Tüzel kişilerin kamu davasına katılmaları açısından uygulamada zaman zaman tartışmalar yaşanmaktadır.

Bazı davalarda tüzel kişilerin katılma yönündeki taleplerinin doğrudan zarar görülmediği gerekçesiyle kabul edilmediği görülmektedir.

Bu yüzden tüzel kişilerin kamu davalarına katılabilmeleri açısından öngörülen esasların neler olduğu hususu açıklanmaya muhtaç gözükmektedir.

Tüzel kişilerin kamu davasına katılma talepleri açısından değerlendirilmesi gereken mevzuat hükümleri bulunmaktadır.

Bu hükümlerin başında da 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “Kamu davasına katılma” başlıklı 237. maddesi gelmektedir.

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “Kamu davasına katılma” başlıklı 237. Maddesinin birinci fıkrasına göre; mağdur, suçtan zarar gören gerçek ve tüzel kişiler ile malen sorumlu olanlar, ilk derece mahkemesindeki kovuşturma evresinin her aşamasında hüküm verilinceye kadar şikâyetçi olduklarını bildirerek kamu davasına katılabilecekleri hüküm altına alınmıştır.

Kanun yolu yargılamasında davaya katılma talebinde bulunulması söz konusu değildir. Fakat ilk derece mahkemesinde ileri sürülüp reddolunan veya karara bağlanmayan katılma talepleri, kanun yolu başvurusunda açıkça belirtilmişse incelenip karara bağlanmak zorundadır. (CMK m. 237/2)

Bu yasal düzenleme ile sadece gerçek kişiler değil, tüzel kişiler de kamu davasına katılabilmeleri mümkündür.

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “Kamu davasına katılma” başlıklı 237. Maddesi öncelikli olarak, katılmanın ilk derece mahkemelerinde ve kovuşturma aşamasında hüküm verilinceye kadar mümkün olabileceği hususunun altını çizmektedir.

Bu nedenle, Bölge adliye mahkemesi ve Yargıtay aşamalarında yapılacak katılma isteklerinin kabul edilmesi mümkün değildir.

Fakat ilk derece mahkemesinde ileri sürülmüş olmak şartıyla, karara bağlanmayan veya reddolunan katılma talepleri, istinaf yoluna başvurulduğunda açıkça belirtilmiş olması koşuluyla incelenip bölge adliye mahkemesince karara bağlanması söz konusu olabilecektir.

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “Kamu davasına katılma” başlıklı 237. Maddesi, katılmanın ne zamana kadar ve hangi aşamalarda istenebileceği sorusunu açık bir şekilde cevaplamaktadır.

Bu yasal düzenleme, kamu davasına katılanların kişisel haklarını talep edebilmeleri; yani kişisel hak talebinde bulunabilmeleri amacıyla getirilmiştir.

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 237/1. Maddesinde, kamu davasına katılma hak ve yetkisi bulunan özneler üç grup halinde belirtilmiştir.[1] Bu özneler şunlardır:

1) Mağdur,

2) Suçtan zarar gören gerçek ve tüzel kişiler,

3) Malen sorumlu olanlar.

Mağdur, suçtan zarar gören gerçek ve tüzel kişiler ile malen sorumlu olanların kanunun kendilerine tanıdığı hak ve yetkileri haiz olarak davada Cumhuriyet savcısının yanında yer alması, “davaya katılma” veya “müdahale” kavramları ile ifade edilmektedir.

Davaya katılma talebinin kabul edilmesi hâlinde, davaya katılma talebinde bulunan özne “katılan” veya “müdahil” sıfatını kazanmaktadır.

Gerek 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanununda, gerekse 1412 Sayılı Ceza Muhakemesi Usulü Kanununda kamu davasına katılma konusunda suç bakımından bir sınırlama getirilmemiştir.

Kural olarak şartların varlığı halinde tüm suçlar yönünden kamu davasına katılma hali söz konusu olabilir.

Kamu davasına katılma talebinin kabulü için, katılma yetkisi olan kişinin “suçtan zarar görmesi” gerekir.

Burada da karşımıza “suçtan zarar gören” ve “mağdur” kavramları çıkmaktadır. Bu kavramların tanımı yasal düzenlemede yapılmadığı gibi, zararın maddi veya manevi olduğu hususunda da herhangi bir açıklık bulunmamaktadır. Öncelikle bu kavramlar tanımlanmaya muhtaç gözükmektedir.

Malen sorumlu

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “tanımlar” başlıklı ikinci maddesinin i) bendine göre malen sorumlu kavramı; yargılama konusu işin hükme bağlanması ve bunun kesinleşmesinden sonra, maddî ve malî sorumluluk taşıyarak hükmün sonuçlarından etkilenecek veya bunlara katlanacak kişiyi ifade etmektedir.

Mağdur

Sözlük anlamı ile mağdur; haksızlığa uğramış kişi, kıygın olarak ifade edilmektedir.[2]

Ceza hukukunda ise mağdur kavramı, suçun konusunun ait olduğu kişi ya da kişilerdir.

Suçtan zarar gören ile mağdur kavramları da aynı şeyi ifade etmemektedir. Mağdur suçun işlenmesiyle her zaman zarar görmekte ise de, suçtan zarar gören kişi her zaman suçun mağduru olmayabilir.[3]

Örneğin bazı suçlarda, toplumu oluşturan herkes suçun mağduru olabilir. Herkesin mağdur olarak kabul edildiği suçlarda mağdur belli bir kişi değildir.

“Suçtan zarar görme” kavramı gerek Yargıtay Ceza Genel Kurulu, gerekse Özel Dairelerin yerleşmiş kararlarında; “suçtan doğrudan doğruya zarar görmüş bulunma hali” olarak anlaşılmakta ve uygulanmaktadır.[4]

Bu nedenle uygulamada dolaylı veya muhtemel zararların, davaya katılma hakkı vermeyeceği yönünde genel bir kabul bulunmaktadır.[5]

Tüzel kişinin temsili

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “Tüzel kişinin temsili” başlıklı 249. Maddesinin birinci fıkrasında, bir tüzel kişinin faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlardan dolayı yapılan soruşturma ve kovuşturmada tüzel kişinin organ veya temsilcisi, katılan veya savunma makamı yanında yer alan sıfatıyla duruşmaya kabul edileceği hüküm altına alınmıştır.

Bu gibi hallerde, tüzel kişinin organ veya temsilcisi 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun katılana veya sanığa sağladığı haklardan faydalanabilecektir. (CMK m. 249/2)

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “Tüzel kişinin temsili” başlıklı 249. Maddesinin birinci fıkrası hükmü, sanığın aynı zamanda tüzel kişinin organ veya temsilcisi sıfatını taşıması hâlinde uygulanamayacaktır. (CMK m. 249/3)

Yukarıda ifade edilen açıklamalarımızdan çıkan sonuç şudur:

Öncelikle tüzel kişiliğin kamu davasında temsilini düzenleyen 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 249. maddesi hükmünün uygulanabilmesi için tüzel kişinin davaya katılabilmesi için, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun davaya katılmayı düzenleyen ve genel kural olarak öngörülen 237. maddesinde belirtilen şartın gerçekleşmesi gerekmektedir.

Bu nedenle burada tüzel kişinin suçtan doğrudan zarar görmüş olması veya herhangi bir kanunda, belirli bir tüzel kişinin bazı suçlardan açılan kamu davalarına katılmasını özel olarak düzenleyen bir hükmün bulunması şarttır.

Yani tüzel kişi, ya doğrudan zarar görmeli ya da tüzel kişinin davalara katılmasını öngören ve bu konuyu özellikle düzenleyen bir yasa hükmü bulunmalıdır.[6]

5607 Sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu Uygulamasında

5607 Sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu’nun[7] davaya katılmayı düzenleyen 18. maddesi uyarınca Gümrük İdaresinin kamu davasına katılma hakkı bulunmaktadır.

5607 Sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu’nun “Davaya katılma” başlıklı 18. Maddesinde; bu Kanunda tanımlanan suçlar dolayısıyla açılan davalarda mahkeme, iddianamenin bir örneğini ilgili gümrük idaresine de göndermek zorundadır. Gümrük idaresinin Başvurusu üzerine, ilgili gümrük idaresi açılan davaya katılan olarak kabul edilmelidir.

3628 Sayılı Mal Bildiriminde Bulunulması Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanunu Uygulamasında

3628 Sayılı Mal Bildiriminde Bulunulması Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanunu’nun[8] 18. maddesi uyarınca Maliye Bakanlığının davaya katılma hakkı vardır.

3628 Sayılı Mal Bildiriminde Bulunulması Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanunu’nun 18. Maddesinin ikinci fıkrasına göre; Bu Kanunda ve 18.6.1999 tarihli ve 4389 sayılı Bankalar Kanununda yazılı suçlarla, irtikâp, rüşvet, basit ve nitelikli zimmet, görev sırasında veya görevinden dolayı kaçakçılık, resmî ihale ve alım ve satımlara fesat karıştırma, Devlet sırlarının açıklanması veya açıklanmasına sebebiyet verme suçlarından veya bu suçlara iştirak etmekten sanık olanlar hakkında yapılan ihbar veya takipsizlik kararı ve iddianame Cumhuriyet başsavcılığınca, Maliye Bakanlığı Baş Hukuk Müşavirliği ve Muhakemat Genel Müdürlüğü ile varsa diğer ilgili kamu kurum veya kuruluşlarına bildirilmek zorundadır. Hazine avukatının yazılı başvuruda bulunması hâlinde Maliye Bakanlığı, başvuru tarihinde müdahil sıfatını kazanacaktır.[9]

Bankacılık Kanunu Uygulamasında

5411 Sayılı Bankacılık Kanunu’nun[10] 162. maddesi uyarınca Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu ile Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun usulüne uygun talebi halinde kamu davasına katılması mümkündür.

5411 Sayılı Bankacılık Kanunu’nun “Yazılı başvuru ve müdahale” başlıklı 162. Maddesinin birinci fıkrasındaki düzenleme ile, Bankacılık Kanunu’nda belirtilen suçlara ilişkin soruşturma ve kovuşturma yapılması, Kurum veya Fon tarafından Cumhuriyet başsavcılığına yazılı başvuruda bulunulmasına tabi tutulmuştur.

Bu başvuru muhakeme şartı niteliğindedir. Ancak, 160 ıncı maddenin üçüncü fıkrasında belirtilen suçtan dolayı soruşturma ve kovuşturmalar Kurumun veya Fonun yazılı bildirimi üzerine veya gecikilmesinde sakınca görülen hallerde re'sen Cumhuriyet savcılarınca yapılır ve Kurum ve Fon haberdar edilir.

5411 Sayılı Bankacılık Kanunu’nun “Yazılı başvuru ve müdahale” başlıklı 162. Maddesinin birinci fıkrası uyarınca yapılan soruşturmalar neticesinde açılan kamu davalarında, Kurumun veya Fonun başvuruda bulunması hâlinde, bunlar başvuru tarihinde müdahil sıfatını kazanacaklardır.

5411 Sayılı Bankacılık Kanunu’nun “Yazılı başvuru ve müdahale” başlıklı 162. Maddesinin ikinci fıkrasında, İtibarın zedelenmesi, sırların açıklanması ve zimmet suçlarından dolayı ilgililerin dava hakkı ile 4.12.2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu hükümleri saklı tutulmuştur.

Özel kanun hükümlerinin varlığı halinde kurumun zarar görüp görmediğine ilişkin araştırma yapılması şartının bulunmaması

Özel kanun hükümleri uyarınca davaya katılmanın kabul edildiği bu gibi durumlarda, ilgili tüzel kişilerin (kurumların) suçtan zarar görüp görmediklerini ayrıca araştırmaya gerek bulunmamaktadır.[11]

Örneğin; zabıta memuru olarak görev yapan mağdura karşı işlendiği iddia olunan görevi yaptırmamak için direnme suçundan doğrudan zarar görmeyen ve kamu davasına katılmasını özel olarak düzenleyen bir hüküm de bulunmayan zabıtanın görev yaptığı kurumun kamu davasına katılma yetkisi yoktur.[12]

YARGITAY UYGULAMASI

Yargıtay, tüzel kişinin davaya katılması açısından, tüzel kişinin ya doğrudan zarar görmesi veya tüzel kişinin davalara katılmasını öngören ve bu konuyu özellikle düzenleyen bir yasa hükmünün varlığını aramaktadır.

Bu aşamada Yargıtay kararlarına konu olmuş bazı örnek olaylardan bahsetmek faydalı olacaktır.

Bozulmuş veya değiştirilmiş gıda veya ilaçların ticareti suçu

Yargıtay bir kararında, bozulmuş veya değiştirilmiş gıda veya ilaçların ticareti suçunda korunan hukuki yararın kamunun sağlığı olduğunu, suçun mağdurunun toplumu oluşturan herkes olduğunu, topluma arzı gerçekleştirilen gıdaların mevzuatta belirtilen koşullara uygunluğu açısından denetlenmesinde, sonradan Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ismini alan ve Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ile bağlı birimlerinin önemli görev ve yetkilere sahip olduğunu ve bu denetimlerin yerine getirilmesi açısından topluma karşı yükümlülüklerinin bulunduğunu, ancak söz konusu denetim yetkisinin, bozulmuş veya değiştirilmiş gıda veya ilaçların ticareti suçu açısından ilgili Bakanlık ve bağlı birimlerine "suçtan doğrudan zarar gören" ve "malen sorumlu" sıfatlarını kazandırmayacağını, tazminat ödenmesi, itibar zedelenmesi ve güven kaybı gibi dolaylı zararlara dayanılarak kamu davasına katılmanın mümkün olmadığını dile getirmiştir.

Yargıtay, bu davada aynı Bakanlık ve bağlı birimlerinin kamu davasına katılmayı özel olarak düzenleyen bir kanun hükmünün bulunmadığını, yine Devletin tüzel kişi oluşu nedeniyle suçun mağduru da olmadığını ifade etmektedir.

Bu suçla ilgili olarak Yargıtay, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın adı geçen suçla ilgili olarak davaya katılma hakkının bulunmadığına hükmetmiştir.[13]

Banka şubesinde çalışanların tehdit edilmesi

Yargıtay, banka şubesinde çalışan mağdurların tehdit edilmesi suçundan doğrudan zarar görmeyen Bankanın davaya katılamayacağını düşünmektedir.

Yargıtay bu davada, ilgili bankanın kamu davalarına katılmasını özel olarak düzenleyen bir hükmün bulunmadığının altını çizmektedir.

Yargıtay, bu davada şube çalışanlarına yönelik tehdit suçunda, takip etme görevi bulunmayan Bankanın kamu davasına katılma yetkisinin olmadığı ifade etmektedir.[14]

Yağma suçu

Yargıtay, yağma suçlarında doğrudan zarar görmeyen ve suçları takip görevi bulunmayan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının mağdurlara yönelik işlenen yağma suçları ile ilgili davalara katılmaya hak ve yetkisi bulunmadığını bazı kararlarında dile getirmektedir.[15]

Çekte sahtecilik ve Bankanın katılma hakkı

Yargıtay bir kararında, suç tarihinde Banka şubesine ibraz edilmesi nedeniyle açılan davada, sanığa yüklenen suçun mağduru, adına sahte çek düzenlenen gerçek ya da tüzel kişi olup suçtan doğrudan zarar görmeyen bankanın davaya katılma hakkının bulunmadığına hükmetmiştir.[16]

Zimmet ve özel belgede sahtecilik suçu açısından

Yargıtay, sanık hakkında zimmet ve özel belgede sahtecilik suçlarından kamu davası açıldığı olayda; 3628 sayılı Yasanın 17 ve 18. maddelerine göre İçişleri Bakanlığının zimmet suçunun zarar göreni olduğu, bu itibarla CMK'nın 234/1-b maddesi gereğince kovuşturma aşamasında davaya katılma hakkının bulunduğunu hüküm altına almıştır.

Yargıtay bu davada ilgili kurumun katılma ve öteki haklarını kullanabilmesi için adı geçen Bakanlığın dava ve duruşmalardan haberdar edilmesi gerektiğini ifade etmiştir.[17]

Yargıtay, burada CMK’nin 260/1. maddesine göre kamu davasından haberdar edilmemiş bulunup da katılan sıfatını alabilecek surette suçtan zarar görmüş olanların kanun yollarına başvurma haklarının bulunduğuna işaret ederek, katılma hakları olan kurumlara hükmün bildirilmesi gerekliliğinden bahsetmektedir.

Örnek olayımızda, ilgili Bakanlık ile ilgili köy tüzel kişiliğinin duruşmadan haberdar edilmemesi hukuka aykırı bulunmuştur.[18]

Örgüt kurma suçu

Yargıtay, örgüt kurma suçunu işlediği iddia olunan sanıklara yüklenen suçtan doğrudan doğruya zarar görmeyen özel şirket vekilinin kamu davasına katılma hakkının bulunmadığını ve usulsüz verilmesinden dolayı hukuken geçersiz olan katılma kararının özel şirket vekiline hükmü temyiz etme yetkisini vermeyeceğini bazı kararlarında dile getirmektedir.[19]

7258 sayılı Kanun’da yer alan bahis veya şans oyunları suçları

Gerek Yargıtay gerekse BAM uygulamasında, yasadışı bahis suçlarında Spor Toto Teşkilat Müdürlüğü'nün suçtan doğrudan zarar görmediği ve bu nedenle davaya katılma hakkı bulunmadığı genel kabul görmüştür.[20]

Bu nedenle, 7258 sayılı Kanun’da yer alan bahis veya şans oyunları suçları ile ilgili kamu davalarında, Spor Toto Teşkilat Müdürlüğü'nün katılma taleplerinin suçtan doğrudan zarar görmediği gerekçesiyle reddine karar verilmelidir.[21]

Uygulamada Suçtan doğrudan zarar görmeyen ve bu nedenle davaya katılma hakkı bulunmayan Spor Toto Teşkilat Müdürlüğü'nün davaya katılmasına karar verilmesinin hükmü temyize hak vermeyeceği yönünde kararlar bulunmaktadır.[22]

5015 sayılı Petrol Piyasası Kanunu'na muhalefet suçu

5015 sayılı Petrol Piyasası Kanunu'na muhalefet suçundan doğrudan zarar görmeyen ve kamu davalarına katılmasını özel olarak düzenleyen bir hükmün de bulunmaması nedeniyle bu suçu takip etme görevi bulunmayan şikâyetçi il Gümrük Müdürlüğü adına vekilinin yapmış olduğu temyiz isteğinin reddedilmesi gerekir.[23]

Şube izin belgesiz seyahat acenteliği faaliyeti yapma suçu

1618 sayılı Yasanın 29. ve 30. maddelerinde belirtilen hallerde yasak olarak seyahat acenteliği faaliyetlerinde bulunanlar hakkında açılan kamu davalarına TÜRSAB'ın katılabilmesi mümkündür.

Çünkü bu husus 1618 sayılı Yasanın 34. ve Seyahat Acentaları Birliği Yönetmeliğinin davaya katılmayı Birliğin görevi olarak saptayan 4. maddesine dayanmaktadır. Yani bu düzenlemelerle Birliğe yasal anlamda özel bir müdahale olanağı sağlanmıştır.[24]

Bu yüzden 1618 sayılı Yasada öngörülen suçlardan doğrudan zarar görmeyen ve bu suçları takip görevi bulunmayan Kültür ve Turizm Bakanlığının, bu suçlarla ilgili davaya katılma hak ve yetkisi bulunmamaktadır.[25]

Kaçakçılık suçları

5607 sayılı Yasa kapsamındaki suçlarda Gümrük İdaresi'nin suçtan doğrudan zarar gördüğü kabul edilmektedir.[26]

Örneğin Alkol ve tütün ürünlerinin kaçakçılığı ile ilgili suçlarda, Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumunun katılma hakkı bulunmamaktadır.[27]

İhalelere ilişkin hukuka aykırılık iddiası nedeniyle görevde yetkiyi kötüye kullanma suçu

Yargıtay, tüzel kişiliğe sahip olan Üniversiteye bağlı Tıp Fakültesi Biyokimya Laboratuarının malzeme ihtiyacı için yapılan ihalelere ilişkin hukuka aykırılık iddiası nedeniyle sanıklar hakkında görevde yetkiyi kötüye kullanma suçundan açılan davada; suçtan doğrudan zarar görmediği halde, mahkemece yasaya aykırı gerekçe ile Yükseköğretim Kurulunun kamu davasına katılan olarak kabul edilmiş olmasının bu niteliği ve dolayısıyla yasa yoluna başvurma hak ve yetkisini kazandırmayacağını ifade etmiştir.[28]

6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun uygulaması

6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanunun[29] 20. Maddesinin 2. Fıkrasında; Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının, gerekli görmesi hâlinde kadın, çocuk ve aile bireylerine yönelik olarak uygulanan şiddet veya şiddet tehlikesi dolayısıyla açılan idarî, cezaî, hukukî her tür davaya ve çekişmesiz yargıya katılabileceği hüküm altına alınmıştır.

6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanunun 20/2. maddesi uyarınca, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının her aşamada ilgili kamu davalarına katılma ve hükümleri temyiz etme hakkı bulunmaktadır.[30]

(Bu köşe yazısı, sayın Dr. Suat ÇALIŞKAN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)

------------------------------

[1] 5237 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “Kamu davasına katılma” başlıklı 237. Maddesinde yer alan düzenleme, 1412 Sayılı CMUK'nun 365. maddesindeki; “Suçtan zarar gören herkes, soruşturmanın her aşamasında kamu davasına müdahale yolu ile katılabilir” hükmü ile paralellik göstermektedir. Ancak yeni düzenlemeye, önceki kanunda yer almayan malen sorumlu ve dar anlamda suçtan zarar göreni ifade eden mağdur da eklenmek suretiyle, madde; öğreti ve uygulamadaki görüşlere uygun olarak, katılma hak ve yetkisi bulunduğu kabul edilenleri kapsayacak şekilde düzenlenmiştir.

[2] http://www.tdk.gov.tr/index.php?option=com_gts&kelime=MA%C4%9EDUR, ET: 09.10.2019.

[3] Özgenç, İzzet: Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, 9. Bası, Ankara, 2013, s.211-215; Yaşar, Osman/ Gökcan, Hasan Tahsin/Artuç, Mustafa Mustafa Türk Ceza Kanunu, 6. cilt, Ankara, 2010, s.7702-7703; Artuk, Mehmet Emin/Gökcen, Ahmet/ Yenidünya, A.Caner: Ceza Hukuku Genel Hükümler, 3. Bası, Ankara, 2007, s.444; Koca, Mahmut/ Üzülmez, İlhan: Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, 6. Bası, Ankara, 2013, s.107-109.

[4] YCGK, E: 2014/306, K: 2016/62, KT: 16.02.2016.

[5] Nitekim bu husus, Ceza Genel Kurulunun 3.5.2011 gün ve 155–80, 4.7.2006 gün ve 127–180, 22.10.2002 gün ve 234–366 ile 11.4.2000 gün ve 65–69 Sayılı kararlarında; “dolaylı veya muhtemel zarar, davaya katılma hakkı vermez” şeklinde açıkça ifade edilmiştir.

[6] YCGK, E: 2014/306, K: 2016/62, KT: 16.02.2016.

[7] Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu, Kanun Numarası: 5607, Kabul Tarihi: 21/3/2007, Yayımlandığı Resmî Gazete: Tarih: 31/3/2007, Sayı: 26479, Yayımlandığı Düstur : Tertip: 5 ,Cilt: 46.

[8] Mal Bildiriminde Bulunulması, Rüşvet Ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanunu, Kanun Numarası: 3628, Kabul Tarihi: 19.4.1990, Yayımlandığı R.Gazete: Tarih: 4.5.1990 Sayı: 20508, Yayımlandığı Düstur: Tertip: 5 Cilt: 29, Sayfa: 95.

[9] (Ek fıkra: 12.12.2003-5020/13 md.)

[10] Bankacılık Kanunu, Kanun Numarası: 5411, Kabul Tarihi: 19.10.2005, Yayımlandığı R.Gazete: Tarih: 1.11.2005, Sayı: 25983 (Mük.), Yayımlandığı Düstur: Tertip: 5, Cilt: 45.

[11] YCGK’nun 3.5.2011 gün ve 155-80, 22.10.2002 gün 234-366 ile 21.2.2012 gün 279–55 ve 15.4.2014 gün 599-190 Sayılı kararlarında da aynı sonuca ulaşılmıştır.

[12] YCGK, E: 2014/306, K: 2016/62, KT: 16.02.2016: “...'nda zabıta memuru olarak görev yapan mağdura karşı işlendiği iddia olunan görevi yaptırmamak için direnme suçundan doğrudan zarar görmeyen ve kamu davasına katılmasını özel olarak düzenleyen bir hükmün de bulunmaması sebebiyle bu suçu takip etme görevi bulunmayan ...'nın kamu davasına katılma yetkisinin olmadığı gibi yerel mahkemece verilen müdahale kararı hukuki değerden yoksun olup hükmü temyiz etme hakkı vermeyeceğinden, Özel Daire tarafından 1412 Sayılı CMUK'nun 5320 Sayılı Kanun'un 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 317/1. maddesi uyarınca temyiz isteminin reddine karar verilmesi usul ve kanuna uygundur…”KARAR : Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın görevi yaptırmamak için direnme suçundan beraatine karar verilen olayda, personeline karşı işlenen suçtan dolayı açılan kamu davasına katılan yanında yer alan olarak kabul edilen ... vekilinin temyiz isteminin Özel Dairece davaya katılma hakkı bulunmadığından bahisle reddine karar verilmesinin isabetli olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.

[13] YCGK, E. 2015/1191, K. 2018/328, T. 03.07.2018: “…Bozulmuş veya değiştirilmiş gıda veya ilaçların ticareti suçunda korunan hukuki yarar kamunun sağlığı olup suçun mağduru toplumu oluşturan herkestir. Topluma arzı gerçekleştirilen gıdaların mevzuatta belirtilen koşullara uygunluğu açısından denetlenmesinde, sonradan Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ismini alan ve Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ile bağlı birimlerinin önemli görev ve yetkilere sahip olduğu ve bu denetimlerin yerine getirilmesi açısından topluma karşı yükümlülüklerinin bulunduğunda kuşku bulunmasa da; söz konusu denetim yetkisinin, bozulmuş veya değiştirilmiş gıda veya ilaçların ticareti suçu açısından ilgili Bakanlık ve bağlı birimlerine "suçtan doğrudan zarar gören" ve "malen sorumlu" sıfatlarını kazandırmayacağı, tazminat ödenmesi, itibar zedelenmesi ve güven kaybı gibi dolaylı zararlara dayanılarak kamu davasına katılmanın mümkün olmadığı, aynı Bakanlık ve bağlı birimlerinin kamu davasına katılmayı özel olarak düzenleyen bir kanun hükmünün bulunmadığı, yine Devletin tüzel kişi oluşu nedeniyle suçun mağduru da olmadığı göz önüne alındığında; anılan Bakanlık ve bağlı birimlerinin yargılamaya konu suç yönünden kamu davasına katılma hak ve yetkisinin olmadığı, bu nedenle yerel mahkemece yanılgılı biçimde verilen hukuki değerden yoksun olan katılma kararının hükmü temyiz etme hakkı vermeyeceği ve Özel Dairenin temyiz isteminin reddine ilişkin kararının usul ve kanuna uygun olduğu kabul edilmelidir…”

[14] YCGK, E. 2013/4-599, K. 2014/190, T. 15.04.2014: “…Z. Beşyüz Evler Şubesinde çalışan mağdurların tehdit edilmesi suçundan doğrudan zarar görmeyen ve kamu davalarına katılmasını özel olarak düzenleyen bir hükmün de bulunmaması nedeniyle bu suçu takip etme görevi bulunmayan Z. Bankasının kamu davasına katılma yetkisinin olmadığı gibi yerel mahkemece verilen müdahale kararı hukuki değerden yoksun olup hükmü temyiz etme hakkı vermeyeceğinden, Özel Daire tarafından 1412 sayılı CMUK'nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 317/1. maddesi uyarınca temyiz isteminin reddine karar verilmesi usul ve kanuna uygundur…”

[15] Y.6.CD, E. 2018/3073, K. 2018/7941, T. 10.12.2018: “6284 sayılı "Ailenin Korunması ve Kadına Şiddetin Önlenmesine" dair kanunda, yağma suçuna ilişkin ceza davalarına Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının katılabileceğine dair özel bir düzenlemeye yer vermemiştir. O halde, anılan Bakanlığın katılma isteminin genel hükümlere göre sonuca bağlanması zorunludur. 5271 sayılı CMK'nın 237. maddesinde suçtan zarar gören gerçek ve tüzel kişilerin katılabileceği belirtilmektedir. Öte yandan, Ceza Genel Kurulu'nun 24.12.1965 gün ve 5855 sayılı kararında vurgulandığı üzere katılma talebinin kabulüne esas teşkil edecek zarardan, maksat suçtan doğrudan doğruya meydana gelen ve gelmesi umulan zarardır. Dolaylı olarak meydana gelebilecek zarardan davaya katılmak mümkün değildir. İdarenin toplumun genel yapısının bozulmadan korunmasına yönelik keyfiyeti, yağma suçunda aranan doğrudan zararı içermez. Bu itibarla, yağma suçlarında doğrudan zarar görmeyen ve suçları takip görevi bulunmayan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının mağdurlara yönelik işlenen yağma suçları ile ilgili davalara katılmaya hak ve yetkisi bulunmadığı, ilk derece mahkemesi olarak yargılamayı yürüten İstanbul 3. Ağır Ceza Mahkemesinin yanılgılı değerlendirmesinin idarenin davaya müdahil olarak kabulü ile idareye istinaf davası açma hakkı vermeyeceği dikkate alınıp İstanbul Bölge Ad1iye Mahkmesi 14. Ceza Dairesince idare lehine verilen müdahale kararını kaldırılıp istinaf davasının reddi yerine yazılı şekildeki bozma kararı yerinde değilse de, ilk derece mahkemesi tarafından istinaf bozması benimsenerek yargılamaya devam edilmesi karşısında, mağdur ...'nın 14.07.2017 tarihli dilekçe içeriğine göre bu kez 5237 sayılı TCK'nin 168. maddesinde düzenlenen etkin pişmanlık hükümlerinin takdirinin zorunlu olduğu düşünülmeden esas ve usul yönünden yanılgılı uygulamalara yer verilmesi,…BOZULMASINA, 10.12.2018 tarihinde oy birliğiyle karar verildi...” Y.6.CD, E: 2018/2459, K: 2019/781, T: 06.02.2019: “….Bakanlığın katılma isteminin genel hükümlere göre sonuca bağlanması zorunludur. 5271 sayılı CMK'nin 237. maddesinde suçtan zarar gören gerçek ve tüzel kişilerin katılabileceği belirtilmektedir. Öte yandan, Ceza Genel Kurulunun 24.12.1965 gün ve 5855 sayılı kararında vurgulandığı üzere katılma talebinin kabulüne esas teşkil edecek zarardan, maksat suçtan doğrudan doğruya meydana gelen ve gelmesi umulan zarardır. Dolaylı olarak meydana gelebilecek zarardan davaya katılmak mümkün değildir. İdarenin toplumun genel yapısının bozulmadan korunmasına yönelik keyfiyeti, yağma suçunda aranan doğrudan zararı içermez. Bu itibarla, yağma ve yağma suçuna vücut veren suçların cümlesi için doğrudan zarar görmeyen ve suçları takip görevi bulunmayan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının mağdurlara yönelik işlenen yağma suçları ile ilgili davalara katılmaya hak ve yetkisi bulunmadığı, ilk derece mahkemesinin yanılgılı değerlendirmesinin idarenin davaya müdahil olarak kabulü ile idareye temyiz davası açma hakkı vermeyeceğinden; Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğü vekilinin sanıkların yağma suçundan mahkumiyetine yönelik; B) 19.7.1993 doğumlu olup 14.03.2011 tarihli celsede 15 yaşını doldurduğu anlaşılan mağdur ... ...’ın sanıklardan şikayetçi olmadığını beyan etmesi; mağdurun yasal temsilcisi ...’ın ise aynı tarihli celsede sanıklardan şikayetçi olduğunu ancak davaya katılmak istemediğini ileri sürmesi; mağdura zorunlu atanan savunmanın ise bu beyan ve taleplere karşın davaya katılmak istemini içeren farklı bir beyanda da bulunmadığının anlaşılması karşısında; Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı vekili ve katılan sıfatı almayan mağdur ... (...) vekilinin vaki temyiz taleplerinin yukarıda açıklanan nedenlerle sınırlı olarak 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi yollamasıyla 1412 sayılı CMUK'un 317. maddesi gereğince tebliğnameye aykırı olarak REDDİNE,….”

[16] Y.11.CD, E: 2018/6107, K: 2019/170, T: 09.01.2019: “….Keşidecisi.... Dayanıklı Tüketim Teks. Med. Nak. San. Ve Tic. Ltd. Şti. olan ve tamamen sahte oluşturulan, ... A.Ş.’ye ait çekin, suç tarihinde ....... şubesine ibraz edilmesi nedeniyle açılan davada, sanığa yüklenen suçun mağduru, adına sahte çek düzenlenen gerçek ya da tüzel kişi olup suçtan doğrudan zarar görmeyen ... A.Ş.’nin davaya katılma hakkının bulunmadığı gibi usulsüz olarak verilen katılma kararının da hükmü temyiz yetkisi vermeyeceği cihetle, şikayetçi banka vekilinin vaki temyiz isteminin 5320 sayılı Kanun'un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nin 317. maddesi uyarınca REDDİNE, 09.01.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi….” Y.11.CD, E: 2019/2537, K: 2019/4410, T: 06.05.2019: “…Sanık hakkında “resmi belgede sahtecilik” suçundan kurulan mahkûmiyet hükmüne yönelik şikâyetçi A…bank A.Ş. vekilinin temyiz talebinin incelenmesi: Sanığa yüklenen resmi belgede sahtecilik suçunun mağduru, adına sahte çek düzenlenen gerçek ya da tüzel kişi olup suçtan doğrudan zarar görmeyen A…bank A.Ş.’nin kamu davasına katılma ve hükmü temyiz etme hakkının bulunmadığı; usulsüz olarak verilen katılma kararının hükmü temyiz etme yetkisi vermeyeceği anlaşıldığından, şikâyetçi kurum adına vekilinin temyiz isteminin, ... sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken ... sayılı CMUK'nin 317. maddesi uyarınca REDDİNE,…”

[17] Başka emsal karar için bkz.; YCGK, E: 2017/246, K: 2019/186, T: 12.03.2019: “…Bu itibarla, uluslararası sözleşmeler ve Anayasa ile güvence altına alınan hak arama hürriyetinin sağlanması ve pozitif ayrımcılık ilkesinin tesisi amacına uygun olarak CMK'nın 234. maddesinin 1. fıkrası ve 6284 sayılı Kanun'un 7. maddesi uyarınca, sanık hakkında açılan kamu davasına katılma hakkı bulunan Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının davadan haberdar edilmesi zorunluluğunun bulunduğu, bu zorunluluğun hüküm verilinceye kadar yerine getirilmemesi durumunda ise CMK'nın 35 ve 260. maddeleri uyarınca kanun yollarına başvurma hakkı bulunan anılan Bakanlığa gerekçeli kararın tebliğ edilmesi gerektiği, ancak somut olayda sözü edilen kanuni imkânların tanınmadığı anlaşıldığından, yargılamanın başında davadan haberdar edilmesi gereken, temyiz aşamasına kadar bu hakkı kullandırılmayan ve haklarını korumanın başka bir yolu da bulunmayan Bakanlığın kanundan kaynaklanan kamu davasına katılma ve buna bağlı kanun yoluna başvurma haklarını kullanabilmesi amacıyla Yerel Mahkemece verilen 22.05.2014 ve 26.05.2015 tarihli gerekçeli kararların Bakanlığa tebliğinin sağlanarak yasal temyiz süresinin başlatılması, kararların Bakanlık tarafından temyiz edilmemesi durumunda dosyanın Ceza Genel Kuruluna gönderilmesi, Bakanlık tarafından temyiz edilmesi durumunda ise Özel Dairece Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca ek tebliğname düzenlenmesi sağlanıp, CMK'nın 260. maddesi uyarınca Bakanlığın davaya katılan olarak kabulüne karar verildikten sonra temyiz istemlerinin birlikte ve tek seferde incelenerek temyiz davasının sonuçlandırılması gerekmektedir. Ancak bu aşamada Bakanlığın sanık hakkında açılan kamu davasından haberdar edilmemesi suretiyle katılma ve diğer haklarını kullanma imkânının kısıtlandığı gerekçesiyle Yerel Mahkeme hükümlerinin bozulmasına karar verilmesi mümkün görülmemiştir…”

[18] Y.5.CD, E: 2017/2027, K: 2019/5701, T: 23.05.2019: “…SUÇ : Nitelikli zimmet, özel belgede sahtecilik, HÜKÜM : Zimmet suçundan beraat, kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği suçundan mahkumiyet…Sanık hakkında zimmet ve özel belgede sahtecilik suçlarından kamu davası açıldığı, 3628 sayılı Yasanın 17 ve 18. maddelerine göre İçişleri Bakanlığının zimmet suçunun zarar göreni olduğu, bu itibarla CMK'nın 234/1-b maddesi gereğince kovuşturma evresinde sahip olduğu davaya katılma ve öteki haklarını kullanabilmesi için adı geçen Bakanlığın dava ve duruşmalardan haberdar edilmesi gerektiği, diğer yandan aynı Kanunun 260/1. maddesine göre kamu davasından haberdar edilmemiş bulunup da katılan sıfatını alabilecek surette suçtan zarar görmüş olanların kanun yollarına başvurma haklarının bulunduğu gözetilerek hükmün bildirilmesinin gerektiği, ancak dosyada ilgili Bakanlık ile ... köyü tüzel kişiliğinin duruşmadan haberdar edildiklerine ilişkin bilgi ve belgelere rastlanmadığı anlaşıldığından, davanın ilgililere haber verildiğini ve hükmün tebliğ edildiğini gösteren bilgi ve belgeler var ise dosya içine konulmasından, aksi halde hükmün yöntemine uygun olarak sanığın muhtarlık görevi sona ermiş ise halen görevli olan muhtara, köy muhtarlığı görevi devam ediyorsa Köy Kanununun 33/b maddesi uyarınca köy derneğince seçilecek köy tüzel kişiliğini temsile yetkili kişiye ve İçişleri Bakanlığına tebliğinin sağlanarak alınacak tebligat parçaları ile bunlara dair belgelerin eklenmesinden ve temyiz vaki olursa bu hususta ek tebliğname düzenlenmesinden sonra iade edilmek üzere esası incelenmeyen dosyanın mahalline gönderilmesi için Yargıtay C.Başsavcılığına TEVDİNE, 23/05/2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi…”

[19] Y.15.CD,E: 2013/6156, K: 2014/21774, T: 22.12.2014: “…Dosya incelenerek gereği düşünüldü; Örgüt kurma suçundan verilen hükme yönelik incelemede; Örgüt kurma suçunu işlediği iddia olunan sanıklara yüklenen suçtan doğrudan doğruya zarar görmeyen Katılan ... vekili ve katılan... San. Tic. Ltd. Şti vekilinin kamu davasına katılma hakkı bulunmadığı ve usulsüz verilmesinden dolayı hukuken geçersiz olan katılma kararının hükmü temyiz etme yetkisi vermeyeceğinden mevcut temyiz isteminin 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’ un 317. maddesi uyarınca REDDİNE,…”

[20] Y.19.CD, E: 2015/12518, K: 2018/629, Teb:7-2013/193771, KT: 23/01/ 2018; İSTANBUL BAM,15. CD, E:2017/2042, K:2017/2403, KT: 12.10.2017.

[21] Y.19.CD, E:2015/16590, K:2015/5637, T:15.10.2015: “…Açılan kamu davasının niteliğine göre, suçtan doğrudan zarar görmeyen Spor Toto Teşkilat Başkanlığının davaya katılma ve hükmü temyize yetkisi bulunmadığından, şikayetçi vekilinin temyiz inceleme isteğinin 5320 sayılı Kanun'un 8/1. maddesi gereğince yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK'nın 317. maddesi uyarınca REDDİNE, 15.10.2015 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi…”

[22] Y.19.CD, E: 2015/12518, K: 2018/629, Teb:7-2013/193771, KT: 23/01/ 2018; İSTANBUL BAM,15. CD, E:2017/2042, K:2017/2403, KT: 12/10/2017, bu kararda incelenen yerel mahkeme kararı için bkz.; Bakırköy 20. AsCM, E:2016/282,K:2017/199 KT: 28/02/2017.

[23] YCGK, E:2017/512, K:2019/38, T:22.01.2019: “…5015 sayılı Petrol Piyasası Kanunu'na muhalefet suçundan doğrudan zarar görmeyen ve kamu davalarına katılmasını özel olarak düzenleyen bir hükmün de bulunmaması nedeniyle bu suçu takip etme görevi bulunmayan şikâyetçi Van Gümrük Müdürlüğü adına vekilinin yapmış olduğu temyiz isteğinin 1412 sayılı CMUK'nın 5320 sayılı Kanun'un 8. maddesi uyarınca karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 317. maddesi gereğince REDDİNE,…”

[24] YCGK,E:2006/7-344,K:2007/23, T:06.02.2007.

[25] YCGK,E:2006/7-344,K:2007/23, T:06.02.2007: “….Şube izin belgesiz seyahat acenteliği faaliyeti yapma suçundan….Öte yandan Yargıtay C.Başsavcılığının itiraz yazısında, 1618 sayılı Yasanın 29. ve 30. maddelerinde belirtilen hallerde yasak olarak seyahat acenteliği faaliyetlerinde bulunanlar hakkında açılan kamu davalarına TÜRSAB'ın katılabildiği belirtilerek, bu uygulamanın Kültür ve Turizm Bakanlığı bakımından da emsal alınması gerektiği ileri sürülmüşse de, bu uygulamanın, sözü edilen Birliğin 1618 sayılı Yasanın 34. ve Seyahat Acentaları Birliği Yönetmeliğinin davaya katılmayı Birliğin görevi olarak saptayan 4. maddesine dayandığı, başka deyişle bu düzenlemelerle Birliğe yasal anlamda özel bir müdahale olanağı sağlandığı gözden kaçırılmamalıdır. Bu itibarla, 1618 sayılı Yasada öngörülen suçlardan doğrudan zarar görmeyen ve bu suçları takip görevi bulunmayan Kültür ve Turizm Bakanlığının, bu suçlarla ilgili davaya katılma hak ve yetkisinin bulunmadığı, yerel mahkemenin yanılgılı uygulamaya dayalı katılma kararının da hükmü temyize hak vermeyeceği cihetle, temyiz isteminin Özel Dairece reddedilmiş bulunması isabetli olup, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir….”

[26] Y.7.CD, E:2014/18674, K:2015/17145, T:08.06.2015: “…I-Oluşa ve dosya kapsamına göre, sanığın suça konu yabancı menşeili ve bandrolsüz 510 karton muhtelif marka sigarayı ticari amaçla bulundurma şeklindeki eyleminin 5607 sayılı Yasa'nın 3/18 madde ve fıkrası kapsamında kaldığı ve Gümrük İdaresi'nin suçtan doğrudan zarar gördüğü cihetle, mahkemenin sanığın eyleminin 4733 sayılı Yasa kapsamında değerlendirilmesi ve Gümrük İdaresi'nin davaya katılma ve hükmü temyize hakkı bulunmadığı gerekçesine dayanan temyiz talebinin reddine dair 11/03/2014 tarihli, 2013/423 Esas, 2013/1104 Karar sayılı Ek Kararı kaldırılarak, katılan vekilinin beraat eden sanık ... hakkında kurulan 05/12/2013 tarihli asıl hükme yönelik temyizine göre yapılan incelemede;…”

[27] Y.7.CD, E:2014/22408, K:2014/16690, T:14.10.2014: “….04/10/2013 tarihinde 560 karton Prestij ve MM marka yabancı menşeyli sigaralar ile yakalan sanıklar hakkında 5607 sayılı kanunun 3/18 maddesi ile cezalandırılması talebiyle kamu davası açılmıştır. Mahkeme, sanıkların 5607 sayılı kanunun 3/18, TCK. 62/2 maddeleri ile 2 yıl 6 ay hapis ve 80,00Tl. adli para cezası ile cezalandırılmasına karar vermiştir. Sayın çoğunluk ise mahkeme kararının onanmasına karar vermiştir. ….Davaya katılma hakkı bulunmayan Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumunun katılan olarak kabulü ile lehine dilekçe yazım ücretine hükmedilemeyeceğinin gözetilmemesi,…”

[28] YCGK,E:2010/4-155, K:2011/80, T:03.05.2011; “…Görevi kötüye kullanma suçundan sanıkların beraatlarına ilişkin, Konya 1. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 14.04.2009 gün ve 1035-276 sayılı hükmün katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 4. Ceza Dairesince 24.05.2010 gün ve 3255-10097 sayı ile: “2547 sayılı Yükseköğretim Kanunun 3. maddesinin (c) bendi uyarınca üniversitelerin tüzel kişiliğe sahip bulunması karşısında, S... Üniversitesine bağlı M... Tıp Fakültesi Biyokimya Laboratuarının malzeme ihtiyacı için yapılan ihalelere ilişkin hukuka aykırılık iddiası nedeniyle sanıklar hakkında görevde yetkiyi kötüye kullanma suçundan açılan davada; suçtan doğrudan zarar görmediği halde, mahkemece yasaya aykırı gerekçe ile Yükseköğretim Kurulunun kamu davasına katılan olarak kabul edilmiş olmasının bu niteliği ve dolayısıyla yasa yoluna başvurma hak ve yetkisini kazandırmayacağı anlaşıldığından, 5320 sayılı Yasanın 8/1 ve 1412 sayılı CYY'nın 317. maddesi uyarınca Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı vekilinin tebliğnameye aykırı olarak, temyiz isteğinin reddine” karar verilmiştir.:::”

[29] Ailenin Korunması Ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun, Kanun Numarası: 6284, Kabul Tarihi: 8.3.2012, Yayımlandığı R.Gazete: Tarih: 20/3/2012 Sayı: 28239, Yayımlandığı Düstur: Tertip: 5 Cilt: 52.

[30] Y.14.CD,E: 2019/2134, K: 2019/10079, Teb: 14 - 2019/1749, T: 18.06.2019. ( Sanığın, olay tarihinde yeğeninin eşi olması nedeniyle kendisinin üçüncü dereceden kayın hısmı olan mağdureye karşı işlediği Basit cinsel saldırı suçu)