Tahkim, taraflar arasında bir uyuşmazlık meydana geldiğinde ya da daha ortada bir uyuşmazlık yokken söz konusu doğmuş ya da doğabilecek ihtilafın mahkeme yerine hakem sıfatını taşıyan kişilerce çözümlenmesi yoluna gidilmesi olarak ifade edilebilir. Uyuşmazlığın tahkim yoluyla çözümlenmesi tarafların karşılıklı iradesine bağlı olup bu irade gösterimi sözleşme kurulduğu sırada tahkim şartının taraflarca sözleşmeye kurulmasıyla ya da sözleşme sonrasında tarafların anlaşmasıyla gerçekleşebilir.

Her Devlet’in, kendi hukuk politikaları, yönetim ilke ve esasları doğrultusunda düzenlemekte olduğu bir yargı sistemi vardır. Başta uygulanacak hukuk kuralları olmak üzere yerel mahkemelerin görev ve yetkilerinden, uyuşmazlıkların çözümlenmesi usullerine kadar her şey kanun ile düzenlenmekte olup belli durumlarda devletler tahkim vb. alternatiflere gidilmesini yasaklamaktadır. Bunun sebepleri arasında ilk akla gelen ise “kamu düzeni”ne ilişkin olma özelliğidir.

Bu konu kapsamında değineceğimiz kavram “Tahkime Elverişlilik” olacaktır.. Tahkime elverişlilik noktasında yapılan değerlendirme bir uyuşmazlığın tahkim (iç tahkim/milletlerarası tahkim) ile çözümlenip çözümlenemeyeceğinin belirlenmesi hususundaki bir değerlendirmedir. Yahut yabancı bir tahkim merkezinde milletlerarası tahkim kapsamında çözümlenmiş bir uyuşmazlığa ilişkin yabancı hakem kararlarının tanınması ve tenfizi noktasında bir engelin olması da tahkime elverişsizliğin bir sonucu olarak düşünülebilir.

Tahkime elverişlilik noktasında hangi uyuşmazlıkların tahkime elverişli olup olmadığının denetiminin çeşitli kaynaklar üzerinden yapılabileceği ifade edilebilir. Bu bağlamda ilgili kanun metinleri ve Yargıtay kararlarının incelenmesinde fayda vardır.

Tahkime Elverişlilik Konusunda Yasal Düzenlemeler

Türk hukuk sisteminin ve kanun koyucunun tahkime bakış açısını anlamak için başvurulabilecek kanunlar arasında 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ve yine ilgili Kanun’un 407. madde hükmünün göndermesi ile 4686 sayılı Milletlerarası Tahkim Kanunu bulunmaktadır.

Öncelikle tahkime elverişli olma kriterlerinden ilki 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 408. maddesinde karşımıza çıkmaktadır. İlgili madde:

“Taşınmaz mallar üzerindeki ayni haklardan veya iki tarafın iradelerine tabi olmayan işlerden kaynaklanan uyuşmazlıklar tahkime elverişli değildir.”

şeklindedir

Tahkime elverişlilik noktasında bir diğer kanun maddesi ise 4686 sayılı Milletlerarası Tahkim Kanunu’nun (MTK) 1. maddesidir. İlgili madde metninde de Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 408. maddesi ile aynı nitelikte ifadeler bulunmaktadır. MTK 1. maddesinin 4. fıkrası:

“Bu Kanun, Türkiye’de bulunan taşınmaz mallar üzerindeki aynî haklara ilişkin uyuşmazlıklar ile iki tarafın iradelerine tâbi olmayan uyuşmazlıklarda uygulanmaz.”

şeklindedir.

Her iki yasada da ortak olarak taşınmazın aynı ile ilgili davalar ve iki tarafın iradesine tabi tutulmayan uyuşmazlıklar tahkimin kapsamı dışında bırakılmıştır.

Taşınmaz İle İlgili Davalar ve Tahkime Elverişlilik Denetimi

Taşınmaz mallar üzerindeki ayni haklar özelindeki uyuşmazlıklar arasında taşınmaz mülkiyetine ilişkin olan, uyuşmazlıklar başta olmak üzere intifa hakkı, taşınmaz ipotekleri, irtifak hakkı vb. konulardaki uyuşmazlıkların bulunduğu ifade edilebilir. Bilindiği üzere taşınmaz aynına ilişkin kurulmuş olan sözleşmelerin geçerliliği tapuda düzenleme yapılmasına bağlanmaktadır. Hukuki açıdan burada resmi bir şekil şartı vardır. Kanun koyucu tarafından burada taşınmazlar üzerindeki ayni hakların devri, kullanılması gibi hususlar açısından özel bir şekil şartı getirmiş ve bu tür sebeplerden ortaya çıkan uyuşmazlıkların ancak mahkemece çözülebileceğine karar vermiştir.

Kanun koyucuya göre tapu kaydında yapılması gerekecek değişikliklerin ancak mahkeme kararı ya da tarafların anlaşmaları sonucu yapılabileceğinin belirlenmiş olması söz konusudur. Taşınmaz aynına ilişkin olan davaların söz konusu taşınmazların bulunduğu yer mahkemelerinde görülebileceği kabulü de göz önünde bulundurulduğunda tahkimin pratikte uyuşmazlıkları çözümlemesi usuli olarak daha da zorlaştırılmış olmaktadır.

Taşınmaz aynına ilişkin uyuşmazlıkların tahkim kanalıyla çözümlenemeyeceğine dair kuralın yerinde bir norm olmadığının ifade edilmesi gerekmektedir. Zira, taşınmaz aynına ilişkin konularda, tarafların mülkiyet haklarına dayanarak tasarrufta bulunmaları durumu söz konusudur ki bu durumda taraflar serbestçe mülkiyet haklarının devrini sağlayabilmelidir. Ancak belirtilmelidir ki bu durum ancak tarafların serbestçe tasarrufta bulunabilecekleri taşınmazlar için geçerli olabilir. Örneğin miras hukuku kapsamında Türk hukuk sisteminde kişilere tam anlamıyla tanınmış bir tasarruf serbestliği bulunmamakta, murislere saklı pay hakkı tanınmaktadır. Bu doğrultuda tahkime elverişsizlik durumundan bahsedilebilir. Ancak bu gibi kısıtlamaların olmadığı alanlarda taşınmaz aynına ilişkin uyuşmazlıklarda tahkime gidilememesi yerinde bir uygulama olarak kabul edilemez.

Taşınmaz aynına ilişkin uyuşmazlıklarda tahkime gidilememesinde dikkat edilmesi gereken bir diğer husus da aslında kanun koyucunun, ekonomik açıdan taşınırlara nazaran değerli olan bu nevi varlıkların ancak devlet yargılaması güvencesiyle uyuşmazlık konusunu haline gelebilmesini amaçlıyor olduğudur. Ancak günümüzde en az taşınmaz kadar ve hatta ondan daha değerli pek çok varlık bulunmaktadır. Yani artık taşınmazların ekonomik ve hukuki olarak gözetilmesindeki ayırt edici nedenler gündemden kalkmaktadır.

Her İki Tarafın İradelerine Tabi Olmayan Uyuşmazlıklarda Tahkime Elverişlilik Denetimi

Taşınmazlar ile ilgili davaların yanında yine yukarıda paylaşılmakta olan her iki maddede belirtilmekte olan “iki tarafın iradelerine tabi olmayan uyuşmazlıklar” kriterinin de neyi ifade ettiğinin incelenmesi gerekmektedir.

Tarafların iradelerine bağlı olmama hangi durumlarda karşımıza çıkmaktadır? Öncelikle, hukuk sistemimizde hangi durumlarda taraf iradelerinin sınırlandığı düşünülmelidir. Örneğin çeşitli kanunlardaki emredici hükümler ile taraf iradelerinin kısıtlandığı ifade edilebilir. Tarafların aralarında kurmuş oldukları sözleşmeler ile serbestçe belirleyemedikleri koşulların olduğu, sıkı regülasyonların bulunduğu konularda da “tarafların iradelerine bağlı olmama” durumundan bahsedilebilir. Bu doğrultuda ceza yargılaması, idari yargı vb. pek çok kamusal nitelikli yargılamalarda tarafların iradelerinin sınırlandırıldığından bahsedilebilir.

Yine tarafların üzerinde sulh yapamadıkları uyuşmazlıkların da iki tarafın iradesine tabi olmadığı değerlendirilebilir.

İfade edilmelidir ki, her iki maddede de üzerinde durulmakta olan husus tahkime elverişliliktir. Ancak konunun bir de kamu düzeni ile uyumlu olup olmama boyutu bulunmaktadır. Bilindiği üzere tahkime elverişlilik ve kamu düzenine uyumlu olup olmama değerlendirmeleri birbirinden farklıdır. Tahkime elverişlilik denetimi/incelemesi yapılırken her iki husus üzerinde de durulmalı, incelemeler her ikisi özelinde ayrı ayrı yapılmalıdır.

Tıpkı, tahkime elverişlilik kriterlerinin belirlenmesinde olduğu gibi kamu düzenine uyumluluk değerlendirmesi de her devlet özelinde farklılıklar gösterecektir. Bunun sebebi her devletin kamu düzeni algısının ve hukuk politikaları ve ilkelerinin birbirinden farklı olmasıdır.

Tahkime elverişlilik denetimi yapılırken Yargıtayca uyuşmazlığın kamu düzeninden olup olmadığı denetimi de yapılmaktadır.

Sonuç olarak iki tarafın iradesine tabi olmayan davalar ile iligli güncel bir tanım Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 29.06.2020 tarihli 2019/3450 E. ve 2020/1932 K. sayılı kararında yapılmış ve konu açıklığa kavuşturulmuştur.

“Başka bir deyişle, tarafların dava konusu üzerinde kabul veya sulh yolu ile serbestçe tasarruf edemeyecekleri hallerde, tahkim mümkün değildir. Örneğin, boşanma ve ayrılık davalar, iflas davaları ve çekişmesiz yargı işleri için tahkim sözleşmesi yapılamaz.(…)”

 İlgili kararda boşanma, iflas davaları ve çekişmesiz yargı işlerinde tahkime gidilemeyeceğine ilişkin yaklaşım görülmektedir. Tahkim yoluna gidilip gidilemeyeceği hukuki alana göre değişiklik göstermektedir. Bu sebeple ticaret hukuku dışında iş hukuku, tüketici hukuku veya icra-iflas hukuku davalarında tahkime elverişlilik konusu ayrıca değerlendirlecektir.

Tahkime Elverişlilik Denetiminin Sonucu Nedir ?

Tahkime elverişilik denetiminden geçemeyen bir hakem kararının sonucunun ne olacağı ile ilgili Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 439/g maddesi ile Milletlerarası Tahkim Kanunu’nun 15/2 maddesinde açık bir şekilde düzenlenmiştir. Maddelere göre Hakem veya hakem kurulu kararına konu uyuşmazlığın Türk hukukuna göre tahkime elverişli olmaması bir iptal sebebidir.