Hemen her yerde hayatımızın önemli bir parçası haline gelen MOBESE kameralar ile kamu güvenliği korunurken bir yandan da Özel Hayatın Gizliliği ve alt çerçevede Kişisel Veriler ihlal ediliyor. MOBESE kameraları ile gözetleme faaliyetinin yürütülmesi hiçbir kanuni düzenlemeye dayanmıyor.

Video gözetleme faaliyeti istilacı ve hayatımızın her alanını zapt-u rapt altına alan bir faaliyet olmanın çok ötesinde değil. Nerede ise Kişisel Verilerin Korunması için de hiçbir önlem alınmıyor. Bu noktada kişinin hakları ile suçun önlenmesi arasındaki dengenin çok iyi sağlanması gerekiyor. Bu konuda yayımlanan bir kılavuz da olmadığı gibi sadece 13.10.2016 tarihli “Çocuk Bakım Kuruluşlarında Güvenlik Kamerası Sistemi Kurulumu ve Kullanımı Hakkında Genelge” ile Özel Hayatın Gizliliği ve Kişisel Verilerin Korunması Hakkının ihlal edilmemesi gerektiğinin altı çizilmiştir. Genelgenin tamamı okunduğunda aşağıdaki hususlara dikkat edilmesi öngörülmüştür:

- Çocuk evleri sitesi, çocuk yuvası, yetiştirme yurdundaki bina giriş ve çıkış kapıları, kuruluş bahçesi ile çocuk evlerinde evin daire giriş kapısı gibi ortak alanların hukuken korunacak bir gizlilik ve mahremiyeti bulunmadığından güvenliğin sağlanması amacıyla bu alanlarda herkes tarafından bilinen ve görülebilir kamera sistemlerinin kurulması,

- Özel hayatın gizliliği ilkesinin ihlâl edilmesi nedeniyle uygulanacak cezai yaptırımlara konu olabileceği dikkate alınarak; çocukların özel kullanım alanları olan çocuk odaları, banyo, lavabo, sosyal alanlar gibi mahremiyetini teşhir edecek yerlere güvenlik kamerasının kurulmaması,

- Çocuk evlerinde evin daire giriş kapısının dışında, sadece çocuk evine giriş çıkış yapan kişiler görülecek şekilde çocuk yuvası, yetiştirme yurdu ve çocuk evleri sitelerinin iç ve dış mekânlarında kurulmuş ya da kurulacak olan güvenlik kamerasının;

- Güvenlik kamerasının görünür şekilde kurulmasının sağlanması,

- Kapalı devre, 7 gün 24 saat kesintisiz ve ışığın az olduğu ortamlarda da kayıt yapabilecek ve en az altı ay süreyle kayıtları sistem üzerinde tutabilecek bellek kapasitesine ve kamera kayıtlarının ihtiyaç halinde değerlendirilmek üzere incelendiğinde kişilerin eşkâlinin belirlenmesi veya kişinin tespiti amacıyla ideal çözünürlüğe sahip olması,

- Kişisel Verilerin Korunması Kanunu hükümleri dikkate alınarak kayıtların altı aylık sürelerle elektronik ortamda arşivlenmesi,

- Arşiv görüntülerine tarih ve saat bilgilerinin girilerek kolayca ulaşılabilmesi,

- Güvenlik kamera sisteminin işleyişini sağlamakla kuruluş ve çocuk evleri koordinasyon merkezi müdürleri yükümlü olup kamera kayıtlarının yalnızca müdürün yetkilendireceği personel tarafından izlenmesi,

- Kişisel verilerin işlem şartları, silinmesi, yok edilmesi, aktarılması, ilgili kişilerin hakları, veri sorumlusunun sorumlulukları usul ve esaslarını içeren 24/03/2016 tarihli ve 6698 sayılı "Kişisel Verilerin Korunması Kanunu" hükümlerinin dikkate alınması ve kayıtların adli ve idari bir işlem dışında kullanılmaması konusunda işlem tesis edilmesi,

- Güvenliği ilgilendiren ve kanıt niteliğinde elde edilen görüntülerin CD/DVD ortamına yüklenerek kayıt altına alınması, ilgili adli ve idari makamlara tutanak ile teslim edilmesi önem arz etmektedir.

Bu düzenlemenin yeterli olduğunu söylemek mümkün değildir. Her ne kadar bir genelge ile düzenleme yapılmış olsa da bu dataların ne kadar süre muhafaza edileceği, buna ilişkin teknik detaylar, silme ve anonim hale getirme yöntemleri gibi hiçbir yöntemden düzenlemede bahsedilmemiş ve kılavuz niteliği dahi taşımayan bir düzenleme olarak karşımızdadır.

Bu anlamda önkoşul, kişinin mahremiyetinin aşırı müdahaleye maruz kalmadan kamuya açık alanlarda rahatça dolaşabilmesidir. Bu ihtiyaç kişinin güvenlikten doğan ihtiyacı kadar önemlidir. Veri sorumlusu yani kamera ile gözetleyen kişi/kuruluş bu faaliyeti,

- Yasallık,

- Gereklilik,

- Orantılılık,

- Amaç,

dahilinde yerine getirmeli ve uygulamalıdır.

Yukarıda da değindiğimiz gibi kamera ile gözetlemenin hangi yasadan kaynaklandığına dair bir veriye erişilememektedir. Kişisel verilerin korunması gereği, kamu yararı, güvenlik amacı gibi genel nedenlerle hakka müdahaleye izin verilmiş olsa da kanuni düzenleme olmadan yapılan tüm gözetlemeler hukuka aykırıdır ve yargılamada delil niteliğinde kullanılamaz.

Kanuni düzenleme olmadan gereklilik, orantılılık ve amaca uygunluk kriterlerinin değerlendirilmesi mümkün değilse de bu kriterlerin de hangi kıstaslara göre ölçüleceği muğlaktır. Örneğin İtalyan Ceza Kanunu, kamera sistemlerinin kullanılmasını, yalnızca yakın zaman dilimlerinde tutacak şekilde ayarlayarak, hedefin farklı şekilde elde edilemeyeceği durumlar ile sınırlar. Bu manada aşırı ve orantısız kullanımlardan kaçınmak yerinde olacaktır. (İtalyan Ceza Kanunu 615. Madde)

Kamera ile gözetleme son çare olarak kullanılmalı ve diğer önlemlerin yetersiz kaldığı ve çalışmadığı durumlar için zorunluluktan başvurulan bir yöntem olmalıdır. Adli ve İdari makamların yetkisi dahilinde kullanılmalı ve kamu güvenliği amacı taşısa dahi adli ve idari makamlardan yetki alınmalıdır. Bu yetkide süre, ne amaçla kullanılacağı ve hangi yerlerle sınırlı olduğu açıkça yer almalıdır.

Özellikle kamera izlenen alanlarda uyarıcı işaretler olmalı, işaretler herkes tarafından görülebilir bir biçimde yer almalı, gece de dikkat çekici belirtmeler konulmalıdır. İzlenen alanlarda mutlaka tanımlar yer almalı ve izlenme amacı tanımlanmalıdır. İzlenme bölgesine girildiğinde kişi uyarılmalıdır. Günlük tutulan görüntü kayıtları idari makamlara gönderildiğinde hangi amaçla açılacağı ve hangi durumlarda başvurulacağı açıkça yazılmalıdır. Kamera ile gözlem birimi ayrı ve bağımsız bir birim olmalıdır. Kamera gözetleme sistemlerinde gereksiz verilerin işlenmesinin önüne geçilmelidir. Kurulan bağımsız izleme ofisinde veri sorumlusu ve veri işleyicisi belirlenmeli ve bu verilere sadece yetkili kişiler tarafından ulaşılmalıdır.

Monitörler, kapalı odalara kurulmalı ve herkesin izleyebileceği gibi bir duruma izin verilmemelidir. Örneğin şehrin panoramik görüntüsünü büyük ekranlarda herkesin izleyebileceği gibi bir ortama kurulan televizyonlara veren popülist Belediyeler Kişisel Verilerin Korunması Kanunu’na aykırı hareket ettiklerini bilmeden hukuka aykırı hareket etmektedir. Şikayet durumunda Veri sorumlusunun monitörleri kapalı bir ortama alması beklenecektir.

Kişinin kendi işyerine kurmuş olduğu kameralar nasıl değerlendirilecektir? Burada çözüm Adli kolluk / İdari Kolluk ya da Belediye ile yapılacak özel anlaşmalarla sağlanabilir. Kurulan kameralar her ne kadar sadece kişinin kendi güvenliğini korumak için kurulmuş olsa da diğer kişilerin kişisel verisini kaydetmektedir ve yapılacak kanuni düzenlemede bu noktada da sınırlama getirmek ve özel anlaşma maddesini düzenlemek gerekecektir.

Trafik ihlallerinin tespiti için kurulan kameraların sadece ihlal durumunu tespit etmek üzere ayarlanmış olması gerekmektedir. Burada Yapay Zeka teknolojilerinden yararlanarak kişisel verilerin ihlal edilmesinin önüne geçilebilir. Örneğin, Yapay zeka yazılımı sadece o ülkenin trafik ihlallerinin hangi durumlar olduğu ile ilgili oluşturulabilir ve sadece bu durumları kaydedebilir, diğerlerini anında silebilir. Bu durumda gereksiz data depolanmasının da önüne geçilir. Kişinin trafik ihlaline itirazı ve sürecin tamamlanması sonucunda da depolanan görüntü silinmelidir.

İzlem verilerinin anonimleştirilmesi de oldukça önem arzetmektedir. Görüntülerin anında anonim hale getirilmesini sağlayan sistemler kurulmalı ve gerektiğinde verilerin veri sorumlusu / veri işleyen tarafından ulaşılabilir kılınması sağlanmalıdır.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Benedik-Slovenya kararında Şipşak fotoğraflar ve gazeteler, özel ve ailevi yaşamın kutsal bölgelerini işgal etti; ve çok sayıda mekanik cihaz, klozetin içindeki fısıltının evin çatısından ilan edileceği öngörüsünü yapmayı tehlikeye sokmaktadır “Makul Gizlilik Beklentisi” kavramını tartışmış ve özellikle kamera gözetleme sistemleri ile ilgili kişinin özel hayatının korunması ile ilgili makul bir beklentisinin olup olmadığının da tartışılması gerektiğinden bahsetmiştir. Ancak bu beklenti tartışılırken de hakkın daraltılması anlamına gelmemesi gerektiğinin altını çizmiştir. "Şipşak fotoğraflar ve gazeteler, özel ve ailevi yaşamın kutsal bölgelerini işgal etti; ve çok sayıda mekanik cihaz, klozetin içindeki fısıltının evin çatısından ilan edileceği öngörüsünü yapmayı tehlikeye sokmaktadır.” Öngörülen hiçbir zaman böyle bir hal olmamalıdır. Örneğin işveren işyerinde özel yaşamı sıfıra indiremeyeceği gibi, devlet de kişinin sokaktaki özel yaşamını sıfıra indiremez.

Bruce Schneier “İzlemenin Altın Çağı” olarak tanımladığı kitabında, Stanford Üniversitesi tarafından yürütülen çalışmada potansiyel suça, suçluya ulaşmayı kolaylaştıran meta verilerin elde edilmesi bir yandan da kişinin özel hayatını tamamen ortadan kaldırmaktadır.

Toplumun gizlilik hakkını önemli bir ölçüde gördüğü an bu hak tüm zamanların en önemli hak kategorisi olarak devamlılığını sağlayacaktır. Aksi halde toplumdan böyle bir talep gelmediğinde bu hak da ortadan kalkacaktır.

Demokratik bir toplum düzeninde kişinin kamera ile gözetlenmesi tartışılması gereken ve acil kanuni düzenleme yapılması gereken önemli alanlardan biridir. İzlemenin Z kuşağında olduğu bu aşamada toplumun sağlığının ciddi tehdit altında olduğunu söylemek zor değildir. Siber suçlarla mücadele bir taraftan da kişinin tüm kişisel verilerini ele geçiren ve bir elden alıp diğer bir elde depolayan ve açıkça tehdit altında tutan bir seviyededir. Mutlak koruma alanları iyi belirlenmeli, anonimleştirme ile ilgili çalışmalara hız verilmelidir. Tüm bunların sağlanması aşamasında da yapay zeka teknolojileri verinin saklanması, gerekli verilerin depolanması, gereksiz verilerin silinmesi aşamalarında kolaylık sağlayacaktır. Vazgeçilmez hak kategorisinde olan ve bizi biz yapan Kişisel Verilerimiz’in güçlü bir şekilde korunduğu ve insan hakları yolculuğunda sağlam adımlarla ilerlediğimiz bir Türkiye hayali ile bu alanda çalışmalara gecikmeksizin devam edilmelidir.