEŞMENİN DEVRİNİN SONUÇLARI VE SÖZLEŞMENİN DEVRİ İLE BENZER KURUMLARIN KARŞILAŞTIRILMASI

1.Sözleşmenin Devrinin Sonuçları

Sözleşmenin devrinin ilk sonucu devir ile birlikte sözleşmede devreden tüm hak ve borçlara ilişkin sorumluluğu artık devralana yüklemesidir. Böylece sözleşmenin devrinden önceki tüm alacak ve borçlardan devralan sorumlu hale gelmektedir.

Bununla birlikte sözleşmeyi devreden taraf artık sözleşme ile bağlı olmaktan kurtulur. Sözleşmeyi devralan taraf yalnızca devir anındaki borç ve alacaklardan sorumlu olmaz gelecekteki borç ve alacaklardan da sorumlu olur.

Sözleşmenin devri ile birlikte yenilik doğuran haklarında devralana geçip geçmediği noktasında doktrinde tartışma vardır. Bilindiği üzere,’’ tek taraflı bir hukuki işlemle bir hukuki ilişkiyi kurmak, içeriğini değiştirmek veya sona erdirmek suretiyle başka bir şahsın hukuk alanında değişiklikler meydana getirebilme yetkisi veren haklara ‘’ yenilik doğuran haklar denir.

Doktrinde baskın görüşe göre, yenilik doğuran hakkın devrinin söz konusu olabilmesi için, yenilik doğuran hakkın sahibinin bu hakkın devrinde menfaatinin olması gerekir. Burada dikkat edilmesi gereken nokta, şahsa sıkı sıkıya bağlı hak veya devir yasağı olan bir durumun olmamasıdır.Sözleşmenin devri ile birlikte tüm def’i hakları, kefalet, rehin gibi fer’i haklarda sözleşmeyi devralana geçer.

2.Sözleşmenin Devrinin Benzer Hukuki Kurumlarla Karşılaştırılması

Sözleşmenin devri ile bazı hukuki kurumlar arasında çok yakın ilişki olduğu gibi çok büyük farklılıklarda vardır. Bu  bölümde bazı hukuki kurumlar ile sözleşmenin devrini karşılaştırma yolunu tercih edeceğiz.

2.1.Sözleşmeye Katılma ile Sözleşmenin Devrinin Karşılaştırılması

Sözleşmeye katılmada tıpkı, sözleşmenin devri gibi ilk kez 6098 sayılı TBK’da düzenlenmiştir. Sözleşmeye katılma, ‘’ sözleşmenin taraflarından birinin yanında yer almak için katılan taraf ile sözleşmenin tarafları arasında yapılan sözleşmedir’’.

Tanımdan da anlaşılacağı üzere sözleşmenin devri ile sözleşmeye katılma arasında ki en belirgin farkı, sözleşmeye katılmada sözleşmenin taraflarından biri sözleşmeden ayrılmamaktadır.

Diğer bir deyişle sözleşmeye katılmada sözleşmenin taraflarından biri eksilmediği gibi, sözleşmeye taraflardan birinin yanında başka bir kişi daha katılmaktadır.

Sözleşmenin devrinin söz konusu olabilmesi için devreden ve devralan arasında sözleşme yapılır ve sözleşmede kalanın rızasının söz konusu olması gerekir, sözleşmede kalan bu rızayı devir sözleşmesinden önce verebileceği gibi, devir sözleşmesinden sonra onaylamak suretiyle de verilebilir. Sözleşmeye katılmada ise borç ilişkisinin tarafları ve üçüncü kişi arasında bir sözleşme akdedilir.

2.2.Alacağın Devri ile Sözleşmenin Devrinin Karşılaştırılması

Alacağın devrinde alacaklı, kanun, sözleşme yada işin niteliği engel olmadıkça borçlunun rızası aranmaksızın alacağın üçüncü bir kişiye devrini ifade eder. Dolayısıyla sözleşmenin devrine göre en temel farkı rıza unsurunun alacağın devrinde aranmamasıdır. Yine alacağın devri, sözleşmenin devrinden farklı olarak mutlak bir şekilde yazılı olarak yapılması şarttır.

Alacağın devrinin temelini alacak hakkı oluşturur oysa sözleşmenin devrinde sözleşme ilişkisinden doğan tüm hak ve borçların sözleşmeyi devralana geçmesi söz konusudur, bu sebeple alacağın devrinde alacağa bağlı yan hakların alacağı devralana geçmesi söz konusu iken sözleşmenin devrinde sözleşmeye dayalı def’i, rehin gibi yan haklar sözleşmeyi devralana geçer.

2.3.Borcun İç Üstlenilmesi ile Sözleşmenin Devrinin Karşılaştırılması

Borcun iç üstlenilmesi sözleşmesi borçlu ile üçüncü kişi arasında yapılan bir sözleşmedir. Burada üçüncü kişi borçluyu borcundan kurtarma yükümlülüğü altına girer. Üçüncü kişi bu yükümlüğünü yerine getirirken elinde iki fırsat vardır: Bunlardan ilkini üçüncü kişinin, borcu sözleşmenin alacaklısına ödemek iken, ikincisi ise borcun dış üstlenilmesi sözleşmesinin yapılmasıdır. Borcun dış üstlenilmesi sözleşmesinde alacaklının rızası şarttır.

Sözleşmenin devri ile aralarındaki temel farktan bahsetmek gerekirse, borcun üstlenilmesinde borçlu taraf değişmekte iken, sözleşmenin devrinde sözleşme tüm hak ve borçlarıyla üçüncü kişiye geçmektedir. Diğer bir deyişle, borcu üstlenen taraf aslında borçlu sıfatını elde etmekte dolayısıyla borçlu taraf değişmektedir. Oysa sözleşmenin devrinde, devralan üçüncü kişi sıfatına haizdir.

SONUÇ

Sözleşmenin devri ilk kez 6098 sayılı TBK m. 205 hükmünde düzenlenmiştir. Buna karşın 818 sayılı kanun da kendisine yer bulamamış olsa da bu eksiklik Yargıtay içtihatları ile giderilmekteydi. Sözleşmenin devrinde üçlü bir ilişki vardır. Sözleşmeyi devreden kişi artık hak ve borca taraf olmayıp bu yetkisini sözleşmeyi devralana bırakmaktadır. Sui generis bir sözleşme olan sözleşmenin devri, kendi içerisinde halefiyeti ve tasarruf işlemini barındırmaktadır.

Sözleşmenin devri sözleşmede kalan tarafın rızası ile akdedilen bir sözleşmedir, borç ilişkisinin geçerli ve devredilebilir nitelik taşıması ve tarafların uygun irade beyanlarının varlığı sözleşmenin şartlarını oluşturmaktadır. Sözleşmenin devri, asıl sözleşmenin şekline bağlı olup diğer üçlü borç ilişkilerinden ayrılan yönleri bulunmaktadır.

-----------------------------------------

1. ‘’Devredilebilir nitelikte sözleşmeye dayanan bir borç ilişkisi, sözleşmenin taraflarının irade beyanları ile şekle tabi olmaksızın yüklenilebilir. Sözleşmenin yüklenilmesi ile yüklenilen sözleşme ortadan kalkmaz. Sözleşme ilişkisinin sadece tarafları değişir, ilişkideki taraflardan biri ayrılır ve üçüncü kişi onun yerine geçer. Sözleşmeyi yüklenen taraf tam olarak girdiği sözleşmenin kendiliğinden tarafı olur. Yüklenene taraf, devreden taraf nasıl hak sahibi ve yükümlü ise, sözleşmenin diğer tarafına karşı aynı şekilde sorumlu ve hak sahibidir. Taraf değişikliğine rağmen sözleşme ilişkisi değişmeksizin devam eder. Yüklenen taraf sadece var olan hakların sahibi ve borçların sorumlusu değildir. Aynı zamanda gelecekte doğacak olan hak ve borçlarla da ilgilidir. Y., 3. HD., E. 2004/9645, K. 2004/10945, www. kazanci.com, 20.03.2019

2. AYRANCI, Hasan,Sözleşmenin Devri, Yetkin Yayınevi, Ankara 2003, s. 31

3. KILIÇOĞLU, Ahmet, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Turhan Kitapevi, Ankara 2018, 20. Bası, s. 834.

4. EREN, Fikret, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Yetkin Yayınevi, Ankara 2017, 21. Bası, s. 1287.

5. EREN, s. 1288.

6. EREN, s. 1289, OĞUZMAN, Kemal / ÖZ, Turgut, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, İstanbul 2012, Vedat Yayınevi s. 599.

7. EREN, s. 1290, NOMER, Haluk, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, İstanbul 2002, s. 359.

8. KILIÇOĞLU, s. 48.

9. REİSOĞLU, Sefa, Türk Borçlar Hukuku Genel Hükümler, İstanbul 2014, Beta Yayınevi, s. 485.

10. KILIÇOĞLU, s. 835.

11. YAVUZ, Cevdet, Türk Borçlar Kanunu Şerhi , Cilt 1, Ankara 2013, Yetkin Yayıncılık, s. 1019.

12. KILIÇOĞLU, s. 837.

13. KILIÇOĞLU, s. 837.

14. HATEMİ, Hüseyin / GÖKYAYLA, Emre, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Vedat Yayınevi, İstanbul 2017, s.480.

15. AYRANCI, s. 110, YAVUZ, s. 1020.

16. OĞUZMAN/ÖZ, s. 600.

17. AYRANCI, s.120.

18. AYRANCI, s. 148 149.

19. EREN, s.61.

20. EREN, s. 69.

21. AYRANCI, s.150.

22. OĞUZMAN/ÖZ, s. 603

23. OĞUZMAN/ÖZ, s.604.

24. OĞUZMAN/ÖZ, s.605.

25. KOCAMAN, Arif 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanununun Üçlü Borç İlişkileri Düzenlemelerinin Değerlendirilmesi (prof. Dr. İsmet Sungurbey’e Armağan ), Borçlar Hukuku Genel Hükümler Konferansı.

26. REİSOĞLU, s. 466.

27. EREN, s.1244.

28. KILIÇ, s.57 58.


 

KAYNAKÇA

AYRANCI, Hasan, Hasan, Sözleşmenin Devri, Yetkin Yayınevi, Ankara  2003

EREN, Fikret, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Yetkin Yayınevi, Ankara  2017, 21. Bası

HATEMİ, Hüseyin / GÖKYAYLA, Emre, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Vedat Yayınevi, İstanbul 2017

KOCAMAN, Arif, 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanununun Üçlü Borç İlişkileri Düzenlemelerinin Değerlendirilmesi (prof. Dr. İsmet Sungurbey’e Armağan ), Borçlar Hukuku Genel Hükümler Konferansı.

KILIÇOĞLU, Ahmet, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Turhan Kitapevi, Ankara 2018, 20. Bası

NOMER, Haluk, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, İstanbul 2002

OĞUZMAN, M.Kemal / ÖZ, M. Turgut, , Borçlar Hukuku Genel Hükümler, İstanbul 2012 REİSOĞLU, Sefa, Türk Borçlar Hukuku Genel Hükümler, İstanbul 2014, Beta Yayınevi YAVUZ, Cevdet, Türk Borçlar Kanunu Şerhi , Cilt 1, Ankara 2013, Yetkin Yayıncılık www. kazanci. com