I. GİRİŞ

Suç örgütünden bahsedebilmek için belli başlı unsurların bir arada bulunması gerekir. Aranan unsurların bulunmaması veya eksik bulunması halinde, TCK m.220 kapsamında bir örgütten bahsedilmesi mümkün olmayacaktır.

Ceza hukukunda kavramların tanımlanması son derece önemlidir. Bu sebepledir ki, örgüt kavramından bahsedilebilmesi için aranacak unsurlar içtihatlar ile kesin şekilde ortaya konulmuştur. Suç örgütü açısından da, tanımın ve bu tanımı oluşturan unsurların iyice özümsenmesi gerekmektedir. Aksi takdirde, suç örgütü ile iştirak gibi kavramların karışması mümkün hale gelecektir.

II. ÖRGÜTTE ARANAN UNSURLAR

5237 sayılı Türk Ceza Yasasının “suç işlemek amacıyla örgüt kurma” başlıklı 220’nci maddesinde;

“(1) Kanunun suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla örgüt kuranlar veya yönetenler, örgütün yapısı, sahip bulunduğu üye sayısı ile araç ve gereç bakımından amaç suçları işlemeye elverişli olması halinde, iki yıldan altı yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Ancak, örgütün varlığı için üye sayısının en az üç kişi olması gerekir.

(2) Suç işlemek amacıyla kurulmuş olan örgüte üye olanlar, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.” hükmüne yer verilmiştir.

Ceza Genel Kurulunun istikrar bulunan ve süregelen kararlarında da belirtildiği üzere, Türk Ceza Yasasının 220. maddesi anlamında bir örgütten bahsedilebilmesi için,

a) Üye sayısının en az üç veya daha fazla kişi olması gerekmektedir.

b) Üyeler arasında gevşek de olsa hiyerarşik bir bağ bulunmalıdır. Örgütün varlığı için soyut bir birleşme yeterli olmayıp, örgüt yapılanmasına bağlı olarak gevşek veya sıkı bir hiyerarşik ilişki olmalıdır.

c) Suç işlemek amacı etrafında fiili bir birleşme yeterli olup, örgütün varlığının kabulü için suç işlenmesine gerek bulunmadığı gibi işlenmesi amaçlanan suçların konu ve mağdur itibariyle somutlaştırılması mümkün olmakla birlikte, zorunluluk arz etmemektedir. Örgütün faaliyetleri çerçevesinde suç işlenmesi halinde, fail, örgütteki konumuna göre, üye veya yönetici sıfatıyla cezalandırılmasının yanında, ayrıca işlenen suçtan da cezalandırılacaktır.

d) Örgüt niteliği itibariyle devamlılığı gerektirdiğinden, kişilerin belli bir suçu işlemek veya bir suç işlemek için bir araya gelmesi halinde, örgütten değil ancak iştirak iradesinden söz edilebilecektir.

e) Amaçlanan suçları işlemeye elverişli, üye, araç ve gerece sahip olunması gerekmektedir.[i]

1- SUÇ İŞLEME AMACI

Türk Ceza Yasasının 220’nci maddesinin lafzında belirtildiği üzere, suç örgütünden bahsedilebilmesi için, “kanunun suç saydığı fiilleri işlemek amacı” ile hareket edilmesi gerekmektedir. Görüldüğü üzere kanun koyucu, suçun oluşması için gerekli amaç suçları, katalog olarak vermemiştir. Kanunda suç sayılan fiilleri işleme amacı yeterli görülmüştür.

Yargıtay’a göre ise; “Suç işlemek amacıyla kurulmuş bir örgütün varlığından bahsedebilmek için örgütün hangi suç ve/veya suçları işlemek amacıyla kurulduğu da tespit edilmelidir. Çünkü örgütün amacı bir suç programını gerçekleştirmektir. Yani belirsiz sayıda suç işlemektir. Suç sayılmayan ancak hukuka aykırılık teşkil eden fiilleri gerçekleştirmek için kurulmuş ise amacı kanunda suç olarak tanımlanan fiilleri işlemek olmayan bir örgütlenme bu anlamda algılanamaz.” [ii]

Dolayısıyla en az üç kişinin, belirsiz bir fiili işlemek için toplanıp örgütlenmesi TCK m.78,220 veya 314 kapsamında değerlendirilemez. Suç örgütünün varlığından bahsedilebilmesi için mutlaka örgütün bir kurulma amacı olmalı ve bu amaç da belirsiz sayıda suçun işlenmesine yönelik olmalıdır.[iii]

Örgütün iştirakten farkı ise bu noktada karşımıza çıkar. Suça iştirakte işlenmesi amaçlanan suçun, konu, mağdur, araç, yer ve zaman bakımından somutlaşması gerekmektedir. Fakat suç örgütü açısından böyle bir zorunluluk bulunmamaktadır. Nitekim TCK m.220 gerekçesinde; “kişilerin belli bir suçu işlemek için bir araya gelmesi halinde, örgüt değil iştirak ilişkisi mevcuttur. İştirak ilişkisinden bahsedebilmek için, suç ortakları nezdinde suçun, konu veya mağdur bakımından somutlaşması gerekir.” ifadesi kullanılmıştır.

Örgütün varlığı için suç işlemek amacı etrafındaki fiili birleşme yeterlidir.[iv] Bu sebeple, işlenmesi amaçlanan suçların, mağdur, yer, zaman gibi konularda somutlaşması gerekmez. Örgüt kurulduktan sonra ileriki aşamalarda bu tür konular somutlaşabilir. İştirak ile suç örgütünün farkı açısından en önemli kıstas ise bu noktada ortaya çıkmaktadır. İştirakte somutlaşma zorunlu iken, suç örgütünde zorunlu değildir.[v]

Türk Ceza Yasası m. 220’de düzenlenen suç örgütü suçu bakımından, işlenmesi amaçlanan suçlar ile ilgili herhangi bir katalog suç listesine veya tahdidi sayıma yer verilmemiştir. Madde metninde ve gerekçesinde, “kanunun suç saydığı fiiller” denilerek her türden suçun kapsam içerisinde olduğu belirtilmiştir.

Suç örgütünün amaçları doğrultusunda ve faaliyeti çerçevesinde işlenmesi amaçlanan suçların niteliği, türü ve sayısı önem arz etmemektedir. Bu suçlar aynı nitelik ve türden olabilecekleri gibi, farklı tür ve nitelikten de olabilirler. Önemli olan, işlenmesi amaçlanan suçların tür ve nitelikleri itibariyle örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmeye müsait olmaları (örneğin, taksirli suçların suç örgütünün faaliyeti çerçevesinde amaç suç olarak işlenmeleri mümkün değildir.) ve suç örgütü etrafında bir araya gelen kişilerin belirsiz sayıda suç işleme konusunda irade birlikteliğine varmalarıdır.[vi]

Örgütün işlemek amacıyla kurulduğu suçların haksızlık içeriğinin az ya da çok ağırlıkta olmasının suç örgütü kurma suçunun oluşumu bakımından bir etkisi bulunmamaktadır. Hatta işlenmesi amaçlanan suçlar için kanunda öngörülen ceza miktarları, örgüt kurma suçu için öngörülenden daha az olsa da, örgüt kurma suçu amaç suçlardan bağımsız nitelikte olduğundan, bu suçları işlemek amacıyla da suç örgütü kurulması mümkündür.[vii]

Türk Ceza Yasası m.220 gerekçesinde ortaya koyulan görüş uyarınca, örgütün varlığı için suç işlemek amacı etrafındaki fiili birleşme yeterlidir. Amaçlanan suçların işlenmesi, suçun oluşumu açısından gerekli değildir. Yargıtay’a göre; “suç işlenmese bile suç işlemek amacıyla fiili birleşmenin olması” suçun işlenmesi için yeterlidir. Bu aşamada suç örgütü suçunun ispatı açısından sorunlar gündeme gelecektir. Çünkü suçun kanun koyucunun burada aradığı husus, amaçtır. Amacın ispatı ise her zaman mümkün olamayabilir. Yenidünya/İçer’e göre; “henüz hiçbir suçun işlenmediği hallerde, örgütün varlığını ortaya koyabilmek az çok niyet okumak anlamına geldiğinden, somut olarak, işlenmesi planlanan, düşünülen suçların varlığı ortaya konulmadıkça, soyut iddia ve ithamlarla hareket edilmesi, kişi özgürlüğünün açık bir ihlaldir.”[viii] Bizim de katıldığımız bu görüşe göre, amaçlanan suçun işlenmesi, suçun unsuru olmasa bile, örgütün varlığı açısından ispat aracı olacaktır. Nitekim Yargıtay 6. Ceza Dairesine göre de ispat açısından, suç örgütünün işlemeyi amaçladığı suç ve/veya suçların en azından hazırlık hareketi ile ilgili ciddi bulgu, emare ve/veya delil olmalıdır. Suç örgütü kurma bağımsız bir suç kabul edildiğine göre, amacı olmayan bir örgütlenmede, suç örgütünün bir veya birkaç amaçla suç işlemesi için kurulmalı ve suçların işlenmesine dair TCK’nın 220/1. maddesinde gösterilen unsurlar ile ilgili bulgulara ulaşılmalıdır.[ix]

TCK m.220 lafzında geçen “kanunun suç saydığı fiillerden” anlaşılması gereken, 5237 sayılı TCK’da sayılan suçlardır. Yoksa kabahatler kanununda sayılan ve yaptırımı idari para cezası olan filer, TCK m.220 dışındadır.

2- ÜYE SAYISI

TCK m.220/1’e göre; “…örgütün varlığı için üye sayısının en az üç kişi olması gerekir.” Görüldüğü üzere, kanun örgütten bahsedilebilmesi için bulunması gereken asgari sayıyı belirtmiştir. Bu sebeple diğer unsurlar bulunsa dahi sayı olarak üç kişiden az olan gruplar, örgüt kapsamında ele alınamayacaktır.

TCK m.220 gerekçesine göre; “Her ne kadar en az üç kişinin belli amaç etrafında suç işlemek amacıyla devamlı surette fiilen birleşmesi suretiyle örgüt meydana gelebilirse de; kurulan örgüt, güdülen amaç bakımından somut bir tehlike oluşturmayabilir. Bu nedenle, örgütün yapısı, sahip bulunduğu üye sayısı ile araç ve gereç bakımından, amaçlanan suçları işlemeye elverişli olması aranmalıdır. Bu bakımdan, örneğin sadece üç kişinin bir araya gelmesi, devletin ülke bütünlüğünü bozmaya yönelik suçları işleme açısından somut bir tehlike taşımayabilir; buna karşılık ekonomik çıkar sağlamaya yönelik suçlar açısından elverişli olabilir.” Madde gerekçesinde belirtildiği üzere, üye sayısının, diğer unsurlar ile beraber amaçlanan suçları işlemeye elverişli olması gerekmektedir. Suç örgütünden bahsedilebilmesi için gereken tüm unsurlar sağlansa dahi, amaçlanan suçu işlemeye elverişli üye sayısının bulunmaması halinde, TCK m.220’de düzenlenen suç oluşmayacaktır.

Yargıtay’a göre; “Suç işlemek amacıyla örgüt kurmak somut bir tehlike suçu olduğu için oluşturulan örgütün üye sayısı ve malzeme donanımı itibariyle güdülen amaçları gerçekleştirme açısından somut bir tehlike arz edip, etmediği hakim tarafından yapılacak değerlendirmeyle belirlenecektir. Somut zarar tehlikesini oluşturmaya uygunluğu için "amacı gerçekleştirmeye yeterli üye”, "hiyerarşik örgüt yapısı",” ve “şiddete dayanan eylem programı” nın varlığını aramak gerekir.”[x]

Son olarak, madde hükmünde örgüt mensupları bakımından herhangi bir özgü sıfat (örneğin, kamu görevlisi) ya da nitelik aranmamıştır. Bu nedenle, örgüt kurma suçunun faili kural olarak herkes olabilir. Fail, Türk vatandaşı olabileceği gibi, yabancı bir ülkenin vatandaşı da olabilir.[xi]

3- HİYERARŞİK YAPI

TCK m.220’ye bakıldığında, madde lafzında hiyerarşik yapı unsuruna yer verilmediği görülecektir. Fakat madde gerekçesinde bu unsur atlanmamış ve kendisine önemli bir yer bulmuştur. Bu sebeple hiyerarşik yapı unsurunun madde lafzından değil, gerekçe ve içtihatlardan geldiğini söylemek mümkündür.

TCK m.220 gerekçesine göre; “Örgüt, soyut bir birleşme değildir, bünyesinde hiyerarşik bir ilişki hâ­kimdir. Bu hiyerarşik ilişki, bazı örgüt yapılanmalarında gevşek bir nitelik taşıyabilir. Bu ilişki dolayısıyla örgüt, mensupları üzerinde hâkimiyet tesis eden bir güç kaynağı niteliğini kazanmaktadır.”

Yargıtay’a göre ise; “Sanıkların aralarında gevşek de olsa hiyerarşik bir ilişki ile işbölümü ve suç işleme iradesinde devamlılığın saptanmadığı anlaşılmakla, ‘suç işlemek amacıyla örgüt kurma’ suçunun unsurları oluşmamıştır.”[xii] Görüldüğü üzere, TCK m.220 kapsamında bir örgütten bahsedilebilmesi için hiyerarşik yapının ortaya konulması zorunludur.

Hiyerarşik yapıdan anlaşılması gereken dikey yapılanmadır. Yani alt-üst ilişkisidir. Türk Dil Kurumu sözlüğünde ‘aşama sırası’ olarak geçen hiyerarşi; “Otoritenin en geniş ölçüde en üst mertebede olmak üzere değişik önem sıraları arasında katı ve kesin bir biçimde dağıldığı toplumsal teşkilatlanış biçimi” şeklinde tanımlanmıştır. Buna göre, hiyerarşi denildiğinde, bir lider veya yöneticinin emir-komuta ilişkisine dayanarak sevk-idare ettiği üyeler akla gelmelidir. Örgütte bir liderin varlığı yeterlidir. Ayrıca bir yöneticinin bulunması şartı yoktur.[xiii] Aynı durum örgüt kurucusu için de geçerlidir. Örgütün kurucusu ile yöneticisi aynı kişi olabileceği gibi farklı kişilerde olabilir.[xiv] Bu durum, her somut olayın özelliklerine, örgütün hiyerarşik yapısı içerisindeki görevlendirme ve fiili duruma göre belirlenir.

Yatay yapılanma denilen görev dağılımının varlığının, TCK m.220 kapsamında ele alınan örgütün kurucu unsurlarından sayılıp sayılmadığı tartışmalıdır. Bir görüşe göre, örgütten bahsedilebilmesi için alt-üst ilişkisine dayalı dikey yapılanma yeterli olup, üyelerin kendi aralarında görev dağılımı yapması zorunlu değildir. Türk Dil Kurumunun hiyerarşi tanımı ile bağlı kalınması gerekip, örgüt unsuru olarak bahsedilen yapılanmanın sadece dikey yapılanma olduğu anlaşılmalıdır.[xv]

Aksi görüşte yazarlara göre ise, suç örgütünden bahsedilebilmesi için dikey yapılanma dışında yatay yapılanmanın varlığı da şarttır. Çünkü örgütler doğası gereği birçok kişiden oluşmuş olup, kendi içerisinde işbölümünü barındırır.[xvi]

Kanaatimize göre, ilk görüşün esas alınması isabetli olacaktır. Çünkü küçük çaplı örgütlerde sınırları belirlenmiş bir görev dağılımından bahsetmek çoğunlukla mümkün olmamaktadır. Bu sebeple, ikinci görüşün kabul edilmesinin sonucu olarak, örgüt statüsündeki birçok yapılanma, TCK m.220 kapsamı dışında kalacaktır. Bize göre, Lider/yönetici/kurucunun belli olması yeterli olup diğer üyelerin işbölümü yapması zorunlu değildir.

Hiyerarşik yapının ispatı açısından en önemli husus, emir-komuta ilişkisinin ortaya çıkarılmasıdır. Örgütten bahsedilebilmesi için hiyerarşik yapı içerisinde emir-komuta ilişkisinin varlığı zorunludur.[xvii] Emir-komuta şeklindeki bir dikey yapılanmanın ispatlanamaması halinde ise, örgütün oluşmadığı kabul edilmektedir. Bu açıdan hiyerarşinin ispatı, örgütün varlığı açısından son derece mühim olup, uygulamada da birçok sorun barındırmaktadır.[xviii] Emir-komuta dışında ise, hiyerarşinin tespiti açısından, yargılanan kişinin, hiyerarşik bağının ne şekilde olduğu, örgüt içerisindeki konumunun ne olduğunun tam olarak tespit edilmesi ve somut deliller ile dosyaya eklenmesi gerekmektedir. Yine bu durumun ortaya konulamaması halinde mahkûmiyet kararı verilmesi yanlış olacaktır.[xix]

4- DEVAMLILIK

TCK m.220 kapsamında örgütten bahsedilebilmesi için, oluşturulan oluşumun sürekli faaliyette bulunması yani devamlı olması gerekmektedir. Bir diğer deyiş ile suç işlendiği zaman dağılmamalı, bir daha ki suç veya suçları işlemek amacıyla varlığını korumalıdır. Devamlılık unsuru, Ceza Yasasının 220’nci maddesinde geçmemektedir. Bunun yerine madde gerekçesinde “Örgüt, niteliği itibariyle, devamlılık arz eder.” ifadesi ile yer almaktadır. Bu sebeple devamlılık unsurunun dayanağının, hiyerarşi unsurunun dayanağı gibi madde gerekçesinden geldiğini söyleyebiliriz.

Örgütlü suçları iştirakten ayıran en önemli faktörlerden biri de suçun işlenmesinden sonra, birlikteliğin halen devam ediyor oluşudur. Yargıtay’a göre; “Suç işlemek için örgüt kurmak iştirak kavramına yakındır. Ancak birkaç noktada iştirakten ayrılır. İştirak, şerikler arasında anlaşma net bir şekilde belirlenmiş olan bir veya birden fazla suç işlemek içindir. İşlenecek suçun sayısı, konusu ve mağdur bellidir. İştirak gereği suç işlendiğinde anlaşmanın gereği yerine gelmiştir. Yeni bir suç işleme söz konusu değildir. Suç işlemek için örgüt kurmada bir veya birkaç suç işlendikten sonra daha programlanmış suçları işlemek için örgüt devam eder.”[xx] Buna göre, iştirak halinde işlenen suçlarda daha sonra işlenecek olan suç için bir kararlılık yoktur. Fakat örgüt içerisinde daha sonraki suçları işleme açısından kararlılık devam etmektedir. Bu açıdan örgütlü suçlar iştirakten, keskin hatlarla ayrılmaktadır.

Devamlılıktan bahsedilebilmesi için, bir sonraki suçun işlenmiş olması veya hazırlıklarına başlanmış olması gerekmez. Devamlılığın belirlenmesi noktasında önemli olan, amaç suçları sürekli biçimde işleme karalılığının mevcut olup olmadığıdır.[xxi]

Belirtmek isteriz ki, devamlılık unsurunun kesilmesi ya da ortadan kalkması ile birlikte örgütün varlığı da sona erer. Bu aşamadan sonra tekrar tesis edilen devamlılık ve girişilen örgütsel faaliyetler yeni bir suç örgütü kurma suçunu meydana getirir.[xxii]

5- ELVERİŞLİ ÜYE, ARAÇ VE GEREÇLERİN VARLIĞI

TCK m.220’de elverişlilik unsuruna yer verilmiş olup, madde metninde şu şekilde açıklanmıştır; “örgütün yapısı, sahip bulunduğu üye sayısı ile araç ve gereç bakımından amaç suçları işlemeye elverişli olması” Madde gerekçesinde ise elverişlilik unsuru daha ayrıntılı açıklanmıştır; “Suç işlemek için örgüt kurulması bir somut tehlike suçudur. Her ne kadar en az iki kişinin belli amaç etrafında suç işlemek üzere devamlı surette fiilen birleşmesi suretiyle örgüt meydana gelebilirse de; kurulan örgüt, gü­dülen amaç bakımından somut bir tehlike oluşturmayabilir. Bu nedenle, ör­gütün yapısı, sahip bulunduğu üye sayısı ile araç ve gereç bakımından, amaçlanan suçları işlemeye elverişli olması aranmalıdır. Bu bakımdan, ör­neğin sadece üç kişinin bir araya gelmesi, devletin ülke bütünlüğünü boz­maya yönelik suçları işleme açısından somut bir tehlike taşımayabilir; buna karşılık, ekonomik çıkar sağlamaya yönelik suçlar açısından elverişli olabi­lir.” Görüldüğü üzere, hem madde lafzında hem de madde gerekçesinde elverişlilik unsuru üzerinde durulmuştur.

Örgütün yapısı sahip bulunduğu üye sayısı ile araç ve gereç bakımından, amaçlanan suçları işlemeye elverişli olması aranır. Aksi halde, elverişli bir örgütten söz edilemez. Somut olayın özelliğine göre, işlenmesi amaçlanan yahut işlenen suçlardan hareket edilerek; faillerin şahsi özellikleri, fail sayısı, bulundurulan ya da kullanılan araçların tür ve özellikleri, amaç suçun işleneceği yer, zaman gibi hususlar, elverişliliğin değerlendirilmesinde dikkate alınmalıdır.[xxiii]

Elverişlilik unsurunun objektif olarak göz önüne alınması gerekir. Faillerin kendilerini yeterli görmesi, elverişli oldukları anlamına gelmeyecektir. Elverişliğin varlığı objektif olarak belirlenecektir. Örneğin, kendilerini devletin ülke bütünlüğünü bozmaya yönelik suçları işleme açısından yeterli gören üç kişi, somut tehlike taşımayabilir. Bunar karşılık, ekonomik çıkar sağlamaya yönelik suçlar açısından elverişli olabilirler. Bunun tespitini ancak objektif bir değerlendirme yapabilir.[xxiv]

Suç örgütünün varlığı için aranan devamlılığın, elverişlilik unsuru bakımından da aranması gerektiği kabul edilmelidir. Buna göre; objektif elverişlilik, örgütün varlığı devam ettiği sürece mevcut olmalıdır. Örgütün varlığı ve amaç suçlar bakımından objektif elverişliliğin reddedildiği ya da sonradan ortadan kalktığı durumlarda, artık TCK m.220 değil, iştirak hükümlerinin tatbiki söz konusu olabilecektir.[xxv]

Son olarak belirtmek gerekir ki, suç örgütü olmak için silahlı olmak zorunluluğu yoktur. Silah, suç örgütü olmanın kurucu unsuru değildir. Örgütün silahlı olması, TCK m.220/3 kapsamında, daha ağır cezayı gerektiren nitelikli unsurdur.

III. SONUÇ

Amacı, somut olayda maddi gerçeğe ulaşarak adaleti sağlamak, suçu işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasını önlemek ve bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmek olan ceza muhakemesinde en önemli faktör, delillerin toplanması ve sağlıklı şekilde değerlendirilmesidir. Ceza yargılamasının deliller üzerinden yürüdüğünü söylemek yanlış olmayacaktır. Bu sebeple, her suçta olduğu gibi, TCK m.220 kapsamında kurulan suç örgütü suçunda da delillerin toplanması ve değerlendirilmesi son derece önemlidir.

Suç örgütünün varlığı için gerekli olan unsurların elde edilen somut deliller ile desteklenerek kararda yer alması gerekir. Suç örgütü kavramının klişe, basmakalıp ve soyut cümlelerle belirlenip, her eylemde uygulanması İsabetli olmayacaktır. Aynı zamanda, karar içeriğinde aranan unsurların tek tek sayılarak geçilmesi de yanlış olacaktır. Mahkemenin her unsur üzerinde ayrıca durması gerekip, her unsurun varlığını somut deliller ile dosyaya eklemesi gerekmektedir.

(Bu köşe yazısı, sayın Av. Sedat OKUDUCU tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)

-------------------------------------

[i] Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 2016/1272 E. , 2017/28 K.; Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2006/253 E. , 2007/80 K.; Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 2017/15 E. , 2017/178 K.

[ii] Yargıtay 6. Ceza dairesi, 2013/5246 E. , 2016/5163 K.

[iii] Şen/Eryıldız, Suç Örgütü (2020) s.79.

[iv] Türk Ceza Yasası, m.220 gerekçesi.

[v] Yargıtay 10. Ceza Dairesi, 2006/8387 E. 2007/4115 K.; “Örgüt yapılanmasında işlenmesi amaçlanan suçların konu ve mağdur itibariyle somutlaştırılması mümkün, ancak zorunlu değildir.”

[vi] Şen/Eryıldız, Suç Örgütü (2020) s.81.; Tezcan/Erdem/Önok, Teorik ve Pratik Ceza özel Hukuku (2014) s.779; Toroslu, Ceza Hukuku Özel Kısım (2007), s.263.

[vii] Şen/Eryıldız, Suç Örgütü (2020) s.80.; Tozman, Suç İşlemek Amacıyla Örgüt Kurma Suçu (2017), s.192 vd.

[viii] Yenidünya/İçer, Suç İşlemek Amacıyla Örgüt Kurma(2014), s.20.

[ix] Yargıtay 6. Ceza Dairesi, 2013/5246 E. , 2016/5163 K.

[x] Yargıtay 16. Ceza Dairesi, 2016/7162 E. , 2017/4786 K.

[xi] Şen/Eryıldız, Suç Örgütü (2020) s.95.

[xii] Yargıtay 18. Ceza Dairesi, 2016/14925 E. , 2017/2282 K.; Yargıtay 10 Ceza Dairesi, 2010/41378 E. , 2011/1746 K.; Yargıtay 10. Ceza Dairesi, 2005/19703 E. , 2006/2202 K.

[xiii] Şen/Eryıldız, Suç Örgütü (2020) s.87.

[xiv] Yenidünya/İçer, “Suç İşlemek Amacıyla Örgüt Kurma Suçu”, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Araştırmaları Dergisi, Yıl:2013, Cilt:9, Sayı:2, Syf:806.

[xv] Şen/Eryıldız, Suç Örgütü (2020) s.87.; Yenidünya/İçer, “Suç İşlemek Amacıyla Örgüt Kurma Suçu”, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Araştırmaları Dergisi, Yıl:2013, Cilt:9, Sayı:2, Syf:802.; Soyaslan/Doğan, Ceza Hukuku Özel Hükümler, Ankara 2010, s.533.

[xvi] Tozman, Suç İşlemek Amacıyla Örgüt Kurma Suçu (2017), s.210 vd.

[xvii] Yargıtay 6. Ceza Dairesi, 2013/30243 E. , 2017/2837 K.; Yargıtay 6. Ceza Dairesi, 2013/5246 E. , 2016/5163 K.

[xviii] Yargıtay 18. Ceza Dairesi, 2019/918 E. , 2019/12554 K.

[xix] Yargıtay 6.Ceza Dairesi, 2013/26827 E. , 2014/4234 K.

[xx] Yargıtay 6. Ceza Dairesi 2013/5246 E. , 2016/5163 K.

[xxi] Yargıtay 18. Ceza Dairesi, 2016/14925 E. , 2017/2282 K.

[xxii] Şen/Eryıldız, Suç Örgütü (2020) s.98.

[xxiii] Yenidünya/İçer, “Suç İşlemek Amacıyla Örgüt Kurma Suçu”, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Araştırmaları Dergisi, Yıl:2013, Cilt:9, Sayı:2, Syf:804.

[xxiv] Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 2012/1490 E. , 2013/59 K.

[xxv] Şen/Eryıldız, Suç Örgütü (2020) s.98; Tozman, Suç İşlemek Amacıyla Örgüt Kurma Suçu (2017), s.251.