213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 116. maddesinde, vergi hatası, vergiye müteallik hesaplarda veya vergilendirmede yapılan hatalar yüzünden haksız yere fazla veya eksik vergi istenmesi veya alınması olarak tanımlanmıştır. Kanun'un 117. Maddesinde hesap hatalarının,

“1. Matrah hataları: Vergilendirme ile ilgili beyanname, tahakkuk fişi, ihbarname, tekalif cetveli ve kararlarda matraha ait rakamların veya indirimlerin eksik veya fazla gösterilmiş veya hesaplanmış olmasıdır.

2. Vergi miktarında hatalar: Vergi nispet ve tarifelerinin yanlış uygulanması, mahsupların yapılmamış veya yanlış yapılmış olması, birinci bentte yazılı vesikalarda verginin eksik veya fazla hesaplanmış veya gösterilmiş olmasıdır.

3. Verginin mükerrer olması: Aynı vergi kanununun uygulanmasında belli bir vergilendirme dönemi için aynı matrah üzerinden bir defadan fazla vergi istenmesi veya alınmasıdır.” İfadeleri matrah hataları, vergi miktarında hatalar ve verginin mükerrer istenilmesi şeklinde gerçekleştiği,

Kanunun devamı 118. maddesinde de vergilendirme hatalarının;

“1. Mükellefin şahsında hata: Bir verginin asıl borçlusu yerine başka bir kişiden istenmesi veya alınmasıdır;

2. Mükellefiyette hata: Açık olarak vergiye tabi olmayan veya vergiden muaf bulunan kimselerden vergi istenmesi veya alınmasıdır;

3. Mevzuda hata: Açık olarak vergi mevzuuna girmeyen veya vergiden müstesna bulunan gelir, servet, madde, kıymet, evrak ve işlemler üzerinden vergi istenmesi veya alınmasıdır.

4. Vergilendirme veya muafiyet döneminde hata: Aranan verginin ilgili bulunduğu vergilendirme döneminin yanlış gösterilmiş veya süre itibariyle eksik veya fazla hesaplanmış olmasıdır.” İfadeleri ile mükellefin şahsında hata, mükellefiyette hata, mevzuda hata ve vergilendirme veya muafiyet döneminde hata olarak sayıldığı görülmektedir.

Pek sıkça rastlanılmamasına rağmen yukarıda dile getirilen vergi hataları nedeniyle fazladan ödemiş olduğunuz vergi tutarı 213 sayılı kanunun 121. Maddesi gereğince Vergi Dairesince re’sen düzeltilerek size iade edilebilir. Ancak vergi hatasının idare tarafından düzeltilmesini beklemek hak kayıplarına neden olacağı için kanunun 122 ve devamı maddelerinde vergiye ilişkin hesaplarda veya vergilendirmede hata bulunması hallerinde izlenebilecek bir idari başvuru yolu öngörülmüştür.

Bu kapsamda 213 sayılı Kanun'un 122. maddesinde, “Mükellefler, vergi muamelelerindeki hataların düzeltilmesini vergi dairesinden yazı ile isteyebilirler.” İfadesi ile mükelleflerin, vergi muamelelerindeki hataların düzeltilmesini vergi dairesinden yazı ile isteyebilecekleri düzenleme altına alınmıştır. Vergi dairesinin, kanunun 123. Maddesinde öngörülen usulle başvuruyu değerlendirerek olumlu ya da olumsuz bir cevap vermesi gerekecektir. Vergi Dairesinin 30 gün içerisinde bir cevap vermemesi de mümkün olup, bu durumun, İdari Yargılama Usul Kanununu 10.maddesinin 2. Fıkrası gereğince talebin zımnen reddi olarak kabul edileceği açıktır.

Düzeltme talebimizin reddi üzerine dava açma süresi içerisinde dava açarak Vergi Dairesi işleminin iptali ile fazladan ödediğimiz tutarın iadesini Yargı merciinden talep etme imkânımız doğacaktır. Burada dikkat edilmesi gereken bir husus da düzeltme talebinin, işlemden yani verginin tahsil işleminden 30 günlük dava açma süresi içerisinde istenip istenilmediği olacaktır. Zira düzeltme talebi Vergi mahkemesinde dava açma süresi geçtikten sonra yapılmış ise; düzeltme talebimizin reddi yönündeki işleme dava açmadan önce 213 sayılı kanunun 124. Maddesinde şikayet yolu ile tanımlanan ve bir üst merci olan Maliye Bakanlığına müracaat zorunluluğu bulunmaktadır. Bu başvuru yapılmaksızın açılan davanızda İdari merci tecavüzü gerekçesi ile dilekçeniz görevli idare merciine tevdii edilecektir. (2577 sayılı kanun 3.b, 15.1.e)

Dava açma süresi geçmiş olsada, düzeltme – şikayet yolu ile vergi hatasından kaynaklı olarak fazladan ödenen tutarın iadesi istenilebilmekte ancak bu imkanın 213 sayılı Vergi Usul Kanunun 126. Maddesi gereğince geriye doğru 5 (beş) yıllık zamanaşımı süresine tabi olacağı açıktır.

Danıştay kararlarında, düzeltme – şikayet yoluna başvuru için hukuksal sorun olarak çözümlenmesi gerekmeyen açık ve mutlak bir hatanın bulunma şartı aranmakta, bir başka anlatımla, idareden düzeltilmesi talep edilebilecek vergi hatalarının; kendisinden düzeltme isteminde bulunulan idari makamın veya uyuşmazlık halinde yargı yerinin, 213 sayılı Kanun'un 3/A maddesinde öngörülen yorum tekniklerine başvurmadan, ilk bakışta anlayabileceği açıklıktaki vergilendirme yanlışlığı olması gerektiği vurgulanmaktadır. Bu minvalde yazımızın ilk başında kanun maddesi kapsamında açıklamaya çalışıldığı üzere bir vergi hatasının varlığı düzeltme – şikâyet yolu için aranacaktır.

Neticede bir vergi hatası olduğu kabul edildiğinde ve iade edilmesi gereken bir tutar tespit edildiğinde, bu tutarın nasıl iade edileceği, bu tutar için bir faiz talep edilip edilmeyeceği, edilecekse bu faiz tutar ve oranının ne şekilde belirleneceği konusunda ise 213 sayılı kanunun 112. Madde hükmü “Fazla veya yersiz olarak tahsil edilen vergiler, fazla veya yersiz tahsilatın mükelleften kaynaklanması halinde düzeltmeye dair müracaat tarihi, diğer hallerde verginin tahsili tarihinden düzeltme fişinin mükellefe tebliğ edildiği tarihe kadar geçen süre için aynı dönemde 6183 sayılı Kanuna göre belirlenen tecil faizi oranında hesaplanan faiz ile birlikte, 120 nci madde hükümlerine göre mükellefe red ve iade edilir.” İfadeleri ile açık bir düzenleme getirmiş bulunmaktadır. Bu kapsamda fazla veya yersiz olarak tahsil edilen vergilerin 6183 sayılı Kanuna göre belirlenen tecil faizi oranında hesaplanan faiz ile birlikte iade edileceği, ancak faizin başlangıç tarihinin fazla veya yersiz tahsilatın mükelleften kaynaklanması halinde düzeltmeye dair müracaat tarihi, diğer hallerde verginin tahsili tarihi olarak kabul edileceği düzenleme altına alınmış bulunmaktadır.

Düzeltme taleplerinde ve dava dilekçelerinde fazla veya yersiz olarak tahsil edilen vergilerin herhangi bir faiz talebi olmadan ve ya yasal faizi ile iadesinin talep edildiği görülmektedir.

İadenin yasal faizi ile talebi halinde bir dönem taleple bağlılık ilkesi kapsamına 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 112. maddesinin 4. Fıkrası açık düzenlemesi karşısında tecil faizi ile iadesi gereken tutarların yasal faiz ile iadesine hükmedilmiş, bu konuda Mahkemeler arasında karar uyuşmazlıkları doğmuştur. Neticede Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu'nun, Bölge İdare Mahkemesi Kararları Arasındaki Aykırılığın Giderilmesi İstemi Hakkındaki 10/03/2021 tarih ve E:2021/1, K:2021/3 sayılı kararında; 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'na tabi olan ve 15/06/2012 tarihinden sonra tahsil edilip yargı kararı uyarınca iadesi gereken bir verginin herhangi bir yasal dayanak gösterilmeksizin yasal/kanuni faiziyle birlikte iadesine karar verilmesinin istenilmesi durumunda, yasal/kanuni faiz talebinden, Vergi Usul Kanunu'nun 112. maddesinin 6322 sayılı Kanunla değişik 4. fıkrasında belirtilen tecil faizinin anlaşılması gerektiği açıkça dile getirilerek hukuki tartışmaya son verilmiştir.

Fazla veya yersiz olarak tahsil edilen vergi tutarı, tarafınızca faiz talebi olmaksızın iade istenmiş ve süreç bu şekilde sonuçlanarak iade faiz hesaplaması yapılmaksızın ödenen tutar üzerinden gerçekleşti ise Tecil faiz hakkını artık almak mümkün olmayacak mı? Sorusu aklımıza gelebilir. Bu konuda da Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu'nun, 02/03/2022 tarih ve E. 2022/1 K. 2022/4 sayılı kararında “Haksız veya fazla olarak tahsil edildiği tespit edilen vergilerin iadesinde ilgilinin ödediği paradan mahrum kaldığı süre zarfında, enflasyon nedeniyle paranın değerinde meydana gelen aşınma ve mülkiyetin gerçek değerinde oluşan azalma nedeniyle faiz ödenmesi gerektiği açıktır. Aksi halde paranın değerinde meydana gelen aşınma nedeniyle alacağın tahsil tarihindeki gerçek değeri iade edilmiş olmadığından iade işlemi eksik olarak yerine getirilmiş ve ilgililerin mülkiyet hakkı korunmamış olmaktadır.

Bununla birlikte Vergi Usul Kanunu'nun yukarıda yer verilen 112. maddesinin (4) numaralı fıkrasından faizin, haksız veya fazla tahsil edilen vergi kapsamında değerlendirilmesi gereken yasal bir unsur olduğu anlaşılmaktadır.

Bu durumda fazladan tahsil edilen verginin iadesi tam olarak yerine getirilmediğinden iade işlemindeki eksikliğin giderilmesi ve işlemiş olan faizin ödenmesi İstemiyle, asıl alacağın iadesine ilişkin öngörülen düzeltme zamanaşımı süresi içinde, iadeden ayrı ve bağımsız olarak düzeltme ve şikâyet yoluna başvurulmasında hukuka aykırılık bulunmamaktadır.” İfadeleri ile fazladan tahsil edilen verginin iadesi tam olarak yerine getirilmediğinden iade işlemindeki eksikliğin giderilmesi ve işlemiş olan tecil faizinin ödenmesi istemiyle, iadeden ayrı ve bağımsız olarak düzeltme ve şikâyet yoluna başvurulmasının hukuken mümkün olduğu açıkça hüküm altına alınmıştır.

Değerlendirmeler ışığında geriye doğru beş yıllık süre içinde fazladan veya yersiz olarak sizden tahsil edilen vergi tutarının tecil faizi ile iadesini ve ya faizsiz olarak iadesi yapılan tutarların tecil faizini, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu 122 ve devamı maddeler kapsamında düzeltme – şikâyet usulü ile Vergi Dairelerinden ve/veya Belediye Başkanlıklarından alma imkanına sahip bulunmaktayız.

Halil İbrahim BODUR

Hukukçu