Anayasa Mahkemesi’nin 09.03.2022 tarihli "Kaçakçılık Suçu ve Vergi Kabahatlerine Daire Yargılamada Diğerini Etkileyebilecek Unsurların Dikkate Alınmasını Sağlayacak Güvencelere Engel Olan Kuralın Anayasa’ya Aykırı Olduğu" kararını değerlendirmekteyim. (Konuya ilişkin açıklamalarımı yaptıktan sonra makalenin en alt kısımında, tarafıma gelen bazı sorular cevaplandırılmıştır.)

Vergi kaçakçılığı suçları arasında en çok rastlanılan suç tipi 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu 359. Maddesi sahte fatura düzenleme veya kullanma suçudur ve daha önceki yazılarımda sebeplerini de açıklamış olduğum üzere bu suça uygulanan ceza usulü, gerek kanuna gerek ise de hakkaniyete aykırıdır. Bu suç nedeniyle 50-60 seneden fazla cezalandırılan ve cezaevinde bulunan hükümlülerin mevcudiyeti de, suç usulünün hakkaniyetli bir şekilde uygulanmadığını göstermektedir.

Mağduriyeti giderecek bir takım hukuki başvurulardan sonuç elde edilememiş ise de, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde konu ile ilgili çalışmanın devam ettiği bilinmektedir. Hukuka uygun düşmeyen cezalandırma usullerden yalnızca biri ile ilgili de olsa Anayasa Mahkemesi’nin 9 Mart 2022 tarihinde yayınlamış olduğu karar sevindirici olarak karşılanmıştır.

Daha önceki yazılarımda kapsamlı bir şekilde yer vermiş olduğum, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin ‘’hem idari para cezası, hem de hapis cezası verilen davalarda'’ aynı suç nedeniyle iki kez cezalandırılma yasağının ihlal edildiğine dair kararlar, ülkemizdeki yargılamalarda emsal nitelikte sayılmamakta ve dikkate alınmamaktaydı (Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne ek 7 numaralı Protokolün 4. maddesi).

Fakat, Anayasa Mahkemesi’nin Norm Denetimi ile yapmış olduğu incelemede, Vergi Usul Kanunu’nun 367. Maddesinin beşinci fıkrasının (anılan maddeye 7318 sayılı Kanun’un 5. Maddesiyle eklenen dördüncü fıkra nedeniyle altıncı fıkrasının) Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle iptaline karar vermiştir.

İncelemeye geçmeden önce iptali söz konusu olan Vergi Usul Kanunu 367. Maddesine özetle değinecek olursak; ‘359 uncu maddede yazılı suçlardan dolayı cezaya hükmedilmesi, vergi ziyaı cezası veya usulsüzlük cezalarının ayrıca uygulanmasına engel teşkil etmez’’ ibaresi, bu suçtan dolayı kişilere farklı farklı cezalara hükmedilebileceğinin önünü açmaktaydı.

Bu nedenle, kesilen Vergi cezalarına karşı Vergi Mahkemelerinde dava açan ve bu davada ‘’faturaların sahte olduğu veya sahte olmadığı’’ tespit edilen (açmış olduğu davayı kazanan veya kaybeden) mükelleflerin, bu kararın kesinleşmesinden sonra ayrıca Asliye Ceza Mahkemelerinde yargılanmış olmaları ve Ceza Mahkemelerinin, daha önce kesinleşmiş olan Vergi Mahkeme kararlarını dikkate almamaları bu husustaki farklı görüş ve kararların çıkmasına sebep olmuştur.

Vergi Mahkemesinde açmış olduğu davayı kazanan davacı Asliye Ceza Mahkemesi’nde ceza alabildiği gibi, Asliye Ceza Mahkemesi’nde beraat eden sanığın da Vergi Mahkemesinde açmış olduğu davayı kaybetmesi mümkün olabilmekteydi. Bu nedenle ortaya çelişkili kararlar çıkmış ve bir bakıma yargıya olan güven azalmıştır.

Bu durumun sonucu olarak Anayasa Mahkemesi; delillerin toplanması ve değerlendirilmesi ile olguların tespitinde etkileşimin sağlanmasına ve ilk olarak kesinleşen süreçte uygulanan yaptırımın, sonradan kesinleşende dikkate alınmasına engel olan kanun maddesinin, aynı fiilden dolayı yeniden yargılanmama veya cezalandırılmama ilkesine aykırı olduğu kanaatine varmıştır.

Aynı fiilden dolayı birden fazla yargılanmama veya cezalandırılmama ilkesine aykırılığın oluşabilmesi için; Anayasa Mahkemesi birtakım şartların gerçekleşmesi gerektiğini belirtmiştir. Bu şartlar olarak aşağıdaki hususlar aranmıştır.

- Ceza ile ilgili bir yargılama sürecinin olması (Vergi veya Ceza Mahkemesinin bulunması)

- Bu sürecin kesin/kesinleşmiş mahkûmiyet veya beraat hükmüyle sonuçlanmış olması,

-  Aynı fiil nedeniyle Tekrar (yeniden) ceza ile ilgili bir yargılama sürecinin işletilmesi.

Yani, bağlantılı olarak işlenen kaçakçılık suçu ve vergi kabahatlerine ilişkin yargılama/cezalandırma süreçlerinde; bir diğer mahkemeyi etkileyebilecek unsurların dikkate alınması gerekse de bu gerekliliğin yerine getirilmesine engel olan kuralın Anayasa’ya aykırı olduğu sonucuna varılmıştır. Anayasa Mahkemesi bu sebeplerle kuralın Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle iptaline karar vermiştir.

Konuya ilişkin yaşanan mağduriyetlerden yalnızca biri ile ilgili de olsa, bu karar olumlu ve sevindirici olarak karşılanmış ve diğer mağduriyetlerin giderilmesine yönelik de yeniden  bir  umut niteliği taşımıştır.

1. Bu karar geçmişteki yargılamaları etkiler mi?

Evet geçmişe yönelik kararları da etkileyecek. Yukarıda sayılan şartların gerçekleşmesine rağmen aynı fiilden farklı farklı yargılamaya konu olan kişiler, bu kararın lehe tarafından faydalanabilecektir.

2. Vergi Mahkemesi’nde açmış olduğum davayı kazanmıştım fakat Ceza Mahkemesi’nden ise ceza almıştım. Şimdi ne yapabilirim?

Vergi Mahkemesinde açılan dava ile konu ile ilgili yargılaması yapılmış kişilerin, Ceza Mahkemelerinde tekrardan yargılama yapılarak haklarında ceza hükmolunmuş ise, bu kişilerin Anayasa’nın bu kararı dayanak göstererek Ceza Mahkemelerinden (son kesinleşen) yeniden yargılama talebinde bulunabilmelerinin önünde herhangi bir engel bulunmamaktadır.

Av. Murat TEMEL

---

>> İLGİLİ AYM KARARI İÇİN TIKLAYINIZ