Siyasi partilerin amacını kısaca iktidara gelme[i] olarak belirtirsek yanlış olmaz. Siyasi partiler bu amaçlarını gerçekleştirmek için bir takım faaliyetlerde bulunurlar. Ancak bu faaliyetlerde özgür değildirler. Yani bir takım yasak ve sınırlamalarla sınırlandırılmışlardır. Bu yasak ve sınırlandırılmalar Anayasa ve Siyasi Partiler Kanununda düzenlenmiştir.

Siyasi partilerin kapatılması için bir takım sebep ve şartlar öngörülmüştür. Bunlar:

1) Siyasi partilerin tüzük ve programlarının anayasanı 68/4 maddesine aykırı olması,

2) Parti yöneticilerinin veya üyelerinin eylemlerinin Anayasanın 68/4 maddesine aykırı olması ve bu eylemlerin bireysel eylem olmaktan çıkıp partinin bu tür eylemlerde odak haline gelmesi,

3) Siyasi partilerin yabancı devletlerden, uluslar arası kuruluşlardan ve Türk uyrukluğunda olmayan gerçek ve tüzel kişilerden maddi yardım alması.

Elbette bu yasaklara kapatma davasına konu olan partinin aykırı davranıp davranmadığını kontrol edip hüküm verecek kısacası parti kapatma davalarına bakacak mercii bulunmaktadır. Bu mercii Anayasada Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu olarak belirtilmiştir.

Söz konusu davayı da kim tarafından açılacağı Anayasada düzenlenmiştir. Siyasi parti kapatma davası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının açacağı dava ile kesin olarak karara bağlanır.

Parti kapatma davası sonucunda davanın reddine veya siyasi partinin kapatılmasına karar verilebilir. Söz konusu kapatma kararına toplantıya katılan Anayasa Mahkemesi üyelerinin üçte ikisinin olumlu oyuyla karar verilmektedir.

Kapatma kararı sonrasında söz konusu partinin tüzel kişiliği sona erer ve tüm malvarlığı hazineye devredilir. Temelli kapatılan bir parti başka bir ad altında parti kuramaz ve söz konusu partinin amblemi işareti gibi bir takım simgelerini başka parti kullanamaz.

Anayasa Mahkemesinin vereceği parti kapatma davası sonucunda siyasi partiler AİHS’ nin 11. maddesindeki dernek kurma hürriyetinin ihlal edildiği gerekçesiyle AİHM’ ne dava açabilir.

Kısaca aktardığım gibi siyasi partilerin kapatılış süreci bu şekildedir. Biraz da güncel olaylara değinmekte fayda buluyorum.

Son zamanlarda MHP yöneticileri HDP’ nin kapatılması gerektiğini vurgulamaktadır. Gerekçe olarak da partinin terör örgütlerinin eylemlerinin gerçekleştirmesi yönünde odak haline gelmesi olarak kısaca belirtilebilir. Ancak her ne kadar MHP yöneticileri bu talepte bulunsa da son söz Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının açacağı dava ile Anayasa Mahkemesi Genel Kurulundadır.

Şunu açıkça belirteyim ki HDP il ve ilçe teşkilatlarının binalarındaki terör elebaşının posterleri ve terörle bağlantılı bir takım belgelerin bulunduğu açıkça kamuoyuyla paylaşılmakta. Üstelik her yerel seçimlerden sonra söz konusu partinin kazandığı belediyelerin çoğuna terör örgütüyle ilişkili olduğundan dolayı kayyım atanmakta. Bu da söz konusu partinin yönetici veya üyelerinin eylemlerinin bireysel eylem olmaktan çıkıp partinin bu eylemler için odak haline geldiğinin kanıtıdır. Ancak buna rağmen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı dava açmamakta belki de açamamakta. Yargıya o kadar müdahale edilmektedir ki yargı mensupları talimat (emir, talimat vs. adına her ne derseniz deyin) almadan görevlerini icra edemez hale gelmişlerdir. Bu konuda verdiğim örnekte bu açıkça anlaşılmaktadır.

Elbette ki siyasi partinin kapatılması özellikle %10 üzerinde oy oranına sahip bir partinin kapatılması demokrasiye zarar verse de bu söz konusu partinin her istediğini yapabileceği ve anayasada belirtilen yasak ve sınırlamalara aykırı davranacağı anlamına gelmez.

Hali hazırda iktidarda bulunan AK Parti her ne kadar her fırsatta HDP’nin teröristlerle çok yoğun ilişki içinde olduğunu belirtse de yargıya henüz kapatma talimatı vermemiş gibi görünüyor. Kayyım atamak iktidarın daha kolayına ya da hoşuna gidiyor olabilir. Konunun neresinden tutarsak tutalım elimizde kalıyor.

Dönüp dolaşacağımız yer yine yargıya müdahale olacaktır. Eğer yargıya müdahale olmasa tüm yargı mensupları üzerine düşen görevi yapıp parti menfaatini gözeterek Anayasa ve kanunları çiğnemiş olmayacak ve bu eylemlerde bulunan partiler de peydahlanmayacaktır.

Muhammet Emin Bulut
Hukuk Fakültesi Öğrencisi

----------------------

[i] Kemal Gözler, Türk Anayasa Hukuku Dersleri, Bursa, Ekin, 24. Baskı, 2019