"TESLİM ALINMAMIŞ KARGONUZ VAR" İLETİLERİNE DAİR TÜKETİCİNİN KORUNMASI HUKUKU KAPSAMINDA DEĞERLENDİRME

Değişen ve değiştikçe dijitalleşen yaşam içerisinde, gündelik alışkanlıklarımızda da büyük değişimler görülmektedir. En yoğun karşılaştığımız durum ise; satış sözleşmeleri, alışverişlerdir. Son yıllarda dijitalleşmenin yanı sıra covid-19 salgını sebebiyle de artık, doğrudan satış sözleşmelerini nispeten daha az yapıyoruz. Alışveriş alışkanlıklarımızdaki bu büyük yenilik karşımıza internet alışverişi olarak çıkıyor.

İnternet alışverişleri yapan tüketiciler, zaman zaman birbirinden farklı problemlerle karşılaşabilmektedir. Kanun koyucu kötü niyetli kişilerin, bu alanda haksız menfaat elde etmesi ya da tüketicileri Kanun’a aykırı şekilde zarar uğratmasını engellemek için birçok düzenleme ile mevzuata bu alanda kanun, yönetmelik gibi kaynaklar getirmiştir.

Genel kanun olarak 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda, özel olarak ise 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’da birçok düzenleme ile tüketicinin hakları belirtilmiştir. Özel olarak bu çalışmamızda; tüketiciye ısmarlanmayan bir malın/ hizmetin sunulması ve cayma hakkından bahsedeceğiz.

Günümüzde, kişisel verilerin güvenliğinin ihlal edilmesi gibi birçok sebeple vatandaşların isim, adres ve diğer iletişim bilgileri kötü niyetli kişilerin eline geçebilmektedir. Son zamanlarda karşımıza sıklıkla çıkan bir durum olarak; bu verilerin, iyi niyetten uzak kullanımı sonunda vatandaşlarla iletişime geçilerek “internet alışverişi ile satın almış olduğunuz ürün kapıdan alınmamıştır, satıcının bundan doğan zararını karşılayarak ürünü tekrar satın almadığınız takdirde hakkınızda daha yüksek bedel ile icra takibi başlatılacaktır” şeklinde beyanlarda bulunulmakta, tüketiciyi istemediği, almayı düşünmediği bir ürünü almaya zorlanmakta bir nevi tehdit edilmektedir. İcra ve hatta haciz tehdidi ile tüketiciye satış sözleşmesi akdettirilmektedir.

İşte bu hale ilişkin olarak; başta Borçlar Kanunu ardından daha özel hükümler için Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun ilgili maddeleri birlikte değerlendirildiğinde tüketici üzerinde oluşabilecek sorumluluk hakkında kesin bir kanıya varılabilecektir.

TBK madde 7 ve TKHK madde 7 ısmarlanmayan bir ürünün ya da hizmetin teslimine ilişkin olarak düzenlenmiştir. TKHK madde 7 fıkra 1 “Sipariş edilmeyen malların gönderilmesi ya da hizmetlerin sunulması durumunda, tüketiciye karşı herhangi bir hak ileri sürülemez. Bu hâllerde, tüketicinin sessiz kalması ya da mal veya hizmeti kullanmış olması, sözleşmenin kurulmasına yönelik kabul beyanı olarak yorumlanamaz. Tüketicinin malı geri göndermek veya muhafaza etmek gibi bir yükümlülüğü yoktur.” Şeklindedir. Kanun’un lafzından da anlayacağımız üzere, tüketicinin ısmarlamadığı, sipariş etmediği bir ürün bakımından sorumluluğu yoktur. Ancak bu hükmün uygulanabilmesi için iki şartın aynı anda birlikte bulunması gerekir. Bir hizmet ya da ürün tüketiciye sunulmalıdır, gönderilmiş olmalıdır. Gönderilen ürünü tüketici ısmarlamamış, sipariş etmemiş olmalıdır. Bu aşamadan sonra, tüketicinin kapısına gelen ürünü kullanma, saklama, muhafaza gibi yükümlülükleri bulunmamaktadır. Ismarlanmayan ürünün teslimine dair hem genel bir hüküm olarak Borçlar Kanunu’nda hem de daha özel ve detaylı bir hüküm olarak Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’da düzenleme bulunmaktadır. İletişim kanalları ile tüketiciye ulaşarak, sipariş etmediği ürünün kendisine sunulması bu hüküm kapsamına alınamayacağı görüşündeyiz. Zira iletişim kanalları ile tüketiciye ürünü/ hizmeti satmaya çalışma fiili, niteliği itibari ile hala bir öneridir. Fakat ısmarlanmamış şeyin gönderilmesi TBK 7 gereği öneri sayılmaz. İlgili hüküm “Ismarlanmamış bir şeyin gönderilmesi öneri sayılmaz. Bu şeyi alan kişi, onu geri göndermek veya saklamakla yükümlü değildir.” Şeklindedir.

TKHK madde 48 fıkra 1’de mesafeli satış sözleşmesi tanımı yapılmıştır. “Mesafeli sözleşme, satıcı veya sağlayıcı ile tüketicinin eş zamanlı fiziksel varlığı olmaksızın, mal veya hizmetlerin uzaktan pazarlanmasına yönelik olarak oluşturulmuş bir sistem çerçevesinde, taraflar arasında sözleşmenin kurulduğu ana kadar ve kurulduğu an da dâhil olmak üzere uzaktan iletişim araçlarının kullanılması suretiyle kurulan sözleşmelerdir.” Şeklindedir. Kanun’un açık lafzı göstermektedir ki; tüketici hukukunda internet alışverişleri mesafeli satış sözleşmesi olarak tanımlanmaktadır. Mesafeli satış sözleşmesi yapan tarafların aynı madde hükmünde hak ve yükümlülükleri düzenlenmiştir.

Mesafeli satış sözleşmesinin tarafı olarak tüketici, internet alışverişinden aldığı ürün ya da hizmeti cayma hakkı kapsamında hiçbir sebep ya da açıklamaya gerek olmaksızın iade edebilecektir. Cayma hakkına ilişkin hükümler TKHK madde 48’de detaylı olarak düzenlenmiştir. 48. Maddenin 4. Fıkrası ise; “(4) Tüketici, on dört gün içinde herhangi bir gerekçe göstermeksizin ve cezai şart ödemeksizin sözleşmeden cayma hakkına sahiptir. Cayma hakkının kullanıldığına dair bildirimin bu süre içinde satıcı veya sağlayıcıya yöneltilmiş olması yeterlidir. Satıcı veya sağlayıcı, cayma hakkı konusunda tüketicinin bilgilendirildiğini ispat etmekle yükümlüdür. Tüketici, cayma hakkı konusunda gerektiği şekilde bilgilendirilmezse, cayma hakkını kullanmak için on dört günlük süreyle bağlı değildir. Her hâlükârda bu süre cayma süresinin bittiği tarihten itibaren bir yıl sonra sona erer. Tüketici, cayma hakkı süresi içinde malın mutat kullanımı sebebiyle meydana gelen değişiklik ve bozulmalardan sorumlu değildir.” Şeklindedir.

Kanun’un lafzından da izah olunacağı üzere; mesafeli satış sözleşmesinde tüketici, satın almış olduğu ürünü 14 gün içinde cayma hakkı kapsamında iade edebilecektir. Eğer satıcı, cayma hakkına dair tüketiciyi bilgilendirmediyse bu süre başlamayacaktır. Bu süre ise bir yıl ile sınırlıdır. İlgili düzenlemeye ilişkin birçok Yargıtay kararı da bulunmaktadır.

Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 2015/24055 E. 2017/12619 K. Sayılı kararında; “Davacı, canlı ders ile ilgili sözleşme yaptığını ve bu konuda kendisine şifre verilmediğinden bundan yararlanamadığını iddia etmiş olup 6502 sayılı kanunun 47. maddesinin 4. fıkrasında mal ve hizmetin sunulduğunun satıcı ve sağlayıcı tarafından ispat edilmesi gerektiği, 6. fıkrasında ise satıcı ve sağlayıcının yükümlülüklerini yerine getirmemesi halinde tüketicinin cayma hakkını kullanmakta 14 günlük süreye bağlı olmadığı açıkça belirtilmiş olup mahkemece bu hususlar değerlendirilmeden 14 günlük süre içerisinde cayma hakkı kullanılmadığından bahisle davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır denilerek hükmün BOZULMASINA,..” şeklinde hüküm kurmuştur.

Yine 29188 sayılı Mesafeli Satış Yönetmeliği’nde Cayma Hakkı başlıklı 9. Maddesi, cayma hakkının kullanımına ilişkin ihtilafları gidermektedir. Sözleşmenin hizmet ifası ya da mal teslimi olmasına göre bu sürenin başlangıcı 9. Maddenin 2. Fıkrasında belirtilmiştir.

“(2) Cayma hakkı süresi, hizmet ifasına ilişkin sözleşmelerde sözleşmenin kurulduğu gün; mal teslimine ilişkin sözleşmelerde ise tüketicinin veya tüketici tarafından belirlenen üçüncü kişinin malı teslim aldığı gün başlar. Ancak tüketici, sözleşmenin kurulmasından malın teslimine kadar olan süre içinde de cayma hakkını kullanabilir.”

Görüleceği üzere tüketici, başta sipariş etmediği bir ürünün kendisine sunulmasını kabul etmek zorunda olmadığı gibi bu ürünü saklama, muhafaza etme ya da iade etme yükümlülüğü altında da değildir. Yine; tüketicinin satın almış olduğu ürünü 7 gün içinde, mesafeli satışta ise 14 gün içinde sebep göstermeksizin ve cezai şart ödemeksizin TKHK madde 48 cayma hakkı kapsamında iade etme hakkı vardır. Dolayısıyla vatandaşlarla ile iletişime geçilip; “internet alışverişi ile satın almış olduğunuz ürün kapıdan iade olmuştur, satıcının bundan doğan zararını karşılayarak ürünü tekrar satın almadığınız takdirde hakkınızda daha yüksek bedel ile icra takibi başlatılacaktır” şeklindeki beyanlar, tüketici yönünden hiçbir sorumluluk doğurmamaktadır. Tüketicilerin Kanun ve mahkeme kararlarından doğan hak ve yetikleri kapsamında satın aldıkları ürünü iade etme hakları vardır.

Tüketicinin sürekli iletişim kanalları ile aranmasının, ileti gönderilmesi başta kişisel verilerin güvenliği ardından ise kişilerin huzur ve sükunu bozma, tehdit suçları konusunda cezai sorumluluğu olduğu bilinmelidir. Yine satıcı ya da meslek erbabı yönünden; tüketicinin satın almayı düşünmediği bir ürünü haksız fiil ile satın almış olması Haksız Ticari Uygulamalar Yönetmeliği bakımından sorumluluk doğurabilmektedir.