Bilindiği üzere, ülkemizde yakın tarihte özellikle Marmara Bölgesi ve etrafında Yap-İşlet-Devret (“YİD”) Modeli ile birbirine bağlı fakat ayrı ticari işletmeler tarafından işletilen birden fazla “ücretli otoyol” kullanıma açılmış ve Devlet ile mevcut YİD sözleşmelerinin konusunu ise,

1. Sözleşme ile şartnamelere uygun olarak finansmanının sağlanmasına, projelendirilmesine ve yapılmasına;

2. Otoyolun sözleşmeye uygun olarak işletilmesine, bakımına, periyodik bakımına, onarımlarının yapılmasına ve İşletme Süresi’nin sonunda her türlü borçtan ari, bakımlı, çalışır ve kullanılabilir durumda bedelsiz olarak İdare’ye devrine ilişkin hususlar oluşturur.

Bunun yanında, Karayolları Genel Müdürlüğü tarafından işletilen ve kullanan kişilerce belirli tarifelere uygun olarak hizmet bedelinin ödendiği otoyollar da mevcuttur.

Bu yazımızın konusunu, kullanılan bu ücretli otoyolların bakım ve onarım eksikliklerinden meydana gelen zararlar özellikle güncel olması açısından kar yağışı nedeniyle otoyolda mahsur kalınan kişi ve araçlara karşı otoyolu işleten şirketlerin ve Karayolları Genel Müdürlüğü’nün sorumluluğu oluşturmaktadır.

Bilindiği üzere, otoyollar üzerinde bulunan gişeler aracılığı ile “otoyolun kullanımına ilişkin bedeller” tahsil edilmektedir. Hukuki anlamda, araçların gişelerden geçişi ile birlikte işleten şirket ya da KGM ile “otoyol kullanım bedeli”ni ödeyen kişiler arasında “otoyolun kullanımına ilişkin hizmet sözleşmesi akdedilmiş olmaktadır.

Geçiş sırasında özellikle hususi araç kullanıcıları ile otoyolu işleten şirketler ya da KGM arasında herhangi bir sözleşme imzalama safhası olmadığı için taraflar arasındaki sözleşmesel ilişkiye genel hükümlerin yani başta 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun uygulanacağı kabul edilmelidir. Böylelikle, otoyolu işleten şirket, sözleşmenin kurulduğu geçiş anından otoyoldan çıkış anına kadar otoyolu kullandırma ve böylelikle ulaşım açısından beklenen faydayı sağlama borcunu üstlenmiş olmaktadır. Dolayısıyla, taraflar arasındaki işbu sözleşmenin bir tür “hizmet sözleşmesi” olarak nitelendirilmesi gerekmektedir.

Hususi araçlar haricinde otoyolu kullanan tır, şehirlerarası otobüs gibi araç işletenleri ile otoyol işleten şirket arasında belirli nedenlerle “uzun dönemli” hizmet sözleşmeleri imzalanmış olabileceğinden öncelikle bu sözleşme hükümlerine göre değerlendirme yapılması ve sorumluluğun yine bu sözleşme hükümlerine göre belirlenmesi gerekmektedir. Bu sebeple, yazımızın devamında bu nitelikte “uzun dönemli” sözleşmesel ilişkinin kurulmadığı işlemler ele alınacaktır.

Her ne kadar, “Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun” ile bir tarafını tüketicilerinin oluşturulduğu ve “tüketici işlemi” olarak nitelendirilen sözleşmelerde, sözleşme konusunu oluşturan mal ve hizmetin ayıplı olması halinde tüketicilere tanınmış seçimlik haklar olsa da, bu seçimlik hakların doğrudan ya da dolaylı olarak “mal” olarak tanımlanabilecek olgular üzerinden neticelendirilmesi mümkündür.

Doğrudan ya da dolaylı olarak “mal” olarak tanımlanabilecek olgular dışında, şirketler veya hizmet verenler tarafından doğrudan kişilerin hedef alındığı hizmetler de mevcuttur. Bunlara örnek olarak, hastanede bakım ve tedavi, yolcu taşıma, konaklama, vücut bakımı gibi hizmetler sayılabilir. Bu tür hizmetler kural olarak, “Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun” kapsamında korunmadan yararlanamazlar.
Bu kapsamda, otoyol geçiş hizmetlerinin de doğrudan kişileri hedef aldığı herhangi bir mal hizmeti sağlamadığı söylenebilir.

Dolayısıyla, otoyol geçişleri ile ilgili işletenler tarafından sağlanan hizmetin ayıplı olması nedeniyle geçiş sağlayan kişiler, Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun kapsamında değil, genel hükümler altında otoyol işletmecilerinin sorumluluğuna başvurabilecektir.

Yukarıda, otoyol işletenlerin otoyolun bakım ve onarımından sorumlu olduğunu ifade etmiştik. Buradan hareketle, otoyolun bakım ve onarımının gereği gibi yapılmaması, otoyolu kullanan şahıs ve firmaların aldığı geçiş hizmetini etkileyecek ve bu hizmetin ayıplı hale gelmesine neden olabilecektir.

Bu noktada, otoyol işletmecilerinin özellikle yoğun kar yağışlarında otoyolların bakımını aksatmadan yapması ve geçiş hizmetinin kesintisiz sağlanması başta olmak üzere, otoyolda sürüş ve geçiş güvenliğini tehlikeye atabilecek her türlü unsurun işletenler tarafından düzenli bakım ve onarım yükümlülüğü altında ortadan kaldırılması gerekmektedir. Aksi halde, otoyol işletenler tarafından verilen hizmet ayıplı olarak nitelendirilebilecek ve otoyol işleticisine de kusur atfı yapılabilecektir.

Zira, otoyol işleticileri bakım ve onarım yükümlülüğünü gereği gibi yerine getirmemiş denebilecektir.

Özellikle, geçtiğimiz günlerde meydana gelen kar yağışı nedeniyle yüzlerce hususi ve ticari araç ücretli otoyollarda mahsur kalmış, maddi ve manevi zarara uğramışlardır.

Bu noktada, her ne kadar yazımızın konusu güncel olarak yoğun kar yağışı altında ücretli otoyolda mağdur olan kimselere karşı otoyolu işletenlerin tazmin sorumluluğu ise de, otoyolda meydana gelen ve otoyolun bakım ve onarımından kaynaklanan trafik kazalarında yahut araçlarda meydana gelebilecek hasarlarda da otoyolu işletenlerin tazmin sorumluluğu altında olduğu kabul edilebilecektir. Örneğin, otoyolda meydana gelen bir çukurun kapatılmaması ve azami limitler dahilinde seyreden aracın çukur nedeniyle trafik kazasına sebep olması gibi.

Peki, Yoğun Kar Yağışı Altında Otoyolda Mahsur Kalınması Hali Başta Olmak Üzere, Otoyolun Bakımının Ayıplı Olması Halinde Meydana Gelen Zararın Tazmini Açısından Başvurulacak Yasal İmkanlar Nelerdir?

Bu noktada, kar yağışı nedeniyle otoyolda mahsur kalan kişilerin ısınma nedeniyle motorun açık bırakılması ve yakıt sarfiyatının sebep olduğu ya da aracın terkedilerek otelde konaklama yapılması gibi maddi tazminat talebinde bulunulacağı gibi bu durumdan kaynaklı manevi tazminat talebinde de bulunulması mümkündür.

Eğer ki, kar yağışı nedeniyle mahsur kalan araç tır, kamyon, yolcu otobüsü gibi ticari nitelikte bir taşıt ise, bu araçların yukarıda açıklanan zarar kalemlerine ek olarak, varış noktasına zamanında ulaşamaması nedeniyle uğranılan zarar da talep edilebilecektir.

Ek olarak eğer ki, araçların sahip olduğu sigorta çerçevesinde bu hususta bir şart mevcutsa sigorta şirketine karşı başvuruda imkânı da mevcuttur.

Tüm bu açıklamalarımız ile birlikte en önemli husus ise ayıp ihbarının 30 günlük yasal süre içerisinde yapılması gerekliliğidir.

Av. Murat Yalçın